Yeni Üyelik
1.
Bölüm
@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

Manhattan’ın sokaklarına serilmiş soğuk ay ışığı, eski taş binaların üzerine gümüş bir parıltı saçıyordu. Gölgelere karışan sırlar ve kan kokusu havayı ağırlaştırıyordu. Henüz sona ermiş bir çatışmanın ardından gelen sessizlik, tüm şehri esir almıştı.

Luca De Santis, kaosun ortasında dimdik duruyordu. Keskin yüz hatları ay ışığının altında sertleşmiş, koyu saçları alnına yapışmıştı. Etrafında yatan Moretti askerleri; bazıları kanlar içinde hareketsiz, bazıları ise can çekişiyordu. Luca, donuk bakışlarını yerdeki cesetlerden birine çevirdi. İfadesi her zamanki gibi duygusuzdu.

Moretti ailesi, De Santis’lerin kudretini hafife almıştı. Bu şehir onların hükmündeydi. Luca’nın babası Don De Santis, düşmanlarının kemikleri üzerine bir imparatorluk kurmuştu. Ancak bu gece farklıydı. Luca, gözlerini babasına çevirdiğinde, adamın soğuk bakışlarını üzerinde hissetti.

"Gücümüzü kanıtladık," dedi Don De Santis, sesi kaya gibi sertti. "Ama bu savaş sonsuza dek süremez. Morettiler artık zayıf, evet, ama hala bir değerleri var. Farklı bir çözüm zamanı geldi."

Luca kaşlarını çatarak ellerini gömleğine silip babasına döndü. "Ne demek istiyorsun?"

Don De Santis’in dudaklarında acımasız bir gülümseme belirdi. "Evlilik. Sen ve onların kızı Isabelle Rose Moretti. Onları kendi kontrolümüz altına alacağız."

Luca’nın kalbi sıkıştı. Isabelle… Alev gibi kızıl saçlarıyla bilinen genç kadın. Ailesinin son umudu olan bu masum varis, Moretti ailesinin son nefesini simgeliyordu. Onunla evlenmek, düşmanlarının sonunu getirmek demekti.

"Ya kabul etmezsem?" diye sordu Luca, dudakları sert bir çizgi halini aldı.

Babası, gülümsemesini yavaşça soldurdu. "Bu bir rica değil, Luca. Bir emir. Bunu yaparsan bu gece dökülen kanın karşılığını alacağız."

Luca bir an duraksadı, etrafında yatan cesetlere ve kan gölüne baktı. Kararları her zaman soğukkanlı ve stratejikti, ama bu? Bu daha kişisel bir şeydi. Gözlerini babasının yüzüne çevirdi. Don De Santis’in bakışları karanlık bir tehditle doluydu.

"Kan bu dünyada hükmeder ve bu dünya kanla döner, Luca," diye tekrarladı babası, sesi neredeyse fısıltı kadar sertti. "Ama bir ittifak, bir imparatorluk kurar."

Luca’nın çenesi kasıldı. Onun dünyasında seçim diye bir şey yoktu, sadece zorunluluklar vardı. O zorunlulukları kabullenmek, gücün tek yolu olmuştu.

Gözlerini gökyüzüne çevirdi, Palermo’nun üzerinde parlayan solgun aya baktı. Bir evlilik… Düşmanının kızına… Isabelle Rose Moretti’ye. Ailesinin kaderini omuzlarında hissetti, babasının gölgesi gibi onu kuşatan ağır bir sorumluluktu bu.

"Bu bir evlilik değil, baba," dedi sessizce, sesindeki soğukluk yankılandı. Gözleri karanlık bir kararlılıkla doluydu. "Bu bir feda."

Luca’nın ifadesi sertleşti. O an, kaderi kabul ediyordu. Bu savaş burada bitmeyecekti, sadece farklı bir savaşa dönüşecekti.

"Isabelle Rose Moretti’yi almamı istiyorsun. Öyle olsun," dedi kararlı bir tonla. "Bu evlilik, ona değil, De Santis’lere bir zafer getirecek. Ve ben, düşmanlarımı hiçbir zaman unutmadım, unutmayacağım."

Luca’nın çenesi kasıldı, zihni olasılıklarla dolup taştı. Ancak reddetmek daha fazla savaş, daha fazla ölüm demekti.

Etrafındaki kan gölüne son bir kez daha baktı. Savaşta yapılan seçimler genellikle seçim bile sayılmazdı.

Loading...
0%