25. Bölüm

Beyaz Ölüm

.
kizil_yazar009

Evet, bomda gibi bölümle . Bu bölümü yazarken çok zevk aldım şahsen! Umarım sizde okurken zevk alırsınız canlarım. Sizleri daha fazla oyalamayayım, iyi okumalar dilerim!

 

                               ♡

(Gece'nin Anlatımı)

Yaklaşık otuz dakikadır bu odadan çıkmamıştım. Burada olmak beni delirtmeye başlamıştı, hisedebiliyordum. Ne zamandır kayıptım, beni arayan var mıydı, teyzemler neredeydi, polisler ne yapıyorlardı, ayın kaçıydı? Hiç bilmiyordum. Ellerimi saçlarıma daldırıp diplerini çekiştirdim. Nefeslerim o kadar hızlıydı ki başım dönüyordu. Gözlerim yavaş yavaş kararıyordu.

"Sakin ol, yavaşla." Kendi kendime mırıldandım. Sakinleşmeliydim, bayılacak gibiydim. Oturduğum yerden titrek bir halde kalkıp cama ilerledim. Aldığım nefes ciğerlerime yetmiyor gibiydi, hisetmiyordum. Ben nefes alamıyordum.

Titreyen ellerimle camın kulpunu tutup açmak için çabaladım ama işe yaramadı. Gözlerim dolmaya başlıyordu, ölmek istemiyordum ve ölecek gibiydim. Kalbim göğüs kafesimden fırlayacak kadar hızlı atıyordu. Bacaklarım beni tartmakta güçlük çekiyordu. Yavaşca yere çöktüm ve elimle dağınık saçlarımı yüzümden ittim. Vücudum gevşemeye başlamıştı. Göz kapaklarım ağırlaştı, ölüyor muydum?

(Koray'ın Anlatımı)

Arabayla taşlı yollardan gidiyorduk. Denilene göre, ev, açık bir arazideymiş. Anıl, Barış, Ediz, Ayaz, Aras, ben ve sözde dedem bu bahsedilen eve gidiyorduk. Anıl, Barış, Aras ve Ayaz bir arabada; Ediz, ben ve dedem bir arabada olmak üzere iki farklı arabada gidiyorduk. Yekta'yı ve kızları evde bırakmayı tercih etmiştik. Aslında Rüya ve Eylül oldukça güçlü ve çeviklerdi fakat olası bir durum için onların evde kalmasında karar kılmıştık.

"Umarım bana yalan söylememişsindir." Dedem öfke dolu bir şekilde homurdandı.

"Ula evlat falan falan demiyecem, alacam ayağumyn altına daha!" Deri direksiyonu tutuşum sıkılaştı. Kaslarım yeterince gergindi ve dahada geriliyorlardı. Her ihtimali, senaryoyu kafamda elli kez düşünmüştü. Durum öyleydiki düşünmekten beyin kıvrımlarım acıyordu.

"Efer yalan söylüyorsanız bilin ki, canınız yanacak." Ediz'in soğuk ve tehditkar ses tonuyla dikiz aynasından ona baktım. Arabadaki gerginlik elle tutulur hale gelmişti. Dedem oturduğu koltukta hafifçe dikleşti ve çenesini yukarıya dikti.

"Sen konuşma zibidi, senin gibi bir zibidiyu kandırıp napacak muşum?" Sert bir şekilde, arka koltukda oturan Ediz'e baktı.

"Hem eski toprağız biz. Bize bir şey yapmak ilk cesaret sonra güç ister uşak." Yüzümde bir tebessüm oluştu. Gerginliğe ve duruma rağmen içimde bir takdir parıltısı oluştu.

(Ayaz'ın Anlatımı)

"Bir saate yakın olacak, hâlâ yaklaşmadık mı?" Barış, Anıl'ın sabirsız sorusuna minik bir iç çekti zira Anıl arabay bindik bineli bu soruyu soruyordu.

Bilmiyorum kardeşim. Elimizde canlı konum yok, patron nereye sürerse bizde oraya gidiyoruz işte. Sürekli sorma şunu artık!" Barış, Anıl'ı azarlarken beb kendimi kasıyordum. Ya Gece'me bir şey olursa veya olduysa, ya ona zarar geldiyse? Sorular, beynimi kemirgen gibi kemiriyordu. Bu tür şeyleri düşünmek bile kafama sıkmak için bir neden gibi geliyordu.

"Ayaz?" Aras'ın sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Yorgun gözleriyle buluştu gözlerim. Gözlerinin sorumlusu bendim.

"Efendim ?" Hafifçe mırıldandım. Üzerimde bir mahcubiyet vardı ona karşı. Herşeydeb önce bir yaşamı, güvenli bir mesleği ve yaşayan bir sevgilisi vardı. Mutluluğu ve huzuru hisedebileceği bir yaşamı vardı. Ben bu yaşamı yok etmiştim.

"Bu tüm olanlar bittiği zaman birlikte..m" Duraksadı, yutkundu. Gözlerinde tereddüt parıltısı vardı.

"Buralardan gidelim. Sen, Gece ve ben. Gürcistan'a ordan belki Rusya'ya gideriz, olmaz mı?" Sonunda sesi kısık çıkmıştı. Bu düşünceyle nedensiz bir şekilde rahatlamıştım.

"Olur, gidelim." Derin bir nefes aldım. Bakışlarım bir süreliğine camdan dışarıya döndü.

"Zaten burada kalmaya devam edersem polisler beni yakalar." Buruk bir şekilde tebessüm ettim ve tekrar bakışlarım ona döbndü. Bir sürü suç işlemiştim, beni burada özgür bırakmazlardı.

"Sana sahte bir kimlik çıkarmamız gerecek." Başımı salladım, haklıydı. Sınırda beni direkt teslim ederlerdi.

"Bunları sonra konuşuruz. Şu an Gece'ye odaklanalım, olur mu?" Aras anlayışla baktı gözlerime. O tedirginliği en iyi o anlardı.

"Sakin olman gerek orada. Olası bir durumda operasyonu riske atmamab gerekm" Aras, hafif endişeyle beni tembihliyordu.

"Hakikaten Ayaz, orada dellenme sakın. Heoimizin hayatını tehlikeye atabilirsin." Anıl'ın soğuk sesiyle bakışlarımı dikiz aynasına çevirdim.

Mavi gözleri bana sert bir şekilde bakıyor.

"Hepinizin hayatı değil, hayatıma can katan kişinin hayatı umrumda."

Barış ve Anıl bir saniyeliğine bakıştıktan sonra Anıl arkasına döndü ve mavi küreleriyle bana baktı.

"Bana, onsuz yaşayamam, felsefesi yapma. Bizim hayatımız, onun hayatı. Unutma." Kaşlarımı çatıp, çenemin kasıldığını hisettim.

"Tamam o zaman ben sana "Onsuz yaşayamam." değil, onsuz yaşamam, diyeyim." Arkaya, bana dönük olan Anıl'ın yüzüne yaklaştım.

"Nefesim, nefesi kadar; ömrüm, ömrü kadar; canım, canı kadar. Benim olan herşey, onunkine kadar. Ondan fazla nefes almak, ömür sürmek, hayatta kalmak bir ceza olur sadece. Umarım şu yaratıcı gerçekdir ve Gece'nin nefesi kadar nefes almama izin verir." Anıl gözlerime bir an hayran bir şekilde baktı ve sonra önüne döndü.

"Eğer akıl hastası bir katil olmasaydın belki iyi bir edebiyat öğretmeni veya şair olabilirdinm" Barış'ın akayla karışık hayranlık dolu yorumuna duraksadım. Edebiyar öğretmenliği ve ben. Belki güzel bir hayatım olurdu, Gece ile birlikte sade bir hayatm Ellerimin kanla kaplı olmadığı, omuzlarımda pişmanlığın olmadığı ve zihnimin hasta olmadığı bir yaşam. Bu evrende mümkün olmayan zacallı bir hayal. Belki başka bir evrende.

"Belki başka bir evren." O an kimse belli etmese bile herkes bir saniyeliğine kendisini normal bir yaşamda hayal etmişti.

"Çalışmıyorsun, nasıl bu kadar paran var?" Anıl'ın sorusuyla kaşımı kaldırdım. Dudağımın sol kısmı alaycı bir şekilde yukarıya kıvrıldı.

"Hayırdır bana ilgi duymaya mı başladın?" Anıl'ın tiksintiyle yüzünü buruşturduğunu gördüm.

"Sormadım say!" Başımı sallayarak önüme döndüm. Bu esnada araba yavaşca durdu.

"Geldik." Barış'ın sesiyle camdan dışarıya baktım. Ormalık bir yerdi. Arabanın kapısını hızlıca açtım ve arbada indim.

"Ayaz, rahat dur." Tanıdık uyarıcı ses tonuyla kafamı sola çevirdim. Koray'ın soğuk ve sert mavi gözleriyle karşılsştım. Yanında Ediz ce Zülfikar denilen adam vardı.

"Barış ve Anıl, buraya gelin." Koray arabanın bagajını açarken Barış ve Anıl denileni yapıp Koray'ın yanına geçtiler. Koyunlar.

"Ayaz, sen ve Aras da gelin." Koyun Ayaz ve Aras. Dediğini yapıp arabanın arkasına geçtik. Açık olan bagaja baktığımda gözlerim şoke içinde genişledi. Bagaj ağzına kadar silahla doluydum Beretta F92, CZ75B, Jerciha 941, MC P35 ve daha niceleri bagajın içindeydi. Benim gibi ruh hastaları bu bagajı cennet olarak tanımlardı belki ama benim cennetim Gece'nin karanlık saçları ve gökyüzü mavisi gözleriydi.

"Planı anlatıyorum, iyi dinleyin. Dedemle içeri gireceğiz. Ben o ouçi döverken siz Gece'yi alacajsınız. Belki içeride fazladam adam varsa onları indireceksiniz," Koray gözlerini Aras'a çevirdi.

"Ne olursa olsun Aras'ı koruyacaksınız hepiniz." Aras çatık kaşlar ve anlamamış mavi gözlerle ilk bana sonra Koray'a baktı. Koray'ın bunu neden istediğini az çok tahmin edebiliyordum.

"Neden?" Koray, Aras'ın sorusunun üzerine boğazını temizledi ve Aras'a bakmaya devam etti.

"Birimize bir şey olursa sen tedavi edeceksin." Aras farkındalıkla kaşlarını kaldırdı ve başını salladı. Evet, doğru bilmiştim.

"Baya bildiğimiz sonrasında kullanmak için koruyorsun." Koray soğuk mavi gözleriyle tekrar bana baktı.

"Nasıl anladığınız inan bana umrumda değil," Koray eliyle ağaçların içindeki arazide olan ebyaz. gösterişli villayı işaret etti.

"Kardeşim içeride ve onu kurtaracağım. Arkadaşın Aras'da kardeşime ceya olası bir durumda herhangi birimize yardım edecek. Bitti!" Son kelimeye özellikle vurgu yapmıştı. Soğuk sözleri bana söz hakkı tanımıyordu. Şimdilik boyun eğiyordum, Gece için.

"İt dalaşınız bittiyse torunuma gidelim artık daha!" Zülfikar Amca'nın, yani Gece'min dedesinin, sözüyle bakışımı yaşlı adama çevirdim. Catık kaşlarla ve kanlanmış gözlerle bize bakıyordu.

"Maca haklı, hepiniz birer silah alın ve tetikte olun." Bu sefer bakışlarım Esiz'e döndü. Sokuk teninde çilleri belirginleşmuş, önüne gelen kıvırcık ve boyalı olan saçları küçük bir lastikle toplamıştı. Buz mavisi gözleri çok daha soğuk ve duygusuz bakıyordu. Koray, en çok Ediz'e güveniyordu ama dosyasında neredeyse hiçbir şey yoktu. Tuhaf, diye geçirdim içimden çünkü hakikaten tuhaftı.

"Pekala, Ayaz sen gelmiyorsun." Koray'dan gelen sesle bakışlarım karardı. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Ne sikim zırvalıyordu bu?

"Ne sikim anlıtıyorsun lan sen?" Sesim ama bir o kadar da tehlikeli çıkmıştı.

"Yaz, Koray haklı. Yaraların henüz iyileşmedi," Öfkeli bakışlarımı bu sefer de Aras'a çevirdim. Kimse anlamak istemiyordu lâkin benim yaralarımın şifası ilaçlar ya da dinlenmek değildi. Benim şifam Gece'idi, ruhumun merhemiydi Gece. Gece olmadığı zaman ruhum sızlıyor, kalbim acıyordu. Bedenimdeki yaralar bunun yanında acı değildi.

"Yaraların iyileşmeye yakın dahi değil Ayaz." Çenem kasıldığında vücudumu daha fazla tutamadım. Arabanın bagajından bir silah aldım ve beyaz villaya doğru hızlı ve sert adımlarla ilerledim.

"Hepiniz siktirin!" Evin kapısındaki iki takım elbiseli adam beni fark ettiğinde ellerini hızla silahlarına götürdüler.

"Ayaz !" Aras'ın endişeli sesini duyduğumda adamlardan birini ben, diğerini Aras indirmişti. Arkama baktığımda bana doğru gelen sinirden yüzü kızarmış ilab Aras'ı gördüm. Aras'ın arkasında iri gövdesi, siyah saçları, siyah takım elbiseli Koray'ı gördüm. Yüzünün her yerine öfke kazınmış gibi duruyordu.

"Ne yaptığını sanıyorsun lan?" Koray'ın öfkeli homurtusubu görmezden geldim.

"Habu uşak deli mudur?" Zülfikar Amca'nın sorusuyla dikleştim ve gülümsedim. Artık bu soruları bir iktifat olarak görüyordum.

"Öyle Zülfikar Amca, tam olarak deli kendisi!" Söylenen Aras'a göz kırptım.

"Kafana göre iş yapamazsın Ayaz Kara. Burası akıl hastanen değil." Ediz'in sabit sesine göz devirdim. Tam vereceğim esnada Zülfijar Amca benden hızlı davrandı.

"Sen çok rivriv etmale. Uşak sevdiği hatunu kurtaracak," Zülfikar Amca bana bakıp gururla gülümsedi.

"Seven herif deli olur, benim gözüme girmuştur uşak." Ediz bıkkınlıkla iç çekerken benim yüzümde samimi bir gülüş meydana geldi. Bu adamı üç saattir tanıyordum ve kendimi çok yakın hisetmiştim. Helal olsun be dedem!

"Arkada adam var mıdır dede?"

"Vallahi o hamsi kafali koymuş olabilir, siz bi bakun bence." Koray, Anıl ve Barış'a başıyla kısa bir şekilde emir verdi. Anıl ve Barış hızlı ama sessiz bir şekilde arka bahçeye ilerlediler.

Zülfikar Amca ve Koray, evin kapısına ilerlerken Ediz beni ensemden sıkıca kavrayarak kenara saklanmam için çekti.

"Tek bir hata heoimizi ölüme sürükler," Ediz gözleriyoe yaramın olduğu yeru işaret etti.

"Seni dahada sürükler. Ölmen umrumda değil, safece cesedini gömecek yerimiz yok." Ediz'in bu sözlerine sırıttım.

"Yakarsınız rahat olun." Ediz bana gözlerini devirirken Aras omuzuma vurdu.

"Kes sesini sikik herif!" Aras'a gülerken başımı iki yana salladım.

"Ediz ile samimiyeti azaltmanı öneriyorum. Ağzın bozuldu iyice." Aras cevap verecekken kapı tıklanma sesi hepimizin sesini kesmişti. Gece'me ulaşmama sadece bir kapı, birkaç leş kalmıştı. Eksik parçamı alacaktım, benim olanı, ruhumun bir parçasını alacaktım.

"Biz gelduk, aç kapıyı hamsi kafali" kapının açılma sesi ile kolay içeri daldı ve Azmi denilen piçi tuttu .Ediz'den emir beklemek yerine koşarak eve girdim. Peşimden Aras ve Ediz hızla girdi.

"Sen... Nasıl?!" Bana sorulan soruyu görmezden gelerek Azmi'ye döndüm.

"Bir kere soracağım, Gece nerede?" Ses8k sakin ama tehlikeliydi.

"Uzak dur lan kızımdan!" Dudaklarından hisseik bir kahkaha dökülürken tanıdık sesle durdum, kanım çekildi.

"Ne oluyor Azmi Ba-" Cümlenin devamı gelmedi, sesin sahibine baktığımda Başımdan kaynar sular döküldü karşımda duruyordu. Lavin bize gergin ve şaşkın bir halde bakıyordu.

"Sevgilim..." Aras'ın dudaklarından dökülen kelimeyle bakışlarım ona döndü, elindeki tabanca yüksek sesle yere düştüğünde yıkılış anıydı. Aras az önce yaşarken ölmüştü arası en sevdiği öldürmüştü.

