@kreideprinzess
|
𝙰𝚗𝚍 𝚢𝚘𝚞... 𝙱𝚛𝚊𝚝!"
"Ama o doğu kanadına gitmemiş miydi?" Petra kafası karışmış bir şekilde havada hızla süzülen bedene baktı. Siyah pelerini sayesinde kendini çok iyi gizlemişti ama onda farklı bir şey vardı. Üzerinde asker üniforması bile yoktu. Petra kaşlarını çatarak konuştu. "Hayır... O Kaptan Levi değil. O bir asker bile değil." "Ne? Sen ciddi misin Petra? Tarzı Kaptan Levi'a benziyor." Petra kendinden emin bir şekilde Eld'e döndü ve havada döne döne ilerleyen bedenin üzerindeki kıyafetlere dikkat çekti. "Asker üniforması giymiyor Eld ve benzemekle kalmıyor sadece. Direkt Kaptan Levi gibi hareket ediyor." Eld anladığını belli ederken Petra gözlerini tekrardan gizemli kişiye çevirmişti. Şaşkınca izliyorlardı. Böyle durumlar çok sık yaşanmıyordu nasıl olsa. Havada süzülen beden teçhizatını ateşledi ve kendine doğru koşan titana doğru harekete geçti. Titana yeterince yaklaştığı zaman teçhizatındaki ip gerilimini iyice arttırarak kılıçlarını sertçe kavradı ve dönmeye başladı. Hızla dönerken titanın ensesinde açtığı yarık pelerinini kana bulamıştı. Titan boğuk sesler eşliğinde yavaşça yere yığılırken yanındaki bina ağırlığına dayanamayıp çökmüştü. Küçük taş yol cansızlaşan et yığını ile kaplandığı zaman gizemli kişi rahat bir nefes alıp yakındaki evlerden birinin çatısına iniş yaptı. Üzerine bulaşan titan kanı buharlaşarak yok olurken yüzünü saklayan kapüşonu kontrol etti. Petra gözlerini kırmızı kiremit kaplı çatının üzerinde öylece dikilen kişiye sabitlemişti. Teçhizatını yönlendirip kendine hedef alabileceği bir zemin ararken Eld'e seslendi. "Takip edeceğim. Eld sen Gunther ile burada kalın ve çevrenin güvenliğini sağlayın." "Petra çok riskli!" "Güven bana Eld ve lütfen Oluo'yu uzak tut." Eld'in cevabını beklemeden çatıdan uzaklaştı Petra. Gözünü kırpmadan orada dikilen kişiye hızla yaklaşıyordu. Siyah pelerinle kendini gizleyen kişi aniden irkilip Petra'ya dönünce harekete geçti. Hızla çatıdan atlayıp ara sokağa saptı. Petra çatıya iniş yaptığı gibi vakit kaybetmeden peşine düştü. Havadan takip etmeyi seçmişti Petra, böylece daha fazla görüş açısına sahip oluyordu. "Hey! Dur, lütfen!" Petra çaresizce seslenmişti kaçan kişiye. Neden kaçıyordu ki? