Yeni Üyelik
27.
Bölüm
@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

(Viktor)

Bir şey söylemedi, aramızda derin bir sessizlik oldu. İçimdeki öfke, yerini derin bir üzüntüye bıraktı. "Senin için her şeyi göze alırım, Vera," dedim, artık sözlerimdeki kararlılık açıkça hissediliyordu. " Beni daha fazla kendinden uzaklaştırma."

Vera, kalbime saplanan bir ok gibiydi.

"O zaman bana her şeyi anlat. Eğer anlatmazsan… hayatında yerim olamaz. Burada seninle yaşayamam," dedi, sesi titriyordu.

Gözleri dolmuştu. Ona yaklaşarak kollarımın arasına aldım. "Sakın o cümleyi bitirme, Vera. O sözlere bile tahammülüm yok," diye fısıldadım. "Konuşamıyorum çünkü... beni tanıdıkça… gerçek beni gördükçe gideceğinden korkuyorum. Ama seninle olmak her şeye değer. Seni asla bırakmam."

Bunu kaç kez söylemiştim? Kaç kez ona bu kararlılığı göstermiştim? Ama her seferinde, içimdeki karanlık onu daha fazla korkutuyordu.

"Viktor, ben istesem de gidemem… Ama seni tanımadan devam edemem," dedi, gözlerindeki çaresizlik saklanamaz bir hale gelmişti.

Ellerini sımsıkı tuttum. "Beni tanıdığında, korkacaksın," diye fısıldadım. "Ama ne olursa olsun, seni bırakmam. Sen benim kaderimsin, Vera."

"Viktor…" dedi, sesi kırılgandı. "Yanında kalmak istiyorum ama..."

O an, tüm duvarlarım yıkıldı, onun duvarları da. "Gitmen mümkün değil," dedim, dudaklarımda çaresiz bir gülümseme belirdi.

Eğer giderse… en büyük korkum gerçek olurdu. Ondan sonra yaşamım devam etmezdi. Ona doğru eğildim ve dudaklarım yavaşça onun dudaklarına yaklaştı. Onu öptüğümde dünya sanki durdu. O an hissettiklerim… tarif edilemezdi.

"Seni seviyorum, Vera," diye fısıldadım. "Seni her şeyden, hatta kendimden bile koruyacağım."

Vera, başını hafifçe eğdi. Gözlerindeki kırılganlık, içimdeki tüm savunmaları yerle bir ediyordu. "Viktor... seni seviyorum. Ama… her şey bu kadar zor olmak zorunda mı?" diye sordu, sesi hüzün doluydu.

Onu sıkıca sardım. Onu kaybetme korkusu, içimdeki tüm karanlığı körüklüyordu. "Kolay olmayacak, ama birlikte olacağız," dedim, sesimdeki kararlılığı ona hissettirerek.

Onu yavaşça bıraktığımda, bakışlarındaki karışık duygular içimde derin bir acı yarattı.

"Hazırlan malysh," dedim, kararlı bir tonla. "Seni bir yere götüreceğim."

Kafası karışmıştı, ama bana güvenerek başını salladı. Dolabından kadife, zümrüt yeşili bir elbise çıkardı. Sessizce yanına siyah bir çift bot aldı.

"Uzun sürmez," dedi, bana arkasını dönerek. Sesi sakin, ama biraz mesafeli ve kontrollüydü.

Ayakkabılarımı giyip ceketimi aldım. Giriş katına indiğimde, merdivenlerin alt ucunda Ekaterina’yla karşılaştım. Yüzü her zamanki gibi yumuşak görünüyordu ama gözlerinde dikkat çekici bir endişe vardı.

"Bay Volkov, hoş geldiniz," dedi, sesi dikkatle seçilmiş kelimelerle doluydu, temkinliydi. Ama içinde, sanki söylemek istediği daha fazlası vardı.

"Teşekkür ederim," dedim, gözlerimi ondan ayırmadan.

Ekaterina bir an duraksadı, ama içindeki huzursuzluğu saklayamıyordu. Düşüncelerini çekinmeden dile getirdi. "Artık burada mı kalacaksınız?"

