@kizilkiyamet524
|
Karanlıkta saklı olan her şey, bir zamanlar hayat dolu olan mekanların şimdi sessizce bekleyen ruhlarını barındırır. Bu karanlık, yalnızca gözle görülemeyen bir örtü değil, aynı zamanda geçmişin derinliklerine inen bir kapıdır. Her duvarın ardında, kaybolmuş hikayeler ve unutulmuş hayaller gizlenir. Karanlığın içinde, zamanın durduğu anlar ve kaybolmuş umutların yankıları yankılanır. Her bir köşe, bir sırra ev sahipliği yaparken, içsel bir yolculuğun başlangıcını müjdeleyen bir çağrı gibidir. Karanlık, sadece korkunun değil, aynı zamanda keşfedilmemiş gerçeklerin ve beklenmedik yüzleşmelerin de sembolüdür. Bu derin gölgeler, ruhun en karanlık köşelerine ışık tutmayı bekleyen birer fısıldayıcıdır.
İki ay önceydi, her şeyin daha farklı olduğu günlerden biriydi. O gün Elif’in odasında oturmuş, birlikte geçirdiğimiz zamanları düşünüyordum. Güneş, pencereden içeri süzülürken, odanın her köşesini altın sarısı bir örtü gibi kaplıyordu. Elif, yatağında oturmuş, sevdiği kitabın sayfalarını çeviriyordu. O an, içimde bir sıcaklık hissetmiştim; kardeşimin yanında olmak, bana her zaman güven verirdi. “Ne okuduğunu merak ediyorum,” dedim, gülümseyerek yanına oturdum. Elif, kitabını kapatıp bana döndü. Gözlerindeki parıltı, her zaman olduğu gibi içimi ısıttı. “Bu kitap, kaybolanların hikayesini anlatıyor,” dedi. “Belki senin için de ilham verici olabilir.” “Kaybolanları bulmak zor, biliyorsun,” dedim, içimdeki kaygıyı bastırmaya çalışarak. “Ama belki de kaybolanları bulmanın bir yolunu bulabiliriz.” Elif’in gözleri parladı. “Birlikte her şeyi başarabiliriz, Dalya. Ben buradayım, her zaman yanındayım.” O an, kardeşimin yanında olmanın verdiği huzurla, içimdeki boşluk hissi biraz olsun azalmıştı. Elif, benim en büyük destekçimdi. Ama o günlerde, içimdeki bir şeyin eksik olduğunu bilmiyordum. Elif’in gülümsemesi, her zaman beni teselli ederdi ama o an içimde bir şeyler kıpırdamaya başlamıştı. “Biliyor musun, bazen kaybolmuş gibi hissediyorum,” dedim, düşüncelere dalarak. “Sanki bir şeyler eksik. Belki de seni bulmak için daha çok çaba sarf etmem gerekiyor.” Elif, yanımda otururken, elini benimkine koydu. “Kaybolmuş hissetmek normaldir. Ama unutma, ben buradayım. Biz birlikteyiz.” O an, Elif’in elini tutarken, her şeyin daha iyi olacağına dair bir umut belirdi içimde. Ama o günlerde, Elif’in içindeki karanlık düşünceleri görememiştim. Onun yanında olmak, bana güç veriyordu ama aynı zamanda bir şeylerin yanlış gittiğini de hissetmeye başlamıştım. “Belki de geçmişteki anılarımız, bu karanlık günlerde bize ışık tutar,” dedim. “Birlikte hatırlayalım, belki kaybolan her şeyin bir anlamı vardır.” Elif, başını salladı. “Bunu yapmalıyız. Birlikte geçmişimizi keşfetmek, belki de kaybolan her şeyin peşine düşmek için bir fırsat.” O an, Elif’in yanındaki sıcaklığı hissetmek, beni daha da cesaretlendirdi. Kardeşimin yanımda olması, her şeyi aşabileceğimi düşündürüyordu. Ama içimdeki boşluk hissi, kaybolmuş bir parçanın peşinde koşuyordu. O günlerde, Elif’in içindeki karanlığı görememiştim, ama gelecekte bunun ne kadar önemli olacağını henüz bilmiyordum. GÜNÜMÜZ Dalya, yeni evin kapısını açtığında, içeriye yayılan tozlu hava onu karşılıyor. Annesi ve babası, tadilat için gerekli malzemeleri taşırken, Dalya’nın aklında yalnızca Elif’in kaybolduğu günler var. "Burası çok farklı görünüyor," diyor