Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Sorgulama..

@kralice7

Çoğu zaman beni kimsenin anlamadığını düşünüyorum. Herkesin sürekli benden bir beklentisi var. Ya da benim kendimden bir beklentim var ben öyle sanıyorum… Bilmiyorum…


Oysa yaşım daha 16. Ne yapabilir ki 16 yaşındaki bir insan? Anlayamıyorum… Büyüklerin derdi zaten hiç bitmiyor…


Büyüyünce ne olacaksın? Şu dersin iyi mi? Şunu yapabiliyor musun? Notların nasıl? Sanki hayatın bunlardan başka bir anlamı yok. Tek bildikleri şey bunlar ve bunların etrafında dönen sorular. Anlamsız…


- İpek müsait misin? Girebilir miyim?


- Gel anne, müsaidim


- Ooo bakıyorum çoktan uyanmışsın. Menesse kahvaltıyı hazırlamış. Hadi gel, işe gitmeden beraber kahvaltı yapalım…


- Tamam sen in, geliyorum.


Anlamadığım bir şey daha. Neden her sabah kahvaltı yapmam gerekiyor ? Hele ki hep beraber yapmamız gerekiyor... Neden?


İnsan evinde özgür olamayacaksa nerde olacak? Evde, okulda, her yerde kısıtlanıyoruz. Anlamsız. Zaten biz gençlerin halinden anladıkları yok. Tek bildikleri şey , ‘biz de o yaşlardan geçtik’ . Ee sonuç?


Neyse yine kendi kendimi lafa tuttum. Şu aşağı inip biran önce kahvaltımı yapıp, bahçede ki sandalyemde biraz kitap okuyacağım. Sanki yaz tatilinde yapacak başka bir şey varmış gibi bir de seçim yaptım hahaha harika bir gün oluyor…


* * *


Aşağı indiğimde annem kahvaltıya çoktan başlamıştı bile. Ah şu büyükler, bize yemekte birbirimizi beklememiz gerektiğini anlatırlar, kendileri kimseyi beklemeden başlarlar. Anlamsız şeyler…


- Afiyet olsun anne.


- Teşekkür ederim ipek. Sen gecikince bende kahvaltıya başladım. Kusura bakma…


- Aa yok canım ne kusuru ah anne duymamış olayım.


- İpek, sabah sabah ne bu haller yine kızım?


- Bir haller yok. Bugün işe gidecek misin?


- O nasıl soru tabi ki gideceğim. İşe gitmediğim bir gün oldu mu hiç?


- Evet olmadı ama bazen gitmesen olmaz mı?


- Neden? Nereden çıktı bu şimdi?


- Bazen sana ihtiyacım oluyor. Seninle vakit geçirmek istiyorum anne.


- Sabahları ve işten geldiğimde geçiriyoruz ya kızım.


- Anne biz vakit geçirmiyoruz. Benim vakit geçirmek dediğim bu değil. Yemeklerde beraberiz o kadar. O da zaten yemek yiyeceğimiz için. Bize, ikimize özel bir an, yapılmış bir plan değil bu. Zaten olan bir şeye birbirimizi dahil ediyoruz hepsi bu. Anlıyorsun dimi beni?


- Evet anlıyorum bir tanem. Tamam şöyle yapalım, ben hafta sonları erken gelmeye çalışayım ve geldiğim de planımızı vakit geçirmemizi o zamanlar yapalım olur mu?


- Hayır deme şansım var mı?


- Maalesef yok.


- Eee daha ne? Bana neden soruyorsun? Farkındaysan bu yine benim tercihim değil, beni bıraktığın bir mecburiyet.


- Şu sıralar mecburiyet kelimesine çok takılmış durumdasın. Kendini mecbur hissettiğin duygular mı var da dışarıya böyle yansıtıyorsun kendini?


- Babam neden hiç gelmiyor?


- İpek lütfen yine aynı konulara girmeyelim. Acelem var. Hastalarım gelmeye başlamıştır bile.


- Tamam anne. İyi işler sana.


- Sağ ol bir tanem. Dönüşte bir şey getirmemi ister misin?


- Varsa biraz özgürlük.


- Anlaşıldı, bir şey istemiyorsun demek oluyor bu.


- Bu dediğimi de bir şey istememek olarak algılamanda pek manidar doğrusu.


- Hadi ben çıkıyorum. Görüşürüz kızım.


- Bay bay anne.


Aslında biraz Menesse ablayı sıkıştırırsam belki o bana yardımcı olur. Sonuçta ben doğmadan önce de annemlerle birlikte çalışıyormuş. Annem kadar o hakim bizim aile içine.


