Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

(Lucia)

Her şeyin başladığı yer, her zaman en zor kısımdır. Yeni bir adım atmak, eski korkuları ve anıları geride bırakmak demektir. Ancak bu geçmiş, hiç beklenmedik anlarda insanın peşini bırakmaz. Şu an tam da böyle bir anın eşiğindeydim—bu adada, yeni bir başlangıcın kapısındaydım. Ama geçmişimi ardımda bırakmak düşündüğümden daha zor olacaktı. Bu adada beni bekleyen şeylerin farkında değildim, ama her şeyin değişmeye başladığını hissediyordum.

 

Chloe ile okulu ve etrafı gezdikten sonra danışmanların binasına doğru yürümeye başladık. Bina zarif ve modern görünüyordu, sanki bu adadaki her şey gibi kurallar ve disiplinin temsilcisiydi. Chloe bana, "İşte burası danışmanların binası," dedi. "Aynı zamanda hastanedeki doktor ve hemşireler de burada kalıyor. Derslerimizi de daha önce belirttiğim gibi benim dairemde yapacağız."

"Burada bir hastane olduğunu bilmiyordum," dedim şaşkınlıkla.

Chloe, küçük ama işlevsel bir hastaneden bahsetti. "Daha ciddi durumlar için yakındaki büyük adaya gidiyoruz. Ayrıca arkadaki evlerde kalan diğer personel bizim temizlik ve yemek ihtiyaçlarımızı karşılıyor," dedi.

Danışmanların binası, içeri adım attığımda dışarıdaki kadar etkileyiciydi. Modern çizgiler, zarif detaylar… Asansöre binip dördüncü kata çıktık. Chloe'nin dairesine adım attığım an, buranın ona ne kadar uyduğunu düşündüm; renkli, canlı ve enerjik bir yerdi.

"Evini beğendim," dedim gülümseyerek.

"Teşekkür ederim, ben de burada vakit geçirmekten hoşlanıyorum," diye karşılık verdi, sıcak bir tebessümle.

Chloe beni iç kısımdaki bir odaya doğru götürdü. İlk başta buranın sıradan bir yatak odası olduğunu düşündüm, ancak bir tuhaflık vardı. İki giysi dolabı görüyordum. Soldaki dolaba doğru ilerleyince fark ettim ki, bu sıradan bir dolap değildi; bir şifre paneli vardı. Chloe birkaç numaraya bastı ve dolap kapısı açıldı. İçeride bir dizi elektronik cihaz, kontrol panelleri ve büyük bir bilgisayar monitörü vardı. Gözlerimle her detayı yakalamaya çalıştım.

"Sadece bir danışman değilim," dedi sakin bir şekilde, sanki bunu söylerken hiç de şaşırtıcı bir şeyden bahsetmiyormuş gibi.

"Bayağı havalıymış," dedim, şaşkınlığımı gizleyemeyerek.

Chloe sadece gülümsedi. "Sen geç, eğitim programını alıp geliyorum," dedi ve kayboldu. Birkaç dakika sonra elinde iki kahve fincanı ve bir yığın kağıtla geri döndü. "Teşekkür ederim," dedim kahveyi alırken.

"Afiyet olsun canım," diye cevap verdi, sonra kağıtları önüme koydu.

"Bu yıl sana Dünya Tarihi, Edebiyat ve Sanat, Matematik, Dil ve Coğrafya, Psikoloji derslerini vereceğim. Her gün altı saat ders işleyeceğiz ve öğle arasında bir saat mola vereceğiz. Ayrıca, saat dörtte dövüş eğitmenin ile derslerin olacak. İki saat sürecek. Hafta sonu ise seçtiğin spor dallarına yöneleceksin. Aynı zamanda okuman için birkaç kitap önereceğim. Bunları ders dışı zamanlarda okuyabilirsin," dedi.

"Ne tür sporlar var?" diye sordum.

"Binicilik, yüzme, okçuluk, su sporları, atletizm, dağcılık, eskrim, tenis, paraşüt, fitness, jimnastik… Çok sayıda seçenek var. Yeteneğine ve ilgine göre bir seçim yapabilirsin."

"Olur," dedim kabul ederek.

"Harika," dedi Chloe. "O zaman derse başlayalım."

 

Chloe ile geçirdiğim ilk sabah, oldukça verimliydi. Öğleye kadar bilgimi test etmiş, hangi konularda güçlü olduğumu ve hangi alanlarda gelişmem gerektiğini belirlemiştik. "Zayıf yanlarını geliştirecek ve güçlü yanlarını daha da ortaya çıkaracağız," demişti Chloe, bana güven veren bir ses tonuyla. Başımı sallayarak onayladım. Şimdiden aramızda sağlam bir uyum oluşmuştu ve birlikte iyi çalışacağımızı hissediyordum. Chloe ile geçirdiğim vakit beni rahatlatmış, yeni okulumda karşılaştığım zorlukların günümü mahvetmeyeceğine dair bir umut filizlenmişti içimde.

