“Anne, baba, uzun zaman oldu görüşmeyeli... Bakın size kimi getirdim? Yeni abim Celal... Bana inanın, çok iyi bakıyor,” diye mırıldandı, gözleri yaşlarla dolarken.
Barkın mezarların ortasına oturdu. Mezarlığın sessizliğinde çekirgelerin ve böceklerin sesi yankılanıyordu. Celal de eğildi: “Merhabalar efendim! Tanıştığımıza memnun oldum. Çok iyi bir evlat yetiştirmişsiniz, ona siz yokken çok iyi bakacağımdan emin olabilirsiniz.”
Barkın’ın gözyaşları yanaklarından süzüldü. “Abi biliyor musun? Onları çok özlüyorum. Onlarla geçiremediğim her saniye için kendime kızıyorum. Babamla pek bir şey yaşamadım, onu bizden aldılar. Ona da kızgınım. Keşke ölmeselerdi. Babası ve annesiyle zaman geçirmeyenlere, annesiyle tartışanlara, babasını sevmeyenlere öyle kızıyorum ki…” Barkın artık dayanamamış, hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.
Celal kalktı ve Barkın’a sarıldı: “Seni çok iyi anlıyorum. Ağla, belki biraz olsun içindeki yangın diner. Keşke elimden bir şey gelse de onları geri getirebilsem. Ama söz veriyorum, o adamı bulacağız ve anne babanın, senin hikâyeni ondan dinleyeceğiz.”
Barkın elinin tersiyle gözyaşlarını sildi:
“Söz mü?”
Celal gülümsedi:
“Söz tabi, kerata.” Biraz daha oturduktan sonra karanlığa kalmadan motele doğru yola koyuldular. Barkın, zorlanarak sordu:
“Senin ailen yaşıyor mu abi?”
Celal, sormasını beklediği bu soruya derin bir nefes aldı: “Annem öldü, hatta çok uzun zaman oldu. Onu çok severdim, kollarımda can verdi. Babam… O adam hiç ilgilenmezdi, bir kere bile uğramazdı. Annem ona deli olurdu, sonunda o da dayanamayıp öldü gitti. Babam cenazesine geldiğinde uzun süre sonra onu orada görmüştüm. İçimden onu boğmak geldi ama yapamadım. Sonra da bir daha karşıma çıkmadı.”
Celal’in sesi boğuluyor gibiydi. Barkın, belki de hiç sormaması gereken bir soruyu daha sordu:
“Şimdi yapabilir misin?”
Celal, derin derin yola baktı. İçinde sakladığı bir şeyler olduğu belliydi: “Yapamam. İntikamdan daha ağır basan bir şey var içimde.”
Barkın, Celal’in omzuna elini attı: “Merak etme abi. Artık biz bir aileyiz. Gidenleri geri getiremeyiz ama birbirimiz için bir şeyler yapabiliriz.”
Celal derin bir nefes aldı, hafifçe gülümsedi ama bir kelime bile etmedi. Motele kadar sessizce gittiler. Vardıklarında birbirlerine sarılıp iyi geceler dilediler ve odalarına çekildiler. Barkın, odasına çıktığında mutluydu. Yeni dostluklar kazanmış, annesinin isteğini yerine getirmişti. Üzerini değiştirdi, elini yüzünü yıkadı ve yatağa kendini attı. İçinden: “Her ne olursa olsun, yaşamak güzel şey,” diye mırıldandı. Gözlerini kaparken koyun saymaya başladı ve tebessümle uykuya daldı.
Gözlerini araladığında, Celal başında bir şeyler mırıldanıyordu. Hemen fırladı: “Ne oldu abi? Bir sorun mu var?”
Celal, her zamanki gibi sızlanan bir tavırla: “Biraz daha kalkmazsan sorun olacak. Hadi kalk, ilk işin geldi!” Barkın şaşkındı: “Ne işi? Ne oldu?” Celal odadan çıkarken: “Git elini yüzünü yıka, kahvaltıda anlatırım,” dedi ve kapıyı kapatıp çıktı. Barkın heyecanla elini yüzünü yıkadı. Aynaya baktığında, kendine gülümsedi:
“Neden korkuyorsun ki? Kendine gel, artık kaçmayı bırak. Hatırla, bir zamanlar bire bir insan modellerinin kafasına ateş ediyordun. Hatırladın mı?”
Donuk bir şekilde cevap verdi: “E-evet…”
“Şimdi de aynısı. Sadece işini bitir, o kadar. Kendine güven. Hedefin ve niyetin belli. Yarım nefes al, sonra boşalt mermileri.”
Barkın, odasından adeta kaçar gibi çıktı ve terasa yöneldi. Celal, masanın başında çayını karıştırıyordu. Barkın yerine oturdu:
“Evet abi, seni dinliyorum. Nedir iş?”
Celal, bu sefer daha ciddi bir tavırla konuşmaya başladı:
“Kardeşim, önce sakin olacaksın. Sakin ol ki her şeyi yapabilesin. Kendine hâkim ol ki her şeyi yenebilesin, anlaştık mı?”
Barkın başını sallayarak onayladı. Celal, önündeki dosya ve fotoğrafları Barkın’ın önüne doğru fırlattı:
“Bekir, piyasada yeni bir iş adamı. Ama öyle yeni dediğime bakma. Alttan gelenleri ezip geçecek kadar güçlü. Bizim piyasada böylelerini istemeyiz. Her taşın altından o çıkıyor. Biz de senden, bu kayayı derenin önünden kaldırmanı istiyoruz ki sular tekrar aksın. Derenin yatağı yeşillensin kardeşim.”