
Neydi insanı insan yapan duygular?
Aradığını bulmak mı?
Bulduğun an kaybetmek mi?
Mutluluk muydu?
bizi pişiren? Yoksa acı mı?
Kıymet bilmeyi ne zaman öğreniyor insan?
Aradığını bulduğunda mı?
Bulduğunu kaybettiğinde mi?
Ben Mustafa’nın göğüsün de ağlarken bir el uzandı omzuma. Yaşlı gözlerimle başımı kaldırıp baktım.
“ Hanımefendi iyi misiniz? Ambulansı aradım. Yolda geliyor. Sakin olun…”
Başımı tekrar eğip Mustafa’ya çevirdim.
“ İyi olacaksın, iyi olacaksın. Sakın ölme. Sakın ölme. Bak duydun mu yoldalarmış, geliyorlarmış… Hadi aç gözlerini…” Birkaç damla daha hızla süzülüyordu gözlerimden.
Bu sırada yavaş yavaş insanlarda etrafımıza toplanmaya başlamıştı. Sesler kulağıma uğultulu gelmeye başlamıştı. Sanki etrafımızda ki o karmaşa başımın en tepesinde dolanıyordu. Gözlerim kararmaya başlıyordu. Gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Yok hayır net göremiyordum. Başımı ellerimin arasına alıp kendime telkinler vermeye başladım. ‘ Hayır hayır bayılamazsın, kendine gel. Şuan değil Mustafa’nın sana ihtiyacı var. Hayır.’
Ellerimi başımdan yavaş yavaş indirirken üstümde ki beyaz kıyafetlerin kan olduğunu fark ettim. Avuç içlerime baktığımda ellerimde kan vardı. Yüzüme ve başıma da bulaştırmıştım. İyice çıldıracak gibi oldum. Bu sırada çok uzaktan gelen ambulans seslerini duymaya başladım. Hem insanların, hem ambulansın sesleri birbirine karışmıştı. Beynime hakim olamıyordum. Her şey, her ses karman çorman bir uğultuyla giriyordu kulağımın içine…
Yaşadıklarımın şokuna ve kalbimin sızısına daha fazla dayanamadığımı fark ediyordum. Gözlerim iyice kararmaya başladığında bulunduğum yerde, Mustafa’nın göğsüne doğru başımın düştüğünü hissettiğim anda bütün bilincim tamamen gitmişti.
💫
“ Mine iyi misin? Beni duyabiliyor musun?”
Gözlerimi hafifçe aralamaya çalışıyordum ama sanki bütün dünyanın yükü göz kapaklarıma toplanmıştı. Öyle zorlanıyordum ki beyin gücümle onları açmaya… Elimde biraz derman olsa parmaklarımın yardımıyla açacaktım…
Kendimi iyice zorladıktan sonra biraz olsun gözlerimi aralayabilmiştim. Karşımda tanımadığım birisi bana sesleniyordu. Kim olduğunu düşünmeye çalışırken beynimi yanacak gibi hissettim. Sanki beynim benden alınmış ve hiç bir şey hatırlamıyordum. Birden göğsümde derin bir sızı hissettiğim anda derin bir nefes alma ihtiyacı duydum. Ama kalbim tüm göğsüme sanki büyük geliyordu ve sıkışıyordu.
Gözlerimi geri kapattığım an Mustafa’nın yüzü geldi aklıma… Ve sonra hızla kulağımı delecek kadar şiddetini hissettiğim bir silah sesi…
Gözlerimi hızla geri açtım.
“ Mustafa! Mustafa nerede? İyi mi? “
Hemen hareketlendim ve yerimden kalkmaya çalıştım. Ama kalkamıyordum. Bulunduğum yere göz gezdirdim. Burayı tanımıyordum. Kendi bedenime baktım. Ellerimi oynatamıyordum. Ellerim sırtıma doğru bir sandalyeye bağlanmıştı.
Başımı kaldırıp demin bana seslenen kişiye baktım.
“ Kimsin sen? Ben neredeyim? “
“ Merak etme güvendesin.”
“ Sana güvende miyim diye sormadım. Kimsin sen dedim !” sesimi yükselterek.
“ Tamam tamam sakin ol.” Dedi dizlerimin dibine çömelirken. “ İsmim Savaş.”
“ Yani? “ dedim anlamaya çalışırcasına. Ellerini dizlerimin üstüne koyup sıvazlamaya başladı.
“ Lütfen önce biraz sakinleş. Hepsini konuşacağız.”
“ Çek ellerini üstümden!” diye bağırdım kendimi sandalyeyle geri itmeye çalışırken…
“ Tamam… Tamam çekiyorum, fevri hareket yapma düşeceksin.” Diyerek çekti ellerini dizlerimden.
“ Sen kimsin ve benden ne istiyorsun? “
Ayağa kalkıp sakince arkasını döndü. Ellerini arkasından tutuşturdu…
“ Hadi itiraf et, sende beni deli gibi merak ediyordun değil mi?”
“ Lan sen ruh hastası mısın? Ben senin kim olduğunu bilmeden seni nasıl merak edeceğim? Sen beni biriyle karıştırıyorsun herhalde.”
“ Ben seni, “ dedi birden bana dönerek, “ asla kimseyle karıştırmam.”
“ Aklımı oynatacağım şimdi! Aptal bir filmin içine mi girdik. Ne oluyor!?”
“ O kadar senin resimlerini çizdim, bana belli etmedin ama içten içe beni hep merak ettin…”
Sinirden kahkaha atmaya başlamıştım.
“ Hoşuna gitti dimi?” diye sordu küstahça.
“ Yok hoşuma gitmek değil de… Ben seni hatırladım… Sen o durakta karşıma çıkan sonra da evimin oradaki durakta duran aptalsın.” Dedim ona acıyan gözlerle bakarken.
“ Evet doğru hatırlıyorsun da, seni bu kadar güldüren nedir?” diye sordu gerçekten benimle muhabbet ettiğine inanırken…
“ Keşke dedim içimden, keşke o gün Hakanlar seni ezik gibi döverken daha çok dövmelerini hatta gebertmelerini söyleseydim!”
Cümlemi bitirdiğim an hızla yanıma vardı ve elini tokat atacak gibi kaldırdı.
Eline doğru baktım. “ Azıcık adamsan vurursun. Vur bak o ellerini nasıl kırıyorum senin.”
Elini yumruk yapıp sıktı ve geri indirdi. Burnundan soluyordu. Sonra tekrar bana doğru eğildi. Avucunu yanağıma koydu.
“ Ben sana kıyamam ki…” dedi gözlerime dolu dolu bakarken. Başımı hızla kenara çevirdim. Ama o elini çekmedi.
“ Ben yıllardır bu anı bekliyorum, senin canını acıtamam ki…”
“ Hastasın sen, farkındasın değil mi? Deminden beri girdiğin şu ruh halleri, anlık duygu değişimleri… Sen ya şizofrensin, ya bipolar. Bunun farkındasın dimi ruh hastası!”
“ Ben bir tek sana hastayım.” Dedi o iğrenç elini yüzümde gezdirirken.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![Sümeyye Sarı / Ben Mafyanın Kendisiyim [ Yarı Texting] / ☠️](https://cdn.kitappad.com/image/img_thump/1/kralice7-ben-mafyanin-kendisiyim-yari-texting-759.jpg)
| 49.38k Okunma |
3.4k Oy |
0 Takip |
94 Bölümlü Kitap |