@kitsudaphne
|
YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.
(Vera) Saatler önce… Saatler önce, Viktor'un yaralandığını öğrendiğimde, dünya bir an için durdu sanki. Kalbim göğsümde hızla çarpıyor, nefes almakta zorlanıyordum. "Pakhan vuruldu!" sözleri kafamda yankılanırken, ellerim titremeye başladı. Kendimi sakin tutmaya çalışıyordum. Mira yanımdaydı, bana destek olmaya çalışıyordu ama aklım sadece Viktor’daydı. Yarım saat geçmişti. Avluya arabaların geldiğini duyduğumda yerimden kalkmak istedim, ama Mira kolumdan tutarak beni durdurdu. "Onu görmeliyim," diye fısıldadım, sesim kırılgan ve gözlerim dolmuştu. Dudaklarım korkuyla titriyordu. "Bu şekilde gitme kızım," dedi Mira sakin bir sesle, kolumu sıkıca tutarak. "Doktorlar ilgileniyor, sabırlı olmalısın." Ama dayanamıyordum. İçimdeki korku her geçen saniye büyüyor, beni sarıp sarmalıyordu. Merdivenlerden indiğimde zaman sanki yavaşlamıştı. Kapılar açıldı ve Sacha ile Andrei, Viktor’u dikkatlice taşıyorlardı. Beyaz gömleği kan içindeydi, yüzü solgundu, bilinci yerinde değildi. "Viktor!" diye haykırdım, sesim çatlayarak yankılandı. Andrei’nin yüzündeki endişe içimdeki korkuyu daha da büyüttü. "Hemen doktoru çağırın!" dedi Sacha, aceleyle Viktor’u içeri taşırken. O anda içimde bir şeylerin kırıldığını hissettim, sanki her şey gözlerimin önünde yavaşça dağılıyordu. Hissettiğim acı tarifsizdi. İçimde büyük bir boşluk vardı ve kaybetme korkusu yüreğimi sarıyordu.
Doktor içeri girdiğinde, zaman bir kez daha bulanıklaştı. Odaya hâkim olan yoğun sessizlik, aciliyetin keskin yankısıyla doldu. Doktor, Viktor’un etrafında titizlikle çalışırken açık kapıdan izliyordum. Her hareketini, her nefesini dikkatle takip ediyordum, Viktor’a dair en ufak bir ayrıntıyı bile kaçırmak istemiyordum. Doktor dikkatle çalışmaya devam etti. Kurşunu çıkarırken gözlerimi bir an bile ayırmadım. Nefesimi tutmuş, sanki benim de kalbim her geçen saniye onunla birlikte yavaşlıyormuş gibi hissediyordum. Mira, "Dışarı çıkmalısın," diye fısıldadı, ama onu duymadım bile. Kimse beni durduramazdı. Birkaç adım attım ve kendimi Viktor’un yanına geldim. Ellerine dokunduğumda soğuktu, bu da içimde bir ürperti yarattı. Eğilip yüzüne baktım, gözleri kapalıydı, nefesi düzensizdi. Boğazımdaki düğüm çözülmüyordu. "Beni bırakma, Viktor," dedim sessizce. Sesim korku ve çaresizlikle titriyordu. Elini avucumda sımsıkı tuttum, sanki bu dokunuşla onu hayata bağlayabilirmişim gibi. Doktor, sonunda derin bir nefes alarak geri çekildi. Viktor’un yarası sarılmış, yüzü biraz olsun huzura kavuşmuştu. "Şimdi dinlenmesi gerek," dedi doktor sakin bir sesle. Odadaki herkes yavaşça dışarı çıkarken, ben yerimden kıpırdamadım. Viktor’un yanından ayrılmayacaktım. Andrei omzuma hafifçe dokundu. "Dinlenmesi gerek, Vera. Sen de biliyorsun," dedi yumuşak bir sesle. Ama ona cevap vermedim. Gözlerim hâlâ Viktor’un yüzündeydi. Sessizce getirilen sandalyeye oturdum ve başucunda nöbet tutmaya başladım. Saatler geçti. Viktor’un nefesi hafifleyip düzene girdiğinde bile gözlerimi üzerinden ayıramadım. Sanki bir anlığına bile bakışlarımı çeksem, onu sonsuza dek kaybedecekmişim gibi…
Viktor nihayet gözlerini araladığında, yüreğimdeki korku yavaşça dağıldı. Gözleri bana odaklandığında, odanın soğukluğunu ve sessizliğini unuttum. Yorgun yüz ifadesi, her zamanki sertliğin yerini yumuşak bir sıcaklığa bırakmıştı. Elini bana doğru uzattı; dokunuşu hala zayıftı, ama iradesi her zamanki gibi güçlüydü. "Vera..." diye fısıldadı, güçlükle. "Yanıma gel," dedi. Sesi kısık ve yorgundu, ama her kelimesinde o tanıdık kararlılık vardı. Ona doğru eğildim ve yanına oturdum. Başımı göğsüne yasladım, kalbinin ritmini duyduğumda içimde bir huzur yayıldı. Yavaş ve derin... Her kalp atışı, onun hala burada olduğunu hissettiriyordu. Zaman durmuş gibiydi. Dünyadaki tüm endişeler, tüm karmaşa bir anlığına önemini yitirmişti. Çünkü o an sadece Viktor vardı. Onun yaşadığını bilmek, her şeyi unutmaya yetiyordu. Sessizlik, aramızdaki bağın sessiz bir yansımasıydı; sözlere gerek yoktu. O da bunu biliyordu. Viktor, elini saçlarımın arasında nazikçe gezdirdiğinde, nefesim sakinleşti. Sanki dokunuşu, içimdeki tüm korkuları alıp götürüyordu. Parmaklarının her hareketi, varlığının bir kanıtıydı. Sonra, fısıltı gibi bir ses odayı doldurdu. "Sevgilim ol." Bu sözleri, öncekilerden farklıydı. Bu kez aramızdaki bağ daha derin, daha anlamlı bir hal alıyordu. Resmi bir bağlılık. Sanki tüm hayatım boyunca bu anı beklemişim gibi, dünya bir kez daha sarsıldı. Nefesim kesildi, kalbim göğsümde hızla atıyordu. O iki kelime, derinlerden gelen bir çağrı gibiydi, adeta beni içine çeken bir girdap. Ama içimde bir tereddüt vardı, beni durduran, geri çeken bir düşünce. Ne söyleyebilirdim? Nasıl cevap verebilirdim? Başımı hafifçe kaldırıp Viktor'un yüzüne baktım. Gözlerindeki derinlik, tek bir kelime bile etmeden ne kadar ciddi olduğunu gösteriyordu. Dudaklarımın ucunda beliren küçük bir gülümsemeyle ona karşılık vermeye çalıştım. İçimde beliren sıcaklıkla, belki de kelimelerle ifade edemediğim bir cevabı iletmek istedim. Ama başaramadım; kalpten gelmeyince sözler bir türlü dile dökülemiyordu. Yeniden başımı göğsüne yasladım. Ona bir yanıt veremesem de, yanından ayrılmam mümkün değildi. Kalbinin ritmini dinledim; her vuruş, bana dünyadaki en büyük güvencenin onun varlığı olduğunu hatırlatıyordu. Ne olursa olsun, Viktor yanımdaydı. Ve bu, her şeyden daha önemliydi. "Bazen sessizlik, en derin cevaptır. Çünkü o sessizlik, tüm duyguları ifade edebilir." — Vera Vasiliev |
0% |