
Bölüm gecikmesi için çok özür dilerim. tamamen unutmuştum. Yazılı haftam olduğu için kafam biraz dağınık, özür dilerim. İyi okumalar dilerim.
__________________________________
Babamı sevseydi ne olurdu? Annemi sever miydi? Yinede böyle bir canavar olur muydu? Sevgisizlik insana çok şey yaptırıyordu. Peki sevgi için insan ne kadar ileri gidebilirdi? Babam olacak canavar sevgi için ne kadar ileriye gidebilirdi ki?
"Baba, Gece'nin aklını bulandırma." Canavarın sesini duyduğumda dedemle aynı anda yüzümü buruşturdum. Sesi kulaklarımı tırmalıyordu. Midemin bulanmasına neden olan biriydi. İkimizde aynı anda yüzümüzü buruşturmuş halde göz göze gelince dedem kocaman bir kahkaha attı. Minik bir tebbesümle karşılık verdim. Belki babam yoktu ama bir dedem olabilirdi ya da fazla kucaklayıcı davranıyordum. Gerçi şu sıralar herkese karşı fazla kucaklayıcıydım. Ağabeyime, Ayaz'a, Aras'a, Yekta'ya, herkese karşı. Sorgulamaya gücüm kalmadığındandı belki.
"İyi anlaşmanıza ne kadar sevindim bilemezsiniz ama yemekler soğuyacak. Masada devam edebilirsiniz sohbetinize." Ona bakmadan yavaşca yerden doğruldum ve yerde olan dedeme elimi uzattım. Dudaklarımda bir tebessümle ona baktım. Şu sıralar öğrendiğim şeylerden biri ise; aynı kişilerden nefret eden kişiler birbirlerine tutunurlardı.
"Hadi dede yemek yiyelim. Canavarlarla mücadelede güce ve sabıra ihtiyacımız olacak." Dedem sıcak bir şekilde gülümseyip elimi tuttu.
"Aslan torunum!" Dedemi kaldırırken yüzümde istemsiz bir tebessüm oluşmuştu.
"Hadi oturun masasaya, daha oğlumu alma planı yapıcaz." Ağabeyim...
(Koray'ın Anlatımı)
Kafayı yememe çok az kalmıştı. İki gün, tam iki gün geçmişti fakat ben Gece'nin izini bulamamıştım. Tek bir saniye bile gözümü kırpmadan köşe bucak Gece'yi aramıştım. Bakmadığım delik kalmamıştı ama kahrolası adam onu nereye götürdüyse bir türlü bulamamıştım.
"Koray biraz dinlen." Omzumda hissettiğim el ve duyduğum sesle hafifçe irkildim. Saatlerdir baktığım kamera kayıtlarından başımı yavaşca kaldırdım. Yorgun gözlerle sesin sahibi olan Aras'a baktım.
"Korkmana gerek yok, kolay kolay ölmem." Aras omzumdaki elini çekip burun kemerini ovuşturdu
"Koray şu sıralar bana ölümden bahsetmesen mi?" Tek kaşımı kaldırarak bakmaya devam ettim.
"Niye, hayırdır?" Aras çatık kaşlarla bana baktı, bir süre yüzümü inceledi.
"Bir kaç gün önce sevgilim öldü hani, iki göncede Ayaz ölüyordu az kalsın. Hatırladın mı?" Boş boş göz kırpıştırdım.
"Siktir, doğru..." Başımı oturduğumda koltukta geri yasladım. Gece'yi aramak dışında hiçbir şeye odaklanamamıştım. Ayaz'ı ve Lavin'i tamamen unutmuştum.
(2 Gün Önce, Aras'ın Anlatımı)
Yatakta Lavin'in fotoğrafına bakıyordum. Belkide bunu saatlerdir yapıyordum ama umrumda değildi. O gittiğinden beri nefes alamıyordum. Dünya'da neden olduğumu sorgulayıp duruyordum. Nefesim gitmişti, canım gitmişti ama ben burdaydım. Bensiz gitmişti bu cehennemden. Daha önce fark etmemiştim ama Lavin olmadan Dünya cehennemdi. Aslında Lavin'in olmadığı her yer cehennemdi.