Sorusu iğneleyici bir hava taşıyordu, ama bu cesaretine saygı duydum. Yalnız, bu cesaret benim için anlam ifade etmiyordu. Yüzümde sert bir ifade belirdi.

"Tam tersi, Ekaterina," dedim soğukkanlı bir şekilde. "Vera ile evleneceğim ve evime taşınacak. Onu gözümün önünden ayırmayacağım."

Bu sözler, Ekaterina'nın ifadesinde bir ağırlık yarattı. Söylediklerimin kesinliği ona ulaşmıştı. Ama yine de o yumuşak yüz ifadesiyle içten bir şekilde konuştu.

"Ona zarar vermeyin, lütfen Bay Volkov. O Nadia’nın yadigarı," dedi fısıldarcasına, sesinde içten bir yalvarış vardı.

Bu söz içimde yankılandı. Nadia’nın hatırası, Vera’nın üzerinde dolaşıyor gibiydi, ama Vera ile birbirimize aittik. Ona sadece bir bakış attım, gözlerimdeki derin bağlılıkla aramızdaki bağı hissettirdim.

"Ona aşığım, Ekaterina," dedim, kelimelerim neredeyse bir fısıltı kadar yumuşaktı ama altında sarsılmaz bir kesinlik vardı.

Ekaterina’nın bakışları derinleşti. Sözlerim onda yankı bulmuştu. İçinde, bir yerlerde Viktor Volkov’un ne kadar ciddi olduğunu anlamıştı. Kapıyı açmadan önce bir kez daha ona baktım. "Hepiniz bu duruma alışsanız iyi olur."

Vera’yı arabamın yanında bekledim. Kapıda belirdiği anda kalbim hızla çarpmaya başladı. Yanımda olmadığı her an, içimde tarifsiz bir boşluk bırakıyordu. Anlattıklarımdan sonra benden uzak durmayı seçme ihtimali bile içimde bir fırtına kopmasına neden oluyordu. Ama yine de, o zarafeti ve güzelliğiyle beni kendine çekiyordu. Her seferinde sanki onu ilk kez görüyormuşum gibi büyüleniyordum.

Yanıma geldiğinde, nazikçe beline sarıldım ve yavaşça kulağına eğildim. "Sana dokunduğumda, sadece kalbine değil, ruhuna da dokunuyorum. Aramızdaki bağı gerçekten koparabilir misin, Vera?" dedim, sesi titreyen bir umutla ona baktım. İçimde, onun vereceği cevaptan duyacağım korkuyu bastırmaya çalışıyordum.

Geri çekildiğimde, gözlerinin hemen altında titreşen birkaç damla yaş fark ettim. Cevap vermedi, ama ben de buna gerek olmadığını biliyordum. Birbirimize, kelimelere ihtiyaç duymadan da anlatıyorduk içimizdeki fırtınayı.

Arabanın kapısını açtım ve içeri geçmesini bekledim. Sonra ben de yanına oturdum. Sacha’ya baktığımda, sesimde her zamanki gibi net bir kararlılık vardı. "Bağ evine gidiyoruz, Sacha," dedim.

Andrei’nin gözlerinde beliren endişeyi fark ettim, ama bu kez ona herhangi bir açıklama yapma gereği duymadım. Camdan dışarıya bakarken, içimde derin bir huzursuzluk vardı. Bu gece, her şey değişebilirdi. Vera benden gerçekleri görmek istemişti; ona kendimi, tüm içtenliğimle anlatacaktım. Aramızdaki bağı daha da güçlendirecek ya da tam tersine, her şeyin sonunu getirecek şekilde…

Bu dünyada benimle kalmak istiyorsa, karşılaşacağı zorlukları ve tehlikeleri bilmesi gerekiyordu. Çünkü birlikte yürüdüğümüz bu yol kolay olmayacaktı. Ona hissettiklerimi ve sevgimi gösterecektim… Ve umarım, bunun onda uyandıracağı korku yerine, sevginin ışığını görebilecekti.

Anladığında ise… ya yanımda kalmayı seçip elimi tutacak ya da korkularına teslim olup uzaklaşacaktı. Ama ne olursa olsun, aramızdaki bu bağı inkâr edemezdik. Kalplerimiz bir kez birbirine dokundu ve bu bağ öylece yok olamazdı.

Loading...
0%