57. Bölüm

49

kitsudaphne
kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

"Vera, seninle olmak, bazen gökyüzüne dokunmak gibi. Ama ne zaman ellerimi uzatsam, bulutlar dağılıyor, sana sahip olamıyorum. Çünkü her seferinde bizi bir adım geri iten o korku tam aramızda duruyor. İçimde yankılanan o küçük ses, senin benim dünyama ait olmadığını söylüyor. Ama seni sevmekten vazgeçemem. Seni sevmek, ruhuma işlenmiş bir kader gibi. Kalbim parçalanacaksa da, bunu senin aşkınla yapmaya razıyım." – Viktor Volkov

(Viktor)

Bakışlarını sessizce izledim, o gözlerin derinliklerinde dolanan soru işaretlerini gördüm. "Neden?" diye sorduğumda, sadece belime sarıldı. Sarılışında bir ağırlık vardı, çaresizlikle karışık bir sevgiyle beni kendine çekiyordu.

"Kalırsam, yanlış bir karar vereceğim," dedi alçak bir sesle. Geri çekilecektim, ama beni bırakmadı. Gözlerinde saklı acıyı görüyordum; o acıyı anlamak istiyordum. Elimi çenesine koyup başını kaldırdım, gözlerimiz buluştu.

"Bunu bana açıklamak zorundasın, malysh," dedim sakin bir kararlılıkla. "Çünkü ne demek istediğini hâlâ anlamıyorum."

Söylemek istediği kelimeler dudaklarında asılı kaldı, sonra yavaşça ayaklarının ucuna yükseldi ve beni öptü. Şaşırdım. Vera, genellikle bu kadar cesur davranmazdı. Bu öpücüğün ardında ne vardı? Boynunu nazikçe tuttum, hafifçe kendimden uzaklaştırdım. Kirpiklerine dolan gözyaşları yüreğime battı, acıttı.

"Söyle, malysh."

"Senden vazgeçemiyorum."

Kalbim o an uçsuz bucaksız bir boşlukta kanatlandı. Onun her sözü benim için bir cennet ya da cehennem vaadiydi. Ama gözlerinde eksik bir parıltı vardı. Bir şey daha söylemek istediğini biliyordum. "Ama?" diye sordum.

Derin bir nefes aldı, sanki içindeki karmaşayı hafifletmeye çalışıyormuş gibi.
"Mükemmel bir ailen var, sen de harika bir adamsın. Ama... hayatın..." Bir an duraksadı, kelimeleri seçerken acı çekiyordu. "Yapamıyorum Viktor. Sana gelmek istiyorum ama bir şey beni durduruyor. Çünkü biliyorum, sana gelirsem zarar göreceğim. Bir şekilde... ya kalbim ya da ben zarar göreceğiz. Eğer senin hayatın bunu yapmazsa, aşkımız yapacak."
Sesi titriyordu, ama içinde taşıdığı aşkın ağırlığı onu boğacak gibiydi.

"Sana aşığım Viktor," dedi bir solukta. "Bu aşk kalbimden büyük... ve benden bile."

Sözleri, kalbimde bir yankı bıraktı. Derin bir iç çekti, sanki kendisiyle bile savaşıyordu.
"Burada kalamam," diye devam etti fısıltıyla. "Kalırsam, geri dönemem. Yanında olmak istiyorum ama sebeplerimiz aynı değil."

O an bana doğru dönüp bakışlarını üzerime sabitledi. "Düşündüm, seni izledim. Tüm akşam boyunca gözlerim bir şekilde seni buldu. Kalbim sadece seninle atıyor, Viktor, ama seninle olamam. Bu hayatı yaşayamam."

İçimdeki korku büyüyordu. "Ana ile ne konuştunuz?" Vera gözlerini kaçırdı. "Seni henüz tanımadığımı söyledi. Haklı."