- Menesse abla?


- Efendim kuzum.


-Sen babamı ne kadar tanıyorsun?


- Normal tanıyorum işte bir tanem. Sen yemeğini yemeğe devam et, benim şu makinadan çamaşırları çıkartmam gerekiyor, yukarda da bir kaç işim var oyalanmayayım hiç.


Al işte yine aynısı. Her ben bu konuları açınca ya konu kapatılıyor ya gözler kaçırılıyor ya bana kızılıyor. En iyisi biraz bahçede kitap okumak. Büyükler beni fazlasıyla yoruyor. Zaten hayat hakkında pek bir bilgileri olmadan yaşamın garip garip hallerine kaptırmışlar kendilerini…


- Menesse abla ben bahçeye çıkıyorum!


- Tamam canım dikkatli ol.


- Dikkatli mi ol? Ne komiksin Menesse abla zaten bahçe çitlerle çevrili, en fazla ne olabilir?


Aslında evimizin bahçesi tam bana göre. İstediğim yere çadırımı kurup sandalyemi koyup rahatça kitaplarımı okuyabiliyorum. Buraya oturduğumda ilk yapmayı sevdiğim şey biraz gökyüzünü seyredip, evimizin yanında ki ormanın ağaç seslerini dinlemek oluyor. Bu sese bayılıyorum. İçimi kalbimi ferahlamış hissediyorum.Her ne kadar hayatın anlamını anlamasam da, bu dünyada neden varım bilmesem de güzel hissettiriyor işte.


-İpek müsait misin? Annemlerle eve geçiyorduk, geçmeden sana bir 5 dakika uğramak istedim.


- A Sitare hoş geldin. İyi yaptın Müsaidim tabi ki müsait olmayıp ne yapacağım sanki.


- Ne bileyim bazen kitap okuyup köşene çekilmek istiyorsun ya ondan sordum.


- Evet ama çoğu zamanda bunalıyorum evde tek başıma olmaktan. Sürekli okul, ev. Yaz tatilinde hep ev. İyi ki sen varsın canım arkadaşım.


-Teşekkür ederim ama bazen sana yetemiyorum galiba.


- O demek Sitare.


- Hep bir ‘kardeşim olsa keşke ‘ deyip duruyorsun.


-Onunla bu bir mi? Ayrıca kim kardeşi olsun istemez ki? Evde benimle birlikte birisi daha olsa ne güzel olurdu beraber vakit geçirirdik ve hiç sıkılmazdım.


- Olsun belki bir gün kardeşin olur.


-Saçmalama Sitare artık çok geç. Annemle babam ben doğmadan boşandılar bunu biliyorsun. Bunun için artık çok geç kaldık.


-Doğru diyorsun o zaman benimle yetineceksin demek olur bu.


-Hahaha olur kabul. ee ne yaptın dün? Görüşmedik iki gündür.


- Hiç bir şey yapmadım ki sadece dün misafirler vardı onlarla vakit geçirdim bayağı o kadar.


- Ooo keyifli vakit geçirdin mi bari?


- Evet. Eski albümlere bakıp eğlendik, güldük sürekli. Vaktin çoğusu böyle geçti.


- Neden güldünüz ki bu kadar?


-Herkesin tiplerini bir görsen ipek sende gülerdin emin ol. Hem herkes çok komik hem küçücükler.


- Yaa çok sevindim senin adına eğlenmene mutlu olmana.


-Sizin de albümleriniz var mı ipek? Sen bebekken nasıldın acaba merak ettim şimdi.


- Bilmem


-Nasıl bilmem? Hiç bakmadınız mı fotoğraflara?


-Hayır. Yani bilmiyorum hiç görmedim, annemde hiç göstermedi.


- Bence annene sor ve bütün fotoğraflara bak eskileri görmek çok komik oluyor.


-Tamam olur sorarım annem geldiğinde, anlattığın gibi bizde de komik fotoğraflar varsa beraberde bakarız güleriz.


- Tamam süper olur. Bebekliğini görmek için sabırsızlanıyorum.


-Sitare hayat hakkında ne düşünüyorsun?


-Bu ne demek şimdi İpek?


-Yani hayat senin için nedir? Ne oluyor? Neden yaşıyoruz?


-Nerden bileyim yaşıyoruz işte. Zaten bunu bilsek ne değişecek bilmesek ne değişecek boş ver gitsin. Kafanı kurcalama böyle sorularla yaşa gitsin işte. Neyse ben gitsem iyi olacak yine buluşuruz İpek.


-Tamam Sitare kendine iyi bak. Görüşürüz.


