Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. BÖLÜM -YENİ BAŞLANGIÇ-

@kivircik.zlatan

Barkın, motelin kapısında durup derin bir nefes aldı. Başını gökyüzüne kaldırarak içindeki özlemi duyumsadı. Yıllardır bu anı beklemişti. İçeri adım attığında sesi salonu doldurdu: "Boş odanız var mı?" Arka taraftan gelen Celal yavaş adımlarla belirdi. Yüzünde beliren şaşkınlık yerini anında sıcacık bir gülümsemeye bıraktı. Sanki yıllardır görmediği kardeşini yeniden kucaklamış gibi heyecanlandı.

"Senin için her oda boş kardeşim, hoş geldin!" diyerek Barkın’a sarıldı. "Lan kerata, seni çok özledim!" Barkın, aynı samimiyetle karşılık verdi.

"İnan bana abi, ben de seni çok özledim. Sanki hep bir yanım eksikti... Hatta o özlü sözlerini bile özledim," diye güldü.

Celal, hafif bir tebessümle başını salladı. "Yemek hazırlatıyordum, birlikte yeriz değil mi?"

Barkın’ın gözleri büyüdü, "Tabii abi, zaten kurt gibi açım. Hem, uzun zamandır seninle yemek sohbetlerini de özledim."

Celal, Barkın’ı koluna takarak lobiden terasa doğru çıkardı. Barkın, yorgunluğun etkisiyle etrafına pek dikkat etmemişti; fakat motelin her köşesinde bir değişim vardı. İki eski dost masanın karşısına oturduğunda, Barkın’ın gözü tabaktaki lüks detaylara takıldı. "Abi, bu şatafat da neyin nesi?" diye şaşkın bir ifadeyle sordu. Celal, ciddi bir tavırla cevap verdi. "Değişim şart kardeşim. Her şey hızla değişiyor. Biz aynı kalırsak nasıl tutunuruz?" Barkın, muzip bir gülümsemeyle, "Çok sevdiğim bir dayının sözü var: Osmanlı yıkılmaya yüz tuttuğunda sarayı yenilemişler. Aman dikkat abi!" dedi. Celal, bu imaya biraz içerledi ama belli etmedi. "Hadi ya, sende iyice bana benzedin! Pozitif bak biraz. Hem, sen buradayken bana bir şey olmaz." Bu sözler Barkın’ın içini ısıttı. "Sen bu konuşma işini iyi biliyorsun abi," dedi gülerek. O sırada yemekler de gelmişti ve Barkın, adeta nefes almadan yemeğe koyuldu.

"Yavaş oğlum, boğulacaksın! Görende yemek yememiş sanır," diye takıldı Celal.

Barkın, ağzı dolu halde başını kaldırıp güldü, "Vallahi yememiştim abi."

Celal, cebinden bir şey çıkarıp Barkın’a uzattı. "Bunu odanda unutmuşsun. Yanında getirdiğine göre değerli olmalı." Barkın duraksadı bu yola çıktığı fotoğraftı. Elindeki fotoğrafı görünce hemen aldı ve cebine koydu. Gözleri dalgınlaşmıştı. Celal, babacan bir tavırla,

"Anlatmak ister misin?" diye sordu.

"Neyi anlatayım abi?" dedi Barkın, biraz şaşırarak.

"Fotoğrafın hikâyesini. Neden bu kadar önemli?" Barkın derin bir nefes aldı ve gözlerini Celal’e dikti. " Anlatırım abi neden anlatmayayım. Ortadaki annem Filiz. Soldaki babam Cem. Sağdaki kim bilmiyorum. Sonsuza dek ayrılmayacağız yazıyor arkasına. Buradan hareketle tahmin ediyorum ki bu üçü çok yakın arkadaşlardı. Ama bana hiç bahsetmediler. Yani annem bahsetmedi. Babam öldüğünde yani öldürüldüğünde bir arkadaşının intikamını aldığını söylemişti. Ben o olduğunu tahmin ediyorum. Bunun için annemle babamın hikayesini bir de o amcadan dinleyeyim diye bir yola çıktım. Bak buradayım. Ne için yola çıktık karşımıza ne çıktı. Ama elbet buluruz değil mi abi? Bana yardım edersin değil mi? Anne ve babamın hikayesini çocukluklarını çok merak ediyorum. Hatıralarını bilmek ve onlarla yaşamak istiyorum.’ Barkının biraz gözleri dolmuştu. Celal, sevgi dolu bir bakışla Barkın’a döndü. "Elbette buluruz kardeşim, yanında olacağım. Merak etme, birlikte bulacağız her şeyi."

