Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Ateşe Adım Atarken

@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

Bazen en büyük sınavlar, en beklenmedik anlarda, ruhunun derinliklerinde bir alev gibi yanmaya başlar.

Cennet Labirenti'nde Chris ile yürüyorduk. İçimde durmayan bir çağlayan, patlamaya hazır bir volkan vardı. Bunu ona anlatamazdım. Anlatırsam her şeyin gerçek olduğunu kabul etmiş olurdum. Gerçeklik karşıma dikilirse dayanamazdım.

Chris suskunluğumla boğuşuyordu. Onun bakışlarından anlamıştım; artık tahammül sınırlarına gelmişti. Ama beni zorlamadı, sadece bekledi. Sessizliğimde boğulacak gibiydim, ama adımlarımı attıkça içimdeki huzursuz fısıltılar susmuyordu.

 

Ertesi gün sınıfa geldiğimde, her zamanki gürültü ve hareketlilik vardı. Chris’in arkasındaki sıraya geçtim. "Günaydın," dedim ama sesim her zamankinden daha zayıftı.

"Bu heyecanın sebebi ne?" diye sordum.

Chris dönüp, ciddi ve meraklı gözlerle bana baktı. "Lucifer bugün derse geliyor. Çok ilginç değil mi?"

Damarlarımdaki kan aniden hızlandı. "Lucifer?" dedim, kalbimin bir anda göğsümde çarpışını hissederek. Neden böyle tepki veriyordum? Bu ismin bende uyandırdığı heyecan mantıksızdı. Ama içimde bir şey vardı... onu görme isteği.

Kapı açıldı ve Lucifer içeri girdi. Simsiyah takım elbisesi, zarafetle sardığı kaslı bedeni... Anında dikkatler üzerine toplandı, her adımı sınıfın içindeki enerjiyi değiştiriyordu.

O an dünya durmuş gibi geldi. Gözlerim bir an bile ondan ayrılmadı. Gözlerindeki derinlik, hissettirdiği karanlık çekicilik… Onun varlığı, tüm sınıfı büyülemişti. Benim ise içimde fırtınalar kopuyordu.

Lucifer konuşmaya başladığında bile, gözlerimi ondan çekemedim. Odanın enerjisini emen karanlık bir yıldız gibiydi. Güç ve tehlike yayıyordu, fakat bu tehlike, beni tuhaf bir şekilde cezbediyordu.

Başımı çevirdim, etrafımdaki öğrencilerin yüzlerindeki şaşkınlığı ve hayranlığı görebiliyordum. Lucifer, efsanevi Serafim, Efendimiz'in en güçlü meleklerinden biri... Onun sınıfa geleceğini kimse beklemiyordu. Kalbim hızla atmaya başladı; içimde bir şeyler uyanıyordu.

Lucifer’in gözleri hızla sınıfı taradı, bir anlığına bakışları benim üzerimde durdu. O an, kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarptı. İçimde yükselen bir çekim kuvveti vardı; sanki bana doğru çekiliyordu ve ben de ona… Bu, basit bir ilgi değil, ruhumun derinliklerinde yankılanan bir çağrıydı.

Kendimi toparlamaya çalıştım ama Lucifer’ın varlığı beni tamamen sarstı. Yalnızca fiziksel bir güzellik değil, ruhumun en karanlık köşelerine dokunan bir cazibe vardı onda. Sanki tanıdık bir doğal afet gibi, bir yanım ondan kaçmak isterken diğer yanım ona doğru çekiliyordu. İçimdeki her şey altüst olmuştu.

Lucifer sınıfın önüne yürüdü, siyah takım elbisesi mükemmel bir zarafetle vücudunu sardı. Dudaklarının köşesi hafifçe yukarı kıvrıldı ve o gülümseme kalbimde alevler yaktı. Bu nasıl bir güçtü? Nasıl bir cazibe? Bakışlarım yüzünden vücuduna kaydığında zihnimdeki görüntüler daha canlı bir hale geldi. Gömleğinin açık düğmelerinden bir dövmesi olduğunu fark edince devamını görme isteğimi engelleyemedim. Kalp atışlarım hızlandığında bakışları yine beni buldu. Utanmamdan hoşlandı ve dudağının sol kıvrımı yine belirginleşti. Tanrım!

“Günaydın. Bildiğiniz üzere, ben Lucifer,” dedi. Sesi bile sınıfı saran güçle yankılanıyordu.