- Görüşürüz. Kalkma hiç hızlıca çıkacağım ben zaten. Hadi öptüm bay.


Şu Sitare garip bir kız doğrusu. Hiçbir şeyi sorgulamıyor. Ya da merak etmiyor. Bu ergenlik çağı bir bana mı çağ yahu. Hani ergenlikte herkes her şeyi sorgulama yaşıydı. Nerede bunların ergenlikleri? Ayrıca insan bir şeyi sorgulamadan yaşarsa bu yaşam olmaz ki. Yaşam demek zaten sorgulamak bulmak demek. Ya da öğrenmek demek. Bunlar olmazsa robottan veya hayvandan farkımız olmaz ki.


Sahi yaşam ne? Yaşam dediğimiz şu şeyi tam olarak nasıl bulabilirim. Bazen gökyüzüne baktığımda işte yaşam bu diyorum, bazen kuş seslerini dinlerken yaşam bu diyorum. Ama hiç birinde sabit kalamıyorum. O zaman bu yaşam nerede tam olarak hangisi. Ya da hepsi mi? Bunları tam bulamıyorum ama bir gün bulacağım. Tek emin olduğum bir şey varsa oda bu hayatın büyüklerin yaşadığı gibi olmadığıdır. Doğ, büyü ,oku, meslek sahibi ol, evlen, çoluk çocuk, ölüm. Bunun yaşam tam olarak neresinde? Bir kurulu sistem var ona uyuluyor sadece hepsi bu ve kimse mutlu değil. Bu büyükler hiçbir şey öğrenememiş. Sisteme göre giden ama bu sırada yaşamı kaçıran canlılar sadece hepsi bu.


Şu annemin gençlik albümlerine biraz baksam iyi olacak. Kendisinin bana göstermeyeceğine eminim. En iyisi gizlice bulmak. Menesse ablaya yakalanmadan çıkmayı başarırım diye düşünüyorum. Sonra bir daha laf anlatmaya çalış... Ah büyükler bizim ne yapacağımızı merak ettiğiniz kadar hayatı merak etseniz hiç birimiz bu halde olmazdık… Yazık…


-Öyle mi ukala hanım, ne varmış büyüklerde?


- Aman Menesse abla ya şaka yapıyorum. ( Tabi ki yapmıyorum, bakın aynı dediğim gibi yine bizle ilgili şeyleri merak ediyorlar. Neyse içimden konuşmayı bırakayım yoksa Menesse abla yine ‘ne düşünüyorsun ‘ diye soracak.)


- Ne oldu İpek neden daldın? Ayrıca sen bu saatte bahçeden içeriye neden girdin hayırdır?


- Yukarıdan almam gereken birkaç kitabım var. Ayrıca attığım her adımı anlatmak zorunda mıyım?


- Tamam tamam bir şey demedik.


(İyi ki demedi.)


x x x x


Çok tuhaf annemin çocukluk fotoğraflarında teyzem ve annemin yanında küçük bir erkek çocuğu daha vardı. Kimdi o anlamadım ama anneme sorsam bunu albümlere baktım diye kızar mı acaba? Aman neyse olan oldu baktım artık.


- İpek hadi yemeğe gel kuzucum.


- Geldim Menesse abla. Aa anne hoş geldin.


-Hoş bulduk kızım. Nasılsın bugün yine canın sıkıldı mı?


- Eh biraz sıkıldım. Anne teyzemden başka kardeşin var mı senin?


- Bu nereden çıktı şimdi kızım?


- Hiç merak ettim. Bizim neden başka akrabalarımız tanıdıklarımız yok senin arkadaşlarından başka?


- Anneannenle deden öldü biliyorsun. Onlardan başka akrabalarımız veya tanıdıklarımız yok. Yani var da uzaktan akrabalarımız var. Onlarla da hiç samimiyetimiz yok yıllardır. Herkes ayrı yerlerde.


- Hmm. Çok acı.


- Neden? Bu ne demek şimdi?


- Bu yalnızız demek olur. Hele ben iyice yalnızım ne kardeşim var ne kuzenlerim var.


- Kızım senin de arkadaşların var.


- Öf anne o başka bu başka beni hiç anlamıyorsun. Anne sence hayat ve yaşam nedir? Yani senin bakış açından soruyorum.


- Benim için hayat ve yaşam başarıdan geçiyor. Alanında yani bulunduğun meslekte hep daha iyisini yaparak kendini geliştirmekten geçiyor.


- Anne psikologluk senin için neden bu kadar önemli?


-Çünkü mesleğimi seviyorum. Bu mesleğe ait olduğumu düşünüyorum. Buralara kolay kolay gelmedim. Bu yüzden de neden daha iyisi olmayayım?


