Yeni Üyelik
6.
Bölüm

🌸🌸 6. Bölüm🌸🌸

@kralice7

6. BÖLÜM



MEKTUP 9

- ‘Yaşamı ve içimde ki hazineleri keşfettikçe ne olacak? ‘
diye sormuşsun İpek…

- Yaşamı hissedeceksin bundan ötesi var mı?
Tüm mutsuzluğumuz, tüm acımız, tüm kaygılarımız yaşamı hissedememekten kaynaklanmıyor mu?
An’ da olmayıp ya geçmişte ya gelecekte olmamızdan kaynaklanmıyor mu?
An’ da acı yoktur İpek. An’ da kaygı yoktur. Kaygı, düşüncelerindir sadece. Acı geçmişi düşünmendir.
Yaradan’a tam anlamıyla ulaşamayışımız bile yaşamı bilmemekten, kendimizi bilmemekten kaynaklanıyor.
Bu hazineleri buldukça, keşfettikçe daha çok hissedeceksin ve en önemlisi tam anlamıyla yaşayacaksın. Hayatında olan sorunları bile iç dünyanla ilgili olduğunu keşfedip , iç dünyanı dönüştüreceksin. Sonra etrafında ki sorunlarda iyileşmeye başlayacak. Onlar iyileştikçe özüne döneceksin. Özüne döndüğünde ise Yaradan’ı tam olarak keşfetmeye başlayacaksın.
Bu hayata gelmenin, Yaradan ’nın sana verdiği değerin hakkını vereceksin… Ötesi var mı?



MEKTUP 10

Peki ya yaşamı anlamak veya hissetmek bana acı veriyorsa? Ve ben bunu istemiyorsam?
Herkes yaşamı hissetmek zorunda mı?


MEKTUP 11

Hayır tabi ki kimse hiçbir şey için zorunda değildir. Fakat problem şurada ki bir nevi biz hayata yaşamak , duygularımızı hissetmek için geldik. Bunları deneyimlemeye geldik. Asıl amacımız buyken, bunu yapmamak yaşamı yaşayamamaktır.
Aynı bir kuş misali düşün bu konuyu. Kuşların tek yapabildiği şey uçmakken, insanlar kuşları kafese koyup yapabildikleri en güzel şeyi ellerinden alıyorlar. Onların asıl amaçlarını yok edip bir hapishaneye sürüklüyorlar adeta.
Bizimde insan olarak yapabileceğimiz en güzel şey hissetmekken, bunu yapmamak kendimizi içsel olarak hapise sürüklemek değil de nedir?
Evet istersen hissetmeyi redde bilirsin.Ama şunu bil ki bunu yapmak sana,bedeninde hapishaneyi yaşamana sebep olur. Ruhunun bedeninde sıkıştırılmasınasebep olursun.


Ve İpek bunların peşine ne olur biliyor musun?
Hazırsan sana hayatın ilk şifresini veriyorum (:

İç dünyanı hapishaneye çevirirsen, kısa bir zaman içinde dış dünyanı da hapishaneye çevirmişken bulursun kendini…
Çünkü evrende ki sistemin şöyle bir anlayışı vardır;

‘İçsel olarak nasılsan, dışarıdaki hayatına da onu yansıtırsın.’

Ve sonra, bunun senin iç dünyanla alakalı olduğunun farkına varmazsan,
sana bu hapishaneyi etrafının da ki insanların yaptığını düşünür, onları suçlamaya başlarsın.
Ve sonra bir bakarsın ki sadece insanları suçlamaktan artık çıkış kapısını bulamıyor olursun.
Çıkış kapısını sadece o suçladıkların sana sağlayacak sanırsın. Fakat senden hariç hiç kimse senin kapılarını açamaz. Bunu bir tek sen başarabilirsin. Çünkü herkes kendinden sorumludur. O yüzden beklemeyi bırakmak gerekir. Harekete geçmek gerekir.

Sürekli başkasının seni o hapishaneden kurtarmasını beklersen bu durumda da harekete geçmezsen ve kendine o çıkış kapısını sağlamazsan, bir süre sonra da kurban psikolojisine girersin. Yani kendi gücünü bilmeyip kendini kurtaramaz hale gelip, başkalarının seni kurtaracağına inanır ve kendi gücünü onlara verirsin.
Kendini güçsüz hissettikçe hiç bir şey yapamaz hale gelirsin. İlerleyen yaşlarında da dilinde hep ‘ bunlar neden benim başıma geliyor? Neden herkes hayatıma müdahale ediyor? ‘ derken bulursun kendini. Hatta belki de diyorsundur kim bilir?
O yüzden bu sistemin içine girmeden farkındalığını oluşturmalısın İpek.
Farkındalık oluşturman bile hayatına en güzel hamleyi yapman demektir. (:

Ve son olarak;
Hissetmek mutluluğu tattırdığı gibi insana, acıyı hissetmek, acıyı da çok güzel tattırıyor.
Bizim problemimiz şu ki;
Söz konusu mutluluksa tamamen hissetmeyi seçiyoruz fakat söz konusu acımız olduğunda hissetmekten kaçıyoruz.
Acılarımız da en az mutluluklarımız kadar gerçek değil midir?
Bu yaptığımız ‘acı’yı dışlamak değil midir?
Mutluluk senin olduğu kadar acı da senindir. Acı çekmekte bir duygudur.
Acıyı dışlamak, acıyı acıtmaz mı sence de?

Her duygunu olduğu gibi kabul et İpek. Hepsi sana ait ve senin bir parçan. Bir duyguyu iyi ve kötü diye ayırıp, birini diğerinden ayrıştırma.
Bu kendine yaptığın en büyük iyilik olur.


Mektup 12
Yazdıklarını okurken neden ağladığımı bilmiyorum. Sana hak veriyorum. Duruma böyle baktığımızda yani duyguları benimsemeden uzaktan baktığımda, evet acı da mutlulukta sadece birer duygu. Acıyı dışlamak.. Ya ben bunu çok yapıyorum ama elimde değil.
Öyle garip ve kötü bir yaştayım ki sanki,kendi yolumu çizecek kadar büyük değilim. Ama her şeyi anlayacak kadar büyüğüm.
Kendi kararlarımı verecek yaşta değilim. Ama tüm acıyı görebilecek kadar büyüğüm. Bazen her şeyi umursamadan mutlu olabiliyorum bazen düşünmeden duramıyorum. İçimde sanki iki kişi var. Ve hatta bir çok duygu var. Bazen sakinler ama çoğu zaman savaş halindeler.
Bazen kafam da hayatım da karışmasın diye bazı şeyleri görmezden gelesim geliyor. Ama gerçekler önüme öyle bir çıkıyor ki, adeta beni takip et der gibi. Zaten meraklı bir insanım. Bu sefer peşinden gidiyorum her şeyin ve kafam iyice allak bullak oluyor. Of bu ergenlik denilen çağ gerçekten berbat bir şey. Ne bitmek biliyor, ne bana rahat veriyor.
Kendimi çok sıkışmış hissediyorum.
Buna da var mı bir çözümün ? Şu ergenlik belasının bir çıkış kapısı var mı?



Mektup 13

Bunun en güzel çıkış kapısı duygularını tamamen yaşaman İpek.
Her gelen duyguyu, acıyı ,tatlıyı , neşeyi, hüznü, mutluluğu aklına gelebilecek her hissi ve her duyguyu hisset. Bastırma. Yok sayma. Duyguların içinden geç.
Duyguları benimseme. Gelip geçen duygunun, gelip geçmesine izin ver. Duyguyu benimseyip içinde kaybolma.

Diğer anlattıklarına gelince, ‘ içimde sanki iki kişi var ‘ demişsin. İnan bana hepimizin içinde iki kişi, üç kişi hatta bir sürü kişi var. Ve içimizde sanki sürekli konuşuyorlar ve biz hepsini duyuyoruz.
Fakat yaşın gereği bunları daha fırtınalı hissediyorsun. Bunları daha yoğun görüyorsun. Ama zaman geçtikçe hepsi oturacak. Daha sakin ve olağan bakacaksın bütün durumlara. Duygularını nasıl yönetmen gerektiğini de öğreneceksin. Şimdi bu kargaşayı hissetmen bunun farkına varman bile büyümekten. İşte biz buna büyümek diyoruz İpek. Telaş yok, sadece büyüyorsun … Ve kendini keşfediyorsun (:


MEKTUP 14

Hahaha telaş mı yok ? Nasıl telaş yok ? İçim de öyle bir telaş var ki anlatmam. Sürekli acele etmem gerekiyor. Sürekli yetişmem gereken öğrenmem gereken şeyler var gibi geliyor. Hayata geç kalacağım diye ödüm kopuyor.
Korkuyorum Sokrates, hem yaşamaktan, hem yaşayamamaktan korkuyorum.
Anlıyorsun beni değil mi?

Loading...
0%