Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Boğulmak

@kitsudaphne

YILDIZLAR HEP PARLASIN.

 

Lucifer karşımdaydı, gözleri sarmalanmış bir ateş gibi. Korku ve heyecan, her bir bakışımda titriyordu. Onun buraya geliş sebebini anlamaya çalışıyordum, her hareketi içimi parçalayan bir felakete yol açıyordu. Dudağının sol köşesi alaycı bir şekilde yukarı kalktı ve kalbim yeniden ateş aldı.

Ne kadar yakışıklı olduğunun farkında mıydı, yoksa her şeyi bu bilinçle mi yapıyordu? İlk ihtimal, çok masum kalırdı; ikinci ihtimal ise, ben zaten ölmüş sayılırdım. Lucifer, kıyametimin ta kendisiydi. O gamzeli, alaycı gülüşü için hayatımı feda edebilirdim. Cidden sorunluydum. Başıma ne gelirse gelsin, bu yalnızca benim sorunlu yapımdan kaynaklanacaktı.

Beni incelerken ifadesi değişti. “Söyle bakalım İşaretsiz, sen aslında kimsin?” dedi, sesi derin ve karanlık bir yankı gibi.

“Buraya gelme sebebin bu mu?” diye sordum, umutsuzca.

“Sabır en iyi özelliğim değildir,” dedi, alayla. “Vereceğim yanıtı benden daha iyi biliyor olmalısın.”

Söylediğim şey, hoşuna gitmiş gibiydi. “İşaretsiz olduğumu nasıl anladın?” diye sordum, başımı eğerek.

“Ruh lekesini gördüm,” dedi, basitçe özetledi durumu. Tam o anda derin bir hayal kırıklığıyla sarsıldım. O gün, beni incelemesinin tek nedeni ruh lekemdi. Başımı önüme eğdim. Onun benden etkilendiğini düşünmekle yanılmıştım. Nasıl bu kadar aptal olabilirdim?

Elimde değildi. Özel olmadığımı bilsem de onun beni görmesini istemiştim. Sadece sorunlu değil, aynı zamanda zavallıydım. İçim titrerken, yanında hem güçsüz hem de dünyanın hâkimi gibi hissederken, kafamı kaldırıp o muhteşem gözlerine baktım. Beni defalarca aşık edebilir, hapsedebilirdi. Başarmıştı da. Ve ben karşısına hep çaresiz, yenik, beklenti dolu biri olarak çıkacaktım. Ama o, beni hiç görmeyecekti.

Kafamı kaldırıp o muhteşem gözlerine baktım. Beni kendine defalarca aşık edebilir, hapsedebilirdi. Başarmıştı da. Ve ben karşısına hep çaresiz, yenik, beklenti dolu biri olarak çıkacaktım. Ama o beni hiç görmeyecekti. Göremezdi. Ben ellerinde yok olurken o güçlü, eşsiz Cehennem Kralı olmaya devam edecekti. Bu bir sınavsa ben çoktan kalmıştım. Kalbim Lucifer'ın ellerindeydi. Ben hep ona çekilecek ve onda yanacaktım. Lucifer benim kişisel cehennemimdi. Ondan kurtuluşum yoktu.

Hüzünlendim, ama gerçekler ortadaydı. Lucifer, benim onun için olamayacağım tüm anlamlardı. Dahası benim olmazdı. Gözlerinin esiriydim, keşke bakışlarını üzerimden çekip beni kurtarsaydı. Gecenin en koyu mavisine bakarken yine mahvoldum. Yüzünü ellerimin arasına alsam ve karanlık bir gece gibi beni saran gözlerinin içime işlemesine izin versem ve onu öpsem... Ne olurdu?

O güzel gözlerine bakarken zamanı durdurmak istedim. Bana ne yapıyorsun Lucifer? Ani bir enerji dalgası etrafımızı çevirdiğinde beni duvara itti ve gözlerimin içine baktı. Yakınlığı hem yakıcı hem dondurucuydu. Gözlerimin derinlerine bakarken, bir uçurumdan aşağı yuvarlandım. Bakma Lucifer, lütfen. Yoksa öleceğim.

Bana yaklaştığında hiçbir şey düşünemez hale geldim. Olabilecek tüm insanı tepkileri gösterirken nabzım hızlandı, nefesim kesildi. Gözlerimi kapadım. Beklediğim öpücük gelmedi. Gözlerimi araladığımda aramızda mesafe bile kalmamıştı.

“Düşüncelerini kontrol et, yoksa ikimiz için de kötü olacak İşaretsiz.” Kelimeler kulağıma anlamsız sesler olarak çarptı. Odaklanabildiğim tek şey eşsiz oydu. Bir anda benden uzaklaştı. Alaycı bir şekilde güldü.

“Tüm bunlar yanlış belki sonra...” Bunları söyleyip göz kırptı ve güldü. Benimle dalga geçmişti. Büyük bir utançla ondan uzaklaştım. Zavallı kalbim için üzülsem de aramızdaki savaşı hep o kazanacaktı. Dahası ben savaş alanında bile değildim.

