Yeni Üyelik
21.
Bölüm

Kafesin Anahtarı

@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

Pedro ile akademiye gitmek üzereydik ki telefonuma tanımadığım bir numaradan gelen mesajla irkildim.

"Kaçabilirsin, ama saklanamazsın, Lucia."

Kalbim hızlandı, ellerim titremeye başladı. Pedro, yüzümdeki değişikliği fark edince telefonu elimden aldı. Gözleri mesaja kaydı, dudakları sert bir çizgiye dönüştü.

"Kahretsin!" diye fısıldadı. Hemen telefonunu çıkarıp bir numara çevirdi.

"Alex, kanaryayı buldular."

Söylediği şeyleri anlamlandırmaya çalışırken kelimeler aklımda yankılanıyordu. Kanarya? Kimden bahsediyordu?

"Kafes hazır mı?" diye sordu Pedro, yüzündeki ciddiyet katılaştı. Telefon kapandığında bana baktı, gözleri tehdit doluydu.

"Seni güvenli bir yere götüreceğiz," dedi, kesin bir ifadeyle.

Ama Chloe buradaydı. Onu bırakıp gidemezdim.

"Hiçbir yere gitmiyorum."

Pedro gözlerini kısarak bana yaklaştı. "Lucia, bu bir tercih değil. Güvenliğin için gidiyoruz."

"Chloe'yi burada bırakmam!" Sesim titredi, ama kararlıydım.

Pedro derin bir nefes aldı, sabrını kontrol eder gibi. "Sana emrediyorum, Lucia. Şikâyet etme, itaat et. Bu işin şakası yok."

Telefonunu tekrar eline aldı ve başka birini aradı. İsimleri, kelimeleri bir araya getirmeye çalışırken Chloe'nin sesiyle sarsıldım. Telefonu hızla Pedro’nun elinden kaptım.

"Chloe? Sen iyi misin?"

"Lucia, lütfen sakin ol," dedi Chloe, sesi endişeliydi ama aynı zamanda kararlı. "Pedro’yu dinlemen gerek."

"Seni burada bırakmam, Chloe! Sensiz bir yere gitmiyorum!"

"Lucia, ne yaptığının farkında mısın? Şu an tek hedef sensin. Kendini riske atıyorsun. Ben iyiyim, ama sen bu şekilde devam edersen kendini tehlikeye atıyorsun."

"Ben kimseden kaçmam, Chloe." Dişlerimi sıktım, bu tehditlerin beni korkutmasına izin veremezdim.

Chloe’nin sesi soğuklaştı. "Şu an kiminle savaştığımızı bile bilmiyoruz, Lucia. Bu tehlike senin düşündüğünden çok daha büyük. Beni koruyamıyorsun, ama Pedro ikimizi de koruyor. Lütfen, ona güven."

Telefonu mecburen Pedro'ya geri verdim. İçimde öfke patlaması her an yüzeye çıkabilirdi. Herkes benden sadece itaat etmemi bekliyordu. Ama ben savaşmaktan geri kalamazdım.

Pedro telefonu kapattı, yüzü yine ifadesizdi.

"Hazırlan."

Bu kez dayanamadım. "Hayır!" dedim, sesim çatallı ama kararlıydı.

Pedro hızla bana döndü, gözleri öfkeyle kısıldı. Bir adım atıp kolumu sertçe kavradı ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

"Bir daha bana karşı gelmeyeceksin, Lucia. Ne dersem, onu yapacaksın."

Soğuk ve acımasızdı, gözleri tehlikeyle parlıyordu.

"Gitmemiz gerekiyor, kanarya. Bu inadı bırak!" diye tısladı.

"Bu inat değil," dedim dişlerimi sıkarak.

Pedro derin bir nefes aldı, öfkesi kontrolsüzdü. "Ya zorla ya da isteyerek benimle geleceksin. Nasıl olacağını sen seç. Ama unutma, ben asker yetiştiriyorum, şımarık çocuklar değil."

Sözleri mideme yumruk gibi oturdu. Beni ittiğinde sırtım duvara çarptı. Acıyı hissetmemek için kendimi zorladım.

"Bu kadar acımasız olmak zorunda değilsin," dedim tıslayarak.

Pedro’nun bakışları daha da karanlıklaştı, dudakları alayla kıvrıldı.

"Kiminle konuştuğunun farkında mısın, Lucia?"

