Yeni Üyelik
22.
Bölüm
@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

"Onu her zaman yanımda istemekle, özgürlüğünü korumak arasında bir savaş veriyorum. Çünkü Vera’ya sahip olmak, her şeye sahip olmak demek." — Viktor Volkov

(Viktor)

Arabayı sürerken gözlerim farkında olmadan ona kayıyordu. Sanki dünyada başka hiçbir şey yokmuş gibi, her hareketi beni etkisi altına alıyordu. İçimdeki tüm kasveti dağıtan tek şey, onun yanımda olmasıydı. Şehrin sokaklarından bahsederken bile bakışlarım, hep ona dönüyordu. Tüm dikkatim sadece onun üzerindeydi.

"Şehri gezmek istiyorum, Viktor," dedi bir anda, sesi her zamankinden daha yumuşaktı.
"Yarın dışarı çıkarız. Bir gün daha dinlenmen iyi olacak," dedim, bakışlarımı yola çevirdim. İçimde her şey ona evet dememi fısıldıyordu, ama sabırlı olmak zorundaydım. Onun için en iyisini istediğimden, her dediğini gerçekleştirmeye çalışan yanımı bastırdım.
Başını hafifçe salladı. Onu hayal kırıklığına uğratmak istemezdim; ama acele etmek yerine, onun yanında geçirdiğim her anı kıymetli kılmak istiyordum.

Yarım saat sonra şehir merkezine geldiğimizde, amcama ait restorana girdik. Bizi karşılayan yönetici, gözlerinde alışılmış bir saygıyla selamladı. "Efendim, hoş geldiniz."

"Hoş bulduk."

"Amcanız da burada."

"Öyle mi? Yanına uğrarım," dedim, ama gözlerimi Vera’dan ayıramadım. Onun varlığı, etrafımdaki tüm karmaşayı silip atıyordu. Sadece o vardı.

Montunu aldım, her zamanki gibi. Ona bir başkasının dokunmasını düşünmek bile istemezdim. Garsona uzatırken, Vera’ya baktım. Gözleri, pencereden görünen nehre dalmıştı. Nehir, kasvetli gökyüzüyle birleşiyordu; fakat Vera’nın yüzündeki hayranlık, bu kasveti dağıtıyordu.

"Viktor, bu manzara muhteşem," dedi heyecanla. Gözleri manzaraya sabitlenmişti, benimkiler ise ona. Onun yanında olmak, asıl manzaramdı.

"Bliniyi yiyene kadar bekle," dedim, gülümsememi saklamaya çalışmadan. Ona küçük sürprizler yapmayı seviyordum. Şaşkın bakışları, her defasında içimi ısıtıyordu.
Bana döndü ve gözlerindeki ışıltı, doğru bir şey yaptığımı hissettirdi. Sandalyeyi onun için çektim ve nehir manzarasına karşı oturttum. Siparişleri verdikten sonra yanına geçtim.

"Senin için güzel bir gezi planım var," dedim, sesi alçaltarak. Gözlerim gözlerinin derinliğinde kayboldu. "Eminim çok beğeneceksin." O anda, yüzündeki ifadeyi çözemedim. İlk kez onu okuyamıyordum. Gözlerindeki bilinmezlik, içimde bir merak uyandırdı.

"Viktor, daha önce bir yeri evin gibi hissettin mi?" diye sordu, sesi düşünceliydi. Bir şey arıyordu, belki de kendi cevabını bulmak için.

Evet, hissettim. Onun yanındayken her yer evimdi. Ama bunu itiraf etmek, duvarlarımı indirmek demekti. "Burada kendimi ilk defa evimde gibi hissediyorum," dedi, bakışları hafifçe uzaklaşırken. Sanki bu yer, onu içine çekiyordu.

İnce parmakları yavaşça yüzüme dokundu. O kadar yumuşak ve narindi ki içime bir sıcaklık yayıldı. Nefesim düğümlendi. Çünkü yalnızca dikkatimi değil, kalbimi de kaybediyordum.

"Nedeni sensin," dedi, sesi neredeyse bir fısıltı gibiydi. Sözleri o kadar derin ve güçlüydü ki, yıllardır ördüğüm duvarlar bir anda yıkıldı. Hiçbir şey söyleyemedim. Kelimeler boğazımda düğümlendi.

"Viktor ben…" dedi, ama cümlesi havada asılı kaldı. Tam o sırada kahvaltımız geldi. İçimde yükselen gerilimle, onun yarım bıraktığı cümlenin eksikliğini hissettim. Yemekler masaya konduktan sonra yalnız kalır kalmaz elini tuttum.

"Söyleyeceğin şey yarım kaldı," dedim, sesimdeki sabırsızlık gizlenemeyecek kadar belirgindi. "Sonra konuşalım mı?" dedi, gözlerinde bir tereddütle. Onun çekingenliğini hissedebiliyordum. Ama Vera, acele ettiremeyeceğim tek kişiydi. "Öyle olsun, güneşim."

Vera kahvaltısına başladı. İlk lokmasıyla birlikte gözleri şaşkınlıkla büyüdü.

"Bu harika bir lezzet!" dedi neşeyle.

"Sana söylemiştim," dedim, gülümsemem genişleyerek.

"Diyetimi bozduracak kadar olağanüstü," dedi, gözleri mutlulukla parlıyordu.

"Diyet yapmana gerek yok, güzelim. Sen zaten büyüleyicisin." Sözlerim tamamen ciddiydi. Onun her hali benim için kusursuzdu.

"Balerinler her zaman diyet yapmak zorunda, Viktor," dedi ciddiyetle. "Dans, fiziksel denge gerektiriyor."

Henüz bilmese de baleye devam etmesini istemiyordum. Onun hayallerine saygı duyacak olsam da düşmanlarım için bir hedef olma riskini göze alamazdım. Onun güvende olması, her şeyden önemliydi. Ama bunu ona söylemek için doğru zamanı bekleyecektim.

Düşüncelerim Voronin’e kaydığı anda, içimde beliren o karanlık endişeyi bastırdım. O adam Vera’yı benden alamazdı. Hiçbir güç, hiçbir tehdit onu elimden koparamazdı.
Vera benim gelinimdi. Kalbimdi, dünyamdı. Biz artık birbirimize aittik. Sonsuza dek.

 

O sırada, yanımıza yaklaşan ayak sesleri dikkatimi dağıttı. Amcam Boris gelmişti.

"Oğlum, hoş geldin," dedi ağır bir tonda.

Ayağa kalktım. "Merhaba amca, nasılsın?"

"İyiyim, sen?"

"Ben de iyiyim. Seninle konuşmak iyi olacak."

Amcamın bakışları, masada oturan Vera’ya kaydı. Gözlerinde bir hayranlık belirdi. Elini uzatıp Vera’nın elini tuttu ve öpmek için eğildi.

"Boris Volkov," dedi, samimi bir şekilde.

Vera sandalyesinden zarif bir hareketle kalktı, başıyla selam vererek konuştu. "Vera Vasilieva."

Amcamın yüzündeki gülümseme, şaşkınlıkla yer değiştirdi. Büyükannesini hatırlamıştı. Hemen bakışlarını düzeltmiş olsa da Vera bunu yakalamakta zorlanmadı.

"Büyükannemin arkadaşısınız," dedi Vera, sesi kısık ama kararlıydı.

"Evet, Vera," dedi amcam. "Ekaterina beni sizin bulduğunuzu söylemişti," dedi Vera, sesi hafifçe titreyerek.

"Büyükannenize yardım ediyordum," dedi amcam. "Ama ne yazık ki geç kaldık."

Vera’nın yüzü düştüğünde amcamla birbirimize baktık. Büyükannesinin ölümüne dair gerçekleri bilmek, işleri daha karmaşık hale getirmişti.

Amcam Vera’ya döndü. "Büyüleyici bir genç hanım olmuşsunuz."

"Teşekkür ederim."

Amcam bir an daha durdu, ardından ekledi: "Sizi aile yemeğimize davet etmek isterim, Viktor neden onu getirmiyorsun?"

"Viktor ne kadar güçlü olursa olsun, onun yanındayken hep bir denge arıyorum. O benim evim, ama özgürlüğümü de korumam gerek." — Vera Vasilieva

 

Loading...
0%