Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@kitsudaphne

K: Kehanet. Bu kısım kitabın tamamını etkileyecek olan kızın kehanetini anlatmaktadır.

 

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

Eldros’un kutsal tapınağı, yalnızca taşlardan inşa edilmemişti. O tapınak, zamanın ta kendisiyle yoğrulmuştu; her duvar, geçmişin, bugünün ve geleceğin sırlarını taşır, her köşe, gölgelerle sarılmış, kaderin en karanlık sırlarını saklardı. Eldros, bir tapınak değil, zamanın, ruhların ve sırların labirentiydi. O labirentte, her adım bir kayıp, her dönemeç bir keşifti.

Ve o labirentin en büyük sırrı, bir isimdi: Seraphina.

Seraphina, yalnızca bir efsane değil, Fatum Videntis — Kaderin Gözüydü. Zamanın ipliklerini görebilen, onları büküp biçimlendiren, yaşamla ölümün sınırında dans eden bir kadındı. Seraphina, kehanetleriyle yalnızca geleceği değil, kaderi yeniden yazıyordu. O, sadece zamanın ruhunu değil, o ruhu yönlendiren gücü de kontrol edebilecek bir varlıktı.

Bir zamanlar, bir öngörü gözlerinin önünde canlandığında her şeyin değişeceğini hissetmişti. Bir kız çocuğu doğacaktı. Ama o, sıradan biri olmayacak ve kader tanrıçalarının kudretli güçlerini taşıyacaktı: Klotho, Lakhesis, Atropos. Zamanı dokuyacak, eceli bağlayacak ve her şeyin sonunu getirecek bir gücün varisi olacaktı. Fakat bu güç, bir lanet olabilir miydi?

"Kaderin iplerini kim tutacak?" diye sormuştu. "Ve o ipler ne kadar dayanabilir?"

Düşünceleri zihninde yankılandığında, cümleler Eldros’un taşlarında yankı buldu. "Onun doğduğu gece, yıldızlar birer birer sönerek göğü terk edecek. Gölgeler susacak, dansları yarım kalacak. Dünya nefesini tutacak; çünkü bir sır, sessizlik içinde dünyaya inecek. Gölgeler onun nefesinden can bulduğunda, kader bükülmeyecek; baştan yazılacak. Ruhlar onun çağrısıyla titrerken, ecel de onun adını bir şarkı gibi taşıyacak. Bazı sırlar yalnızca kalpte kilitlidir. Ve o kilit açıldığında, bedel ağır olur. O kilidi açmak için cesaret, fedakârlık ve kan gerekir. Ve ancak gerçek bir mirasçı, o iplikleri çözebilir."

Kız kalbinde saklı bir mühürle doğacak, o mühür açılana kadar, kimse onun gücünü ya da kaderini bilemeyecekti. Seraphina, Mirithen halkının kaderini değiştirecek olan kehaneti zihninde görürken, korku ve umudun iç içe geçeceğini öngördü. Çünkü o kız, yalnızca kendi kaderini değil, tüm dünyayı değiştirebilirdi. Ve o gün geldiğinde, kehanetinin hatırlanacağını ve asla unutulmayacağını biliyordu.

"Kaderin ipleri çözülürken, kimse masum kalamaz. Gölgelerde doğan kız, hem kurtuluşun hem de yıkımın başlangıcıdır. Ve o geldiğinde: Ya dünya küllerinden yeniden doğacak, ya da sonsuz bir geceye gömülecek."

O kızın adı hâlâ bilinmiyordu. Ama Eldros’un taşları, onun adını çoktan fısıldamaya başlamıştı. Çünkü o, ışık ve gölge arasında bir efsane olacaktı.

16 yıl sonra, Nicholas Klothon, Mirithen’in Baş Lideri, Seraphina’yı ziyarete geldiğinde, yanına sessizce oturdu. Yıllarca süren sessizlik, onları bu noktaya getirmişti.

"Zamanı geldi mi?"

