Yeni Üyelik
23.
Bölüm

Kanarya'nın İlk Sınavı

@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

"Her şey bir oyundu ve ben sadece oyuncağıydım. Gerçeklik şimdi acımasız yüzünü gösteriyordu."

 

Telefonun tiz sesi odada yankılandı. Ekrana göz attıktan sonra bakışlarını bana çevirdi. Keskin gözlerinde avını izleyen bir avcının sabırsızlığı vardı.

"Ellerini camadan düğümüyle bağladım," dedi soğukkanlı bir ifadeyle, "Bu düğümlerle kaçman imkânsız. Boşuna çabalama."

Bakışlarımda beklediği umutsuzluğu ona verdim. Gücüm kalmamıştı.

"Birazdan döneceğim kanarya," dedi, yaklaşarak gözlerime baktı, "Hayatın ellerimde son bulacak."

Ağzıma geri taktı bandı ve dışarı çıktı. Kapının kapanma sesi odada yankılandı. Kaç gündür devam eden işkencenin sonuna geldiğimi hissettim, ama bu sefer gerçek bir tehlikeyle karşı karşıyaydım. Bu defa hayali değil, somut bir düşmanım vardı.

 

Aklım hızla çözüm üretmeye çalışıyordu. Pedro’nun dersleri, Chloe’nin taktikleri… Hepsini hatırladım. İpler sıkı görünse de bileklerim birçok kadına göre daha inceydi. Bu onun yaptığı büyük bir hataydı. Camadan düğümünü zorlayarak açmak imkânsızdı, ama elimde bir çözüm vardı. Tek çare baş parmağımı kırmaktı.

Acıya odaklandım. Sağ elimle sol baş parmağımı kavradım ve tüm gücümle bastırdım. Keskin bir kırılma sesi duyuldu. Acı o kadar yoğundu ki nefesim kesildi, gözlerim karardı. Fakat zamanla yarışıyordum. Siyah kanaryamı cebimden çıkarıp diğer ipleri kestim. Ayaklarımdaki ipi de bıçağın keskinliğiyle serbest bıraktım. Parmaklarım zonkluyordu, ama şimdi acıyı düşünme zamanı değildi. Tişörtümden bir parça kesip yaralı elimle sardım. Şimdilik idare edecekti.

Kapıyı açmadan önce etrafa son bir kez göz attım. Koridor sessizdi. Dışarıya adımımı atar atmaz, o karşımdaydı. Yüzündeki öfke açıkça okunuyordu.

"Kuşları oldum olası hiç sevmemişimdir," dedi, üzerine doğru hışımla koşarak.

İlk hamlesini savuşturmayı başardım ve yüzüne sert bir yumruk attım. Ancak eğitimliydi; hemen toparlandı ve karnıma savurduğu sert tekme ile beni yere serdi. Dizlerimin üstüne çöktüğümde, her şey bitmiş gibi görünüyordu. Ama bıçağı uyluğuna saplayarak hamlesini durdurdum. Çığlık atarak yere yığıldı. Fırsatı kaçırmadan ellerini sımsıkı bağladım.

Gözlerinde çaresizlik vardı, ama bunu umursamadım. Bıçağı boğazına dayadım.

"Senden başka kim var? Söyle!" dedim, soğuk bir tonda.

"Yalnızım," diye inledi. Yüzünü süzdüm, yalancılığını anlamaya çalıştım. Ama ya doğruyu söylüyordu ya da çok iyi bir oyuncuydu.

"Pedro nerede?" diye sordum bu kez, acısı yüzünden okunurken.

"Koridorun sonunda, sağdaki odada."

Odadalar… Onlar kimdi?

 

Koridorun sonuna varıp sağdaki kapıyı açtığımda, gördüklerim beni şoke etti. Chloe, Pedro ve Esther karşımda duruyordu. Chloe bana gurur dolu bir gülümsemeyle bakıyordu. Bu nasıl bir şeydi? Hepsi burada mıydı? Esther soğukkanlı bir edayla bana yaklaştı.

"Hepimizi şaşırttın, kanarya," dedi küçümseyen bir ses tonuyla.

"Neler oluyor?" dedim, sesimdeki öfkeyi saklamaya çalışmadan. Chloe’ye döndüm. Onun gözlerinde bir açıklama arıyordum.

"İlk sınavın için hazır olduğuna karar verdik, Lucia," dedi Chloe, gözlerinde gururla. "Seni izlemek… harikaydı."

Bir oyun. Aylarca süren bu işkence… hepsi bir sınav mıydı? Tüm bu yaşadıklarım, acılarım, korkularım sadece bir kurgudan mı ibaretti?

"Siz delirdiniz mi?" diye haykırdım. O anda öfkem kontrol edilemezdi.

Esther soğuk bir ifadeyle konuştu: "Sakin ol Lucia. Bu senin için bir sınavdı. Gerçek bir gölge olmak istiyorsan, böyle bir sınavdan geçmelisin. Bu, dünyadaki en iyi casus örgütü ve biz sizi her şartta hayatta kalmaya hazırlıyoruz."

Söyledikleri içimde yankı bulmuyordu. Yaşadığım tüm bu psikolojik savaş, yalnızca bir eğitim miydi?

"Bu yaşadıklarım nasıl bir sınav olabilir?" diye bağırdım. "O adamı öldürebilirdim!"

