Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm -HUZURUN PEŞİNDE-

@kivircik.zlatan

Bu aralar kafasındaki ses onu sıkıştırmaya başlamıştı. Gerçi bu sıkıntılar hep oluyordu ama bazen bir konuşma sırasında bile aniden dalıp gidebiliyordu. Kafası bir türlü dinlenmiyordu. Belki de bu macera ona iyi gelecekti. Sonuçta anne ve babasının arkadaşıysa ve onlara yardım ediyorsa çok da uzaklarda olamazdı.

Sırt çantasını almak için kalktı ve içine birkaç parça eşya koydu. Kendi kendine, "Hayır, hiçbir şey almayacağım. Madem yeni macera, yeni şeyler... Her şey sıfırdan başlasın," dedi. Sadece annesinin fotoğrafını cebine koydu ve evden çıktı. Arabasına atlayıp yola koyuldu. Nereye gidiyordu, ne kadar gidecekti, bilmiyordu. Tek güvendiği şey, içindeki sesiydi. O ses mutlaka ona kılavuzluk edip durması gereken yeri gösterirdi.

Yola bakarken gözleri hep annesini arıyordu. Galiba onun huzur veren bakışları hiç aklından çıkmayacaktı. Kalbi sürekli "Anne!" diye atıyordu. Bir benzin istasyonunda durdu. Daha fazla böyle devam edemezdi. Kendine marketten bir soğuk kahve aldı ve arabasının kaputuna yaslandı.

"Her şey güzel olacak, bu bize iyi gelecek, değil mi?" diye sordu kendi kendine.

"İnan bana bu acılar geçmeyecek ama elbet hafifleyecek ve daha iyi hissedeceksin," diye cevapladı kendini. Ama sorular bir türlü bitmek bilmiyordu.

"Ne olacak şimdi? Annemi unutacak mıyım?"

"Tabii ki unutmayacaksın, aptallık etme. Sen böyle biri değilsin. Sadece şu an kendine ve yapacaklarına odaklan. Hayatı kendine zindan etme. Bu sevgiyi kullan ve sıfırdan daha sağlam bir başlangıç yap" diye kafasını silkeleyerek devam etti.

"Ben ne yapıyorum ya, iyice delireceğim. Kendime gelmem gerekiyor," dedi.

Kahvesinden son yudumu aldı ve rüzgârın suratına çarpmasına izin verdi. Her seferinde sanki yeniden doğuyormuş gibi hissediyordu. Eski fikirler ve düşünceler gitmiş, yerlerine yeni düşünceler yüklenmiş gibiydi. Gözlerini kapayıp bu değişime izin verdi. Arabanın kaputuna yaslanmış halde, onu gören pompa görevlisi yaklaştı ve "Beyefendi, her şey yolunda mı?" diye sordu. Barkın irkildi ve gözlerini açtı. Şimdi miydi sırası? İçinden suratının ortasına vurmak geçti, ama yapmadı.

"İyiyim, bir sorun yok. Sadece biraz yorgunum," dedi.

Pompacı, Barkın'ın gözlerindeki öfkenin farkındaydı ama sadece gülümseyerek uzaklaştı, tatmin olmuş gibi.

Barkın tekrar arabasına binip yola devam etti. Bir süre sonra yolun kenarında annesinin resminin olduğu bir tabelayı fark etti. Aniden, iç sesi de bunu onaylarcasına sapaktan içeri girdi. Bir şeyi doğru yapmanın heyecanı içini doldurdu. Arabayı kenara park ettiğinde derin bir nefes aldı ve esnedi. Yolculuk, onu fazlasıyla yormuştu. Tek istediği biraz olsun gözlerini dinlendirmekti. Huzurlu bir uyku, yeni bir maceraya atılmadan önce ruhunu arındıracak bir sıfırlama gibiydi. Arabadan indi, ağır adımlarla yürümeye başladı. Hava serinlemiş, gece üzerini bir hırka gibi örtmüştü. Yolun karşısında gözüne eski bir motel takıldı. Pek tarzına uygun görünmüyordu.

“Belki de böyle yerler huzurludur” dedi içindeki ses.

“Belki de” diye fısıldadı kendi kendine.

Karşıya geçti, kapıyı araladı. Kapının üzerinde asılı duran zilin sesiyle resepsiyondaki adam birden uyandı. Gözleri mahmurlukla açıldı, seyrek saçlarını eliyle düzeltti, sararmış bıyıklarına dokundu ve ayağa kalktı.

“Hoş geldiniz efendim, size nasıl yardımcı olabilirim?” dedi hafifçe titreyen bir sesle.

“İyi akşamlar, boş odanız var mı?” diye sordu Barkın.

“Var efendim. Kaç gün kalacaksınız?”

“Bilmiyorum” dedi kararlı bir sesle. “Herhangi bir oda lütfen. Umarım daha fazla soru sormazsınız?”

Adam bir an duraksadı, hafifçe gerildi. Sessizce Barkın’ın kimliğini aldı ve kaydını yaptı.

“Sekiz numara, beşinci kat, baştan üçüncü oda. İyi akşamlar,” diyerek anahtarı uzattı.

Barkın, anahtarı kaptığı gibi yukarı çıktı. Kafası o kadar doluydu ki tek istediği hemen uyuyabilmekti. Eğer bir kabalık ettiyse sabah adamla konuşurdu. Hem ne gerek vardı bunca soruya?

“Adam işini yapıyor, Barkın, abartma,” dedi iç sesi.

“Biraz anlayış gösterseydi ya,” diye karşılık verdi.

“Sen anlayışlı ol, şımarıklık yapma,” diye sert bir tonla devam etti içindeki ses.

“Şımarık değilim!” dedi yüksek sesle.

“Hayır, şımarıksın. Her şey mübahmış gibi davranma. Hep sen haklı değilsin,” diye inatla devam etti iç ses.

“Tamam, yarın gider özür dilerim. Ama şimdi, lütfen beni rahat bırak,” dedi kendine.

Yatağa atıldı, ellerini başının arkasında birleştirdi. Yeni bir hayat, yeni bir yol ve yeni umutlar... Şimdi her şeyi geride bırakıp, uyumanın vaktiydi. Gözleri artık bu yorgunluğu kaldıramıyordu. Yavaşça uykuya daldı. Barkın için uyumak, çoğu zaman en kolay kaçış yoluydu. Belki de gerçekten her şey o uyurken düzeliyordu. Ne tuhaf ama bir o kadar da umut dolu bir düşünceydi bu.

Gözlerini açtığında saat öğleye yaklaşıyordu. Hızla doğruldu, duşa girmek için hazırlandı. Suyun altında dururken tüm düşünceleri ve kötü enerjileri sanki suyla birlikte akıp gidiyordu. Artık yeni bir başlangıç yapmaya, sonu bilinmeyen bir serüvene adım atmaya hazır hissediyordu. Kurulandı, kıyafetlerini giydi. Şimdi biraz kahvaltı yapmalıydı, belki biraz alışveriş de iyi gelirdi.

 

 

Loading...
0%