annesi, eski eşyaları yerleştirirken. "Ama zamanla alışacağız, değil mi?" Dalya, annesinin gözlerinde beliren hüzünle karşılaşıyor. "Evet, alışacağız," diye fısıldıyor, ama içindeki boşluk hissi onu rahatsız ediyor. Dalya, eski odasına doğru yöneliyor. Kapıyı açtığında, odanın duvarları hâlâ Elif’in en sevdiği renk olan maviye boyanmış. Odanın ortasında, Elif’in bıraktığı oyuncak ayı duruyor. Dalia, ayıyı alıp kucağına sıkıca sarılıyor. "Nasılsın, eski dostum?" diye mırıldanıyor. Odanın köşesinde, Elif’in yazdığı hikaye defteri duruyor. "Ah, Elif’in hayal gücü ne kadar büyüktü," diye düşünüyor. O an, Elif’in gülüşünü, onunla geçirdiği tüm güzel anları hatırlıyor. Bir süre odada kalıp anılarını tazelemek istiyor, ama Elif’in yokluğu her şeyin üstünde. "Dalya, hadi biraz yardım et," diyor babası, sesindeki sabırla. Dalya, odadan çıkarken bir an daha bakıyor, Elif’in odası gibi hissettiği bu yerin, artık sadece bir hatıra olduğunu kabulleniyor. Sonra, Elif’in odasına doğru yola çıkıyor. Kapıyı açtığında, içeriye yayılan eski parfüm kokusu onu sarıyor. Odanın her köşesi, Elif’in izleriyle dolu. Yerdeki halının üzerindeki oyuncaklar, Elif’in neşesinin bir yansıması gibi. Dalia, Elif’in çalışma masasına yaklaşıyor. Masanın üstünde, Elif’in okuduğu kitaplar ve yarım kalmış çizimler var. "Bunları alayım," diye düşünüyor, içindeki özlem ona eşlik ediyor. Elif’in en sevdiği pembe defteri alıyor. "Belki bir gün bu defteri ona okurum," diye geçiriyor içinden. Dalya, odanın köşesindeki dolaba yöneliyor. Dolabın kapaklarını açtığında, Elif’in kıyafetleri ona gülümser gibi. Bir tişört alıp, onu kucağına koyuyor. "Seninle birlikte, her şey daha güzeldi," diyor, gözleri dolarak. Odanın penceresinden dışarı bakarken, bahçedeki ağaçların rüzgarda dans ettiğini görüyor. "Elif, nerede olursan ol, seni hep yanımda hissedeceğim," diye fısıldıyor. Dalia, Elif’in odasından ayrılmak istemiyor ama ailesine yardım etmesi gerektiğini biliyor. Birkaç eşya alarak, Elif’in hatıralarını yanına alıyor. Dışarıda, annesi ve babası, evin tadilatıyla ilgili konuşuyor. Dalya, içindeki boşluğu bir nebze olsun doldurmak için Elif’in eşyalarını yanına alıyor. "Bu ev, Elif’in anılarıyla dolacak," diyor, umutla. "Ve bir gün, onu yeniden bulacağımıza inanıyorum." ! HAFTA SONRA Tadilatın sona erdiği gün, evin içinde bir sessizlik hâkimdi. Duvardaki taze boyalar hala kuruyordu, ama bu yeniliklerin altında yatan karanlık sır, evin ruhunu sarmalamıştı. Her şey dışarıdan bakıldığında pırıl pırıl görünse de, içerideki atmosfer yoğun bir gerginlikle doluydu. Güneş ışıkları, pencereden süzülen toz tanecikleriyle birlikte odanın köşelerine ulaşmaya çalışıyor, ama karanlık köşeler hâlâ gizemini koruyordu. Ev, uzun yıllar boyunca birçok anıya tanıklık etmişti. Ancak şimdi, geçmişin izleriyle dolu bu yer, yeni bir hikâyenin başlangıcına ev sahipliği yapıyordu. İkinci kattaki odalardan birinin kapısı, yavaşça açıldığında, içeriye yayılan soğuk hava, sanki bir şeylerin yanlış gittiğini fısıldıyordu. Oda, tam anlamıyla bir zaman tüneli gibiydi; duvarlarda asılı eski fotoğraflar, gülümseyen yüzler ve kaybolmuş anılar, bu evin geçmişteki neşesini hatırlatıyordu. Ancak, o an herkesin aklında sadece bir düşünce vardı: Elif. Elif’in kaybolduğu gün, evin ruhu da kaybolmuştu. Aile, onun yokluğunda evin içindeki her şeyi değiştirmiş, ama bir