Fakat söylediklerinde haklıydı. Gururlu bir şekilde geri çekilirken bakışlarında bir şey değişti. En iyisi bu andan ve onun etkisinden kurtulmak olacaktı.

“Niye geldiğini söylemedin Lucifer.” Bu sefer bakışlarında derin bir saygıyla beni inceliyordu. Kafasını salladı.

“Yakında bir şeyler değişecek İşaretsiz. Serafimler ve baş meleklere Tanrı'nın hükmü bildirildi. Üst düzey sırlar içeren bu bilgiyi seninle paylaşamam, yalnız kaderin değişecek. En azından bunu öğrenmen gerektiğini düşündüm.”

Ona sorgularcasına baktım.

“Hazırlan İşaretsiz.”

“Neye?”

“Kendi cehennemine.” Arkasını döndü ve portal açtı. Onu ceketinden yakaladım. Uymuyordu, kafamdaki bilgiler ile karşımda gördüğüm Lucifer farklıydı. Yaşadıklarım kadar içinde bulunduğumuz an da garipti.

“Lucifer bu an fazlasıyla belirsiz ve anlaşılmaz. Beni ikaz etmek için gelmiş olamazsın. Esas amacın ne?”

“Yanılsamaların olduğu bu dünyada gözlerin gördüğü şeyler sadece yalanlardan ibarettir İşaretsiz. Gördüklerine, duyduklarından daha az inan. Anladığını sandığına daha da az.”

“Hayatımda gördüğüm en anlaşılmaz kişisin. Lütfen aklımla ve benimle oynama, daha fazla beni aşağılama. Sen kimse için özellikle de benim gibi sıradan biri, bir işaretsiz için uğraşmazsın. Şimdi gerçeği söyle!”

Tanrım onunla bu şekilde nasıl konuşabilmiştim? Gözleri anında karardı ve bu kez üzerime geldiğinde çığlık atmak istedim. Şu an gerçek cehennem kralıydı. Tam önümde durduğunda gergindim.

“Kimse bana emir veremez İşaretsiz!” Bir elini belime koyduğunda daha da gerildim. Kalbim her seferinde ona doğru kanat çırparken kanatlarımı yok etmek istedim. Neden onun kollarında kendimi hem güçlü hem de çaresiz hissetmek zorundaydım? Niye beni bu kadar etkiliyordu? Ani bir farkındalıkla kendime acıdım.

Lucifer benimle istediği kadar alay edebilir, beni manipüle edip yoldan çıkarabilirdi. Buna rağmen kalbim ve ruhumdaki etkisini yok edemezdi. Göz göze geldiğimizde her şeyi fark etmiş gibi gülümsedi ve öfkesi azaldı. Gamzesi ortaya çıktığında yine dağıldım. Yüce Tanrım! Yanağında oluşan gamzesinde yaşayıp ölebilirdim. Bu kadar yakışıklı bir varlık için Yüce Efendimiz en tehlikeli silahını yüzüne yerleştirmişti.

Bakışları değişti ve beni çenemden tuttu. “Evet Hazel, seni uyarmak için gelmedim.” Adımla seslendiği anda kalbim durdu. Artık kesindi, ölümüm Lucifer'ın ellerinden olacaktı. Ve beni öptü.

Lucifer sonsuzluk ve son, her şey ve hiçlikti. En büyük yalanım, hatta sırrımdı. En çok da aşktı. Aşktan fazlasıydı. Hayatımda hiçbir şey bu kadar doğru, can yakıcı, derin ve anlamlı, en önemlisi böyle özel gelmemişti. Hem canım yanıyor hem de acıyan yerden sarıyordu. Ait olmak ya da sahip olmak değildi, bu sadece ikimiz olmaktı. Bir olmaktı. Kayıp yanımı bulmuş, yitik nefeslerime kavuşmuş gibi hissettim. Ellerinde öldüm ve yeniden doğdum. Fakat o hemen geri çekildi.

“Üzgünüm olmaz. Yapamam. Sen bir işaretsizsin. Olmaması gerekensin. Ben...” dedi, uzaklaşırken.

Olmaması gerekensin. Yapamam... Bu hatırlatmaya gerek var mıydı? Belki de sadece eğlenmişti, kandırılabilir olup olmadığımı test etmişti. Aptalın tekiydim.

Öfkemi kalbime kilitledim. “Git Lucifer, uyarın için teşekkür ederim.”

Bir şey söyleyecek gibi beklese de arkamı döndüm. Kendimi ondan korumalıydım. Portalın kapanma sesini duyduğumda gitmişti. Karanlık ve yalnızlıkla baş başa kaldığımda kalbim kadar dudaklarım da yandı. Olduğum yere çöktüm. Böyle giderse çözemediğim her düğüme yenisi eklenecekti. Ve ben boğulacaktım. Boğulmak için su düzeyinin altında kalmamız gerekiyordu. Ben ise artık yüzeyi görmeyecek kadar derindeydim.

İçimde bir yer sızladı. Gece bazen sandığımdan da uzundu.

Loading...
0%