
Evet yeni bir bölümle karşınızdayım canlarım. Nasılsınız? Umarım hepiniz iyisinizdi, sizleri fazla sıkmayarak iyi okumalar dilerim!
__________________________________
(Koray'ın Anlatımı)
Zil sesiyle kaşlarımı çattım, burası son derece güvenli ve bulunması zor bir yeyerdi. Birinin bu evi bulması için yerimizi biliyor olması lazımdı.
Kaslarım gerildiğinde elim refleks olarak belimdeki silaha gitti. Benimle birlikte aynı şeyi Ediz, Anıl ve Barış'da yapmıştı. Hepsine bir göz attığımda hepimizin aynı kişiyi düşündüğünü biliyordum. Azmi Soyhan'ı.
"Davetsiz bir misafir mi var Koray?" Bakışlarımı Rüya'ya çevirdim. Bakır saçlarını at kuyruğu şeklinde toplamış ve yeşil gözleri onayımı bekler halde bana bakıyordu.
"Bu işe sen ve Eylül karışmayın, biz hallederiz." Sert bir şekilde söylemiştim. Bir kişinin daha zarar görmesine izin veremezdim. Rüya, kollarını göğsünde çaprazlayarak bana sert bir şekilde baktı.
"Bizi ne zamandır bu işlerden uzak tutuyorsun Koray?" Bakışlarımı, Eylül'ün soğuk ve öfkeyle bakan kehribar rengi gözlerine çevirdim.
"Sikerler sizin uzak tutmanızı !" Ayaz'ın sabırsız ses tonu odayı sessizliğe bürümüştü. Bakışlarımı ona çevirdiğimde elinde nereden bulduğunu bilmediğim bir bıçak vardı. Şaşkınlık içinde Ayaz'a baktım. Hakikaten nerden bulmuştu bu bıçağı?
"Nerden buldun lan o bıçağı?" Anıl, iç sesimi dışa yansıtırken Ayaz umursamazca göz devirmişti.
"Götümden çıkarttım oldu mu?" Hepimiz çatık kaşlarla Ayaz'a bakarken Ayaz öfkeyle burnundan soludu ve bizi iterek odadan çıktı.
"Çekilin aveller, bakalım kim gelmiş!" Odadan çıkarken tek yapabildiğimiz şey arkasından bakabilmiş olmamızdı. Herif harbiden deliydi. Bakışlarımı Aras'a çevirdim.
"Nerden buldu o bıçağı?" Aras, sorumun üzerine ensesini kaşıdı.
"Masadan aldı." Aras'ın cevabı tatmin edici değildi lâkin şuan bununla uğraşamazdım. Gözlerimi devirip bıkkınlık dolu bir nefes verdim. Omuzlarım yavaşca inip, kalktı. Bıkkınlık dolu bakışlarımı Ediz'e çevirdim.
"Ediz, yürüyün. Bir aptallık yapmasın." Ben, Ediz, Barış ve Anıl odadan çıkıp Ayaz'ı takip ettik. Ayaz daha kapıya ulaşamadan onu omzundan tutup geriye çektim. Çatık kaşlarla suratıma baktığında iç çektim.
"Bak, seni umursadığımdan falan değil ama," Birkaç gün önce aldığı yaraları işaret ettim. "Kendini fazla zorlama ve geride dur." Ayaz'ın kahve gözleri bana bakarken alev saçıyordu.
"Gece'yi bulabilseydin dururdum." Ayaz'ın bu sözlerimi içime işlerken yapabildiğim tek şey dişlerimi sıkmak oldu.
Kapı bir kez daha çaldığı zaman Ayaz'ı boşverip, kapı deliğinden baktım. Tahminimce altmış küsür yaşlarında, beyaz saçlı, mavi gözlü bir amca kapıda duruyordu. Bu adam buraya nasıl gelmişti ve kimdi?
"Kim?" Barış'ın meraklı ve gergin gözleri bana bakıyordu. Bakışlarımı ona çevirdim.
"Bir dayı." Diğerleri anlamamış gözlerle bana bakarken Ayaz beni sertçe itti.
"Öğreniriz şimdi." Ayaz kapıyı hafifçe aralarken ben hayret ve öfke içinde onu izliyordum.
"Kimsin?" Ayaz soğuk ve sert bir şekilde sormuştu. Nasıl bu kadar rahattı bu herif?
"Koray mısın sen?" Kaşlarımı çattım. Kendi kendime düşündüm, uzundur mafyayla işim yoktu. O halde bu dayı kimdi?
