Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19.BÖLÜM -SESSİZ ÇIĞLIK-

@kivircik.zlatan

Barkın, arabasının dikiz aynasından arka koltukta bir siluet gördüğünde iç sesi devreye girmişti. “Saçmalama Barkın,” diye fısıldıyordu kendi kendine. “Bir gün bu gücün eline geçeceğini biliyordun. Hep bir şeylere yön vermeye çalıştın, ama olmuyormuş işte. Buralara kadar geldiğine göre, olmaması gerektiği belli. Artık son ver, Barkın. Bırak tüm kötülüklerin gördüğü son yüz senin yüzün olsun. İçindeki karanlık seni ele geçirsin. Senin de babanı öldürdüler, üzüldüler mi sanki? O adamın bir çocuğu varmış, karısı varmış, ne yaparlarmış… Kimsenin umurunda olmadı. Saçma şeyler düşünmeyi bırak ve işine odaklan.”

 

Barkın’ın kafası karmakarışıktı. Adeta ruh gibi görünüyordu. Tekrar arkaya baktığında, siluet çoktan kaybolmuştu. “Doğru söylüyor,” diye mırıldandı. “Gerçekten de kimse bizi düşünmedi.”

 

Motele vardığında arabadan indi. Celal onu görür görmez sinirle yukarı çıkmasını işaret etti. Barkın hemen odaya yöneldi; Celal peşinden gelerek kapıyı hiddetle kapattı. “Ne yapıyorsun sen, bu halin ne?” diye bağırdı. “Her zaman bu kadar şanslı olamazsın, dikkatli ol Barkın!”

 

Barkın soğukkanlılığını koruyarak cevap verdi: “Ne varmış halimde? Sen iş verdin, ben de uyguladım.”

 

Celal’in öfkesi geçmemişti. “Üstünün başının haline bak; kan izi, çamur... Polis görse seni direk içeri alırdı. Dikkatli ol oğlum, dikkatli. Ver şu silahı bana.”

 

Barkın belinden silahı çıkarıp uzattı. “Bu işi nasıl çözeceksin, abi?” diye sordu. Celal elini Barkın’ın omzuna koyarak yanıt verdi: “Sen verdiğimiz işleri yap, gerisini ben hallederim. Ama çok dağılma olur mu? Anne gibi arkandan topluyorum, ama zorlamasak iyi olur.”

 

Barkın gülümsedi. “Merak etme abi, dikkat ederim.” Celal odadan çıkarken, “Şimdi git duş al, biraz rahatla,” dedi. “Kalktığında konuşuruz.”

 

Celal çıkınca, Barkın üstündekileri çıkarıp çöpe attı ve duşa girdi. Su teninden akıp giderken, gözlerini kapattığında kadının kollarında ölüşünü, Bekir’in yere serilişini hatırladı. “İlkler asla unutulmaz,” dedi içinden. “Alışmak lazım.”

 

Duştan çıktıktan sonra bir koltuğa oturdu. Bu, kamp günlerinden kalma bir alışkanlıktı; günün sonunda kendi iç dünyasıyla hesaplaşmak onu rahatlatıyordu. Gözlerini kapatıp kendi kendine konuştu: “Bu değişim kolay değil. Nereden, nerelere geldik.” O sırada bir el sanki saçlarını okşuyordu. Gözlerini açmadı, çünkü açarsa annesinin gideceğini biliyordu. “Yoruluyorum anne,” diye fısıldadı. “Hep kötü biri olmayı hayal ederdim ama yapamazdım. Şimdi tam da ortasındayım. Bu yol sana çıkacak mı, bilmiyorum.”

 

Annesi yumuşak bir ses tonuyla konuştu: “Merak etme oğlum, her şey sonunda bize çıkar. Sen kötü bir insan değildin, olmayacaksın da. Zor biliyorum ama merak etme, sonunda her şeye kavuşacaksın.”

 

Barkın derin bir nefes aldı. “Ne olur gitme anne. Neye ulaşacağım? Nasıl yapacağım?”

 

“Canım oğlum,” dedi annesi. “Ne zaman bana ihtiyacın olursa elini kalbinin üstüne koy. Hep yanında olacağım. Seni çok seviyorum.” Barkın, annesinin elini saçlarının üzerinde bir an daha hissetti; sonra o el yavaşça kayboldu. Gözyaşları yanaklarından süzüldü, ama içten içe mutluydu. “Bende seni seviyorum anne,” diye fısıldadı. Cama yönelip elini kalbine koydu. Sonra yatağa uzandı ve annesiyle geçirdiği eski günleri düşünerek uykuya daldı.