Seraphina, gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı, ve hafifçe başını salladı.
"Evet, her şey özellikle kader iplikleri onun burada olduğunu söylüyor."

"Adı ne?" diye sordu Nicholas, ancak Seraphina ona bakmadı. Biliyordu. Her şey, kaderin ipliklerinin en ince noktasına dokunmuştu. Öngörüler değişmezdi. Geçmişin karanlıkları ve geleceğin belirsizlikleri birbirine bağlanacaktı. Ve her yapılan eylemin bir sonucu olduğu gibi, etkisi ve tepkisi olacaktı.

Seraphina’nın gözleri, karanlıkta kaybolurken, sözleri sanki geleceğin yankıları gibiydi.

"Karanlıkta doğan kız, gölgelerin nefesiyle hayat buldu. Onun gelişi, üç Mire'nin kaderini mühürledi. Kan, ateş ve gölge arasında yürüyen o, bir krallığı yıkacak, bir diğerini yükseltecek. O kız, ışığın içine saklanan gölgeleri ortaya çıkaracak ve gölgelerin arasında saklanan tüm sırları çözecek. Çünkü o, ilk ve son mirasçı, üç Mire'nin tek gerçek varisi. Ellerinde kan ve külden örülmüş bir taç, adımları zamanın ipliklerini sökecek. Ve o geldiğinde: Ya dünya küllerinden yeniden doğacak, ya da sonsuz bir geceye gömülecek."

İkinci kehanet, ilkinin devamıydı. Mireler, yani kader tanrıçaları, Seraphina aracılığıyla konuşurken Nicholas’ın içindeki korku büyüdü.

"Nicholas," dedi Seraphina, sesindeki derin anlamı hissederek. "Bir şeyin başlaması için, bazen her şeyin sona ermesi gerekir. Senin kaderin, sadece senin değil... tüm bu dünyanın kaderiyle iç içe geçmiş durumda."

Nicholas, içindeki kararsızlıkla gözlerini Seraphina’dan ayırmadan derin bir nefes aldı. Her kelime, bir iplik gibi kendi hayatına dokunuyor, içindeki gücü ve korkuyu aynı anda alevlendiriyordu. "Korkuyor musun?" diye sordu, sesinde derinleşen bir merak vardı.
"Korku..." diye yanıtladı Seraphina, dudaklarında kaybolan bir gülümseme.
"Korku, kaderin en saf halidir. Korkmayanlar, hiçbir zaman gerçekten yaşamazlar."

Nicholas, Seraphina’nın sözlerine odaklanarak biraz daha yaklaştı. "Ve sen?" dedi. "Senin korkun ne?"

Seraphina, gözlerini tam olarak ona çevirmedi. Bir an için zaman durdu. "Korkum," dedi, gözlerinde kaybolan geçmişin izleriyle, "her şeyin çok geç olacağı."

O anda, Nicholas, Seraphina’nın kelimelerinde yalnızca bir kadının korkusunu değil, tüm Mirithen’in, tüm dünyanın korkusunu hissedebildi. Kaderin iplikleri, bu sohbetin ortasında gerilmişti.

Seraphina, son bir kez Nicholas'a baktı. "Zaman ne kadar güçlü olursa olsun, en büyük gücü... her zaman insanın seçimidir. Ve sen, seçimlerini yapmaya hazır mısın?"

Nicholas Klothon, Seraphina’ya dönerken, her şeyin başlamaya hazır olduğunu hissediyordu. "Ben her zaman hazırımdır."

Seraphina, arkasından baktı. Söylemediği cümleler, dudaklarından döküldü. "O kızın adı, kehanetin kendisi kadar esrarengizdir. Ama dünya onun adını hatırlayacak—ya kurtuluşun melodisi, ya da yıkımın yankısı olarak."

Seraphina’nın kehaneti, yıllarca konuşuldu, herkes bekledi. Öngörülen bir gün gerçekleşecekti.

Loading...
0%