"Diyelim ki Koray'ım, sen kimsin?" Ayaz kendini ben olarak tanıttığında öfkel dolu bir nefes verdim. Fakat gelen cevap donmama sebep oldu.
"Zülfikar Soyhan, deden oluyorum."
__________________♡______________
(Gece'nin Anlatımı)
Elime son bir fotoğraf daha aldım. Resimde siyah saçlı, iri mavi gözlü bir bebek vardı. Annem, ağabeyim ve bir zamanlar canavar olmayan babam, herkes bu fotoğrafda gülümsüyordu. Ağabeyim beni kucağında tutarken babam da anneme kollarını dolamış, sıkıca sarılıyordu. Gözlerim pusarmaya başladığında sıkıca gözlerimi kapattım. Yanağımdan aşağıya doğru süzülen sıcak yaş kendimi daha da kötü hissetmeme sebep olmuşti. Benim bir zamanlar bir ailem vardı. Aileden biri nasıl ailesini parçalayabilirdi? Hiç acımamış mıydı anneme? Ne istemişti annemden, neden böyle bir canavar olmuştu.
Fotoğraf çerçevesini göğsüme sıkıca bastırırken kremit rengi olan koltuklardan birine kendimi yumuşak bir şekilde bıraktım. Fotoğraf çerçevesini dahada bastırdım göğsüme, daha çok aktı gözyaşlarım. Sanki ruhumdaki yaralardan akan kan damlalarıydı her bir gözyaşım. Benim kalbim kanıyordu, ruhum kanıyordu. Nefesim çalınmış gibiydi. Evimi almışlardı, yuvamı almışlardı benden. Oysa ben sadece küçük bir çocuktum. Bana neden bir aileyi layık görmemişlerdi? Dudaklarım titredikçe fotoğrafı daha sıkı tuttum. Sanki annemi, ailemi bana geri verecekmiş gibi.
"Gece," Endişe dolu sesi duyduğumda bakışlarımı solumda duran kapıya çevirdim. Oradaydı, ailem olması gereken ama ailemi yok eden kişi.
"İyi misin?" Öfkeyle ayağa kalktığımda o bana endişeyle bakmaya devam ediyordu.
"Değilim, hiç iyi değilim!" Sesim odanın duvarlarını titretecek kadar yüksekti. Fotoğraf çerçevesini, az önce oturduğum koltuğa fırlattım. Karşımda duran babam bir adım geru gitti. İşaret parmağımı ona doğrultum.
"Ben senin yüzünden yedi yaşımdan beri iyi değilim!" Bir adım yaklaşıp elimle sertçe göğsüne vurdum.
"Mahvettin beni! Yok ettin beni! Ailemi yok ettin, aldın benden!" Sözlerimin her bir cümlesinden nefret fışkırıyordu. Bana doğru bir adım attığında ellerimi yumruk yapıp omuzlarına vurmaya başladım.
"Ne istedin benden! Ne istedin annemden!" Gözyaşlarım ve hıçkırığımda boğluyordum. Bir çift iri el, ellerimi tutuo dudaklarına götürdü ve öptü.
"Özür dilerim Gece. Biliyorum, hiçbir şey ifade etmiyor ama özür dilerim. Sana, ağabeyine veya annene asla zarar vermek istemedim. Çok özür dilerim kızım." Dudaklarım artık kontrol etmem imkansız hale gelen hıçkırıklar yükseldi. Bacaklarım hatta vücudumun her bir zerresu titriyordu. Bacaklarım beni daha fazla tartmadığı için yavaşca dizlerimin üzerine çöktüm. Babamda benimle beraber dizlerinin üzerinde eğildi.
Siyah saçlarımın bir kısmı, gözyaşlarıyla ıslanmış olan, yüzüme yapıştı. Nasırlı parmakları bir porselene dokunur gibi yanaklarıma dokundu. Gözyaşlarımı sildi. Bir zamanlar bir insana ait ama artık sadece bir canavara ait olan yeşil gözlere baktım. Kızarmıştı gözleri, gözyaşları pişmanlık doluydu.
"Gece, sana beni affet demeyeceğim. Haklısın, affetmemekde çok haklısın. Bende kendimi affetmedim ve affetmeyeceğim. Hiçbir zaman affetmeyeceğim kendimi. Sana, annene ve ağabeyine yaptıklarım için asla kendimi affetmem, edmem. Gece, senden af dileyemem bunada hakkım yok. Affetme beni kızım, baba deme bana, nefret ve tiksintiyle bak bana Gece. Bu senin hakkın." Derin bir nefes almaya çalıştım. lakin alamadığım nefes boğazıma yapıştı, yutkunamadım.
