113. Bölüm

FİNAL

Sümeyye Sarı
kralice7

Eve gitmek üzere hazırlanmaya başladığımızda telefonuma mesaj geldi. Mesaj atan Orhan amcaydı.

"Mine müsait olduğunda bana uğrar mısın?"

Sinirlenip telefonu kilitleyip cebime koydum. Bir kaç çantayı alıp bagaja yerleştirdim. Son kez eve göz gezdirdikten sonra annemlerin çıkmasını beklerken kapıda bir sigara yaktım. Derin derin çekiyordum dumanı, ne telaş kalmıştı ve koşturmaca... Artık hepsi bitmişti...

Telefonuma bir mesaj daha geldi. Çıkartıp baktığım da yine Orhan amcanın yazdığını gördüm.

"Acil."

Mesaj bölümünden çıkıp babamı aradım. Nerdeydi bu adam dünden beri? Gerçekten sinirlerim bozuluyordu artık. Tekrar tekrar arıyordum ama açan yoktu. Mesajlara girip cevap yazdım.

"Sorun nedir?" Onunla gayet resmii olmak istiyordum artık. Çünkü en ufak soruna derde takatim kalmamıştı. O aptal Savaş'ın babasının evine de bir daha gitmeyecektim. Madem anneannemi içinde derin bir hasretle yollamaya razı oldu. Bende adım atmayacaktım artık. Tekrar mesaj geldi.

"Geldiğinde konuşalım." Hayır geleceğime bu kadar emin olmak neden? Sabır ver Allah'ım...

"Gelmeyeceğim. Burdan söyleyin."

Sigaramı ayağımın dibine atıp, ayakkabının ucuyla ezdim. Sıkılmaya başlamıştım annemlere seslendim.

"Anne! Hadi artık!"

Yeni bir mesaj...

" Babanla ilgili..." gözlerim kocaman olmuş telefona baktığım sırada annem söze girdi.

"Bir sorun mu var kızım?" Başımı kaldırıp annemin gözlerine baktım, "endişeli gözüküyorsun..." dediğinde bakışlarımı hemen toparlamaya çalıştım. Sorunun ne olduğunu bilmiyordum ve şuan annemin telaşa hiç yeri kalmamıştı. Acısı çok tazeydi ve yeni bir sorun yaşasın istemiyordum.

"Yo, yok hayır." Dedim zorla gülümsemeye çalışırken... "Arkadaşlarım mesaj atmış da buluşmak için..."

"E git kızım, hem biraz kafanı dağıt. Çok yorulduk günlerdir..."

"Seni yalnız bırakmış olmam dimi?"

"Yok kızım olur mu öyle şey? Ablan burda, hem yalnız kalsam ne olacak? Beni dert etme artık hadi keyfine bak..." Ne keyif kalmıştı ya hepimizde... Kapıya şöyle bir göz gezdirdim. İki arabada kapıdaydı, "tamam siz bir arabayla geçin bende gelirim işim bitince..." diyip çantamı alıp arabaya doğru yürüdüm. Çok gergin hissediyordum kendimi.

Arabayı çalıştırırken derin nefesler alıp verdim. Babam Savaş'ı öğrenmiş olabilir miydi? Savaş veya Orhan babama bir şey yapmış olabilir miydi?

Aklımı toparlayamıyordum. Hızlı hızlı sürüyordum arabayı. Ya sorun babam değilse? Beni bilerek çağırıyorlarsa, bu Savaş'ın bir planıysa?

Anneme haber mi verseydim? Tam telefonuma uzandığım anda durdum. Hayır hayır ya öyle değilse annemi boşuna telaşlandırmayayım... Telefonu kilitleyip geri koydum. Bir kaç dakika sonra eve varmıştım. Arabayı kapattıktan sonra torpidodan şişe suyu çıkarıp biraz içtim. Rahatlamaya ihtiyacım vardı. Aklımı toparlamalıydım. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum ve akıllıca davranmalıydım. Tekrar derin bir nefes alıp verdim.