-Nasıl yani?


- Yani zor kazandığım için kıymet biliyorum.


- İnsanlar bir şeyleri genelde zor kazanır ama insanlar senin kadar bu duruma bu kadar anlam yüklemiyor. Yani kendi hayatından çalmıyor.


- Yani ben hayatımdan çalıyorum tek derdim işim öyle mi?


- Evet. Seni tek heyecanlandıran şey hastaların için bulduğun yeni buluşlar.


- Evet çünkü bunun için yaşıyorum. Bunun için yaşıyorsam da hakkını vermem gerekir.


- Anne zaten en iyisisin, hastalara aylar sonra randevu veriyorsunuz ve buna rağmen yine seni bekliyorlar. Yani alanında iyisin yetmez mi? Artık hayatınla ilgilen.


-Tamam kızım doğru söylüyorsun fakat daha zamanı var.


- Zamanı var diye bir şey yok anne. İnsan zamanı kendi oluşturur.


- Bak bak bak bilmişliğimiz yine üstümüzde bakıyorum.


-Anne eskiden de öyle miydin?


- Nasıl?


- Hırslı ve işin harici kimseyi gözün görmez, ne biliyim işte böyle şuan ki gibi.


- Sayılır.


-Anne bana anlatmanı istediğim şeyler var. Mesela çocukluğun, gençliğin bunlardan bana neden hiç bahsetmiyorsun? Benimle neden sohbet etmiyorsun ?


- Kızım anlamıyorum ki neyi duymak istiyorsun? Benim de herkes gibi bir çocukluğum vardı işte hepsi bu.


- Mesela anneannemi dedemi anlat. Nasıldın onları seviyor muydun ? Baban benim babam gibi uzakta mıydı ?


-Anlaşıldı biz periyodik olarak bu konuya geleceğiz.


- Evet çünkü ne zaman sorsam bana anlatmıyorsun. Büyüdüm anne bü-yü-düm ! Bunu ne zaman kabullenip bana bir birey gibi davranacaksın?


-Anlıyorum kızım haklısın ama ne gerek var bunlara? Başka şeyleri merak et, mesela geleceğini...


- Anne yine geçiştirmeye çalışıyorsun.


- Bak kızım benim ailemle aram pek iyi değildi. Beni pek sevmezdiler bile. Bu yüzden bizim aramızda öyle aile ilişkisi pek kurulmadı.


-Nasıl yani insan çocuğunu tabi ki sever anne. Sadece sevgisini gösteremez o kadar. İkisi de mi göstermedi peki?


- Annem zaten soğuk bir kadındı. Sevgisini göstermeyi pek sevmezdi ya da gerçekten insanları sevmezdi bilmiyorum. Babam bazen sevgisini gösterirdi oda sadece bir şeyleri başardığımda, kazandığımda olurdu. Babam hep başarı odaklı bir insandı onun sevgisini alabilmem için ya derslerim çok iyi olmalıydı ya kazandığım okul ya notlarım ya mesleğim. Yani anlayacağın babamın beni sevmesi için önce ona layık olmam gerekirdi. Bu yüzden de hayatım hep kendimi babama kanıtlamaya çalışarak geçti. Biraz bile olsa babamdan sevgi görebilmek için hep çalıştım çabaladım durdum. Fakat sonunda artık anladım ki ne yaparsam yapayım babam beni gerçekten sevmeyecek. En ufak hatamda da sevgisiz bırakacak.


- Anlıyorum. Zor zamanlar geçirmişsin ama gözlerin dolmasın anne lütfen, üzülüyorum. Tamam ben şimdi daha iyi anlıyorum her şeyi.


- Her şeyi derken?


- Yani kendine ve insanlara neden bu kadar işini ve başarını kanıtlama hissinde olduğunu daha net anlıyorum. Ama anne farkında değil misin ? Babana kızsan da onun doğrultusunda gidiyorsun. Yani bu duruma beynin otomatikleşmiş artık ve kendi durumunun farkında değilsin. Babanın sana kodladığı tavırlarla sen kendine ve insanlara yaklaşıyorsun. Hep daha iyisini yapıp, yaptığında mutlusun yaptığında kendini seviyorsun. Yani sende baban gibi kendini koşullu seviyorsun aslında beni anlıyorsun değil mi ? Bunu yapma anne kendine.


- Sen bu kadar büyüdün mü gerçekten ? Benimle dertleşecek kadar, hele ki beni bana anlatacak kadar olgunlaştın mı?


- Anne lütfen ağlama..


Loading...
0%