
Mustafa birden hareketlenip onu tutanları itmeye, savurmaya çalıştı.
"Bırak lan kolumu, kalk lan sende o masadan. Adam mısın lan sen gücün yetmiyor adamlarına tuttuyorsun beni şerefsiz!" Diye Savaş'a doğru bağrıyordu. Savaş hiç duruşunu bozmadan yemek yemeğe devam ediyordu. Mustafa'yı öyle sıkı tutuyorlardı ki, onlardan daha kaslı ve güçlü olmasına rağmen pek başarılı olamıyordu. Ellerini arkadan bağlamış olmaları ve yüzü gözü kan içinde olmasıyla gücünü iyice yitirmişti. Mustafa'yla göz göze geldik. Öfkeyle bakıyordu gözleri, göz kapaklarımı sakince kapatıp açtım, sakin olması için bakışlarımla işaret ettim. Çünkü artık gereği yapılacaktı...
Önümde ki kare bezi bende elime alıp hızlıca açıp sertçe savurdum. Sirkeler gibi hareket yaptığım için kumaştan sert bir ses geldi.
Savaş ve Mustafa beni seyrediyordu. Açtığım kumaşı bacaklarıma örterken, " adamlarına söyle Mustafa'yı bıraksınlar." Dedim hala kumaşı düzeltirken ve ona hiç bakmazken...
"Nasıl anlamadım?" Dedi hayretle bana bakarken.
Başımı kaldırıp Savaş'a baktım.
"Adamlarına diyorum söylede Mustafa'yı bıraksınlar."
"Öyle bir şey olmayacak bebeğim biz seninle bu yemeği romantik bir şekilde yiyeceğiz ve sonra Mustafa gidecek." Dediğinde çaktırmadan başımı Mustafa'ya hafifçe çevirip ufak bir göz işareti yaptım. Hemen ardından masadaki çatalı aldığım gibi eli masada duran Savaş'ın eline tepeden hızlıca batırıp soktum. Aynı anda Mustafa yanındaki adamlara sırayla kafa atarak ufak çaplı bayıltmıştı. Adamlar yere düşmüş, Savaş da "ah elim!" Diye bağrıyordu. Ayağa kalktım elim hala çatalı sım sıkı tutup onun eline bastırırken, " sana bin kere şans verdim insan olman için. BİN!" Diye bağırdıktan sonra yanına geçip diğer elimle boğazını sıktım. İyice canı acısın diye tırnaklarımı boğazındaki deriye geçiriyordum.
"Mine bırak ne yapıyorsun?" Diye soruyordu bir yandan nefes almaya çalışırken, "artık bende acımıyorum kimseye hadi bakalım hodri meydan..." diyerek bir elimi elinden, diğer elimi boğazından çektim ve üstümde ki elbiseyi hafifçe yukarı sıyırarak tam göğsünün ortasına tekme atıp arkaya doğru onu devirdim. Yere düştüğünde başına aldığı darbeyle sarsılmıştı. Bu sırada Mustafa elinde ki kelepçeyi adamların cebinden aldığı anahtarla açmaya çalışıyordu. Adamlar kendilerine gelmeye başlamıştı. Mustafa'nın hızlı olması gerekiyordu.
Savaş tam kapıda ki adamlara bağıracağı anda topuklu ayakkabımın topuğunu ağzının içine sokup gırtlağına bastırdım.
"Eğer o çeneni kapatmazsan, yemin olsun ki kırarım."
Boğulmaya başladığını gördüğüm an ayağımı kaldırdım ve geri çektim. Aynı hızla ayak bileğimden tuttuğu gibi beni kendine doğru çekti ve üstüne düştüm. Hızlı bir hareketle beni ters çevirip üstüme çıktığı anda ensesine Mustafa yapıştı.
"Gel buraya gel." Dedi ve yakalarından onu kaldıp burnuna okkalı bir yumruk çaktı. Bu sırada yerden kalkan adamlardan bir tanesi hızla Mustafa'ya doğru yaklaşıyordu ki araya girip kolunu tersten, dirsek tarafından sıkıca tutup dizime hızlı bir hareketle yapıştırıp kolunu kırdım. O çığlık kıyamet bağırınca kapıda ki iki adam daha ellerinde silahla içeri girdiler. İşte şimdi savunmasızdım. Mustafa hala Savaş'ı dövmekle meşguldü.
Bilerek Mustafa'nın önünde duruyordum ki uzaktan sıkamasınlar... Biliyorum bana zaten sıkamazdılar çünkü Savaş onları benden önce öldürürdü. Adamlar bize yaklaşmaya başladığı an demin ki kolunu kırdığım korumanın belinden silahı alıp havaya bi el ateş edip, silahı onlara doğru uzattım.
"Herkes geri çekilsin." Mustafa silah sesini duyduğu an Savaş'ı bırakmış telaşla bana dönmüştü.
"Ben iyiyim bebeğim sorun yok." Dedim Mustafa'ya göz kırparken...
Mustafa benim bu hallerimi ilk defa görüyordu ki gülmeye başladı.
"Bebeğin miyim gerçekten?"
"Ya konumuz bu mu şuanda..." diyerek ona hafifçe sırıttıktan sonra adamlara tekrar baktım.
"Ellerinizde ki silahları yere atıp ayağınızla bana doğru itin."
Silahı hemen Savaş'ın üstüne çevirdim.
"Yoksa kılım bile kıpırdamadan gebertirim onu!"
Silahlarını yere bırakıp ayaklarıyla ittiler.
"Şimdi bir kaç adım daha geri çekilin." Dedim onlara yaklaşırken... Ben yaklaştıkça onlar geri çekiliyordu. Gözlerimi onlardan ayırmadan yerde ki silahları aldım ve hepsini koltuğun üstüne koydum.
Benim şu aptal kıyafetten biran önce kurtulmam lazımdı. Koltuğun yanındaki çantada bana diğer aldıkları pantolon kazaklar vardı. Etrafa bakındım, " Ne oldu?" Diye sordu Mustafa, Savaş baygın bir şekilde yerde iki büklüm duruyordu.
"Üstümü çıkartacağım."
"Ne diyorsun kızım sen kafayı mı yedin?"
"Yok öyle değil, başka bir şeyler giymem lazım."
Mustafa gülmeye başladı.
"Gerçekten şu an mı?"
"Evet asıl gerçekten şuan çünkü bununla şunları rahat dövemiyorum."
"Tamam al çantaları odaya git giyin." Dedi koltuktaki silahların iki tanesini eline alırken...
"Oldu seni bunlarla yalnız bırakacağıma bu elbiseyle kalayım daha iyi."
"Yani?"
" Yani herkes arkasını dönecek..."
"Ya Mine, beni çıldırtma gir şu odaya..." dedi öfkeyle.
Neyse bir yandan Mustafa haklıydı... Kapıyı tam kapatmadan giyinebilirdim aslında, hem salonuda görebilirdim...
" Tamam, gidiyorum. Sen köşeye geç ve köşe de iki duvarı cephe alarak dur. Her yeri görebil. Bende kapıyı aralık bırakacağım, kulağım gözüm burda olacak."
"Bak bak bak nelerde biliyoruz..." dedi yavaştan dediğim köşeye geçerken...
Hızlıca odaya girdim ve üstümde ki aptal elbiseyi çıkartıp çantayı açtım. İçinde kot pantolonda vardı eşofman takımıda...
Gri, paçaları lastikli bele kadar altlığı olan, üstüde crop gibi kısa ama tam eşofman altının başlangıcına gelen uzun kollu, içi polar olan eşofman takımını çıkarttım. Bu takım hareketimi daha da esnetecekti. Eşofmanları giydikten sonra, diğer çantaları kurcaladım. Beyaz bir spor ayakkabı vardı. Ruh hastası çeşit çeşit aldırmıştı. Neyseki her şey tam bedenime göreydi. Beyaz spor ayakkabıları çıkartıp hemen ayağıma geçirdim ve yerdeki elbise ve ayakkabıya bir tekme atıp kapıyı açtım. Her şey bıraktığım gibi, yolundaydı.
Mustafa bakışlarını bana çevirip baştan aşağı gözleriyle süzdü... o bana baktığında salak salak sırıtmak istiyordum. Ama kendime engel olup, ufakça bir sırıttım.
"Olmuş mu?"
"Mükemmel olmuş..."
İşte şimdi daha çok sırıtıyordum...
Öhhö diye öksürerek bir kendimi toparladım. Şöyle bir etrafa göz gezdirdim. Üstüm başım çok rahattı. Biz Mustafa'yla cilveleşirken bir tane koruma ellerini beline doğru götürdüğünü fark ettim. Sakin adımlarla korumaların yanına gittim.
"Hey hey napıyorsun?!" Diye seslendi Mustafa.
"Sıkıntı yok işine bak." Diyerek o korumanın yanına vardığım gibi saçlarından kavrayıp duvara bir posta vurduktan sonra yüzünü duvara yapıştırdım ve bir elini beline doğru getirip sıkıca tuttum. Hızlıca belinde gezdirdim elimi ve evet bir silah daha vardı. Hemen alıp belime yerleştirdim. Sonra kafasını bir tur daha duvara çakıp bayılmasına izin verdim.
Diğer korumaya döndüm.
"Sende de başka silah var mı?"
"Evet var." Dedi çıkartmaya meyillenirken...
"Şşş sakın dokunmuyorsun, ellerini kaldır." Dedim ve dediğimi yaptıktan sonra ona yaklaşıp belinden diğer silahı alıp onuda belime taktım. Silahlar öyle ağırdı ki eşofmanın ipi zor tutuyordu artık onları.
Mustafa gözlerini fal taşı gibi açmış bana bakakalmıştı. Artık Mustafa'nın hangi yüzümü göreceği umrumda bile değildi çünkü artık el atmazsam birimizden birisi ölecekti.
Salona doğru geçtim tekrar. Orta sehpada ki paketlerden birini elime alıp bir sigara yaktım. Hepsi durmuş beni seyrediyordu. Dumanı keyifle üfledim...
"Şimdi!" Dedim korumaların üstünde sırayla gözlerimi gezdirirken, "hepiniz aynı anda cevap vereceksiniz. Kapıda ve büyük kapının dışında kaç araba var?"
Bilerek aynı anda cevap verdirtiyordum çünkü yalan söylerlerse aynı anda söyleyemezler biri illa ki free verirdi.
Hepsi hep bir ağızdan "üç!" Dedi.
Birtanesi devam etti, " İki tanesi iç bahçede, bir tanesi dışarıda..."
"Tamam harika, anahtar kimde?"
" üçümüzde üç ayrı anahtar var..." dedi bitanesi kendini ve diğer iki kişiyi gösterirken.
"Tamam herkes sakin hareketlerle çıkartsın anahtarları..."
Hepsi ellerini cebine götürüp anahtarı çıkarttı. Bilerek rahat davranıyordum çünkü üstlerini demin silahları toplarken aramıştım ve başka hiç bir zarar verici alet yoktu.
Yanlarına yaklaşıp anahtarları bir bir topladım... Topladıktan sonra kontrol ettim. Hepsi gerçek anahtardı, yedek anahtar değildi.
"Bunların yedek anahtarları nerde?" Dedim.
Birtanesi eliyle mutfak dolabını işaret etti.
İşaret ettiği yeri açıp baktım yuvarlak bir kutu vardı ve dediği gibi içinde anahtarlar vardı. Hepsini alıp cebime koydum...
Bu sırada Mustafa' da bir tane sigara yakmıştı. Çakmak sesini duyduğum an başımı çevirip arkama baktım.
"Vaayyyy..." dedim hayrete düşmüş bir şekilde, " sen sigara içer miydin yahu?"
"İçer mişiz demek ki.." dedi, demin ki yemek yediğimiz masaya yaslanırken...
Yaslanıp derin derin sigarasını çekiyordu ve keyifle beni seyrediyordu. Gözlerinde tamamlanmış bir bakış hissediyordum. Tamamlanmış ve ait...
Nedenini anlamamıştım. Sanırım benim bu yüzümğ gördüğünde benden nefret edecek tezim çürümüştü ve bana bayılmıştı... Neyse şimdilik işime odaklanmalıyım diyerek dolabın kapağını kapatmaya meyillendim. Tam kapatacakken dolabın içinde eteri buldum. İyi denk gelmişti, birazdan zaten bunu isteyecektim...
Eteri ve yanında ki pamuklara uzandım. Hepsini aldıktan sonra dolabı kapattım.
"Bu evin anahtarı nerde?" Diye sordum korumanın bitanesine...
