Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Fırtınanın Kıyısında

@kitsudaphne

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEK OLURSANIZ SEVİNİRİM.

YILDIZLAR HEP PARLASIN.

 

Bazı fırtınalar rüzgarla başlar, bazıları ise kalpte bir rüzgar olur.

Sorumlular bana eve kadar eşlik ettiler. Kaneler endişeliydi, salona geçtik. Kafamdaki karmaşıklık gittikçe büyüyordu. Düşüncelerimi toparlamaya çalışırken, Lilian merakına yenik düştü.

“Aisa, neler oldu? Seni neden çağırdılar?”

Derin bir nefes aldım ve tüm konuşmayı onlara anlattım. Bittiğinde Micheal ve Lilian kadar Damon da düşünceliydi. Fakat Damon’ın gözlerinde bir başka şey daha vardı, tıpkı yıllardır gizli tuttuğu o duygular gibi.

"Böyle bir şeye cesaret edebilirler mi?" diye sordu Damon. Sorusundaki gizli öfke barizdi ama cevabı yoktu. Micheal gergin bir şekilde kafasını salladı.

"Liderler işin içinde gibi görünüyor. Öyleyse her şeyi yapma güçleri var."

Eve korkmuştu. Damon’ın yüzünde öfkenin gölgesi dolaşıyordu. Micheal ayağa kalkınca hepimiz ona döndük.

“İşin aslını öğrenmeli ve Castor ile konuşmalıyım.”

“Micheal…” dedim, ama sesim kısılmış gibiydi.

“Aisa, Mortaniuslar’ın son üyesi. Düşündükleri şey… Buna inanamıyorum.”

“Sakin kalmalıyız Micheal,” diye Lilian araya girdi. Fakat Micheal’ın öfkesi bastırılacak gibi değildi.

“Kalamam, bu bir saygısızlık ve hakaret! Aisa benim de kızım sayılır. Bunu görmezden gelmemi ve Aisa’yı bu durumda çaresiz bırakmamı mı istiyorsun? Bunu kabullenemem Lilian.”

"Asla kabul edemeyiz Micheal. Elbette bir şeyler yapacağız. Ben de seninle geliyorum, ama öfkeyle adım atmamalıyız."

Lilian eşinin elini tutarken ben de ayağa kalktım. “Lilian, fikirleri değişmeyecek. Ayrıca sizin de benim yüzümden zarar görmenize izin veremem.”

“Aisa, biz bir aileyiz ve aileler üyelerini korur. Ne olursa olsun seni destekleyeceğiz. Şimdi endişelenme ve bu işi bize bırak. Ayrıca bir açıklamayı hak ediyoruz.”

“Bu içime sinmiyor…” diye mırıldandım. Lilian yanağımdan öptü.

“Sakinleş bebeğim. Her şey yoluna girecek.”

Damon’a döndü.

“Ev ve kızlar sana emanet.”

"Merak etme anne,” dedi Damon, her zamanki o sakin ve koruyucu tonuyla. Ama onun sesinde başka bir şey daha vardı. Gizli bir tutkunun, yıllardır açığa çıkmamış bir arzunun yankısı.

Lilian ve Micheal çıktıktan sonra Damon yanımıza geldi.

“Film izlemeye ne dersiniz?” dedi, beklenmedik bir rahatlıkla. Ona şaşkın bir bakış attım.

"Nasılsa evden çıkamıyoruz, Aisa. Kafan kötü düşüncelerle dolu, seni biraz rahatlatmalıyız."

Eve yanıma gelip elimi tuttu.

“Hadi Aisa,” diye neşeyle fısıldadı.

"Sorunun ne kadar büyük olduğunun farkında değil misiniz?" diye sordum.

“Hepimiz farkındayız,” dedi Damon, gözlerini üzerime dikerek. “Ama biz de senin kadar endişeliyiz. Çünkü annem haklı Aisa, sen ailemizden birisin. Değerlisin, özelsin.”

Bu sözleri daha önce hiç bu şekilde duymamıştım. Ama bu iltifatlar, bana karşı hissettiği duyguları saklamanın bir yolu gibiydi. Damon her zaman yanımdaydı, beni koruyordu, ama ben onun hislerini göremiyor ya da görememiş gibi yapıyordum.

“Biz seni sadece korumak istemiyoruz Aisa. Aynı zamanda mutlu etmek de istiyoruz. Bize izin ver.”

Damon’ın bakışları içime işliyordu, ama o yoğunluk karşısında hep bir duvar örmek zorunda kalmıştım. Bir yandan bu güven verici anın tadını çıkarıyordum, ama hissetmediğim duygularla baş etmek zordu. Damon’ın bana verdiği bu değeri hak etmediğimi hissettiriyordu.

Eve tatlı bir tebessümle yanağımı öpüp, "Sana iyi gelecek, Aisa," dedi.

"Peki," diye cevap verdim.

Eve sevinçle ellerini çırptı. Onun sevinci her zamanki gibi hepimizi neşelendirdi. Damon’la göz göze geldiğimde, gözlerindeki bir tutam karanlık beni tedirgin ediyordu. Damon’ın bana duyduğu aşk, belki de yıllardır kalbinde taşıdığı yük, üzerime ağır geliyordu. Ama bunu dile getiremezdim. Beni koruma arzusu, onun bana olan duygularını besliyordu. Ama benim ona duyduğum şey bir sevgi değil, sadece dostluktu.

"Abi, senin odana gidelim mi? Orası daha büyük, filmi rahatça izleriz," dedi Eve heyecanla.

"Olur tavşancık, sen filmi hazırla. Geliyoruz," dedi Damon. Eve hızla merdivenlere yöneldiğinde, Damon bir adım yaklaştı ve beni kollarına aldı. Üçüncü kez bana sarılıyordu.

İlkinde ailemi kaybettiğimde, ikincisinde kabuslar gördüğümde, şimdi ise tam anlamadığım bir boşlukta… Damon’ın kolları her zaman güvenliydi, o anda bile. Ama bu güvenin ardında daha derin bir şey vardı ve ben ona karşılık veremiyordum. Ona sarıldım, çünkü ona ihtiyacım vardı. Ama bu ihtiyaç aşktan doğmuyordu; daha çok yalnızlıktan ve yoldaşlıktan.

"Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğimi biliyorsun değil mi?" dedi yumuşak bir sesle. Geri çekilip yüzümü inceledi.

"Ne seni birilerinin üzmesine ne de elimden almasına göz yummam, Aisa. Korkma," diye ekledi, sanki bana söz veriyormuş gibi. Ama bu sözler, benim kalbimde bir yankı bulmuyordu. Damon’ın içindeki fırtına bana ait değildi.

"Damon…"

"Sen benim…"

Bir şey söyleyecekmiş gibi göründü ama vazgeçti. Yine de sözlerini gözlerinde okuyabiliyordum: Sen benim her şeyimsin.

Ama ben onun her şeyi değildim. Ve asla olamazdım.

“Her zaman yanında olacağım,” dedi, sesindeki o kırılgan kararlılıkla.

Onun yanında olmam için ısrar ediyordu, ama benim içimde başka biri için bir yer yoktu. Damon'la paylaştığımız bu bağ, hiçbir zaman aşka dönüşmeyecekti. Ve ben bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.

Rüzgârın etkisiyle saçlarım savrulurken, bu rüzgârın Damon’ın fırtınası olduğunu biliyordum. Ama o fırtına bana ait değildi.

"Bazen bir fırtına sizi bulur. Ama asıl mesele, o fırtınanın içinde kaybolup kaybolmayacağınızdır."

Loading...
0%