Cebimden çıkardığım pırlanta yüzüğe baktım. Lavin için almıştım. Evlenme teklifi edecektim ona. Belki bu lanet yeri cennete çeviren kadın benide cennete çevirirdi. İçimde annemin ölümü dışında yara yoktu. Zamanla alışmıştım annemin yokluğuna ama Lavin'in yokluğuna nasıl alışacaktim ben?
Aniden duyduğum silah sesiyle irkildim. Kaslarım gerilirken derin bir nefes aldım ve hızla oturduğum yataktan fırladım.
Koşarak odadan çıkıp, tahta merdivenleri inmeye başladım. Silah sesi bahçeden gelmişti. Bahçeye vardığımda vücudum buz kesildi. Kardeşim, Ayaz bahçede ağzından kanlar gelirken dizlerinin üzerine çökmüştü. Ne kadar hızlı koştuğumu bilmeden kendimi Ayaz'ın yanında dizlerimin üzerine çökmüş halde buldum.
"Ayaz !" Dudaklarımdan dökülen acı dolu bağrışım kulaklarımda yankılanıyordu. Elimi sıkıca yarasına bastırdım. Kurşun yarasıydı, kanaması çoktu. Kurşun tahminimce karaciğerine isabet etmişti.
"Korka kardeşim! Korkma!" Beceriksizce Ayaz'ın saçlarını okşadım. Bir elimle yarasına bastırırken, diğer elimle saçlarini okşuyordum. Anlından dökülen soğuk terlere baktım. Kalbimde hissettiğim acıyı şuan göremezdim.
"Aras..." Gözlerinin içine baktım. Kahverengi gözleri kanlanmıştı. Olamazdı, yine birini kaybedemezdim.
"Söyle."
"Gece, Gece'm. Aras, Gece'mi aldılar..." Elimle Ayaz'ın yüzüne düşen saçlarını geriye attım.
"Zorlama kendini." Ayaz'ın soğuk elini elimde hissettim.
"Gece olmadan ayaz olmaz. Bana Gece'mi bulun." Ayaz'ın gözleri yavaşca kapandı.
"Bulucaz."
(Günümüz, Koray'ın Anlatımı)
Ellerimle gözlerimi ovaladım. Uykuyu dağıtmaya çalıştım.
"Git uyu Koray, yoksa ben sakinleştirici etkisiyle uyutacagım." Acıyan gözlerimi kırpıştırıp, Aras'a baktım.
"Sadece bir saat. Sonra tekrar arayacağım." Aras başını tamam anlamında salladı. Koltuğumdan kalkıp kapıya ilerledim. Adımlarım yavaş ve temkinliydi. Elim kapı kolundayken durup omzumun üzerinden Aras'a baktım.
"Ayaz nasıl?"
"İyi, yakında uyanır." Başımı salladım.
"Yekta'ya dikkat et olur mu?" Aras başıyla onlayladı.
"Aşkın ile beraber, merak etme." Tekrar kafamı sallayıp odadan çıktım. Kendime odama yönelirken adımlarım yavaşladı.
Odamın kapısına vardığımda içeriye girmedim. Kapıyla bakıştım. Yavaşca kapıyı açarak içeri girdim ve kapıyı arkamdan kilitledim. Ayakkabılarımı ce kıyafetlerimi çıkarıp yatağa yöneldim. Yatakta gözlerimi kapattım.
(Gece'nin Anlatımı)
Sofraya oturmamızın üzerinden bir saat geçmişti. Canavarla yüzleşmek için yemek yemem gerekiyordu.
"Gece?" Kafamı sesin sahibine çevirmedim çünkü iştahımın kaçmasını istemiyordum.
"Ne var?" Sesim soğuk ve duygudan yoksundu.
"Ben seni almaya geldiğimde sarıldığın kişi kimdi ?" Duraksadım, düşünüp hatırlamaya çalıştım. Ayaz. Tabii ya! Ayaz! Tamamen unutmuştim, o nasıldı? İyi miydi? Bir şey olmuş muydu? Bakışlarımı sert bir şekilde hızla ona çevirdim.
"Bir şey yapmadın ona değil mi?" Kafasını olumsuz anlamda salladığına rahat bir nefes aldım.