Bu sözler Barkın’ın içini rahatlatmıştı. "Abi, iyi ki varsın!" dedi gözleri dolu dolu. Celal, konuyu değiştirmek isteyerek, "Bu kadar duygusallık yeter. Kamp nasıl geçti? Kendini nasıl hissediyorsun?"

Barkın, karanlık günleri hatırladığında gözlerinde eskiye dönük bir ağırlık belirdi, ama artık kaçmak istemiyordu. "Abi, Mevlâna ne demiş: 'Hamdım, piştim, yandım.' Başta zordu, yapamayacağımı düşündüm. Ama en zoru, her gece kendi içimdeki karanlıkla savaşmaktı. İnan bana bırakıp dönmeyi bile düşündüm. Yapamayacağım sandım. Bir şekilde her şeyi atlatıyorsun da o karanlık odada her gece kendi başına kalmak kendinle savaşmak en zoru. Her gece kafam ve içindekilerle savaşmak zorundaydım. Düşün yani simülasyonda bile bu kadar zorlanmadım."

Celal, merakla soruya daldı. "Ne simülasyonu oğlum?"

Barkın devam etti; “Abi her şey çok gerçekçi. Karşında sanki gerçek insanlar var gibi. Ortamın kasvetine, elindeki silahın geri tepmesine kadar gerçekle aynı. Sanal bir dünya işte. Orda öldürme hissini deneyimledim ve inan bana kendimden nefret etmiştim. Ama kendimle savaşmaktansa her saniye birilerini öldürsem yeğdi.”

Celal hala simülasyona takılmıştı;

‘Nasıl yani kardeşim öyle bir şey mi varmış? Nasıl oluyor bu simülasyon anlat bakalım?’

Barkın güldü; “Seni de götüreyim abi. Zaten oyun gibi olduğunu bildiğin için pek zor olmuyor. Sanal bir dünya yaratılıyor ve sana bir gözlük takıyorlar. VR diye bir şey duymadın mı? Abi hangi dünyada yaşıyorsun sen? Onun gibi işte. Bazı senaryolar hazırlamışlar. Onlara seni alıştırmaya çalışıyorlar. İlk başta işin aslı öldürmek olduğu ve aşırı gerçekçi hissettirdiği için biraz zorlansam da senin evvelden verdiğin öğütler biraz ışık oldu diyelim.’

Celal yine şaşırmıştı;

‘Senin yoluna ışık olabildiysem ne mutlu bana. Vay be kardeşim böyle şeyler kullandıklarını bilmiyordum. Ne kadar güzel şirket bile değişiyor, gelişiyor. Sen benim mermerime, halıma karışıyorsun.’ güldü.

Barkın da güldü;

‘Abi sen gelişirken unutmuşsun. Eskiden yemek bitince kahvelerimiz gelirdi. Nasıl bir değişim bu aksamaya başladık.’

Celal biraz homurdandı. ‘Beni bir şekilde uyuz etmeyi başarıyorsun ya sana helal olsun’

Hafif kızgın bir tonla bağırdı;

‘Kızım nerde bizim kahveler? Alo!’

Celal’in serzenişinden sonra kahveler gelmişti. Birer sigara yakıp havadan sudan konuşmaya devam ettiler.

Barkın, sonunda yorgunluğunu dile getirdi.

"Abi, senden bir şey isteyeceğim. Annem ve babamla tanışmanı istiyorum. Birlikte ziyaret eder miyiz?"

Celal, kardeşine sevgiyle sarıldı. "Tabii ki kardeşim, gideriz. Onlara senin gibi bir evlat yetiştirdikleri için dua ederim."

Barkın mutlulukla ayağa kalktı. "Teşekkür ederim abi. Sabah kahvaltıda görüşürüz!"

Celal gülerek, "Tabii kardeşim, iyi uykular! Bakarsın yarın hoş geldin işi gelir senin için. Git dinlen ve dinç ol yarın başlıyoruz.’

Barkın arkasını döndü, gülümseyerek, "Winter is coming!" dedi ve odasına doğru ilerledi.

Loading...
0%