"Lavin, git Gece'yi odasından çıkar ve götür!" Azmi'nin Emre ile harekete geçen lavini başına yaslanan silah namusu durdurmuştu Barış elindeki silahı lavinin kafasına dayamıştı Aras'ın ileri atıldığını fark ettiğimde onu durdurmak adına hiçbir girişim yapmamıştım Şahsen ben de durmuştum ve bu nadir bir andı.

"Ediz tut şunu!" Ediz tutmak için hamle yapmıştı fakat Aras onu sertçe itmişti.

"Barış indirsene silahı! Lavin o, görmüyor musun?" Barış sertliğinden taviz göstermedi.

"Bana hain gibi gözüktü." Aras öfke ile çenesini sıktığında olaya el atmak için ilerledim Aras'ın omzuna elime koyduğumda Aras'ın acı dolu gözlerini gördüm.

"Sevgilim o, hain falan değil."

" ben seni sevgilin değilim, hiç olmadım." Lavin'e baktım. Gözleri eskisi gibi değildi, tiksintiyle bakıyordu Aras'a.

"Şaka yapma Lavin, gülemiyorum. Yapma, acıtıyor Lavin." Aras acı içinde fısıldamıştı, ben bile acıyla yüzüme buruşturdum bu duruma. Hatta Ediz bile acımıştı. Lavin duruşunu iyice dikleştirdi.

"zseni hiç sevmedim Aras, gözümde bir basamaktan ibaretsin." Aras'ın omuzları çöktüğünde göğsümde bir sızı hissettim.

"Ayaz, gir Gece'yi bul ve gidelim!" Tejrar sertleşip oda ida gezinmeye başkayacakken aklıma Zülfikar Amca geldu. Gözlerimle hızla etrafa baktım ama göremeyince kaşlarımı çattım.

"Koray, deden nerede?" Koray' da aynı şekilde etrafa bakındı ve kasları takım elbisesinde gerildi.

"Mutfaktayım, igaramı içip geliyorum siz devam edin uşaklar!" Hayretle mutfaktan seslenen Zülfikar Amca'ya baktım. Değişik ama sempatik adamdı Ayaz.

"Hangi odada kalıyor Gece?" Zülfikar Amca hemen önünde durduğum kapıyı gösterince duraksadım sesimi duymuş olmalıydı. Neden çıkmamıştı, uyuyor muydu? Gece'nin uykusu hafifti, uyanır yine gelirdi.

Hızlıca kapıyı açıp içeriye girdim. Gözlerim etrafa detaylıca ve aceleci bir şekilde taradı.

"Minik kuşum?" Seslendim. Ses gelmedi. Korkarak odaya girdim. Korkmuştur, tedirgin olmuştur.

"Güzelim ?" Gözlerim pencerenin o tarafında görülen siyah saçlara takıldı, Gece'm. Pencereye yaklaştığında yaklaştığımda Gece'yi gözleri kapalı ve hafif yatar halde bulunca durdum.

"Gece?" Sesim kısık ama adımlarım hızlıydı. Gece'nin yanına gittiğimde uyanmadı. Omzunu sarstım, yine uyanmadı.

"Gece!

 

                               ♡

 

Bölüm nasıldı? Beğendiniz mi? Umarım beğenmişsinizdir, ben çok beğendim! Hahaha! Neyse yorumlarınızı çok merak ediyorum, muhakak bekliyorum. Finale sadece 4 bölüm kaldı 🥹. Çok duygusal bir durum. Zamanla her biri bir parçam olmuş resmen.

 

Hemen minik bir duyuruda bulunayım. Önümüzdeki hafta bölüm gelmeyecek yani 27, 28, 29 ve 30. bölümleri aynı anda yayınlayacağım. Zaten 30. bölüm final bölümü olacak. Şimdiden bunun bilgilendirmesini yapayım. Aklımda finalden sonra iki tane özel bölüm yazmak gibi bir fikir var ama tam emin değilim. Eğer isterseniz yaparım.

Evet canlarım, iki hafta sonra Cuma günü görüşmek üzere. Hepinizi seviyorum. Sevgiyle ve dikkatle kalın, hoşça kalın!

Bölüm : 28.11.2025 19:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...