Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Saklı Duygular

@kitsudaphne

YILDIZLAR HEP PARLASIN.

 

"Kalbimdeki fırtına, karanlıkta bekleyen güçlerin yankısıydı. Fakat hangi rüzgâr, yolumu bulmamı sağlayacaktı?"

Damon, yanağıma hafif bir öpücük kondurdu. O an içimde bir şeyler kıpırdandı, ama garip bir utangaçlıkla hislerimi susturdum. Onun gözlerinde hoşnut bir parıltı gördüm, dudakları hafifçe kıvrıldı. Her zamanki gibi bu hoşuna gitmişti.

"Hadi gel," dedi, elimi tutup beni odadan çıkarırken. Aramızda bir şeyler vardı, ama tam olarak ne olduğunu adlandıramıyordum. Kalbim hızla atsa da bu his... farklıydı. Damon’a karşı hissettiğim karmaşa, başka bir derinliğe inmiyordu, sanki eksik bir parçaydı.

Merdivenlerden inerken Eve’in sesini duyduk. "Nerede kaldınız?" diye sordu, Damon ise "Geliyoruz tavşancık. Siz odaya çıkın, ben atıştırmalık hazırlayayım," dedi.

Eve, her zamanki gibi filmi seçmişti. Damon, projektöre yansıyan prenses temalı filmi görünce gözlerini devirdi. "Yine mi?" diye homurdanırken, Eve hemen savunmaya geçti. Onların bu rutin diyalogu beni ilk kez güldürdü. Damon, göz ucuyla bana baktı, sanki gülüşümün ardındaki anlamı çözmeye çalışıyormuş gibi. Ama bakışlarımı kaçırdım, onun hislerinin ağırlığını hissetmemeye çalışarak.

Film boyunca, Damon’ın varlığı hep yanımdaydı, ama aklım başka yerlere gitmek istiyordu. Onun bana olan hislerini biliyordum, ama içimde ona karşı aynı yoğunluğu hissetmiyordum. Bir zamanlar Aisa ve Damon’ın birbirine ne kadar yakın olduğu konuşulurdu, ama ben hep o mesafeyi korumuştum. Ne kadar yakın olsak da aramızda aşılmaması gereken kalın bir çizgi vardı.

Film bittiğinde Damon, "Bahçede yürüyelim mi?" diye sordu. Hava serin ve karanlıktı, ama kabul ettim. Bahçeye çıkarken telefonunu açıp babasını aradı. Konuşması sırasında yüzü gitgide geriliyordu. Telefonu kapattığında, yüzündeki ciddiyetle, "Karar Liderler tarafından alınmış ve şu an yapılacak bir şey yokmuş," dedi. Söyledikleri doğruydu, ama asıl soru zihnimin derinliklerinde yankılandı: Şimdi ne yapacaktık?

Damon’ın sözleri, beni olduğum gibi kabullenmemi ve güçlü yanlarımı açığa çıkarmamı istiyordu. Ama bu, benim için imkânsız gibiydi. Onun söyledikleri zihnimde yankılanıyordu: "Sen her zaman kendini sakladın. Gölgelere hapsoldun. Ama artık gölgelerde yaşama."

Kelimeleri içimde yankılandı, ama altında bir boşluk vardı. Damon’ın bana olan inancı, bende olmayan bir güven gibiydi. Ona karşı duyduğum karmaşık hisleri görmezden gelmeye çalışıyordum. Aramızdaki sınır, aşılmaması gereken bir duvar gibi duruyordu.

Damon’ın bakışları yüzümde geziniyordu, içimde bir şeylerin uyanmaya başladığını hissediyordum, ama bu uyanış bir aşkın kıvılcımı değil, sadece merak ve dostlukla karışık bir yakınlıktı. Damon’ın bana sarılması, varlığı kısa bir süreliğine içimi ısıtıyordu, ama bu rahatlık kalbimde derin bir yere sahip değildi. Geri çekildiğinde bakışlarında ciddi bir kararlılık vardı.

"Seni akademiye hazırlamalıyız. Annemlerin de aynı fikirde olacağını sanıyorum."

"Durum bu kadar kötü, değil mi?" diye sordum.

"Kötü değil. Aksine herkese ne kadar güçlü olduğunu göstermen gerektiğini düşünüyorum."

Başımı iki yana salladım. "Ama bende söylediğin gibi bir güç yok."