"Benim hakkım neydi biliyor musun?" Sesim fısıltıdan ibaretti. Bana bakan yeşil gözlere baktım.
"Benim hakkım olan şey mutlu bir aileydi, katil olmayan bir babaydı benim hakkım olan. Sıcaj bir yuvadı. Babama nefret yerine sevgiyle, güvenle bakmaktı hakkım olan! Babam minik hatalar yapyığında onu affetmekti hakkım!" Yavaşca ayağa kalktım. Siyah saçlarımı arkaya iytim ve yerdeki babama baktım.
"Ben babama nefretle bakmayı haketmedim ama sen nefretle bakılmayı her zerrenle hakkettin Azmi Soyhan." Son cümlem üzerine kendini daha fazla tutamayıp hıçkırarak ağlanaya başladı. Kalbimde ince bir sızı oluştuğunu hissettim fakat umursamadım. Yavaş ama emin adımlarla burada kaldığım odaya ilerledim.
(Koray'ın Anlatımı)
Dedem olduğunu öğrendiğim yaşlı adamı evime alalı yarim saat olmuştu. Yarım saattir bize, Gece'yi kurtarmamız için geldiğini anlatıyordu.
"Sana neden inanalım Bey Amca?" Ayaz'ın sert sesiyle gözucuyla ona baktım, haklıydı. Bu adama inanmak için tek bir nedenimiz yoktu.
"O hamsi kafali, kızın sabah vakti boğazını sıkıyodu. Eğer bana inanmazsanuz kız gidecektu da! Anlamay musunuz fındık beyinliler?" Boğazını sıkmak? Benim kardeşimin boğazını sıkmak? Kaslarım kasılmaya başlarken öfke beni bir battaniye gibi sarıyordu.
"Ne demek boğazını sıktı lan?!" Ayaz'ın kükremesi odada yankılanırken herkes hafifçe tedirgin olmuş ve gerilmişti. Ben ve dedem olduğunu iddia eden adam hariç. Yaşlı olmasına rağmen oldukça dinç ve cesur görünüyordu.
"Ayaz ya sakin ol ya da odana git." Ediz'in sesiyle bu sefer bakışlar ona döndü. Buz mavisi gözlerinin altında morarmalar oluşmaya başlamıştı. Soluk teni bunu dahada belirtiyordu. Günlerdir herkes çalışıyordu ama Ediz daha fazla çalışmış ve bir kere bile dinlenmemişti.
"Piç misin sen ?" Dedemin soğuk ses tonuyla sorduğu soruya Ediz şoke içinde bakarken Barış'dan yükselen gülme sesleri ciddiyeti bozmuştu.
"Ne demek istiyorsunuz Zülfikar Amca, ne piçi?" Anıl'ın eğlenen ses tonuyla bakışlar bu kes ona döndü.
"Saçı boyalı uşak mı olurmuş? Tövbe." Ediz yavaşca ensesini ovalarken Barış eliyle ağzını kapatmış gülmesini bastırmaya çalışıyordu.
"Uzatmış bi de yav! Koyun kafali seni!" Barış daha fazla dayanamayıp kocaman bir kahkaha attı. Ediz'in sert, buz mavisi gözleri Barış'a döndüğünde Barış tekrar susmak zorunda kaldı.
Derin bir nefes alarak şakaklarımı ovdum. Eğer haklıysa Gece'yi kurtarabilirdim. Yalan söylüyorsa herkesi riske atmış olurdum ama bunu Gece için yapmak zorundaydım.
"Tamam, geleceğiz." Dudaklarımdan tereddüt dolu kelimeler döküldüğü sırada içimden pişman olmamak için dualar ediyordum.
__________________________________
Bölüm nasıldı, beğendiniz mi? İnşallah beğenmişsinizdir. Vallahi artık yayınlarken final yaklaşıyor diye üzülmeye başladım. Aslında diğer platformlarımda bu kurgum nisan ayında final olmuştu fakat burada ilerletmeyi unutmuşum. Bir kurgu yazmak zormuş ama final yazmak daha zormuş. Hepsi zamanla çocuğum gibi oldu. Onlardan bir kez daha kopacak olmak yüreğimi sızlatmıyor değil.
Neyse daha fazla tutmayayım sizi, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Eğer bana ulaşmak isterseniz instagramda: _kizil.yazar_ hesabından ulaşabilirsiniz. Dikkatle ve sevgiyle kalın, hoşça kalın!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.15k Okunma |
138 Oy |
0 Takip |
25 Bölümlü Kitap |