EK SAHNEDİR.
YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.
(Vera)
"Viktor, seninle olmak... kalbimde bir umut ışığı yanıyor gibi hissettiriyor." Sesim titrerken, kelimeler o kadar hassas döküldü ki, sanki her an kırılabilirlerdi. Gözlerim ona odaklanmıştı, ama içimde fırtınalar kopuyordu. "Ama her an, bu ışığın sönmesinden korkuyorum." Bir an durdum, derin bir nefes aldım. "Geçmişin... beni sana yaklaştırıyor, ama aynı zamanda uzaklaştırıyor. Kendi duygularım arasında kaybolmuş gibiyim; seni sevmek en büyük tutkum, ama aynı zamanda en derin korkum."
Viktor’un gözleri gri-mavi bir deniz gibiydi, hem sakinleştirici hem de içinde kaybolma korkusunu hissettiren bir derinlik. Ama o derinlikte, beni kendine çeken bir güven de vardı. "Ya sana daha da yaklaşırsam ve bir daha geri dönemezsem? Ya da seninle birlikte kaybolursam?" Bu cümlelerle içimdeki korkular iyice görünür hale geliyordu. "Bu belirsizlikle başa çıkmak her geçen gün daha da zorlaşıyor."
"Seninle her şey o kadar kolay olmalıydı ki," dedi Viktor, derin bir nefes alarak. "Ama geçmiş... her zaman aramızda duruyor. O kadar ağır ki, bazen seni kaybettiğimi hissettiriyor, elimde tutamayacağını... Sevmek beni güçlü kılıyor ama aynı zamanda zayıflıklarımı da açığa çıkarıyor." Viktor’un sesi, içime bir yankı gibi dokundu. Onunla aynı şeyleri hissediyordum; bu karmaşa, ikimizin de yüküydü.
"Bir gün başarabilir miyiz Viktor?" diye sordum, gözlerimde hem umut hem de endişe vardı. "Gerçekten yan yana olabilir miyiz? Bütün bu karmaşaya rağmen, sonsuza dek..." Sözlerim yarım kaldı, ama kalbimde hissettiğim derin özlem apaçıktı.
"Bir gün başarabiliriz, moye solntse," dedi Viktor, sesi yumuşak ama bir o kadar da kararlıydı. "Gözlerinde gördüğüm her şeye rağmen, o umudu kaybetmek istemiyorum." Adımı söylerken, kelimeleri fısıldıyordu, sanki bir dua gibi, kalbime dokunan bir güvenceydi bu.
"O güne kadar..." dedim, sesim titredi. Umutsuzluğun gölgesi, ikimizi de sarıyordu. "Ne yapacağız?" Gözlerinde bir şey aradım, bir cevap, bir umut ışığı.
Viktor, bana daha da yaklaştı, nefesi yanaklarıma dokunduğunda kalbim hızlandı. "Seni sevmeyi reddetmek, Vera," dedi derin bir nefes alarak, "dünyanın döndüğünü inkar etmek gibi olur. Seni bırakmak... kendimi sonsuz bir yalnızlığa teslim etmek gibi." Gözlerinde bir parıltı belirdi. "O güne kadar ne yapmak istersin? Senin kararın önemli."
İçimdeki duygular bir sel gibi kabardı, kalbim sıkıştı. "Gri," dedim, sesim neredeyse bir fısıltı gibiydi.
"Anlamadım?" diye sordu Viktor, kaşlarını hafifçe kaldırarak, yüzündeki merak belirgindi.
"Gri alanda kalalım Viktor," dedim daha net bir sesle. "Her şeyin siyah veya beyaz olmadığı bir yer var. Karar vermek için doğru zaman olmayabilir... şu an sadece akışına bırakmamız gerekiyor. Bu yüzden... gri alanda kalalım. Şimdilik bu yeterli."
Viktor durdu, gözleri düşünceli bir şekilde bana kilitlendi. Sonra, yüzünde sakin bir gülümseme belirdi. "Gri, beyaz ya da siyah fark etmez Vera," dedi, elleri yüzüme dokunarak. "Sen yanımda olduğun sürece, hangi renk olduğu umurumda değil. Seninle gelen tüm renkleri severim." Sesindeki sıcaklık, içimdeki tüm düğümleri çözüyordu.
O an, zaman bize göre, bizimle akmaya başladı. İçinde olduğumuz o zaman dilimi, yalnızca onun bana olan sevgisinin yankısıyla doluydu. Viktor’un dudakları dudaklarıma dokunduğunda, her şey bulanıklaştı. Geleceğin belirsizliği kaybolmuştu, sadece o anın gerçekliği kalmıştı. Gri alan, korkutucu olmaktan çıkıp güven verici bir yere dönüşmüştü; o alan artık bizimdi.
"Ben de Viktor," dedim, başımı göğsüne yaslayarak. O gri alanın içinde, huzur bulduğum tek gerçeklik onun kollarıydı. Gelecek ne olursa olsun, o gri alanda onunla birlikte olmak, her şeyin ötesindeydi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |