62. Bölüm

💫💫💫

Sümeyye Sarı
kralice7

Odama çıktığımda önce ılık bir duş aldım. Saçlarımın bakımını güzelce yaptım. Duştan sonra dişlerimi fırçalayıp maskemi yaparken, saçlarımı bir güzel fönledim. Dalga dalga yapmıştım saçlarımı. Bu modeli çok seviyordum.

Banyoda işlerimi bitirince odamda ki boydan boya olan dolabıma bir göz attım. Bu dolabı özel yaptırmıştık. Çünkü klasik dolaplara sığamıyordum. Kapakta taktırmak istemediğim için dolabın her yerine kornişlerle tül taktırdım. Yatağımı saran tüllerle çok güzel duruyordu. Odamda ki camlarımda boydan camdı. Tavandan yere kadar uzanan, çok güzel içeri ışık veren camlar… Onlarda dolabımda ki tüllerle uyumlu tüllere sahipti. Odama girdiğimde içim huzurla doluyordu.

Dolabımdan her zaman ki gibi beyaz parçalar seçtim. Beyaz rengi adeta benim için bulmuşlardı. Sürekli beyaz ve pembe giymekten asla bıkmıyordum. Tabi diğer renkleri de sık sık giyerdim ama favorim her zaman bu iki renk oluyordu.

Saçlarıma tüylü beyaz bir taç taktım. Makyaj masama her zamanki kibarlığımla yerleştim. Nemlendiricimi yüzüme iyice yedirdikten sonra biraz fondöten, hafif bir rimel ve yine her zaman ki dudak kalemimi sürdüm. Bayılıyordum bu sakin görüntüye…

Makyajımı tamamladıktan sonra üstümü çok dikkatli bir şekilde giyindim. Her zaman bu hatayı yapıyordum. Beyaz giyeceğimi bile bile önce makyajımı sonra giyinmeyi yapıyordum. Bu sefer de bulaştırmadan giymek için kıyafetlerle savaş veriyordum…

 

Bugün özel bir gündü.

Nedense Mustafa’nın bana açılacağını hissediyordum. Bu düşünce bile kalbimi pır pır etmesine sebep oluyordu. Son kez aynaya bakıp kendime ufak bir sırıttıktan sonra evden çıktım.

Sokağın köşesine vardığımda taksi çoktan gelmiş bekliyordu.

Taksiciye nereye gideceğimizi söyledikten sonra telefonumu elime aldım.

“ Ben çıktım, geliyorum…”

“ Güzelim konumumuz değişti, sahil kısmına gelsen olur mu?”

“Olur da bir sıkıntı mı var?”

“ Yok yok kafeye girdim birkaç tanıdık vardı. Sen şimdi rahat edemezsin biliyorum. O yüzden kumsalın orda seni bekliyorum.”

“ He doğru düşünmüşsün tamam, geliyorum…”

 

Telefonu kilitleyip dışarıyı seyretmeye koyuldum. Salak salak sırıtmak istiyordum ama taksici salak mı bu? Demesin diye gülme ihtiyacımı zorla zapt ediyordum. Arada bir elimle kalbimi tutuyordum. Saakinn ol canımm sakin olllll ! diyerek ona telkinler veriyordum.

 

Sonunda heyecanla beklediğim yere varmıştık. Taksiciye ücretimi verdikten sonra minik parıltılı çantamı alıp, taksiden inmeye yeltendim. Tam kapı kulpunu tutmuştum ki kapı açıldı. Kafamı kaldırıp baktığımda Mustafa her zaman ki ihtişamıyla gözlerime bakıyordu. Gülümsedim. Bana doğru uzattığı elini kibarca tutup taksiden indim.

“ Çok kibarsınız beyefendi…” dedim şımararak…

“ Sizin yanınızda başka çarem kalmıyor hanımefendi adamı mum ediyorsunuz mum…” diyerek dirseğiyle hafifçe kolumu dürttü. Çaktırmadan koluna doğru baktığımda, elini karnına doğru bükmüş, koluna girmemi beklediğini gördüm.

Usulca kolumu onun koluna doğru koydum. “ Heh şimdi oldu.” Dedi koluyla kolumu kendine doğru sıkarak. Sahilde yürümeye başladık. Çok yakışıklı olmuştu. Tamam her zaman takım giyiyordu ama sanki her giydiğinde başka bir güzel oluyor. Allah’ım aklıma mukayyet ol, çünkü ben olamıyorum…

Ara ara şakalar yaparak beni güldürüyordu. Bende kibar kahkahalarımı atarak bazen koluna girdiğim kolumla onu cimcikliyordum.

Bayağı bir yürüyüp sohbet ettikten sonra birden Mustafa’nın kolundan çıkıp, “ Ee nerde çayımızı içeceğiz şimdi?” diye sordum. Gözlerinin içi gülüyordu bana bakarken. Elini yüzüme doğru getirdi. Avucunu yanağıma koyup , baş parmağıyla çok şefkatli ve kibar bir şekilde yanağımı sevmeye başladı.

“ İşte burada içeceğiz.” Dedi diğer eliyle kumsalın orayı işaret ederken.

Hemen başımı çevirip işaret ettiği yere doğru baktım.

“ Vaovvvvv buneee” dedim gözlerimden deli gibi heyecan fışkırırken.

“ Senin için yani bizim için…” dedi ve elimden tuttu… “ Hadi gel.” Diyerek kumsala doğru beni çekiştirmeye başladı. Gözlerimi kocaman açmış Mustafa’nın peşinden pıtı pıtı ilerliyordum.

Kumsala çok güzel bir yer hazırlamıştı. 4 tane büyük direkleri ful tüllerle sarmış ve tülleri sarkıtarak kare bir alan yapmış. Direklerin en tepesinden ledler asmış ve yer yeri parıl parıl yapmış. Tüllerin içine de iki tanede ahşaptan sandalye ve minnak bir ahşap masa koymuş. Masayı da beyaz bir örtüyle kapatmış ve minik mumlar koymuş. Masanın tam ortasındaysa kocaman bir papatya buketi vardı.

Tülleri açtırıp içeri doğru girdiğimizde hemen papatyaları elime alıp, “ hii bunlar benim en sevdiğimmmm.” Dedim derin bir şekilde papatyaları koklarken…

Mustafa da saçlarımı koklayarak, “ Bu da benim en sevdiğimmm…” dedi.

“ Yaaa …” deyip eriye eriye gülmeye başladım…

“ Nerden biliyorsun papatyaları sevdiğimii?”

“ Burcu’yla Aslı’ya sordum.”

“ Neee sen onlarla mı konuştun? Bak ya hiç bana diyorlar mı? Kalleşlerrrr…”

“ Kızma onlara, sürpriz olacak diye ben tembihledim…”

 

Gülümsedim. Gözlerimizi birbirimizin gözlerinden ayıramıyorduk… Kalbimde ruhumda eriyordu sanki… Erimesi bir yana dursun, onunla tamamen bütünleniyordum…

Bir kolumla çiçeğe sarılırken, diğer kolumu Mustafa’nın beline doğru sarıp ona sım sıkı sarıldım.

Eliyle başımı göğsüne bastırıp saçlarımı sevmeye başladı. Bir yandan da başımın tepesinden hem saçlarımı kokluyor, hem de ufak bir öpücük konduruyordu…

Bölüm : 26.01.2025 21:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...