YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.
"Geçmişin yükü ağırdır, ama bazen en ağır yük, geleceğin belirsizliğidir." — Vera Vasiliev
(Vera)
Bağ evinde Viktor’la geçirdiğimiz günler, sessizlik ve huzur içinde akıp gidiyordu. Viktor’un yaraları dışarıdan iyileşmeye başlamıştı; ancak ruhundaki acılar hâlâ derinlerde gizliydi. Bu ev, onun için bir sığınak gibiydi. Benim içinse, Viktor’a her geçen gün daha da bağlandığım bir yerdi. Yanında olmak, onun sessizliğini paylaşmak, aramızdaki bağı her an biraz daha güçlendiriyordu.
Viktor’un güçlü kolları geceleri beni sarıp sarmalıyordu, her sabah onun yanında uyanırken aramızdaki bağlılığın ne kadar derinleştiğini hissediyordum. Gözlerimiz her şeyi anlatıyor, ama kalplerimiz hâlâ sessiz kalıyordu. Yanındayken kelimelere gerek yoktu, ama Viktor benden bir yanıt bekliyordu. Sorduğu sorunun cevabını duymak istiyordu, belki de sessizliğimle yetinmeyecek bir cevap.
Bir sabah, Viktor kendini daha iyi hissettiğinde dışarı çıktık. Göletin kıyısında yürüdük. Andrei ve Sacha, her zamanki gibi yanımızdaydı. Viktor’un adımları yavaştı, ama yine de kararlılıkla atılıyordu. Yorulduğunda, göletin kenarındaki tahta banklardan birine oturduk. Sessizliği bozmaktan çekiniyordum, ama Viktor’un derin bir nefes alıp konuşmaya başladığında söylediği şey beni şaşırttı.
"Büyükbabam bu evi Nadia için inşa ettirmişti," dedi yavaşça. Sesinde hüzün vardı, ama aynı zamanda bir sevgi de hissediliyordu. Viktor’a döndüm ve gözlerindeki karanlıkla karşılaştım. Geçmişin izleri hâlâ onun bakışlarında duruyordu. "Bu güzel bir ev, anılarla dolu," dedim sessizce. Viktor başını hafifçe salladı, gözleri uzaklara dalmıştı. "Ama bazı anılar sadece acı getirir," diye ekledi, bakışlarını doğadan ayırmadan. Onun için bu ev, geçmişin gölgeleriyle doluydu. Her taş, her ağaç, bir zamanlar yaşanmış bir aşkı hatırlatıyordu.
O an anladım ki bu ev, sadece taş ve ahşapla inşa edilmiş bir yapıdan ibaret değildi. Viktor’un geçmişi, bu duvarların içinde yaşıyordu. O, bu evin hatıralarından kaçamazken, ben de ondan ayrılamıyordum.
Son günlerde evi keşfetmek için vaktim olmuştu. Mira, bana ev işleriyle uğraşmamı değil, Viktor’un yanında kalmamı söylemişti. Evin her köşesini gezdim ve her odanın kendi hikayesini anlattığını hissettim. En çok dikkatimi çeken ise büyükannem Nadia’nın portrelerinin bulunduğu oda oldu. Viktor beni oraya götürdüğünde, odaya adım attığım anda yüzündeki gerginliği fark ettim. O an konuşmadı ama bakışları, geçmişin ağırlığını taşıyordu.
Viktor’un çalışma odası ise bambaşka bir havadaydı. Kitap dolu raflar, odanın derin ve yoğun atmosferini tamamlıyordu. Her şey düzenli ve disiplinliydi; sanki bu oda, Viktor’un kişiliğinin bir yansımasıydı. Ama yatak odası, Viktor’un karakterine tamamen zıt şekilde döşenmişti.
Fransız balkonundan baktığım her sabah, göletin manzarasıyla yeni bir güne başlıyordum. Geceleri Viktor’un yanında yatarken, onun nefes alışlarını dinliyor ve bu odanın bizim sırlarımızı saklayan bir sığınak olduğuna inanıyordum. Viktor her gece beni kollarında tutarken, rüyasında fısıldadığı sözlerin derinliğini ve ağırlığını hissediyordum.
"Beni bırakma, Vera. Sensiz devam edemem, güneşim. Vera, seni seviyorum. Senden asla vazgeçemem."
Onun yanında kalmak, onunla olmak benim için bir tercih, kaçınılmaz bir durumdu. Ama biliyordum ki Viktor için bu bir seçim değildi; onun dünyasında ben, bırakmaya asla izin vermeyeceği tek şeydim.
O gün yürüyüş yaparken Viktor elimi tuttu, sanki asla bırakmak istemiyormuş gibi. Parmaklarının arasındaki o güvenli sıcaklık beni sarmalıyordu, ama aynı zamanda içimde bir ürperti yaratıyordu. "Geçmişin anıları ağırdır, Vera... Ama sen bu yükü hafifletiyorsun. Sen yanımda olduğun sürece, burası ya da malikane sadece bir ev değil…" Durdu, kelimelerini özenle seçmeye çalışır gibi. "Sadece bir anı değil… Bizim cennetimiz olabilir."
Viktor’un sözleri zihnimdeki bulanıklığı dağıtarak beni ona odaklanmaya zorladı. Gözlerine baktığımda, içindeki fırtınaları ve karanlığı tüm netliğiyle görebiliyordum. Zaman zaman, kırılgan ve kaybolmuş bir çocuk gibi, sonra bir anda buz gibi soğuk ve otoriter oluyordu. Bu ani değişim her seferinde beni derinden etkiliyordu.
"Vera…" Ses tonu bir fısıltıya dönüşmüştü, sanki bana en derin sırrını açıyordu. Elini yavaşça yüzüme uzattı, parmak uçları tenimde hafifçe dolaşırken kalbim hızlanmaya başladı. "Sana bir şey sormak istiyorum."
Nefesim sıkışmıştı. Viktor’un cümlesi havada asılı kalmış, hem korkutucu hem de çekici bir anlam taşıyordu. "Ne sormak istiyorsun Viktor?" dedim, sesim hafifçe titreyerek.
"Buradan ayrıldığımızda…" Sesi daha da yumuşaktı. "Evime gelmeni istiyorum. Benimle kalır mısın?"
O an dünya durmuş gibiydi. Sözcükler basit ama ağırlığı öylesine derindi ki nefes alamadım. 'Benimle kal.' Bu, sadece bir teklif değildi; Viktor’un karanlık geçmişine, belirsiz geleceğine ve ruhuna ortak olmayı kabul etmek demekti. İçimde kopan fırtınalarla birlikte, omuzlarımda bu teklifin ağırlığını hissettim.
"Viktor…" Gözlerimdeki belirsizliği gizlemeye çalışarak derin bir nefes aldım. "Bilmiyorum. Seninle olmak harika… Ama henüz buna bir cevap veremem," dedim, kelimeler dudaklarımdan usulca dökülürken.
O anda Viktor’un gözlerinde bir şeyler değişti. Işığı, bir anlığına sönmüş gibiydi. Yüzündeki sert ifade yavaşça geri döndü, o soğuk ve mesafeli hali yeniden ortaya çıktı. "Benden uzaklaşmak için çabalıyorsun, Vera," dedi, sesi neredeyse kırgın bir tondaydı.
Bir sessizlik çöktü aramıza. İçimdeki kararsızlık, gözlerimdeki yaşlarla birleşti. Ona acı vermeyi hiç istemiyordum, ama kendi korkularım beni durduruyordu.
"Seninle olmak benim için çok şey ifade ediyor," dedim neredeyse fısıldayarak. "Ama şu anda hayatımda çok fazla belirsizlik var. Ve bu belirsizlikler beni tüketiyor."
Viktor’un yüzü hafifçe buruştu, ama hızla toparlandı. Soğukkanlılığını her zaman koruyan o güçlü adamın içten içe acı çektiğini hissediyordum. "Sadece düşünmeni istiyorum. Eğer benimle kalırsan, her şey senin kontrolünde olacak. Her anı seninle paylaşmak beni mutlu edecek." Sesi yumuşak ve güven vericiydi, ama içinde gizli bir keskinlik barındırıyordu.
"Ve sonra?"
Viktor’un talep ettiği şey sadece yanında kalmam değildi; resmî bir bağlılık, karanlık geçmişiyle birlikte geleceğe doğru atılacak bir adım istiyordu. Yüzündeki ifade, hem sabırsız bir beklenti hem de saklayamadığı bir hayal kırıklığı barındırıyordu. Soruma cevap vermek yerine beni kendine çekti.
Sonra yavaşça dudaklarıma yaklaştı. Öpücüğü, öncekilerden farklıydı; güven dolu değildi, belirsizlik ve tedirginlikle yüklüydü. Sanki o an sadece ikimiz, geleceğin bilinmezliklerine doğru sürükleniyorduk. Bu öpücük bir vaatten ziyade, hayatın karmaşasının ortasında kaybolmuş iki insanın sessiz bir uzlaşması gibiydi. Viktor’un öpücüğünde bir bağımlılık, bir korku ve derin bir istek vardı.
Ama içimde hâlâ çözülmesi gereken bir şey vardı. Karmaşam, geçmişe ve geleceğe dair hissettiğim belirsizlikle iç içe geçmişti. Viktor’la aramda kurduğum bağ ne kadar güçlü olursa olsun, geleceğin ne getireceğini kestiremiyordum.
Ona olan hislerim derindi, ama aynı zamanda kendime karşı da dürüst olmam gerekiyordu. İçimde yankılanan ses, karar vermem için daha fazla zamana ihtiyacım olacağını fısıldıyordu.
"Sana her şeyimi verebilirim, Vera. Ama seni benden uzaklaştıran o karanlıkla nasıl savaşacağımı bilmiyorum." — Viktor Volkov
Okur Yorumları | Yorum Ekle |