Sınıftaki herkes gibi ben de nefesimi tutarak ona odaklandım. Chris'in yanımda olduğunu bile unutmuştum. O an sadece Lucifer vardı. Bu kadar kısa sürede, ruhumun derinliklerine bu denli etki edebileceğini hiç düşünmemiştim. Kalbimle ruhum bir olup inatçı ve vakur bir tavırla mantığımı yendi, bedenime hükmetti. Beni bir kere daha dağıtacak olan o güzelliğe baktım. Yok oldum. Binlerce parçaya bölündüm.

Lucifer, gücün doğası ve şeytanların tarihi hakkında konuşmaya başladı ama anlattıklarının çoğu zihnimde yankılanmadan geçip gidiyordu. Odanın enerjisi, Lucifer’ın varlığı, beni derin bir uyanışa çekiyordu. Kalbim hızla atıyor, zihnimse karışıyordu. Neden ona bu kadar güçlü bir şekilde çekiliyordum? İçimdeki bu tutku, bu bilinmezlik beni korkutuyordu. Bakışlarımı kaçırdım. Ona baksam… dayanamazdım.

 

Ders bittiğinde Chris’in bakışlarını üzerimde hissettim. ''Bu neydi şimdi?'' dedi Chris. Sesimi toparlayarak, "Lucifer ve garip geçen dersi," dedim. Ama sesim titremişti, kontrol edemediğim bir sarsıntıyla.

Chris derin bir nefes aldı, bakışları kıskançlık ve öfkeyle parlıyordu. "Lucifer ve sana olan etkisinden bahsediyorum, Hazel. Neler oluyor? Neden bu kadar farklısın?" Sesi daha sert, daha keskin çıkmıştı. Bu sorunun altında yatan acıyı hissettim.

Yutkundum, cevabımın ne olacağını bilmeden. Ama nasıl açıklayabilirdim ki? İçimde büyüyen bu karanlık çekim, ona itiraf edemeyeceğim kadar yoğundu.

Chris bana daha da yaklaştı, sesi alçak ama kıskançlıkla doluydu. "Beni aptal yerine koyma. Lucifer’ın sana olan etkisini görmemek imkânsız. Michael’dan sonra şimdi de Lucifer... Anlamamı mı bekliyorsun? O zaman anlat Hazel, neler oluyor?"

Sessizlik aramızda yankılandı, bir açıklama bekliyordu ama kelimeler boğazımda düğümlenmişti. İçimdeki karmaşayı ona söylemek imkansızdı. Ama Chris, Lucifer ile olan bu çekimi çoktan fark etmişti.

Bir şey düşünmemeye çabalarken, o düşünceye daha da saplanıp kalırsınız ya, tam olarak o durumdaydım. Ona bakmamalıyım! Ama beynim, ona verdiğim bu komutu yanlış anlayıp, 'Ona bakmalıyım' şeklinde çeviriyordu sanki. Benim gözlerim sadece Lucifer'da, kalbim ise bambaşka bir ritimdeydi.

Lucifer da sadece bana bakıyordu. Gözlerinde merak ve ilgi dışında anlamlandıramadığım bir şey daha vardı. O bakışlar… İçimde tuhaf bir sıcaklık, baş döndürücü bir çekim yarattı. Kalp atışlarım düzensizleşti, tekledi ve sanki durdu.

Lucifer’ın son bir kez bakıp çıkışını izlerken, her şey bir anda normale döndü. O gittiğinde, aramızdaki o tuhaf çekim hafifledi ve kalbim yeniden atmaya başladı. Ama Chris oradaydı, kıskançlık ve öfke içinde beni izliyordu.

Chris aniden ayağa kalktı, yüzündeki gerginlik ve öfkeyi saklamaya çalışmadan kapıya doğru yöneldi. "Lucifer'ın seni bu kadar etkilediğini görmek fazlasıyla rahatsız edici, Hazel," dedi sert bir tonda. Sesi yankılanırken, kapıyı sertçe açıp sınıftan çıktı.

Peşinden bir şey söylemek için ağzımı açtım, ama kelimeler orada kaldı. Sadece arkasından bakakaldım. İçimdeki karmaşa daha da büyüdü; bir yanda Lucifer’ın bıraktığı o tuhaf iz, diğer yanda Chris’in gözlerindeki acı ve kıskançlık. Ona böyle hissettirdiğim için üzgündüm ama ruhumun derinliklerinde bir şeylerin değişmişti. Bu değişimden kaçış yoktu. Lucifer, sadece bir melek değil, ruhumu sarsan bir fırtınaydı. Ve bu fırtınadan kaçış yoktu.

"Karanlığın içine çekilmek, ışığın ona direnmesinden çok daha kolaydır."

Loading...
0%