Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Oyun Kurucu

@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

"Her ruh bir savaşa hazırlanır, ancak bazıları yalnızca kazanmaya değil, kaderi değiştirmeye gelir."

 

Son kez uyandığımda bir daha uyuyamadım. Duş aldım ve hazırlandım, ama zaman sanki inadına yavaş ilerliyordu. Oyalanmak için çalışma masama geçtim. Bilgisayarımı açtım, bir şifre oluşturdum. Derken, kitaplar gözüme çarptı. Ders kitaplarının yanında tanıdık bir kitap duruyordu.

Divina Commedia, Dante.

İçim burkuldu. Annemin en sevdiği kitaplardan biriydi ve hastalığı sırasında çoğu gece ona bu kitabı okumuştum. Onu hâlâ çok özlüyordum. Eğer yaşasaydı, şu an burada olmazdım. Gözyaşlarıma hâkim olamadım. Yaram hâlâ tazeydi, gözyaşlarımsa daha da yakıcıydı. En derin acılardan sızan gözyaşları hep sıcak olur.

Kapı çaldı, irkildim. Gelen Chloe’ydi. Kapıyı açtığımda yüzümdeki gözyaşlarını gördü ve kollarını açtı, hiç tereddüt etmeden ona sarıldım.

"Geçecek canım. Kendini sıkma," dedi, saçlarımı okşarken. "Şimdi nefes egzersizi yapacağız, tamam mı?"

Hıçkırıklarımın arasından derin bir nefes aldım. Onun sakin sesi beni biraz da olsa toparlıyordu. Beş kez tekrar ettik ve sonunda üzerimdeki baskı azaldı.

"Acını yaşa, bu seni zayıflatmaz. Aksine, başa çıkarken güçlü olmayı öğreniriz. Şimdi rahatla ve akışa bırak kendini."

Sesi sanki içimde bir yerlere dokunuyordu. O, annemden sonra beni en iyi anlayandı.

Yemekhaneye geldiğimizde Chloe sıraya girerken, bana cam kenarından boş bir masa bulmamı söyledi. Ben de tek boş yeri buldum. Oturduğum anda bir grup bana doğru yürüdü: Liz, Ivy, Aurelius, tanımadığım bir çocuk ve yakışıklı olan. Liz sinirli bir şekilde seslendi:

"Hey ufaklık! Bu bizim masamız."

Derin bir nefes aldım. "Üstünde adınızın yazdığını görmüyorum."

Liz’in yüzü kıpkırmızı oldu. Ama ben ne ondan ne de diğerlerinden korkuyordum. Yakışıklı olan çocuk ise sadece bana bakıyordu. Bakışlarımız kesiştiğinde sanki tüm dünyayı unuttum, nefesim kesildi.

Elindeki tepsiyi kaba bir şekilde Aurelius’un eline itip hızla üzerime gelen Liz, yüzüme doğru eğilerek ellerini sertçe masaya dayadı.

"Dünkü bir sınav olabilir, ama bugün oyun yok. Ya dediğimi yaparsın ya da…"

Sözünü kestiğimde, sesimdeki soğukkanlılık onu şaşırtmış olmalı.

"Yoksa ne?"

Liz’in gözleri kısılırken Aurelius bir kahkaha patlattı. "Güzel, zeki ve cesur," diye mırıldandı, gözlerini benden ayırmadan. Ancak Liz, anında tepki gösterdi.

"Kapa çeneni Aurelius!" Sonra bakışlarını yeniden bana çevirdi. "Ve sen, ufaklık! Masayı derhal terk et!"

Sakin bir nefes aldım. "Bana ‘ufaklık’ demeyi kes," dedim, sesim kayıtsızdı ama içimde bir dalgalanma vardı. "Ne yaş olarak sizden küçüğüm ne de güçsüz. Bunu dün gayet iyi gördünüz." Arkama yaslanıp devam ettim, "Ayrıca, sırf sosyal konum saçmalıklarınız için kahvaltımı bölmeye niyetim yok. Chloe burada oturmak istedi, onu kıramam."

Arkadaki uzun boylu çocuk, eğlenceli bir tonla ekledi: "Tatlı da." Onun hafif alaycı sesi ortamı biraz yumuşatmış gibiydi, ama Liz hala öfkeliydi.

Öne doğru bir adım atan Lucas, gruptan ayrıldı ve ağır adımlarla yaklaştı. Her adımında gözleri gözlerimden bir an olsun ayrılmadı. Kalbimde belirsiz bir titreşim hissettim. Okyanus mavisi gözleri, içimde karanlık bir bilinmezi uyandırırken, beni baştan aşağı süzdü. Sonra, dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi.

Gözlerim üzerinden alamıyordum. Bakışlarında ise çözemediğim bir şey vardı. Liz bunu fark ettiği için daha da öfkelendi, ama araya yakışıklı çocuk girdi. Lucas kulağına eğilerek alçak bir sesle fısıldadı. Liz’in vücudu istemsizce gerildi.

"Lucas…" İsminin Lucas olduğunu öğrendiğim bu çocuk ile Liz arasında anlamlı bir bakışma yaşandı. "Ama…" derken Liz’in sesi titriyordu. Lucas o anda Liz’i kolundan tutup sertçe geri çekti ve Liz ona karşı direnmeye bile yeltenmedi.

"Kahvaltı etmek istiyorum. Hadi!"

Grubun lideri belliydi; Liz’in sessiz itaatini izledim. Yandaki masaya oturduklarında Lucas bana bir kez daha bakıp gülümsedi. Gözlerinde yakalayamadığım bir şey vardı, bir karışım—merak mı yoksa tehlikeli bir oyun mu? Onun bakışları içimi ürpertiyor, ama aynı zamanda büyülüyordu.

Bazı savaşlar yalnızca zafer için verilmez; bazen bu savaşlar, kalpleri ve kaderleri değiştirmek için yapılır. Lucas’ın gözlerinde, bu savaşların gerçek amacını fark ettim. Çünkü oyunun gerçek kurucuları, her zaman en sessiz olanlardır; onların sessizliği, derin stratejilerin ve planların işareti olabilir.

Loading...
0%