Arabadan indiğimde büyük kapı direkt açılmıştı. Hiç konuşmadan ilerliyordum. Yine önden bir koruma yürüyordu ve ben onu takip ediyordum. Salona vardığımızda Orhan amcayı koltukta oturmuş, prosunu içerken buldum. Etrafa bakındım, kimse yoktu. Başını sakince kaldırıp bana baktı.

"Gel kızım otur şöyle..." koltuğa doğru ilerleyip çantamı omuzumdan çıkarıp kucağıma aldım. Femuarını açıp bıçağımı kolaçan ettim. Fermuara en yakın yere çektim. Bir elim hafifçe bıçağımı tutuyor öyle duruyordum.

"Sorun ne? Beni buraya neden çağırdınız?"

"Kızım şimdi anlatacaklarımı iyi dinle..." dedi prosunu küllüğe koyarken...

"Birazdan oğlum da gelecek. Artık vakit geldi." Dediğinde ayağa kalktım...

"Hayır hayır böyle bir şey olmayacak, neyin vakti geldi? Hayırdır ne oluyor? Babam nerde?"

"Mine sakin ol ve otur lütfen."

"Oturmayacağım ve siz hemen burda ne olduğunu söyleyeceksiniz! Bende gideceğim. Oğlunu falan görmek istemiyorum!"

"Mine, otur kızım!" Dediğinde sesini biraz yükseltti. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Burdan nasıl kurtulacaktım ben? Babam nerdeydi? Eğer şuan Savaş buraya gelirse artık hiç bir çıkar yolum kalmayacaktı... Ama babam ellerinde olabilirdi. Çaresiz geri koltuğa oturdum.

"Tamam o zaman anlatın." Dedim gözlerimin dolduğunu belli etmeden...

"Baban vuruldu kızım." Dediğinde gözlerimi kocaman açmış ona bakıyordum. Gözümden bir damla yaş hızla aktı, evet korktuğum başıma gelmişti...

"Ama korkma sakın, yaşıyor."

Aklımı oynatacağım şimdi.

"Ne diyorsunuz siz ya? Ne demek korkma yaşıyor? Yaşıyor da nerde? Yaşıyor diye korkum mu geçmeli şimdi? Kim vurdu! Sen mi vurdun babamı?" Dedim bıçağımı sıkı sıkı tutarken.

"Hayır Savaş vurdu." Dediğinde başımdan aşağı sular dökülmüştü. Demek babam Savaş'ın o Savaş olduğunu öğrenmişti. Ben demiştim! Babam bunu öğrenirse durmaz saldırır! Bu adamlar da o zaman babamı sağ bırakmaz! Hastaneden bizi kimse aramadığına göre babam onların ellerindeydi...

Bir an gözlerim karardı ve elimi hızla başıma götürdüğüm sırada bıçak çantamdan yere doğru düştü. Burdan gitmeliydim, burdan gitmeliyim...

Hemen ayağa kalktım, gözlerim daha şiddetle karardı. Sendelediğim için koltuğun başlığına tutundum.

"Mine iyi değilsin otur lütfen." Derken Orhan amca ayaklanmıştı. Elimi dur işareti yapar gibi yapıp ona doğru uzattım.

"Yaklaşma! Yaklaşma bana!"

"Tamam... Tamam sakinleş yaklaşmıyorum." Diyerek yerinde durdu. "En azından otur kızım, düşeceksin..." dediğinde sesi kulağıma yankılı bir şekilde geliyordu. Göz yaşlarım hızla akarken çenem titremeye başlamıştı. Gitmek istiyordum burdan... Bu sırada kapı iki kere tıklatıldı. Bir kaç adım geriye doğru attım.

"Gelmesin! Hayır gelmesin!" Diye bağrıyordum. Orhan amca telaşlanmaya başlamıştı.

"Mine sakin ol lütfen baban iyi diyorum beni duyuyor musun?"

Kapıda ki güvenliğe tekrar seslendim, "içeri kimse girmesin!" Telaşla çantama uzandım bıçağım içinde yoktu. Etrafa bakındığım sırada demin oturduğum yerde yere düşmüş olduğunu gördüm. Bir gözüm Orhan amca da bir gözüm bıçağımdaydı. Hamle yaparsa benden önce alırdı eline... Ki ben şuan atik davranmazsam, benden önce oğluyla ikisi beni esir alacaktı.