Kollarımın arasından sıyrıldı ve manzaraya döndü. Ellerini demirlere yasladı, manzaraya boş gözlerle bakıyordu. "Seni tanımıyorum," diye mırıldandı. "Sadece geçmişini bilmek, birini tanımak için yetmez. Aramızdaki mesafe yalnızca konuşmamaktan değil. Sana yaklaşmamam gerektiğini bana fısıldayan o iç ses hiç susmuyor. Senin hayatına ait değilim, Viktor. Benim küçük dünyamda bu kadar büyük duygulara yer yok. Kalbim bunları kaldıramaz."

Gözlerindeki çaresizliği görmek, beni paramparça etti. Elleriyle oynamaya başladı, dudakları titriyordu. Gözyaşları süzülmüyordu ama ben o gözyaşlarını hissediyordum. Ona yaklaşmak istedim, onu kollarıma almak, teselli etmek. Bu kadar basitti, bir o kadar da zor. Aşk belki de bu kadar acı vermemeliydi, ama veriyordu.

"Ailenin yanındayken olduğun adamı da çok sevdim," dedi fısıltıyla. "Ve karanlıkta saklı kalan Viktor’u da. Ama senin yanında sürekli korkan Vera’yı sevmedim."

Ceketi çıkardı, bana uzattı. O hareketiyle sanki içimde bir şeyi söküp atıyordu. "Beni bu gece evime götürebilir misin?"

"Peki, malysh."

Söylenecek o kadar çok şey vardı ki... Ama söyleyemediğimiz binlerce kelime daha fazlaydı. Susmayı seçtim. Konuşmak, hele ki yüreğim bin parçaya bölünmüşken, bana göre değildi. Ceketimi üzerime geçirdim. Son kez, derin bir bağlılıkla gözlerinin içine baktım. Onu sevmenin ne kadar acı verici olabileceğini o bakışa sığdırmaya çalıştım.
Onu son kezmiş gibi kendime çektim. Elim sırtındaki dekolteye değdiğinde Vera titredi. Eğilip dudaklarına dokundum, o an gözlerini kapattı.

"Seni her zaman seveceğim, güneşim." Dudaklarından çıkan o minik hıçkırığı dudaklarımla bastırdım.

Onunla olmak gökyüzüne dokunmak gibiydi. Ne zaman elimi uzatsam bulutlar dağılıyordu. Ama ona sahip olamıyordum çünkü her seferinde bizi bir adım geri iten korku aramızda duruyordu. İçimde yankılanan o küçük ses, onun benim dünyama ait olmadığını fısıldıyordu. Yine de onu sevmekten asla vazgeçemezdim. Çünkü, onu sevmek, ruhuma işlenmiş bir kader gibi. Kalbim bir gün parçalanacaksa da bunu Vera’nın aşkıyla yapmaya razıydım.

Ama... her şey her zaman istediğimiz gibi gitmezdi. Şu an olduğu gibi, hissettiğim derin yarayı daha da açıyordu. Onu bırakırken, kalbimi geride bıraktığımın farkındaydım; içimde yankılanan bu acı, benimle birlikte kalmıştı. Vera, ıslak gözleriyle bana baktığında, kalbimin derinliklerinde bir şeyler koptu. Ama bir şey söyleyemedim. Konuşmak, bazen susmaktan daha zor geliyordu, kelimeler boğazımda düğümlenmiş, söylenmeyi bekliyordu. Odaya geçtiğimizde, önce banyoya yöneldi; onun arkasından bakarken, içimdeki karışıklık daha da derinleşiyordu. Dmitriy bana döndü. "Ne oldu?"

"Bitti," dedim. Sesimde taşımak istemediğim bir boşluk vardı, sanki içimde bir parça eksilmiş gibi. Sanki ben yok olmuşum gibi.

"Ne?"

Amcamın şaşkın bakışları beni delip geçti. "Evlat, ben... üzgünüm. Sanmıştım ki..."
Kalbim bir anda buz kesti, ama o an Sofi, küçük bedeniyle yanıma atlayarak her şeyi unutturmuş gibiydi. "Bu akşam benimle oynamadın, amca," dedi şirin bir şikayetle.
"Haklısın, Sofi."

