@kitsudaphne
|
YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.
"Bazı insanlar, hayatına bir fırtına gibi girer. Yıkıp geçerler. Ama bazen, o fırtına olmadan önce asla uyanamazsın." — Viktor Volkov (Viktor) Vera'yı gördüğüm an, her şey yerle bir oldu. Dünya, onun gözlerinin ışığında durdu. O an anladım ki bu kız, benim hem kurtuluşum hem de felaketimdi. Saflığı beni korkutuyordu, güzelliği ise içimde bir karmaşa yaratıyordu. Bir adamı yıkıma sürüklemek için daha fazla ne gerekiyordu ki? Kalbimde yükselen duygular zihnimi tamamen ele geçirmişti. Ona bakarken dekoltesi gözlerime takıldı ve kıskançlık içimde gerginliğe dönüştü. Onu kimsenin böyle görmesini istemedim. Ama yeniden o saf ışığıyla gülümsediğinde her şeyi unuttum. Gülümsedim ve onu kendime hafifçe çekip yanağına minik bir öpücük kondurdum. Yine kızardı. "Hoş bulduk, Vera. Harika görünüyorsun." İçimde fırtınalar kopsa da sesimi sakin tutmaya çalışıyordum. Onu ürkütmemeliydim, ama ondan uzak da duramıyordum. Büyüleyici ve olağanüstüsün Vera. İkimizin de aynı heyecanı paylaştığı açıktı, giderek daha çok bağlandığımız da. İçimde susmayan ve beni bir ayrıma sürükleyen sesi duymak istemesem de onu kendi hayatıma sürüklemek istemiyordum. Ama daha önemli bir sorun vardı. Vera’nın geçmişine bağlı bir iplik… Vera’yı korumak adına o ipliği ne kadar sıkı tutabilirdim? "Teşekkür ederim," dedi Vera. Sesi… şimdiye kadar duyduğum en tatlı melodi gibiydi, ama bu melodinin altında duyduğu tedirginliği hissediyordum. Ona yakındım ama henüz istediğim kadar değil. "Hazırsan çıkalım mı?" dedim. Gideceğimiz restoran bana aitti ve bu gece yalnızca Vera için kapatılmıştı. Elbette Vera kendini rahatsız hissetmesin diye adamlarım da içerideydi, ama sıradan müşteriler gibi oturuyorlardı. Her detay en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. Hayatımda bir kez geri dönülemez bir hata yapmıştım ve bedelini fazlasıyla ödedim. Bir daha kimsenin sevdiklerime zarar vermesine izin veremezdim. Özellikle Vera'ya. Özellikle de benim yüzümden. Başını zarifçe salladı ve gülümsedi. Her hareketi kırılgan ve narindi. Onu kendimden bile korumaya o an yemin ettim. Özellikle bu akşam dikkatim asla dağılmamalıydı, ama Vera... Onunla her şey daha da zorlaşıyordu. Zihnim, her geçen saniye daha fazla onunla doluyordu. Dikkatimi toparlamalıydım. Sakin bir başlangıç yapmalı, ruhumdaki fırtınayı kontrol etmeliydim.
Kolumu uzattım. Narin elleri kaslı koluma dokunduğunda içimde bir titreme hissettim. Ama Vera, bunu fark etmedi. O anda bile üzerimdeki gücünün farkında değildi. Bu, beni daha da ürkütüyordu. Beni mahvedecek olan, tam da bu masumiyetiydi. Ve hiçbir şey yapmadan bile beni etkilemesi… "Görüşürüz, Ekaterina," dedi Vera, ona hafifçe gülümseyerek. Ekaterina’nın Vera’ya olan koruyucu tavrını görüyordum. Benden korkuyordu. Ya da Vera’yı inciteceğimden. Bu korkuyu anlamasına neden olan şeyler vardı. Fakat Ekaterina, bu korkuyu Vera’nın üzerinde hissettirmemek için çabalıyordu. "Geç kalmazsın değil mi?" diye sordu Ekaterina, gözleriyle beni süzerken. Vera gülümsedi ve başını salladı.
Vera'yla arabaya yürüdüğümüzde, kollarımda bu kadar değerli ve eşsiz birinin olması düşüncesi yine içimdeki fırtınayı körükledi. Aynı zamanda beni hiç olmadığı kadar çaresiz hissettiriyordu. Çünkü benim dünyama ait olamayacak kadar masumdu. Bir yanım onu sonsuza kadar korumak isterken diğer yanım bırakmak istemiyordu. Biri hem kurtuluş umudunuz hem de felaketiniz olduğunda ne yapabilirdiniz ki? Zihnimde bu tezatlar arasında boğulurken, gözlerimi üzerinden alamıyordum. Yüzündeki hafif gülümseme ve yanaklarına yayılan kızarıklık… Bu kadar masum ve aynı zamanda çekici güzellik, bir adamı mahvetmek için yeterliydi. Mahvolacaktım. Araba yavaşça hareket ederken, göz ucuyla ona baktım. Küçük, narin elleri kucağında birleşmişti. Yüzünde karışık bir ifade vardı hem meraklı hem tedirgin. Ne düşündüğünü merak ediyordum, ama sormadım. Yavaşça gaza bastım, şehrin ışıkları önümüzde akmaya başladı. Yanımda bu kadar savunmasız otururken, ona yakın olmak, yanında daha uzun süre kalmak istiyordum. Kendimi kontrol etmekte zorlansam da onu asla rahatsız etmezdim. Ama Vera’nın hep yanımda olmasını dilemekten kendimi alamadım. Mantıklı yanıma yenik düşeceğimi ve Vera’nın iyiliğini her zaman gözeteceğimi bilsem de… ondan uzak durmayı başarabilecek miydim? Bu çalkantılı duygularımı aşmak, ona zarar vermeden, doğru yolu bulmak zorundaydım. (Vera) Viktor’un koluna girip dışarı çıktığımda, kalbim çılgınca atıyordu. Onun yanında oturmak, içimde tarifi zor duygular uyandırıyordu. Bu adam benim kaderim miydi? Yoksa beni mahvedecek bir fırtına mıydı? Emin olamıyordum. Ama bir şeyden emindim: Onun yanında olmak kendimi huzurlu ve güvende hissettiriyordu. Araba ilerlerken camdan dışarı bakıyordum, ama aslında onun gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum. Bu, beni hem heyecanlandırıyor hem de içimde bir korku uyandırıyordu. Viktor ile ilgili gerçeği öğrenecektim. Ondan çekinen yanımı görmezden gelemiyordum. Yalnız… uzak kalamıyordum. Aramızda bir çekim vardı, tıpkı bir mıknatısın kopan parçaları gibi. Düşüncelerden sıyrılıp yola odaklanmaya çabaladım. Boşunaydı. Bakışlarımız karşılaştığında fırtına tamamen beni ele geçirdi. Viktor’un bakışları, yoğun ve içtendi. Bana hayranlığını göstermekten çekinmeyen cesur bakışlardı. Bu bir oyunsa, benim için sadece iki seçenek vardı. Her şeyin sonunda ya kazanacaktım ya da Viktor’un dünyasında kaybolacaktım. Hangisinin benim için daha az riskli olduğunu ise henüz bilmiyordum. "Karanlıkta kaybolmak, bazen ışığa kavuşmaktan daha güvenli gelir. Ama ya o karanlık, derin bir fırtınayı gizliyorsa?" — Vera Vasiliev |
0% |