Esther sakinliğini bozmadan cevap verdi: "Sizi izliyorduk Lucia. Ne yapacağını her an kontrol ettik. Bu sadece bir kurguydu. Ve sen başarıyla geçtin."

 

Chloe yanıma geldi. Masum bir ifadeyle elimi tuttu. "Lütfen bize kızma Lucia, görevimiz gereği sana hiçbir şey söyleyemedik."

Onların bana karşı oynadığı bu oyun, içimde bir yaraya dönüştü. Chloe, Pedro… ikisi de benim için önemliydi, ama artık aramızda bir uçurum vardı. Güven, en zor tamir edilen şeydi.

Pedro elini omzuma koyarak içten bir sesle konuştu: "Harika bir iş çıkardın Lucia. Zaferini küçümseme."

Ona hak versem de içimdeki fırtına dinmiyordu. Beni bu oyunun içine çekmişlerdi ve şimdi bir başarıymış gibi kutlamamı bekliyorlardı.

Chloe son bir kez sarıldı. "Seni hayal kırıklığına uğratmak istemedik. Dinlenmelisin. Elin hemen tedavi edilmeli."

Sessizce başımı salladım. Fiziksel yaralarım iyileşebilirdi, ama içimdeki güvensizlik bir daha onarılabilir miydi? Bilmiyordum.

Gece yarısı ilaçlarım geldi ve uykuya daldım. Rüyamda yine koşuyordum. Peşimde Esther vardı, ardından bir sırtlana dönüştü ve üzerime atıldı. O kâbusla uyandım, soluk soluğaydım.

Bu sınav beni daha güçlü mü yapmıştı, yoksa daha da kırılgan mı?

"Oyun bitmişti. Ama her şey yeni başlıyordu."

(Lucas)

“Lucia benim cennetim. Ama cennetler her zaman kan dökmeden geri alınmaz.”

Lucia'nın mesajını gördüğüm anda damarlarımda kan dondu. Ne yapıyordu? Tek kelimeyle çılgınca... Eduardo sınırları fazlasıyla aşmıştı. Beni bu kahrolası cehenneme neden gönderdiğini şimdi belli olmuştu. Beni her zamanki gibi hafife alıyordu.

Telefonu cebimden çıkarıp hızlıca Eduardo'yu aradım. Sesini duyduğumda içimdeki öfke adeta volkan gibi patlamak üzereydi.

“Beni bu cehennemin içine boşuna yollamadığını biliyorum," dedim, her kelimem sert ve tehditkârdı. "Ne halt etmeye çalışıyorsun?”

Eduardo’nun sesinde her zamanki o iğneleyici sakinlik vardı. "Yaptığım her şey amaçlıdır, Diablo. Henüz bunu öğrenemedin mi?"

“Onu rahat bırak dedim, Lucifer.”

“Kendi simülasyonumda yalnızca bir oyuncusun, Diablo. Lucia ise başrolüm. Bunu hatırlamıyorsun sanırım."

“Eğer Lucia’ya dokunursan, bedelini ödersin."

Cevap olarak keskin ve acımasız bir kahkaha duyuldu, kulaklarımı tırmalayan o ses.

"Lucia hep benimdi. O acı çekmek için yaratıldı, bunu fark edemeyecek kadar körsün. Ona kişisel cehennemini hediye edeceğim. Senin yapabileceğin tek şey... bunu izlemek."

Derin bir nefes alarak ellerimin titrediğini fark ettim. Öfkemi kontrol altına almak neredeyse imkânsızdı.

Tüm gücümle telefonu sıkıyordum, sinirlerim son noktadaydı. "Bir anlaşmamız vardı, Eduardo."

“Anlaşmayı neden bozmayayım, Diablo? Bana bir sebep söyle."

Kelimelerim, içimdeki öfkenin ağırlığıyla titredi. "Ona aşığım. Eğer ona zarar verirsen... seni yok ederim."

Ona bunu ilk kez açıkça söylüyordum. Sessizlik, konuşmalarımızın arasına keskin bir bıçak gibi indi. Sonunda Eduardo, sesi daha alaycı ve soğukkanlı, yeniden konuştu.

"Bunu göreceğiz, değil mi? Şimdilik onunla yalnızca oynuyorum. Ama bittiğinde… intikamım tam olacak."

"Eduardo, sınırlarını öylesine zorladın ki... bil ki, kurduğun tuzaklar bu kez işe yaramayacak."

"Sana son bir soru soracağım, Lucas. Hayatındaki en değerli şeyi, kendin için tehlikeye atar mıydın?"

"Gerçek kimliğimi hâlâ söylemedim, ama cevabımla sana bir ipucu vereyim: Eğer Lucia'nın güvenliği tehlikeye girerse, kimliğimi bir kenara bırakır, her şeyi göze alırım."

"İyi. O zaman bir sonraki hamleme kadar hazır ol, Diablo."

Hat kapandı. Eduardo'nun kelimeleri kafamda yankılanırken yumruğumu sıktım. Lucia... o benim kayıp cennetimdi. Onun saçının teli için dünyayı yakardım. Eduardo, bu kez haddini çok fazla aşmıştı.

"Oraya geliyorum, S." telefonu cebime attım ve burayı cehenneme çevirmek ve sonra buradan defolmak için ilk adımı attım.

"Lucia... onunla aramızdaki bağ, ateşle yazılmış bir kader. Ne pahasına olursa olsun, onun için savaşacağım."

 

Loading...
0%