Onunla oynarken gözlerim istemeden Vera’ya kaydı. İçeri girdiğinde Leonid ve Natalie’nin yanına ilerliyordu, ama gülümsemesi sahteydi. Gözlerindeki hüzün, kalbimi bir ok gibi delip geçti. O sırada herkes farkındaydı... Hepsi sessizce, saygıyla olanları izliyordu.

Akşamın sonuna doğru ilk olarak amcam ile Dmitriy ve ailesi ayrıldılar. Ardından Ana ve Alexei de kalktı; odada bir veda sessizliği hakim oldu. Kollarımda uyuyakalan Sofi’yi arabaya kadar taşırken, onun tatlı uykusunu izlemek bana bir nebze olsun huzur verdi. Ana’nın anlam dolu bakışları üzerimdeyken, kalbimdeki huzursuz edici ağırlık baskı yapıyordu. Ailem bu durumdayken beni asla sorgulamazdı; çünkü suskunluğumun ne anlama geldiğini, ne zaman konuşmak istemediğimi benden daha iyi bilirlerdi.

Odaya döndüğümde Vera eşyalarını topluyordu. Her hareketini izlerken içimde bir savaş kopuyordu. Onu bırakmak istemeyen tarafım isyan ederken, dudaklarım mühürlü kaldı. Gözlerinden dökülen yaşları saklamaya çalışsa da, hepsi benim içindi. Ve bu, içimdeki öfkeyi daha da körükledi. O gözlerde görmek istediğim tek şey aşktı, ama şimdi yalnızca hüzün vardı. Kendi içimde onun acısına sebep olduğum için çılgınca bir öfke büyüyordu.

Hazır olduğunda alt kata indik, Mischa ve Mira bizi bekliyordu. Mira'yla vedalaştıklarında Vera kendini tutamayıp yine ağladı. Mischa ile göz göze geldiğimde her şeyi anladı. Sessizce omzuma bir elini koydu.

"Geri dönecek misin evlat?" diye sordu.

"Belki sonra."

"Tamam, biz bekleyeceğiz." Başımı salladım ve arabaya geçtik. Sacha, Vera’nın evine doğru sessizce sürdü. Araba ilerlerken odaya hâkim olan sessizlik kulaklarımda yankılandı, kelimelerin ağırlığı altında eziliyordum.

Evin önüne geldiğimizde, Sacha ve Andrei bir şey söylemeden arabadan indiler. Vera’yı kendime çektim ve ona sarıldım, bana direnmedi. Yüzüne dokundum, sonra dudaklarına. Onu bırakmak dünyadaki en zor şeydi. Ama bırakmak zorundaydım. "Ne zaman istersen, yanında olacağımı bil," dedim, fısıldar gibi. "Yapma, Viktor," dedi, sesi titriyordu. "Bu ayrılık konuşmasına dayanamam."

Durmadım. "Adamlarım, özellikle Orrel ve Borya, yanında kalacaklar."

"Viktor..."

"Bir şey söyleme, malysh. Sadece kabul et." Gözlerinde çaresiz bir kabulleniş vardı. Başını hafifçe salladı, derin bir nefes alarak.

Sonra fısıldadı. "Gitmem gerekiyor." Ama ben onu bırakmıyordum.

"Seni bırakmasam, ne yapardın?" diye sordum.

"Ne?"

"Gitmene izin vermeseydim, ne yapardın?" Bir an için sessizlik oldu. Zaman durmuş gibiydi.

"Ama bırakacaksın, Viktor." Sözleri derin bir yankı bıraktı içimde. Haklıydı; bırakacaktım. Ona olan saygımdan ve sözümü her zaman tutan bir adam olmamdan dolayı... Aklım, delice çalışırken, ona tutunmamı sağlayacak bir sebep arıyordum. İçimden acı bir gülümseme yükseldi. "Sana Moskova’yı gezdirme sözüm vardı, malysh." Bu söz, içimdeki çatışmanın göğsümde yarattığı ağırlığı biraz hafifletti.