türlü Elif’in hatırasını silmeyi başaramamıştı. Tadilatın bitmesiyle birlikte, evin her köşesinde Elif’in sesi yankılanıyor gibiydi. Onun gülüşü, evin duvarlarında hapsolmuştu. Ama şimdi, bu evin içinde bir ceset vardı; Elif’in cesedi. Odaya adım atan herkes, derin bir nefes alıyordu. İçerideki hava, boğucu ve ağırdı. Elif’in bedeni, duvarın arkasında, karanlık bir köşede gizlenmişti. O an, herkesin kalbinde bir soğukluk hissedildi. Cesedinin bulunduğu yer, evin en karanlık köşesiydi; orada zaman durmuş gibiydi. Elif’in gözleri, sonsuz bir uykuya dalmıştı, ama yüzündeki ifade, hâlâ bir şeyler anlatıyordu. Belki de ölümünden önce yaşadığı korku, ya da kaybolmuş hayalleri. Odanın duvarları, Elif’in hikâyesini fısıldıyordu. Herkes, o anı yaşarken, odanın karanlık köşesindeki sessizlik, bir çığlık gibi yankılanıyordu. Elif’in kaybolmuş hayatı, evin duvarlarına kazınmıştı. Herkes, onunla birlikte kaybolmuştu; ama şimdi, Elif’in cesedi, geçmişin karanlık sırlarını gün yüzüne çıkarmak için oradaydı. Tadilat, bir yenilik getirmekten çok, geçmişin gölgelerini ortaya çıkarmıştı. Evin içinde dolaşan herkes, Elif’in ruhunun hâlâ orada olduğunu hissediyordu. Her adımda, onun gülüşü ve hayalleri, duvarların arasında yankılanıyordu. Ama şimdi, bu evin içinde bir gerçek vardı: Elif’in cesedi, geçmişin acı hatıralarını açığa çıkarmak için bekliyordu. O an, herkesin aklında bir soru belirdi: Elif gerçekten nereye gitmişti? Yoksa, bu evin karanlık sırları, onun kaderini belirlemiş miydi? Dalya, Elif’in kaybının ağırlığını her an hissederek evin içinde dolaşırken, birdenbire acı bir çığlık kopardı. Bu çığlık, sanki duvarların arasında hapsolmuş tüm acıları serbest bırakmıştı. Evin karanlık köşeleri, Elif’in gülüşünü ve hayallerini hatırlatıyordu ama şimdi her şey farklıydı. Dalya, gözyaşları içinde, “Seni kim öldürüp bizim eve geri koyduysa, bunu bulacağım!” diye haykırdı. Bu sözler, evin sessizliğinde yankılanarak kaybolan bir umudu yeniden canlandırıyordu. Dalya, Elif’in ruhunun hala evin içinde dolaştığını hissediyor, her adımında kardeşinin sıcaklığını arıyordu. Gözleri, duvarların arasındaki çatlakları tararken, Elif’in hayaleti sanki ona bir şeyler fısıldıyordu. “Beni bul, Dalya… Karanlık sırlarımızı açığa çıkar!” diye haykırıyordu. Dalya, içindeki öfkeyi ve acıyı bastırarak, Elif’in kaybolduğu günleri düşünmeye başladı. O gün, her şeyin değiştiği, hayatlarının bir kabusa dönüştüğü gündü. Elif’in kaybolduğu o lanetli gün, Dalya’nın aklında bir film şeridi gibi geçiyordu. O an, her şeyin ne kadar masum göründüğünü hatırladı; kardeşinin gülümsemesi, birlikte geçirdikleri mutlu anlar… Ama şimdi, bu anların üzerine kara bir gölge düşmüştü. Dalya, Elif’in cesedinin bulunduğu yerin, evin en karanlık köşesi olduğunu biliyordu. Oraya gidecek cesareti bulmak zorundaydı. Dalya, Elif’in ruhunun ona rehberlik edeceğini hissediyordu. “Beni yalnız bırakma, Elif,” diye fısıldadı. “Senin için bu karanlık sırları aydınlatacağım.” Her adımda, evin duvarları ona Elif’in hikayesini anlatıyordu. Dalya, bu hikayenin sonunu yazmaya kararlıydı. Kardeşinin intikamını almak ve gerçekleri ortaya çıkarmak için her şeyi göze alacaktı. Bu evin karanlık sırları, Dalya’nın kalbinde bir ateş yakıyordu. “Beni bekle, Elif. Gerçekleri bulacağım ve seni özgür kılacağım!” dedi ve karanlık köşeye doğru ilerlemeye başladı.
|
0% |