@kitsudaphne
|
YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.
"O, içimde kopan fırtınaydı. Ondan kaçmaya çalışıyordum, ama her seferinde rüzgarlar beni ona geri sürüklüyordu." – Vera Vasiliev (Vera) O, kalbimi çarptıran ve âşık olduğum ilk erkekti. Ama yapamazdım. Onun dünyasına ait değildim. Nefesim daralıyordu, zihnimde Viktor'un gölgeleri dolaşıyordu. Kütüphaneden çıktığımda Mischa ve Andrei’yle karşılaştım. Gözlerindeki ifade, hissettiklerimi anladıklarını gösteriyordu. Mischa, yumuşak ama kararlı bir tonla, "Vera, seni odana götüreyim kızım," dedi. Başımı hafifçe salladım. Yalnız kalmak istiyordum, ama yalnızlık da beni korkutuyordu. İçimde dönen duygular ve Viktor’un yokluğu, her geçen saniye daha da üzerime çöküyordu. Onunla aramda kopan fırtına henüz dinmemişti, aksine büyümeye devam ediyordu. Odaya girdiğimde kapı arkamdan sessizce kapandı ve içimde yankılanan tek şey Viktor’un son bakışıydı. Aşk, bazen nefessiz kalmak gibiydi ve kalbim bu yükü taşıyamıyordu. O gri-mavi gözlerinde gördüğüm yıkım, kalbimde derin bir yara açmıştı. Her saniye büyüyen bir yaraydı bu, nefes almayı bile zorlaştıran. Viktor’a duyduğum hisler hem beni büyülüyor hem de mahvediyordu. Kalbim ve aklım arasında sıkışmıştım. O, beni kendine çekerken, aklım kaçmam gerektiğini fısıldıyordu. Ama nasıl kaçabilirdim? Viktor’a olan aşkım, her şeyin ötesindeydi. Bu sıradan bir sevgi değildi; bu, ruhumu yavaşça tüketen derin bir bağdı. Ama... onun karanlığıyla boğuşurken, benim ona olan hislerim, direncimi kırıyordu. O, karanlıkla yoğrulmuş bir adamdı ve ben o karanlığın içinde yer almıyordum. Kaderimizin birlikte yazıldığına inanmış olsam da o yazgı beni bir bilinmezliğe sürüklüyordu. İlk kez kendimi güvende hissetmiyordum. Viktor ve ben... Belki de ikimiz için de bir kaçış yoktu. Ama yine de, bu güçlü duyguların karşısında bile bir çıkış yolu bulmalıydım. Kendimi koruyamazsam, bu hikayede yerim olamazdı. Odadaki sessizlik düşüncelerimi daha da ağırlaştırıyordu. Viktor’la yüzleşecek cesaretim yoktu. Onun dünyasında kalmak... Bu bana göre değildi. Gitmeliydim, bu kaostan kaçmalıydım. Ancak tam kapıya yöneldiğimde, dışarıdaki ayak sesleri beni durdurdu. Kapı aniden açıldı ve Armen’in endişeli yüzüyle karşılaştım. "Bayan Vera," dedi, sesi gergin, "depolardan birine saldırı oldu. Pakhan oraya gitti. Sizi burada güvende tutmamız için talimat verdi." Kalbim bir an durdu. Viktor’un tehlikenin içine atıldığını bilmek içimi sızlattı. O an, aramızdaki mesafenin hiçbir anlamı olmadığını fark ettim. Tehlikenin ortasına dalarken bile beni düşündüğünü bilmek... Bir an için ona geri dönmek istedim. Ama bu hayat benim değildi. Kaos, karanlık... Bunlara katlanamazdım. "Armen," dedim, sesimi kontrol etmeye çalışarak, "buradan gitmem gerekiyor." "Olmaz, Bayan Vera," dedi Armen, gözlerinde endişe. "Size bir şey olursa, Pakhan bizi affetmez. Burası en güvenli yer. Pakhan’ın adamları burada. Sizi koruyacaklar." "Saldırı ne kadar ciddi?" diye sordum, içimde yükselen korkuyu bastırmaya çalışarak. "Tam olarak bilmiyoruz," dedi. "Orrel ve Borya kapınızda bekleyecek. Ben girişteyim. Bir şeye ihtiyacınız olursa haber verin." Derin bir nefes aldım. Viktor tehlikedeydi, ben ise burada, ona dair düşüncelerle baş başaydım. "Ondan haber alırsan..." dedim, içimdeki korkuyu gizleyemeyerek. "Sizi bilgilendiririm, Bayan Vera." Tekrar odaya girdim. Kapı arkamdan kapanırken, içimde büyük bir boşluk hissettim. Zaman durmuş gibiydi; her saniye bir ömre bedeldi. Viktor’un yüzünü hatırladım: sert ve kararlı. O, bu karanlık dünyada sürekli savaşmak zorundaydı. Ama ben... Ben onun yanında kalacak kadar güçlü müydüm? Pencerenin önündeki koltuğa oturdum ve göğsümde bir sızı hissettim. Kalbim hızla atıyordu, gözlerim dışarıdaki karanlığa takıldı. Viktor’a bir şey olursa, buna dayanabilir miydim? Asla. Bu düşünce içimdeki her şeyi tüketiyordu. Dışarıdaki sessizlik, fırtına öncesi huzursuzluk gibiydi. Ona bir şey olmamasını diledim. Zihnimde onun güvenle geri döneceği anı canlandırdım, ama içimdeki korku beni yiyip bitiriyordu. Ne kadar uzak kalmam gerektiğini bilsem de ona her zamankinden daha fazla ihtiyacım vardı. Pencereye bakarken içimden geçen tek dilek şuydu: "Tanrım, lütfen ona bir şey olmasın..." |
0% |