Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Gecenin Kanatları

@kitsudaphne

YILDIZLAR HEP PARLASIN.

 

"Bazı bağlar sözlerle değil, sessizlikle kurulur. Ve o sessizlik, en derin fırtınaların habercisidir."

 

Chloe yine yaralanmıştı.

Pedro’nun yüzü gergindi, ama gözlerinde tanıdık bir hüzün vardı. "Seninle ilgili bir şey öğrenmiş. Beni beklemesi gerekiyordu." Sesi sahiden üzgün çıkıyordu.

"Durumu nasıl?" diye sordum, sesimdeki endişeyi gizleyemeyerek.

"Bilmiyorum."

"Hemen gidelim."

"Hayır, sen odana gidiyorsun."

"Olmaz."

"Sözümü dinle, Lucia."

"Pedro?"

"Yeter," dedi sertçe. "Odaya çık ve benden haber bekle."

İçimde yükselen öfkeyle hızlı adımlarla odama çıktım. Beklemek hiç bana göre değildi, Pedro ne derse desin. Üstümü değiştirip duş aldım. Zaman ilerliyor gibiydi, ama bir saat geçmişti ve sabrım tükenmişti. Tam telefonumu elime almıştım ki kapı çaldı. Pedro kapının önünde duruyordu, yüzünde yine o soğuk ve mesafeli ifade vardı.

"Odaya girmem gerekiyor," dedi. İçeri girdikten sonra gözlerini kaçırarak, "Chloe daha iyi ama dinlenmesi gerekiyor," diye ekledi.

"Onu göremem mi?"

"Hayır. Güvenli bir yerde tedavi ediliyor," dedi, sesi keskin ve kararlıydı.

"Yarası ne kadar kötü?"

"Endişelenme," dedi gözlerini kaçırarak, "daha kötülerini de atlattı."

Bir süre sessizlik çöktü. Sonunda, Pedro derin bir nefes aldı. "Seni ben çalıştıracağım. Daha önce söylediklerim geçerli; dediklerime harfiyen uyacaksın. Bana güvenmediğini biliyorum, ama yine de itaat edeceksin."

Aramızdaki gerilim her zamanki gibiydi; kırgınlık, öfke, gurur… ama bu kez Pedro’nun tavrı daha farklıydı. Her şeye rağmen o, kendi çizdiği sınırları koruyordu. Söyleyecek bir şey bulamadım, sadece başımı eğdim.

"Yemek yiyelim," dedi aniden.

"Ne?" dedim şaşkınlıkla.

"Acıktım Lucia," dedi, sanki hiçbir şey olmamış gibi kapıya yönelerek.

Beni bir karmaşanın içine çekmişti yine. Onu anlamak mümkün değildi. Onu takip etmekten başka çarem yoktu.

 

Yemekhaneye vardığımızda Pedro, Liz ve Lucas’ın her zaman oturduğu masaya doğru ilerledi.

"Burası Lucas ve Liz’in masası," diye uyardım.

"Yani?"

"Bilmem, oturacak mıyız?"

"Manzarayı izleyerek yemek yemeyi severim," dedi, gülümseyerek.

Onu takip ettim, başka çarem yoktu. Pedro'yu anlayamıyordum, ama o Pedro'ydu. Ona karşı koyamazdım.

Bir süre sonra Liz, Lucas ve diğerleri de yemekhaneye geldiler. Lucas’ın bakışları beni bulduğunda, yüzündeki öfkeyi görmezden gelmek imkânsızdı. Liz, onu sakinleştirmek için kolundan tutup çekti, ama Lucas'ın gözlerindeki tehdit edici ifade hiç değişmedi. İçimde bir şeyler yerinden oynadı.

Pedro, "Beğenmediysen başka yemek al," dedi, dikkatimi dağıtarak.

"Yemek yememle bu kadar mı ilgilisin?" dedim, sesimdeki sertliği gizlemeye çalışarak.

"Üzgün olduğunu biliyorum, ama beni kendinden uzaklaştırma," dedi, gözleri derin bir ciddiyetle dolu.

Bu sözlerin altında yatan anlamı çözemeden, tekrar önüne döndü. Bu yemek, bir güç gösterisi miydi? Pedro’nun amacı neydi? Her ne olursa olsun, Lucas’ın gözlerinin üzerimde olmasından kurtulamıyordum. Bakışları, Pedro ile benim aramdaki her şeyi delip geçen keskin bir kılıç gibiydi.

 

Yemeği bitirdikten sonra Pedro’ya döndüm. "Kalkalım mı?"

"Olur," dedi kısa ve net bir şekilde. Kalkarken, Pedro’nun eli belime hafifçe dokundu. O an yanlış bir şey yapıldığını hissettim. Lucas’ın gözlerindeki anlam değişmişti; bir uyarı vardı o bakışlarda.

Seni uyarmıştım!

Odaya dönerken kalbim hızla çarpıyordu. Pedro ve Lucas arasındaki bu gerginlik, beni içten içe yiyordu. Asansöre bindiğimizde, Pedro bana fazlasıyla yakın durdu. Sessizdi, ama bu sessizlik her şeyden daha gürültülüydü.

Asansörden çıkıp odaya ilerledik. Kapının önünde yine iki siyah tüy vardı. "Bu tüyler... biri benimle oyun oynuyor olmalı," diye mırıldandım. Pedro tüyleri eline aldı, onları dikkatlice inceledi.

"Bunları yanımda götüreceğim," dedi, gözlerinde bir kararlılık belirerek. "Kapıyı aç."

 

İçeri girdikten sonra odayı kontrol etti, ardından bana döndü. "Birazdan kapına özel olarak yetiştirdiğim bir öğrenci gelecek. Sabaha kadar nöbet tutacak. Hafta sonu da bu şekilde devam edecek Nereye gidersen git peşinde biri olacak."

"Bir korumaya ihtiyacım yok, Pedro."

"Bu, güvenle ilgili değil, Lucia," dedi sert bir sesle. "Tehlike var. Seni korumak zorundayım."

"İnatlaşma, Pedro. Sen de diğer öğrenciler gibi olmadığımı fark et," dedim sertçe. "Ben açıklama beklerim."

"Farkındayım," dedi. Gözlerinde acı dolu bir ifade belirdi. "Kimseye benzemediğini biliyorum."

Aramızdaki sessizlik yine fırtınaya döndü. Pedro bana doğru eğildi, bakışları dudaklarıma indi.

Ama hayır… Aramızda bir şey olmamalıydı. Geri çekildim. Pedro bunu fark etti ve sessizce geri adım attı.

"İyi geceler," dedi kısık bir sesle.

"İyi geceler." Kapıyı kapatır kapatmaz yatağa çöktüm, sanırım ondan uzak durmalıydım.

 

O gece rüyamda Lucas’ı gördüm. Yükseklerde, karanlığın içinden beni izliyordu. Etrafımızda siyah tüyler savruluyordu, Lucas alçak bir sesle kulağıma fısıldadı:

"Sen bir karga değilsin."

İçimde bir boşluk açıldı. Peki, o zaman kimdim? Yere iki siyah tüy düştü. Lucas, tüyleri parmaklarının arasına alıp yüzüme baktı, gözlerinde o tanıdık, gizemli parıltıyla gülümsedi.

"Sen bir kanarya’sın."

Sözleri içimde bir yankı gibi dolandı. Gerçek kimliğini öğrendiğinde hem özgür olacaksın hem de o özgürlüğün esiri. Çünkü bazen en büyük esaret, kendinden kaçamayacağını bilmekte yatar.

 

Loading...
0%