21. Bölüm

Canavar

.
kizil_yazar009

Evet uzun bir aradan sonra tekrar hep beraberiz! Sizi çok fazla oyalamayacağım. Umarım bölümü beğenirsiniz canlarım.

Keyifli okumalar diliyorum hepinize.

 

__________________________________

"Baba..." Başımdan aşağı kaynar suların döküldüğünü hisediyordum. Karşımda duruyordu. Resmen karşımdaydı, yaşıyordu. Bana bakıyordu. Aramızda sadece çok az bir mesafe vardı. Yeşil gözleri hâlâ aynıydı. Aynı korkutuculuktaydı.

 

"Güzel prensesim," Yanağıma doğru süzülen sıcak bir gözyaşı hisettim. Sesi kulaklarımı tırmalamıştı. Zirâ en tatsız melodi bile daha hoş gelebilirdi. Cezaydı belkide bu. Elini yanağımda hisettiğimde başımı hızla geri çeçektim. Onun dokunuşundan hayır gelmezdi çünkü.

 

"Minik kızım babaya böyle mi davranılıyordu?" Diyerek dudak büzdü. Yüz ifadesinde yapmacık bir hüzün vardı. Kusmak istiyordum. Midemin ağzıma geldiğini hissedebiliyordum. Kalp atışlarım hızlanmıştı, içimde çok büyük bir fırtına başlamıştı.

 

"Kabul et, beni gördüğüne sevindin!" Gözyaşlarımın hızlandığını hissettim. Dişlerimi dudağıma bastırarak ağlama isteğimi bastırmaya çalıştım. Gözlerimi sıkıca kapattım.

Sakin ol Gece. Sakin ol. Belki de bir kabustur.

Gözlerimi açıp tekrar ona ve etrafıma baktım.

Hayır, kabus değil. Kabuslar bu kadar gerçek değil. Kabuslar bu kadar korkutucu değil. Kabuslar bu kadar acı değil.

 

"Canım kızım benim," Saçlarıma dokunduğunda hafifçe irkildim. Keşke kökünden koparabilseydim saçlarımı şuan. Dokunduğu her yerimi saatlerce yıkamak istiyordum. Annemin canını alan eller bana neler yapmazdı?

 

"İnsanın yinede kızı olacak. Ağabeyin çok kötü bir çocuk olmuş. Hangi insan babasının üzerine on el ateş eder yahu?" Durdum. Hızla gözlerimi babama diktim. Koray'a bir şey yapmış olabilirdi.

 

"Ağabeyime ne yaptın ?" Sesim kendinden emin ve sertti. Ağlamama rağmen en ufak bir titreme yoktu. Korkuyordum, ölmek istemiyordum. Ona karşı gelmek, sert çıkışmak belkide ölmek demekti ama umrumda değildi. Söz konusu ailem olduğunda herşeyi yapabilirdim. Buna en büyük canavara diklenmekde dahildi.

 

"O henüz gelmek istemedi minik bebeğim," Gözlerimin içine bakıp gülümsedi ve saçlarımı okşamaya devam etti. Ellerim, yattığım yerde iki yanımda, yumruk haline geldi.

 

"Ama merak etme. Bizi böyle babalı kızlı görünce kıskanıp bize katılmak için gelecektir." Babalı kızlı dediğinde midemin artık ağzımda olduğunu fark ettim. Zorlukla yutkundum. Elimi zorlukla kaldırıp, saçımdaki elini geri ittim. Muhtemelen bana enjekte etmiş olduğu sakinleştiricinin etkisini vücdum hâlâ taşıyordu.

Elini ittiğimde tepki vermedi. Yeşil gözleriyle bana öylece bakmayı seçti. Gözlerinin içinde öfke yoktu. Kızmamıştı bu hareketime. Zaten kızma hakkı yoktu. Dudaklarında hafifçe gülümseme oluştu. Gülümsemek canavarlara gerçekten yakışmıyordu.

 

"Hadi, kalk birlikte kahvaltı yapalım. Sana krep yaptırdım !" Oturduğu sandalyeden kalktı ve bana baktı. Hareket etmedim. Kılımı dahil oynatmadım.

 

"İstemez." Sesim nefret ve tiksintiyle dolup taşmıştı. Ona karşı hissettiğim duygular buydu. İnsan babasına bu duyguları beslememeliydi ama o benim babam değil, sadece bir katildi.

 

"Ama olmazki böyle, ağabeyin sana iyi bakmadığımı düşünürse çok kızar." Olduğum yerde dirseklerimden destek alarak hafifçe doğruldum. Yüzümü rahatsızlıkla buruşturdum. Başım ağrıyordu ve vücudum hareket ederken zorluk çekiyordu.

 

"Sana "İstemez." dedim." Durakladı, tekrar gözlerini gözlerime dikti ve yutkundu.

 

Aniden beklemediğim bir şey yaptı. Sağ kolunu bacaklarımın altına ve sol kolunuda sırtıma koyarak beni gelin gibi kucağına aldı.

 

"Ne yapıyorsun! İndir beni!" Çatık kaşlarla ona baktığımda sadece güldü. Gülmesi midemi dahada bulandırırken elimi zorlukla karnıma koydum.

 

"Sen küçükken de hasta olduğunda yemek yemezdin. Ben yine bu şekil seni taşırdım. Hatırlıyorsun değil mi?" Boğazıma bir yumru oturdu. Yutkunamadım, konuşmadım hatta nefes dahi alamadım. Bunu gerçekten yapıyordu. Ailemiz -olmayan ailemiz- bir zamanlar gerçekten mutluydu sanırım.

Odadan çıktıktan sonra kısa bir kolidor geçtik ve geniş bir mutfağa girdik. Kolidordan anladığım kadarıyla ev fazla büyük değildi fakat mutfak büyük duruyordum Burası ona mı aitti?

Bir sandalyeye beni yavaşca bıraktığında tuttuğum nefesimi hafifçe verdim. Masaya baktım. Uzun, beyaz bir masaydı. Hani şu dizilerde olanlardan. Masada boşluk olmayacak şekilde ağzına kadar doluydu. Haşlanmış yumurta, yağda yumurta, krep, waffle, reçeller, pekmezler, bal, meyve ve daha niceleriyle donatılmıştı önümdeki masa.

"Beğendin mi prensesim ?" Sesin sahibi olan canavara baktım. Yeni kesilmiş siyah sakallarına, özenle taranmış olan siyah saçlarına ve yeşil gözlerine baktım.

"Hayır." Kaşlarını çattı ve masaya baktı.

"Tatlı meleğim neyi beğenmedin masada tam olarak ?" Masaya bakmadan ve düşünmeden cevap verdim.

"Seni beğenmedim." Dirseklerimi masaya yaslayıp ona bakmaya devam ettim. Kaşları hafifçe yukarı kalktı ve gözleri büyüdü. Ardindan minik bir kahkaha atarak bana döndü. Ellerini saçlarıma daldırıp karıştırdı. Midemin bu denli bulanması normal miydi? Evet kesinlikle normaldi.

"Şakacı prensesim benim ! Tıpkı annene benziyorsun ! O da hep böyle şakalar yapardı. Ah ah Kader'im benim." Annemın adını onun ağzından duyduğum an oturduğum yerden kalktım, kalkarken devirdiğim sandalyeyi umursamadan onu iki yakasından kavradım.

"Bir daha sakın annemin adını ağzına alma !" Tek kaşını kaldırmış sırıtan bir ifadeyle gözlerimin en dibine baktı. Yüzünde küçümseme ve alaycılık vardı.

"Ne o, yoksa babanı mı öldüreceksin ?" Öfkem, onun pişkin haliyle dahada alevlendi.

"Sen benim babam değilsin! Katilsin lan sen! Sadece katilsin! Benim annemin katilisin sen! Babam yok benim!" Bağırdıkça gözyaşlarım alevden izler bırakarak yanaklarımdan akıp gidiyorlardı. Sesim titremiyordu kin ve nefret doluydu ama vücudum yaprak gibi titriyordu. Tuttuğum yarakarını daha sıkı kavradım.

 

"Annene o kadar çok benziyorsun ki..." Durdu, ellerim gevşedi. Annemi düşündüm. Onu artık pek hatırlayamıyordum. Hafızamda annem hep pusluydu. Yüzü bulanıktı, sesi kulaklarımdan silinmişti. Sadece beraber geçirdiğimiz zamanları hatırlıyordum.

 

"Cesaretin, korkusuzluğun hepsi tıpkı annen gibi," Dudaklarımın titremesini önlemek için birbirine bastırdım. İçimde büyük bir yangın başlamıştı. Çünkü ben annemi unutmuştum ve bana annemi hatırlayan tek kişi, annemin katili, bunları söylüyordu.

 

Yakasını bırakıp geri çekildim.

 

"Onu hatırlıyor musun Gece ?" Duraksadım, hafızamı yokladım. Annemin neye benzediğini sadece bir fotoğraf karesinden hatırlıyordum. Bazı anılar vardı ama annem pusluydu.

"Annenin fotoğrafı var mı?" Gözlerine baktım, bunu bilerek mi sormuştu? İstediği canımı yakmak mıydı yoksa gerçekten meraktan mı sormuştu?

Yutkundum, nefesimi düzene sokmaya çabaladım. Ona baktım bir babaya değil de bir canavara bakar gibi baktım yüzüne.

"Söz veriyorum," Yanımda kalan elimi tuttu. Gözlerimi ellerimize kilitledim. Nasır tutmuş avuç içi beni rahatsız ediyordum

"Ağabeyinide ikna edeceğim ve tekrar ailemizi toparlayacağız." Elimi güven vermek için sıktı. Elimi hızla geri çektim. Mavi gözlerimi, onun yeşil gözlerine çevirdim. Bakışlarımdan dolayı irkildiğini fark ettim.

"Benim aileme sen dahil değilsin. Asla olamayacaksın. Benim ailem: ağabeyim, Ayaz, Aras, Lavin, Yekta ve annemden ibaret. Sen değilsin, sen aileme dahil olamayacak kadar canavarsın." Cümlelerimi ardarda sıraladım, hemde hiç düşünmeden tek nefeste demiştim her birini. Canını yakmak istiyordum çünkü.

Ellerinin iki yanında yumruk haline geldiğini gördüm. Zoruna gitmişti dediklerim. Yüzüme sert bir ifadeyle baktığında duruşumu dikleştirdim.

Korksan bile belli etme Gece. Korkundan beslenmesine izin verme.

"Aile; anne, baba ve çocuklardan oluşur Gece. O saydığın zibidilerden ağabeyin dışında hiçbiri ailen olamaz! Kan bağın bile yok." Yanılıyordu. Aile olmak için illa kan bağına gerek yoktu. Aile olmak için kan bağına değil, sevgiye ve sıcaklığa ihtiyaç vardı. Hissettirmek gerekiyordu bazı şeyleri. Kendime ne kadar itiraf etmekten kaçsamda Ayaz Kara bana sevgisini hissettirmiş ve kalbime dokunmuştu.

"Yanılıyorsun Azmi Soyhan. Aile olmak için kan bağına değil, sevgiye ihtiyaç vardır. Yani senin asla sahip olamayacağın bir şey. Annemin sevgisine sahip olamadığın gi-" Cümlemi bitiremeden boğamızdaki sıkı eller nefesimi kesti. Kırmızı yüzü, boynundaki ve başındaki damarlarla gerçek bir canavar benziyordu.

"Ne zaman susacağını asla bilmiyorsun !" Diyerek kükredi sıktığı dişlerinin ardından.

"Annemi de bu yüzden öldürdün ?" dedim zorla. Boynumdaki elleri dahada sıkılaştı. Canavar pençelerinin altında nabzım daha fazla hızlanmaya başlamıştı. Yüzümün morarmaya başladığını hissedebiliyordum. Ciğerlerimin göğüs kafesimi terk etmek ister gibi bir atışı vardı.

"Ula kıza napaysun it !" Tanıdık olmayan yaşlı bir amca sesi kulaklarıma gelmişti. Şu durumda buna pek odaklanamıyordum.

Babamın gözleri kocaman açılırken boğazımdaki ellerini dehşet içinde geri çekti. Vücudum yere serildi. Derin derin nefes aldım, ellerim titriyordu. Gözlerim nefessizlikten dolmuştu. Nefes almak için çabalarken elimi kalbime koydum.

"Gece, ben özür dilerim tatlım." Yere eğilen iki bedeni fark ettim. Başımı kaldırıp onlara baktım. Biri canavardı ama diğerini tanımıyordum. Yaşlıydı, alnı kırışmış ve saçlarına aklar düşmüştü. Gözleri maviydi benimki gibiydi. Kaşlarımı çatarak amcaya baktım.

"Sen kimsin ?" Yaşlı amca sıcak bir şekilde gülümsedi.

"Zülfikar Soyhan ben." Kaşlarımı çattım, düşündüğüm şey olabilir miydi?

"Gece, bu senin deden." Dede mi? Şaşkın gözlerle yaşlı adama baktığımda adam yanımızdaki canavara ters bir bakış attı.

"Hayvan, alıştıra alıştıra diyeydin ya yavrucağa! Öküz herif !" Adam bağrınca hafifçe irkildim. Benimkine sahip gözleri bana döndü.

"Kusura bakma çakır gözlü," Oğluna döndü.

"Bu inek sıçmığı olacak baban beni fene has deli ediyi!" Adam konuşmasındaki şive şu duruma rağmen beni güldürmüştü fakat "baban" kelimesini kullandığında gülmem son buldu.

"Benim babam yok." Soğuk bir ses tonuyla söylemiştim. Durdu, tekrar bana döndü.

"Önemli değil, benimde oğlum yok zaten." Kaşlarımı çattım.

"Ne ?"

"Bunu anası sıçtığı vakit benim kucağıma verdiler," Yüzünü ekşitti.

"Bundan bi bok olmayacağını o zaman anlamıştım." Yutkundum. Şahsen bu adamın canavarı aşağılması hoşuma gitmişti ama aklımda bir soru vardı.

Ya babamı sevseydi o zaman nasıl olur?

__________________________________

Evet canlarım, bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alalım? Nasıldı sizce? Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı muhakkak bekliyorum. Hikayeyi oylamayı unutmayın. Bir sonraki hafta cuma günü görüşmek dileğiyle. Dikkatle ve sevgiyle kalın, hoşça kalın!

 

Bölüm : 24.10.2025 22:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...