Şaşkınlıkla dudakları aralandı. "Ben sözlerimi her zaman yerine getiririm," derken, gözlerinden anlamını çözemediğim bir parıltı geçti. Gözleri, söylenen her kelimenin ötesinde bir hikaye anlatıyordu; ama ben, o hikayeyi çözmekte yetersiz kalıyordum. Ne olursa olsun, onun gözlerinde gördüğüm o ışıltı, içimdeki karmaşayı alevlendiriyordu.

"Viktor, buna gerek yok..."

"Tek bir sorum var. Benimle Moskova’yı gezmek ister miydin?"

Gözlerinde bir an için beliren ifadeyi gördüğümde kalbim hızla atmaya başladı. Aşk ve beklenti, gözlerinde parlıyordu. Başını salladı. "Peki, malysh. O zaman sözümü yerine getireceğim."

Arabadan indim, onu evin kapısına kadar götürdüm. İçeri girmeden önce bana döndü, gözlerinde hala o karmaşa vardı. Korku da. "Bundan sonra neler olacak, Viktor?"

"Sanırım yaşayarak öğreneceğiz, malysh." Alt dudağını ısırdığında onu öpmemek için kendimi tutmak zorunda kaldım. Sonra kafasını salladı ve içeri girdi.

Kapıyı kapatmadan önce son cümleleri zihnime kazındı: "Belki de yaşadıklarımız bize öğretecek. İyi geceler, Viktor."

O kapıyı kapatıp beni arkasında bıraktığında, bir günah işlemiş gibi hissettim. Ona olan bağlılığım, her şeyin ötesindeydi; ama bazen aşk, bırakmakla tutmak arasında bir denge gerektiriyordu. Ve ben, bu dengeyi koruyabilmek için değil, onu kendime yakın tutmak için savaşıyordum. Fakat elimde değildi. Kalbimdeki çatışma, ruhumu kemirirken, yaşadığım bu hissizlik haliyle birlikte beni adeta esir alıyordu. Her şeyin ortasında, ona duyduğum özlem ve korku arasında sıkışıp kalmıştım.

Malikaneye vardığımda her yer ıssız ve boğucu geldi. İlk kez o gece uyuyamadım... çünkü Vera yanımda yoktu. Onun kokusu olmadan, yastığımda dağılmış saçlarına dokunmadan ve en önemlisi, kollarımda hissetmeden ne kadar dayanabilirdim ki?

Sabaha kadar dönüp durdum. Telefonu elime aldığımda, sabahın beşi olmuştu. Görmezden geldim ve ona bir mesaj yazdım:

"Seni şimdiden özledim, malysh."

Bir dakika geçmeden cevap geldi: "Ben de seni, Viktor."

Onunda uyuyamadığını bilmek, hüznü kadar kalbimi paramparça etti. Umut etmek dünyanın en zor şeyiydi. Beklentiler her zaman yaralardı... ama aşk?
Vera sadece kalbimi çarptıran biri değildi. Onunla yeniden hayata dönmüştüm. Tüm ruhum onunla doluydu. Bir çözüm bulmalıydım. Yoksa... onsuz nasıl devam edecektim?

"Seni her zaman seveceğim, Vera. Bu dünyadaki hiçbir şey sana olan sevgimi değiştiremez. Zaman geçse de, hayat bizi ayrı düşürse de... Sana olan sevgim her zaman burada olacak. Bu dünya ne kadar karışık olursa olsun, sen benim tek huzurum oldun. Öyle ki seni bırakmak zorunda kalsam bile, seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim. Sonsuza kadar benim bir parçam olarak kalacaksın, Vera." – Viktor Volkov

Bölüm : 02.10.2024 23:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...