"Kapının üstünde."
Hemen gözlerim kapıya gitti. Evet üstündeydi.
"Başka var mı?"
"Hayır yok."
"Telefonlarınızı çıkartın."
Hepsi birden telefonu çıkarttı sırayla gezip telefonları topladım. En son ki korumadan telefonu alıp arkamı döndüğüm an koruma arkadan kollarını boğazıma sardı ve beni sıkıca tutup kendine çekti. Mustafa hızlı bir hamleyle bize doğru geliyordu ki, kolumu kaldırıp arkaya doğru uzatıp korumanın ensesinden tuttup hafif dizlerimi kırdım ve bütün gücümle çekip tepetakla attırarak ters çevirdim. Bu hareketleri de dövüş kursunda öğrenmiştim. Tek bir hamleyle adam devirme... Ah ah o günler...
"Kızım naptın öyle be?" Diye sordu Mustafa hayretle...
"Bekle biraz." Diyip hızlıca odaya gidip orda ki çantalardan birtanesini aldım. Koltuğun üstüne koyup, anahtarları, silahları, telefonları içine doldurdum.
"Savaş'ın üstündekileri toplasana..." dedim gözlerimi korumaların üstünde gezdirirken...
Demin devirdiğim avel yeni yeni kalkıyordu yerden. Salak.
Mustafa Savaş'ın üstünden topladığı her şeyi getirip çantaya koydu. Elimde bir tane silah, cebimde bir tane araba anahtarı, diğer cebimdeyse bir tane telefon vardı.
Aynı şekilde Mustafa'yada verdikten sonra çantanın fermuarını kapatıp Mustafa'ya attım. Mustafa havada kapıp koluna geçirdi çantayı. Koltukta ki eter ve pamuğu alıp, pamuğun üstüne eteri bocaladım. Önce Savaş'ın ağzına dayadım ve bir tur daha derin bayıldığına emin oldum. Sonra sırayla korumaları gezerken Mustafa da hemen arkamda silahla beni takip ediyordu.
"Hepiniz yere çömelin ve ellerinizi arkanızdan bağlayın." Dedim.
Dediğimi yapmalarının ardından sırayla pamuğu ağzına dayadığım olduğu yerde bayıldı. Hepsi bittikten sonra Mustafa'ya bir bakış attım...
"Hadi, hazır mıyız?"
"Buyrun hanımlar önden..." dedi kapıyı gösterirken.
Kapıdan çıktığımızda anahtarla kapıları üç, dört kere kilitledim. Bakalım camda kırılmıyor muş ya nasıl çıkacaklar içeriden şimdi...
En dış kapıya yürüyüp dışarıda ki arabaya doğru geldik.
"Kullanır mısın kullanayım mı?" Diye sordum Mustafa'ya..
"Atla." Dedi sağ koltuğu işaret ederek. Elimde ki anahtarı ona attım. Hep bu anı bekliyormuş gibi havalı bir şekilde havada kaptı ve arka koltuğa çantayı koyduktan sonra kapımı açtı.
"Buyrun Hanımefendi..."
"Teşekkürler beyefendi..."
Diyerek koltuğa yerleştim ve Mustafa kapımı kapattı.
Şoför koltuğuna oturduktan sonra ikimizde derin bir nefes verdik. Arabayı çalıştırırken, " kızım ne yaptın öylee bee!" Dedi demin ki hayretini atamamış bir şekilde.
" Eterle bayılttım ki uzun bir süre baygın kalsınlar, kapıları kilitledim ki, sonra bir süre çıkamasınlar, telefonları aldım ki, kimseden yardım isteyemesinler, anahtarları topladım ki, yola çıkamasınlar..."
" O kısmı anladık... Onu sormuyorum, o hareketler neydi öyle? Sen dövüş mü biliyorsun?"
"Konumuz bu mu şuanda?" Diyerek gülmeye başladım.
"Sür hadi gidelim buradan..."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![Sümeyye Sarı / Ben Mafyanın Kendisiyim [ Yarı Texting] / 🔑🔫🚬](https://cdn.kitappad.com/image/img_thump/1/kralice7-ben-mafyanin-kendisiyim-yari-texting-759.jpg)
| 49.38k Okunma |
3.4k Oy |
0 Takip |
94 Bölümlü Kitap |