@kivircik.zlatan
|
Barkın ne diyeceğini bilemiyordu, biraz şaşkın ve çekingen bir tavırla, "Teşekkür ederim. Yaşadıkların için üzgünüm, ama benim zamana ihtiyacım var," dedi. Celal’in kaşları çatıldı, sesi yükseldi. "Kendinden kaçarak kendinle yüzleşmeyi erteleyerek bir yerlere varamazsın. Sana bir sır vereyim mi? Böyle hiçbir yere varamazsın."
Bu sözler Barkın’ın içinde bastırdığı öfkeyi alevlendirdi. Birden yükseldi, sesi sert çıktı: "Neden beni bu kadar dert ediyorsun? Neyim oluyorsun? Beni tanıyor musun? Ne istiyorsun benden? Benim bir şeye inancım kalmadı artık. Sadece biraz huzur bulmak istiyorum. Üstüme gelme!" Ayağa kalkıp lobiye doğru yürümeye başladı. Kapıya yönelmişti ki, Celal arkasından bağırdı: "Dostum ol istiyorum, tek istediğim bu." Barkın afalladı. Ne demek istiyordu bu adam? Arkasına bile bakmadan odasına çıktı, sandalyesine oturdu ve çekmeceden bir sigara çıkardı. İçinden kendine kızıyordu. Neden bu kadar sert çıkışmıştı? Celal’in istediği tek şey dostluktu. Tesadüf eseri tanıştığı birine bu kadar güvenip dost olabilir miydi hem, kaybedeceği ne vardı ki? Daha önce güvendiği dostları onu yarı yolda bırakmamış mıydı? Belki de yeni hayatının ilk dostunu bulmuştu. Zihninde bu düşünceler dolanırken içindeki huzursuzluk devam ediyordu ancak her şeyin sonunu düşünmenin bir faydası yoktu. Bazen her şeyi akışına bırakmak gerekirdi. Yeni bir dost edinmek ona yalnızlığı unutturabilirdi. Belki de her şey daha kolay olacaktı. Sigarasından son nefesi çekti ve yatağına geçti. Ama içindeki gerginlik hâlâ dinmemişti. Yatmadan önce aklına annesinin ona öğrettiği koyun sayma yöntemi geldi. Küçükken korktuğunda, uyuyamadığında koyun sayarak rahatlar ve uykuya dalardı. Bu tekniği tekrardan anımsayarak "Bir koyun, iki koyun, üç koyun, dört koyun… yirmi koyun…" diye sayarken yavaşça uykuya daldı. Barkın sabah uyandığında kendini daha dinç hissediyordu. Elini yüzünü yıkadı ve Celal’le konuşmaya karar verdi. Lobiden geçip balkona çıktı, Celal korkuluğa yaslanmış sigarasını içiyordu. Barkın, gülümseyerek: "Günaydın Celal Bey, müsaitseniz konuşabilir miyiz?" dedi. Celal, kaşlarını çatarak cevap verdi: "Eğer şu ‘bey’i kaldırırsan, konuşuruz," dedi ve gülümsedi. Barkın derin bir nefes aldı, "Tamam o zaman, nasılsın abi? Dün akşamki sert çıkışım için özür dilerim. Beni anladığını söylemiştin, lütfen bu konuda da anlayış göster. Dün gece uzun uzun düşündüm ve haklı olduğuna karar verdim. Bu sabah senin dostun olmak için uyandım." Celal, gülümseyerek: "Elbette anlıyorum. Eğer sana fazla yüklendiysem ben de özür dilerim. Ama artık dost olduğumuza göre bunu kutlamalıyız. Hadi gel, kahvaltı yapalım." Barkın, memnuniyetle kabul etti ve kahvaltıya oturdular. Kahvaltı sırasında Celal aniden durdu ve Barkın’a bakarak, "Barkın, sana bir teklifim var," dedi. Barkın şaşırdı, "Dinliyorum," dedi. Celal, sigarasını söndürerek devam etti: "Benim bir yardımcıya ihtiyacım var. Her şeye yetişemiyorum. Eskisi kadar güçlü de değilim artık, eğer kabul edersen, burayı beraber işletelim istiyorum." Barkın ne diyeceğini bilemiyordu. Bu teklifle hayatında yeni bir sayfa mı açılacaktı acaba? Barkın, böyle bir teklif beklemiyordu ama içindeki ses, bunu onaylar gibiydi. "Farklı deneyimler insana çok şey katar," diye düşündü. Bir an duraksadı, ardından Celal’e soğuk ama kararlı bir bakışla, "Tamam abi, kabul ediyorum. Elimden geleni yaparım," dedi ve hafifçe gülümsedi. Böylece Barkın, Celal ile çalışmaya başladı. İlk başlarda küçük işleri hallediyor, her konuda Celal’e yardımcı olmaya gayret ediyordu. Zamanla güven ilişkileri güçlendi ve Celal’in daha özel işlerine de el atmaya başladı. Aradan geçen zaman ikisine de iyi gelmişti; artık abi-kardeş gibiydiler. Ne Barkın’ın Celal’e ne de Celal’in Barkın’a dair bir şüphesi kalmıştı. İki yarım, bir bütün olmuşlardı. Birlikte birçok aktivite yapıyorlardı. Son zamanlarda sıkça poligona gidiyor ve avlanıyorlardı. Başlarda Barkın avlanmaktan çekinse de zamanla bu işe alıştı ve neredeyse usta bir avcı haline geldi. Eli her işe yatkın olduğu gibi avcılığa da yatkındı. Bu süreçte aradığı samimiyeti ve güveni burada bulmuştu. Zamanla, çevresinde de sevilen biri haline gelmişti. Barkın, sonunda kendini ait hissettiği bir yer bulmuştu. " Bu teklif sizce Barkın'ın gittiği yolda ona yardımcı olacak mı? " |
0% |