Ona meydan okuyarak dimdik durdum.

"Farkındayım," dedim sertçe. "Ama sen de farkında ol. Bencil, şımarık ve yaramaz bir kız çocuğu değilim. Sevdiğim kimseyi arkamda bırakamam. Hepsi bu."

Pedro’nun yüzü taş gibi soğuktu. "Farkındayım," dedi yavaşça. "Ama şu an yaptığın şey saçmalık. Bir kere olsun dinle."

Sözlerinde bir doğruluk vardı ama öfkem gerçekleri görmeme engel oluyordu.

"Sadece bir açıklama bekliyorum," dedim meydan okurcasına. "Neden emir almak zorundayım?"

Pedro derin bir nefes aldı, bakışları kararlıydı. "Eğer kurallara uymayacaksan burada işin yok, Lucia. Seni korumaya çalışmamın bir anlamı da yok."

Kapı çalındı, içeriye bir grup adam girdi. Pedro’nun tavrı hemen sertleşti. Aleksandr bana doğru bir çanta uzattı, içinde kıyafetler vardı.

Bir şey söylemeden torbayı aldım ve hızlıca odama çekildim. Hazırlanırken zihnim Pedro'nun söylediği şeylerle doluydu. Kafamdaki tüm bu sorulara rağmen, yine de itaat etmek zorundaydım.

Dışarı çıktığımda, etrafımda bir güvenlik çemberi oluşturulmuştu. Pedro'nun çevresindeki ekip hareketlenmişti. Beni korumak için hazırlanıyorlardı. Pedro soğukkanlı ve kararlıydı.

"Görev, kanaryayı korumak," dedi sertçe. "Hızlı ve sessiz hareket edeceğiz."

Araca bindik ve ilerlemeye başladık. Pedro yola bakarken beni tanıştırmaya başladı.

"Aleksandr’ı tanıyorsun." Devasa adamı işaret etti. "Bu da Rock. Ona bu lakabı verdik, çünkü hak ediyor."

Rock’la göz göze geldik, adam ifadesizdi ama başını hafifçe eğerek beni selamladı. Sonra şoföre döndü.

"Sergei, ekibimizin en iyi iz sürücülerinden biridir."

Sergei bana bakarak gülümsedi. "Tanıştığımıza memnun oldum, kanarya."

Gülümsemeye çalıştım. "Ben de memnun oldum, Sergei."

Yola devam ederken içimdeki huzursuzluk büyümeye başladı. Telefonumu çıkarıp Lucas’a mesaj attım. "Sana ihtiyacım var." Ama mesajım okunmadı, sadece tek tik oldu. İçimdeki endişe giderek büyüyordu.

Telefonuma bilinmeyen numaradan gelen mesajı da Lucas’a attıktan sonra Pedro'ya döndüm. "Nereye gidiyoruz?"

"Güvende olacağın bir yere," dedi kısa ve net.

"Kanaryanın bunu bilmeye hakkı yok mu?" dedim alaycı bir şekilde.

Pedro gözlerini devirip yanımdaki koltuğa geçti. "Kanaryaları sessizken severim," dedi sırıtarak.

Kaşlarımı çatarak ona baktım ama tepki vermedim. Bu adam tam anlamıyla tahammül edilmezdi.

"Uyumaya ne dersin?" diye sordu, gözlerimi devirdiğimi görünce.

"Sana bir gün itaat etmeyi öğreteceğim, Lucia," diye mırıldandı. Sesinde bir tehdit vardı.

Kafamı çevirdim ve camdan dışarıya bakmaya başladım. Yarım saat sonra, dağın eteklerine tırmanıyorduk. Bir tarafta ağaçlarla kaplı uçurum, diğer tarafta ise dağ. Birden her şey çok hızlı gelişti.

Lastik patladı, Sergei direksiyon hakimiyetini kaybetti. Arkamızdan gelen patlama sesiyle irkildim. Araç yoldan çıkıp savrulmaya başladığında Rock yanıma atıldı. Camdan içeri giren bir dal bana doğru hızla yaklaşırken gözlerimi kapattım.

Son hatırladığım şey, her şeyin bir anda kararmasıydı.

"Kafesin içinde ne kadar dayanacaksın, kanarya? Kaçmak kolaydır. Ama saklanmak… imkânsız."

Loading...
0%