Damon derin bir nefes aldı. "Aksine, içinde saklı ve açığa çıkmayı bekleyen bir potansiyel var."

Yanıldığını düşündüm ama bir şey söylemedim. Damon her zaman bu kadar kesin konuşurdu, ama beni olduğumdan daha güçlü görüyordu. Bakışlarımda hissettiklerimi okudu ve devam etti.

"Sende ne görüyorum, biliyor musun Aisa?" dedi, sesi sakin ama kararlıydı. "Kendini çocukluğundan beri saklamış ve Alina’nın gölgesinde yaşamış olsan da... ondan daha güzel, daha çekici ve daha yetenekli birisin. İçinde bir yerlerde cesur, güçlü Aisa saklanıyor. Onu açığa çıkarmak için hiç çabalamadın, hatta kendine engel olduğunu düşünüyorum. Ama bir gün saklanmaktan vazgeçersen... işte o zaman gerçek gücünle karşılaşacaksın."

Çenemden tuttu, gözlerimin içine baktı. "Artık gölgelerde yaşama Aisa," diye fısıldadı. "Duygularını ve kendini saklamaktan yorulmadın mı?"

Dudaklarım titredi. "Hayır... ben... Öyle değil. Düşündüğün gibi biri değilim," dedim, sesim titrek ama kararlıydı.

Damon, alaycı bir gülümsemeyle başını eğdi. "Nasıl emin olabilirsin?"

Onun bu bakışı her zaman beni huzursuz ederdi, bir şeyleri görmezden gelmemi neredeyse imkansız kılardı.

"Gözlerin, Aisa." Sesinin tonu bir an için değişti. "Annemle babamdan öğrendiğim en önemli ders büyü gücümüzün kalbimizde ve gözlerimizde saklı olduğudur. Özellikle gözler ruh ve karakter gücünü belirler. Gözlerinde vahşi ve büyüleyici bir ruh var. Artık saklı kalmak istemeyen bir şey…"

Yutkundum. Damon’ın bakışları duraksadı, ama konuşmaya devam etti.

"Alina ile her zaman farklıydınız. Büyüleyen, korkutan, içinde derin bir sır saklayan gözlerine her zaman hayrandım. Sana ne zaman baksam gözlerinde kayboluyorum. Elimde olmadan sana çekiliyorum."

Sözleri içime işledi. Beni çekiyordu, evet, ama... ona aşık değildim. Bunu biliyordum. Yine de sözlerinin ağırlığı altında bir an sarsıldım, ne yapacağımı bilemez bir şekilde.

Belime sarıldı, bu anın büyüklüğünü hissediyormuş gibi. "Sen kontrol edilemez, yönetilemez, özgür bir ruhsun Aisa. Kendini ve kim olduğunu kabul etmelisin."

Ona bakamadım. "Hayır," diye mırıldandım. "Ben... her zaman böyleydim. Çekingen, içine kapanık ve yetersiz..."

Damon başını iki yana salladı. "Kendini buna mı inandırıyorsun yoksa insanlar seni böyle gördüğü için mi böyle davranıyorsun? Yapma Aisa. Kimseyi dinleme, içindeki gücü ve benliğini ara. Cesur ol Aisa Mortanius. Çünkü gördüğüm şey doğruysa... potansiyeline sen bile şaşıracaksın."

Söyledikleri fazla büyüktü, fazlasıyla uzaktı. Ama bir yanım ona inanmak istiyordu.

"Her şeyi akışına bırak ve insanları düşünme," dedi. Yanağımı okşadı. "Hayatımda gördüğüm en özel kişisin. Bir kez olsun kalbini ve zihnini aç. Gücün açığa çıkacak. Ben sana inanıyorum."

Her kelimesi kalbime çarptı, zihnimde yankılandı. İnanmayı deli gibi istiyordum, ama içimde bir korku vardı. Ya düşündüğü gibi biri değilsem?

Yüz ifademi incelediğinde bakışları karardı, elini yanağımdan çekmedi. "Aisa... çok güzelsin."

"Benim ol." dedi, bakışlarında yanan alevlerle. Son cümlesi kalbime son bir darbe indirdi. Ama hissettiğim şey aşk değildi. Damon, hayatımda hep farklı bir yeri olacaktı. Ve bu, hiçbir zaman gerçek bir aşk olmayacaktı.

Beni gölgelerden çekip çıkaran el, belki de yanlış kişiye aitti. Kalbim henüz uyanmayı bekliyordu.

Loading...
0%