Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Kader Mührü

@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

Duygularımı bastırmaya, onları sessizleştirmeye ve unutmaya çalıştım. O günü hafızamdan silmek istedim. Ama o an… o an zihnimden çıkmıyordu. O hafta boyunca derslere katıldım, ama çoğu zaman başka dünyalardaydım. Geceleri uykusuzlukla boğuşuyordum, her şey bulanık ve karanlıktı. Yemek zorunda olmasak da yediğim hiçbir şey beni beslemiyordu. Kendimi zayıf hissediyordum. İçten içe tükeniyordum.

O günden sonra Michael'ı görmedim. Onu ne gözlerimle ne de kalbimle aradım. Ama içimde kabullenmem gereken bir gerçek vardı. Kalbim her ne kadar susturulamaz olsa da ortada bir gerçek vardı: Biz ölümsüzler, gerçekten sevebilir miydik? Önceden cevabım kesindi. Hayır. Şimdi ise kalbim mantığımı gölgelerken, yanıldığımı fark ediyordum.

Manzarayı kaplayan dev bir dağı görmezden gelebilir miydiniz? İşte ben de bunu yapamıyordum. Ne kadar gözlerimi kapatmaya çalışsam da Michael'ın ruhumda kapladığı yer gittikçe büyüyordu. Onun varlığı, ruhuma dokunan bir iz bırakmıştı.

Chris, dalgınlığımı fark etti. Dersten sonra yanıma geldi; sessizliğime daha fazla dayanamayacağı ortadaydı. Bakışlarımı kaçırdım. Ona baksam, içimdeki her şeyi çözüverirdi.

"Hadi, biraz yürüyelim. Belki kendine gelirsin," dedi.

"İyiyim," dedim.

"Emin değilim."

İtiraz edemeden elimden tuttu ve beni dışarı çıkardı. Cennet Labirenti’nin derinliklerine, ormanın içinde saklı kalan gölümüze kadar yürüdük. Burası her zaman sığınağımız olmuştu, karmaşıklıktan kaçtığımız yer. Sessizliğimdeki fırtınayı anlayabilecek tek kişi Chris’ti. Yıllardır hep yanımda olmuştu, her yanlışımda bile. Bugün de beni yalnız bırakmamıştı. Onun varlığına bir kez daha minnettardım.

Gölün kıyısına vardığımızda, ay ışığı suyun üzerinde hafifçe titreşiyordu. Derin bir nefes aldım, sakinleşmeye çalışıyordum ama başaramıyordum. Chris’in kıpırdanmaya başladığını hissettim. Sessizliği bozacağını biliyordum.

"Hazel, ne değişti?" diye sordu yumuşak bir sesle.

"Ne demek istiyorsun?"

"Eskiden bana her şeyi anlatırdın. Michael’ın derse geldiği günden beri sen farklısın. Ne değişti?"

"Hiçbir şey."

"Yapma Hazel. Seni kandıramam. Biz aileyiz. Bunu bilmiyor musun?"

Chris’in içten gelen endişesi, beni suçlu hissettirdi. Duygularım ağırlaşmıştı, kelimeler boğazıma düğümleniyordu. "İlk defa kendimi anlayamıyorum," dedim, gözlerim dolarken.

Chris derin bir nefes aldı. "Sorun Michael mı?" dediğinde, içimde bir şeyler dondu.

"Sen… nasıl anladın?"

"Seni uzun zamandır tanıyorum Hazel. Ona nasıl baktığını gördüm. Ve seni uyardığını duydum."

"Ne hakla, Chris?"

"Senin için endişelendim."

Derin bir nefes aldım. Ona kızamazdım. "Özür dilerim. Kendime öfkeliyim. Haklısın, bir şeyler değişiyor."

Chris bir adım attı. "Hazel, sen bir koruyucu meleksin. Kader mührün bunu kanıtlayacak. Ama içindeki karmaşayı anlıyorum. Belki de bir seçim şansı vardır."