Bir şeyler atıştırdıktan sonra öğleden sonraki derslerimize devam ettik. Akşam olduğunda Chloe, "Bugünlük bu kadar yeter," dedi. "Yarın dövüş eğitmenin belli olur. Şimdilik dinlen, yarın sabah görüşürüz."

"Olur, Chloe," dedim ve yanından ayrıldım. Yemekhaneye gidip bir sandviç ve süt aldım, sonra odama çekildim. O gece sadece kitap okudum ve erkenden uyudum. Sabah yedide, dinlenmiş bir şekilde uyandım.

Kahvaltı için yemekhaneye geldiğimde hafif bir şeyler aldım ve tenha bir masa buldum. Kahvaltımı bitirmek üzereydim ki telefonuma Chloe’den mesaj bildirimi geldi: "Girişte seni bekliyorum, canım."

Hızlı bir şekilde tepsiyi bıraktım ve giriş katına indim. Chloe'nin endişesini, onu görür görmez fark ettim. Yüzündeki gergin ifade her zamankinden farklıydı. Beni görünce zoraki bir gülümsemeyle, "Günaydın, canım," dedi.

"Günaydın Chloe. İyi misin?" Sesimdeki endişe, Chloe’nin ruh halinin bir yansımasıydı.

Chloe derin bir nefes aldı. "Ders programını karıştırmışlar ve düzeltemiyorum," dedi. Sesindeki endişe açıkça hissediliyordu. "Dövüş eğitimi için seni ileri seviye sınıfa almışlar."

Beklenmedik bir haberdi bu. Şaşkınlıkla Chloe’ye baktım. "Bir dilekçe yazıp düzeltemez miyiz?" diye sordum. Hatanın basit bir şekilde düzeltilebileceğini düşünmüştüm, ama Chloe'nin yüzündeki ifade bu işin o kadar kolay olmayacağını söylüyordu.

Kaşlarını çatmış, dudaklarını büzmüş bir halde, "Dilekçe yazabiliriz," dedi. "Ama bu bir çözüm olmayabilir. Ders planları yıllık yapılır. Pedro’dan ders almak da kolay değildir. O, disiplinli ve sert bir eğitmen. Sadece belirli kişileri kabul eder ve onlardan beklentisi yüksektir. Kısacası şansımız her açıdan az."

Chloe'nin endişesi daha da belirginleşmişti. Ancak bu tür zorluklarla karşılaşmak için burada değil miydim? İçimdeki kararlılık her zamankinden daha güçlüydü. Derin bir nefes alarak, "Daha fazla çalışırım. Bu benim için sorun değil," dedim.

Chloe, gözlerini kısmış, sanki bir şeyleri tartıyormuş gibi bana baktı. "Pedro sıradan biri değil, Lucia," dedi daha ciddi bir tonda. "O sınırları zorlar."

Gözlerimi onun gözlerine diktim, omuzlarımı dikleştirerek, "Gelişmek için sınırları zorlamak gerekmez mi?" diye sordum. Merakım, içimdeki korkuların önüne geçmişti.

Chloe'nin yüzünde, ne yapacağını bilemez bir ifade belirdi. Kendi içindeki karmaşayı bastırmaya çalışıyordu. "Umarım düşündüğün kadar güçlü çıkarsın," dedi içten bir tedirginlikle.

Geri adım atmak artık bir seçenek değildi. Bu yol benim yolumdu. Ne kadar zor olursa olsun, sonuna kadar gidecektim.

O günkü dersin ardından, Chloe ile birlikte danışmanların restoranına doğru yöneldik. Restoran sakindi, birkaç masada yalnızca birkaç kişi vardı. Bir süre sonra Chloe’nin birine el salladığını fark ettim. Arkama döndüğümde, uzun boylu, siyah saçlarını ensesinde toplamış ve sert, sorgulayıcı bakışlarıyla biri yanımıza yaklaşıyordu.

Chloe, kısa bir selamla onu karşıladıktan sonra bana döndü. "Lucia, bu Pedro. Dövüş eğitmenin olacak. Pedro, bu da öğrencim Lucia. Bu yıl senden ders alacak," dedi, sesi endişesini yansıtırcasına heyecanlı ve gergindi.

Pedro, dışarıdan sakin duran ama dikkatleri üzerine çeken biriydi. Gözlerini benden ayırmadan elini uzattı. "Merhaba Lucia, hoş geldin," dedi. Sesi soğuktu, ancak altında gizlenen derin bir anlam vardı—kendi sırlarını saklayan insanlara özgü bir gizem.

Elini sıkarken, içimde hafif bir rahatsızlık hissettim. Pedro’nun keskin bakışları üzerimde dolaşırken, içimde bir gerginlik oluştu. "Teşekkür ederim," dedim, sakinliğimi korumaya çalışarak. Pedro sanki bakışlarıyla beni tartıyor gibiydi.