 

Sabah daha mutlu bir halde uyandı. Giyinip aşağı indi, Celal’in ofiste olduğunu öğrendi. Masanın önüne oturduğunda Celal gözlüklerini kaldırıp ona bakarak gülümsedi: “Sabaha göre daha iyi görünüyorsun.”

 

Barkın gözleri odayı kaplayan kitaplığa takıldı. “Abi, bunların hepsini okudun mu?”

 

Celal güldü. “Hepsini değil, yarısını sana bıraktım.”

 

“Teşekkür ederim abi, bir gün hepsini okurum,” dedi Barkın. “Yardım edebileceğim bir şey var mı?”

 

Celal’in gözleri parladı. “Olmaz mı? Şu muhasebe işlerinin içinden çıkamadım.”

 

Barkın hemen ayağa kalktı ve dosyaları eline aldı. “Abi, bana bir kadeh viski söyler misin? Ben burayı hallederim.”

 

Celal ona minnetle baktı. “İyi ki varsın, kardeşim.” Akşam yemeğine kadar çalıştılar. Yemekte, Barkın derin bir iç çekti. Celal ona kaygıyla bakarak sordu: “Nasıl hissediyorsun?”

 

Barkın kısa bir süre düşündü. “İyi desem yalan, kötü desem o da yalan. Ama üstesinden geleceğim.”

 

Celal, Barkın’ın sırtını sıvazladı. “Bak evlat, her şeyle tek başına savaşmak zorunda değilsin. Ben hep yanındayım.”

 

Barkın minnetle gülümsedi. “Bunu bilmek bana çok yardımcı oluyor, abi.”

 

Yemekten sonra odasına çıkarken, “Yarın annemle babamı ziyarete gideceğim,” dedi. “Haberin olsun.”

 

“Tabi, evlat. Haberleşiriz. İyi geceler.”

 

Barkın, eline bir kitap alıp okumaya koyuldu. Kitap okumanın onu gerçek dünyadan koparıp başka bir diyara taşımasına bayılıyordu. Kafasının bu kadar dinginleşmesi hoşuna gitmişti. Hemen kitabı kapatıp yatağa uzandı ve huzur içinde uykuya daldı.

 

Sabah enerji dolu uyandı. Giyinip lobiye indi. Celal’in yanına uğradığında ona mutlulukla selam verdi. Celal, Barkın’ın neşesini görünce sevindi: “Mutluluğun daim olsun, kardeşim. Sana bir şeyler hazırlattım, almayı unutma.”

 

Barkın, teşekkür ederek yola koyuldu. Mezarlığa vardığında sessizlik yine etrafı kaplamıştı. Adımları ağırlaştı, derin bir nefes aldı. O sırada, anne ve babasının mezarı başında bir adamın durduğunu gördü. Ağaçların arasına saklanarak izlemeye başladı. Yaşlı adam annesinin mezar taşına hararetle bir şeyler anlatıyordu. Kimdi bu adam? Belki de yıllardır peşinde olduğu kişiydi. Barkın ona gitmeyi düşündü ama ayakları geri çekilmişti sanki. O an göz göze gelmekten korktu. Adam yanındaki iki kişiyle sessizce ayrıldıktan sonra, Barkın ağır adımlarla annesinin ve babasının mezarına yaklaştı. Mezarların ortasına oturdu. “Anne, baba…” diye fısıldadı. “Yanımda olsanız şimdi buraya oturma üşütürsün derdiniz. Ama siz yokken sizi hatırlamak, sizi anlatmak istiyorum. Celal’i getiremedim, baş başa konuşmak istedim. Umarım siz de onu sevmişsinizdir, ben çok seviyorum.”

 

Barkın ayağa kalktı. “Keşke ikiniz de burda olsaydınız,” dedi. “Ama olur da bir gün beni ziyarete gelirseniz, birbirinizden ayrılmadan gelin.” Barkın kalkıp giderken arkasını döndü;

'Baba ya annem arada sırada geliyor. Lütfen sende gel bir gün. Hatta ikiniz birlikte gelin. Olur mu? İnan bana bu beni çok mutlu ederdi.'

Loading...
0%