"Karaciğerinden vurmak dışında bir şey yapmadım." Duyduğum cümleyle kulaklarımda bir uğultu oluştu. Sesler bulanıklaştı ve gözümün önünde Ayaz ile anılarımız canlandı. Ayaz vurulmuştu, hemde benim yüzümden. Ayaz Kara benim yüzümden vuran ve benim yüzünden vurulan kişiydi.
Elimde tuttuğum çatalımı masada duran canavarın pençesine tek hamlde sapladım. Duyduğum acı dolu kükremeyle kulaklarımdaki uğultu kesildi. Yerini acının tatlı melodisi aldı.
"Lanet olsun!" Bakışlarımı, pençesini tutan ve artık korkutucu olmayan canavara çevirdim. Acı içinde elini tutmuş derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışıyordu. Madem sert oynamak istiyordu o zaman gecemin karanlığında yok olacaktı.
"Ne o, canun mi acudi uşak?" Dedemin sorusuyla canavar öfkeyle gözlerini dedeme dikti.
"Umrunda mı?!" Sıktığı dişlerinin ardından konuştu.
"He umrumdadir da! Aciyorsa söyle," Dedem çayını eline alarak babama bakmaya devam etti.
"Aciyorsa söyle de çayımı hüpürteterek zevkle içeceğum." Hafifçe kıkırdadım. Bu adamla iyi anlaşacaktık. En azından şimdilik öyle görünüyordu
"Acıyor baba!" Canavarın acı dolu homurtusu sonucunda dedem gerçekten çayı hüpürteterek zevkle içti.
"Oh! Ha şimdi çayın dadı güzelleşti da! Helal olsun torunuma! Dedem omzumu sıvazlarken diğer ne olduğu belli olmayan mahlukat, sağlam elini hafifçe masaya vurdu.
"Zevkiniz bittiyse plana odaklanalım." Dedemle kısa bir an bakışıp canavara döndük.
"Ne için ula hamsi kafali?"
"Oğlumu almak için." Kaşlarımı ânında çattım
"Ağabeyimden uzak dur." Yüzüne karşı tısladım. Ellerim iki yanda yumruk olurken kaslarımın kasıldığını hissediyordum. İlk defa bu kadar öfkeliydim. Gülümsedi.
"O bizi bulacak merak etme." Kaşlarımı dahada çattım.
"Ne demek istiyorsun?" Soğuk yeşil gözlerini gözlerime dikti.
"Sevgiyi görünce dayanamayıp gelecek." Kocaman histerik bir kahkaha attım. Hem dedem hemde canavar irkildi.
"Sevgi mi? Sen bunu sevgi mi sanıyorsun Azmi Soyhan?" Yavaşca oturduğum yerden kalkıp işaret parmağımı ona doğrulttum.
"Sevgi ne biliyor musun sen? Bilmiyorsun çünkü kimse seni sevmiyor! Sevmeyecek! Anla artık şunu!" Sesim tiksinti doluydu. Gözlerimi göremesem bile nefret saçtığının farkındaydım.
"Ama varya acıyorun sana. Sen hiç sevilemeyecek zavallının tekisin! Sevgi çok vüyük bir nimet," Ellerimi masaya koyup hafifçe ona doğru eğildim.
"Sevgi çok büyük bir nimet ve sen çok açsın. Belki sana yemek verirler ama kimse sana zerre sevgi vermez!" Hafifçe geri çekildim.
"Ve eğer ağabeyime ya da sevdiğim birine dokunursan seni parça parça doğrar sonrada yakarım. Yapamam sanma, sonuçta senin kanındanım." Sert soğuk gözlerimle onun yeşil gözlerine baktım.
"Anladın mı?" Başını hafifçe salladığında çarpık bir tatmin duygusu hissettim.
"Güzel." Tekrar sandalyeme dönmek yerine geldiğim odaya döndüm.
Oda artık daha farklı görünüyordu. Beyaz çarşaf yerine pembe renk çarşaf, mavi renk yorgan vardı. Bunlar küçükken en sevdiğim renklerdi. Pembe masumiyet, mavi ise özgürlüktü fakat şimdi tüm durumlar sadece siyahtı. Hapsolmuş ve umutsuz.
Yatağa yaklaşıp kendimi soğuk yorgana bıraktım. Gözlerimi kapattım ve kaçış planımı düşünmeye başladım.
__________________________________
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.17k Okunma |
138 Oy |
0 Takip |
25 Bölümlü Kitap |