Onun bu sözleri ruhumu sarstı. Seçim mi? Bizim gibi ölümsüzler için? Seçim şansım olsaydı, neyi seçerdim? Zihnimde yankılanan bu soru, Michael’a olan hislerimi daha da açığa çıkardı. Kalbim onun ruhuna dokunduğunu biliyordu. Ama gerçek şu ki, Michael’a aşık değildim. Onun anlamı farklıydı. Ve ruhlarımızın birbirine dokunduğu o an... işte asıl sorun buydu.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Chris’e dönüp içimdeki buhranı artık daha fazla saklayamayarak konuştum.

"Sizler gibi değilim, Chris. Şüpheci zihnim bir yana, kendimi asla bir koruyucu melek gibi hissetmiyorum. Benim kadar başarısız, her şeyi sorgulayan ve sürekli sorun yaratan başka biri yok. Bende yanlış bir şeyler var ve sen de bunu biliyorsun. Artık bu göreve layık olup olmamayı geçtim, ben kimliğimi sorguluyorum. Ya ben koruyucu melek olmak istemiyorsam? Keşke bir seçeneğim olsaydı, Chris. Ya da bir seçenek istemeye hakkım… Bizim kader mühürlerimiz yaratılırken basıldı, değil mi?"

Chris’in yüzünde ciddi bir ifade belirdi. "Yaratım sürecinde ruh lekelerimiz kimliğimizi açığa çıkarıyor," diye açıkladı. "Baş Melek Michael ve Üst Düzey Şeytan Azazel ruh lekelerimizi kontrol edip bizi sınıflandırıyorlar. Mezun olmadan önce de kader mühürlerimiz basılıyor. Görevlerimiz, sorumluluklarımız ve yetkilerimiz o andan itibaren geçerli sayılıyor. Aslında bunların hepsi eğitime başladığımız ilk gün anlatılmıştı."

"Hatırlıyorum," dedim, hafifçe kaşlarımı çatarak. "Ama kader mührümüzün zaten basıldığını düşünmüştüm."

"Henüz değil. Ama içindeki arzuyu anlıyorum. Bizim gibi hür iradeye sahip olmayan melekler için bile, hep bir seçim şansı olduğuna inanmışımdır."

Chris’in bu son sözleri içimde yeni bir umut kıvılcımı uyandırdı. Seçim şansı... hür irade… gerçekten mümkün müydü?

Kendimi ve kimliğimi sorguladığım ilk an bu değildi. Chris’e bakarken, geçmişten bir anı canlandı. Onunla ilk tanıştığım günü hatırladım. Melek Tarihi dersindeydik. Eğitmenimize basit bir soru sormuştum: "Neden koruyucu melekler olarak yaratıldık?"

Sınıf bir anda donmuştu, herkes nefesini tutmuştu. Amacım başkaldırı değildi, sadece meraklıydım. Eğitmen, böyle sorular sormamam gerektiğini söyleyip Tanrı’nın planlarının sorgulanamayacağını belirtmişti. O an kendimi dışlanmış, yalnız hissetmiştim.

Ders bitiminde biri yanıma yaklaştı, elini uzattı.

"Ben Chris. Böylesine sıradan birinde, sıra dışı bir zekâ parıltısı bulmayı beklemezdim."

Sözleri hem eleştirel hem de övgü doluydu. Ama beni yargılamadığını hissediyordum.

"Ben de Hazel," dedim, elini sıkarak.

"Tanıştığımıza memnun oldum, Hazel."

O günden sonra Chris her zaman önümde oturdu, bir daha yanımdan ayrılmadı. İlk dostumu kazanmıştım, yalnızlığım sona ermişti. Ama şimdi ondan hislerimi gizliyordum bu sır, aramızdaki bağı tehlikeye atıyordu.

Bazen en büyük sırlarımız, en yakınımızdaki kişiyi kaybetme korkusuyla saklanır. Ama ne kadar süre saklayabiliriz?

Loading...
0%