"Derste görüşürüz," dediğinde karşılık olarak başımı salladım. Chloe ile vedalaşıp uzakta bir masaya geçti. Pedro uzaklaştığında, Chloe’ye dönüp hafifçe gülümsedim. "Fazlasıyla konuşkan biriymiş," dedim alaycı bir tonla. Chloe de bana katılırcasına gülümsedi. "Evet, tam olarak öyle," diye karşılık verdi.

Pedro’nun o derin, anlam yüklü bakışları zihnimde bir iz bıraktı. Sanki gözlerinin ardında anlatılmayı bekleyen, karmaşık bir hikâye vardı. Chloe’nin Pedro hakkında söylediklerinden sonra onun suskunluğunun ardında gizlenen bu hikâyeye daha fazla dikkat kesilmiştim. Her suskunluk, içinde bir sır ve bu sırra ait bir hikaye taşırdı; Pedro’nun suskunluğu ise bende çözülmemiş bir bilmecenin huzursuz merakını uyandırıyordu.

Yemek sırasında kısa bir an göz göze geldik. Bakışları derindi, ama Pedro gözlemleyerek çözebileceğiniz biri değildi. O, kendisini gözlerden gizleyerek koruyanlardandı. Bakışlarımız kısa bir süre birbirine tutundu; ardından odaya giren bir kişi dikkatini dağıttı ve Pedro’nun yüzünde anında bir gerginlik belirdi. Merakla arkamı döndüğümde Lucas ve Esther’i gördüm. Lucas’ın okyanus mavisi gözleri üzerimde gezindi, ardından dudaklarında hafif bir gülümsemeyle beni başıyla selamladı. Chloe de Esther’i selamlamak için ona doğru eğildi.

Fısıldayarak Chloe’ye sordum, "Lucas?"

Chloe hafif bir tebessümle başını eğip, "Esther onun danışmanı," dedi. Lucas’ın farklı olduğunu Chloe’den duymuştum, ama yine de bir şeyler aklımı kurcalıyordu. Sesimdeki şaşkınlığı gizleyemeden, "Ama o baş yönetici," diye mırıldandım.

Chloe, yüzünde her türlü anlama gelebilecek bir ifadeyle dudaklarını büzüp gözlerini bir anlığına Lucas ve Esther’e doğru çevirdi. “Yine de…” dedi, dikkatini bana geri vererek. "Çözemediğim bir şey var."

"Ne?" diye sordum, sesimi alçaltarak, ona daha da yaklaştım.

"Esther… Lucas’tan çekiniyor," dedi düşünceli bir ses tonuyla. "Üstelik bu, Esther gibi biri için oldukça olağanüstü bir durum. Esther asla kolay kolay kimseye karşı böyle hissetmez."

Chloe’nin söyledikleri, beni yeniden Lucas ve Esther’e dikkatle bakmaya yöneltti. Lucas, her zamanki soğukkanlı duruşuyla çevresini izlerken, bakışlarında bir derinlik ve hakimiyet vardı; sanki gözünden hiçbir ayrıntı kaçmaz gibiydi. Esther garsonla konuşmaya dalmışken Lucas arkasına yaslandı, bakışlarını masadaki diğer yöne, Pedro’ya çevirdi. Aralarındaki gerilim hemen hissediliyordu. Pedro'nun yüzündeki sert ifade, çözülmemiş bir anlaşmazlığın işareti gibiydi.

Esther sipariş verirken Lucas, bir tür meydan okuma veya tehdit sezilen bakışlarıyla Pedro’yu izlemeyi sürdürdü. Aniden, Pedro yerinden kalktı; Esther’in ona çevrili gözlerini kısa bir bakışla yanıtladı ve sert adımlarla yanlarından geçti. Lucas’ın bakışlarındaki güç beni ürpertti; gözlerini üzerimde hissettiğimde, derin bir nefes alarak gözlerimi kaçırıp önüme döndüm. Bu ortamda herkesin rolü, gizemi ve maskesi vardı. Sandığımdan çok daha karmaşık bir dünyaya adım atmıştım.

Pedro restorandan çıkmadan bize baktığında, hafifçe başını eğerek selam verdi, ama yüzündeki gerilim herkesin fark edebileceği kadar barizdi. İçindeki karanlık, gözlerinin ardında saklıydı, her an ortaya çıkacakmış gibi. Chloe’nin sözleri zihnimde yankılandı: "Pedro sıradan biri değil, Lucia."

Herkesin bir karanlığı ve geçmişi vardır. Kimileri bu karanlıkla savaşır, kimileri onunla barışır. Peki ya Pedro? Onun içindeki karanlıkla mücadelesi onu nereye sürüklemişti?

Cevaplar zamanı geldiğinde ortaya çıkacaktı. Bu, sadece bir başlangıçtı ve çözülmesi gereken çok fazla gizem vardı.

Loading...
0%