Panik olmadım, hareketlerimi ve bakışlarımı yumuşattım. Kapıya şöyle bir göz gezdirdiğimde üstünde anahtar olduğunu gördüm. Hızlı bir hamleyle kapıya uzanıp, kapıyı kilitledim ve hemen bıçağımın yanına gidip elime aldım.

Orhan amca hayretle beni seyrediyordu.

"Hey dur ne yapacaksın o bıçakla?" Diye sormasıyla arkasına geçip bıçağı boğazına dayamam bir oldu. Kapı hızla çalmaya hatta tekmelenmeye başlamıştı. Kapıda ki güvenliğin sesini duyuyordum.

"Efendim iyi misiniz? Ses verin!"

Bıçağı iyice boğazına yaklaştırdım, "buradan beni çıkartacaksın, yoksa gözünün yaşına bakmam!"

Bir daha esir olmaya hiç niyetim yoktu. O günleri her ne kadar geçirdim desem de gerçekten üstümde büyük bir travma kalmıştı... Ve bu sefer kazanan ben olacaktım, Savaş değil.

"Mine bırak o bıçağı ne yapıyorsun?" Diye sorduğunda kapıya birileri omuz atarak kırmaya çalışıyordu.

"İyiyim de! Onlara iyiyim de!" Diyerek Orhan amcanın kapıdakilere ne söylemesi gerektiğinin uyarısını veriyordum.

Eğer Savaş buraya girerse bir daha kurtuluşum olamazdı. Kapıda bir sürü güvenlik vardı. Burdan bir tek Orhan amcayı esir alarak çıkabilirdim.

"İyiyim..." dedi Orhan amca cılız sesiyle, bıçağı iyice boğazına yaklaştırdım.

"Daha sesli söyle ve kapıdan gitmelerini söyle!"

Orhan amca tam ağzını açıp söyleyecekti ki kapı kırılıp yere düştü. Kapının önünde ki cam sehpalarda kırılmış, her yer tuzla buz olmuştu. Orhan amca da bende, aynı anda gözlerimizi kapatmıştık. Camlar öyle çok fırlamıştı ki, bir kaçı üstümüze gelmişti. Fırlayan camlar bedenimi çizerken canım her ne kadar yansa da ondan daha beter canımı yakan, artık her şeyin bitmiş olmasıydı... Artık onların elindeydim ve beni kurtarmaya babam bile gelemeyecekti... Kalbimin sızısını boğazımın tüm düğümünde hissettim...

Sıkıca kapattığım gözlerimi açtığımda dona kalmış bir şekilde duruyordum...

Gördüklerim mi doğruydu, yoksa sen mi yalansın...

Hayır sen gerçeksin ve gördüklerim gayet net...

 

Mustafa tam karşımda duruyordu. O bana bakıyor, ben ona bakıyordum... O daha çok hayretle bana bakıyordu, bense elimde bıçak Orhan amcanın boğazındaydım.

"Baba!" Diye seslendi telaşla...

Hiç birimiz kıpırdamadan duruyorduk. Bir kapıya bakıyor, bir Orhan amcaya bakıyordum.

"Mine ne yapıyorsun bırak elinde ki bıçağı!" Dediğinde sanki beynimin içinde depremler oluyordu. Yıkımlar, felaketler... Hepsinin sesi vardı, her yıkımın sesi... Bir bir bitiyordu her şey... Bir bir yıkılıyordu... Ve bir bir artık her şey yeniden başlıyordu.

"Ne dönüyor lan burda!" Diye bağırdığım anda farkında olmadan bıçağın ucuyla Orhan amcanın boğazında hafif bir bıçak izi belirdi...

Mustafa aynı hızla belinden silahı çıkartıp bana doğrulttu.

"Bıçağı indir yoksa ateş edeceğim!"

 

 

 

DEVAMI GELECEK...

 

 

(Selam güzellerim, kitabın devamını yazmaya karar verdiğimde profilimde ki Astral, kitabında yazacağım haberiniz olsun. Sizi seviyorum, sevgiyle kalın💖)

Bölüm : 24.03.2025 06:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...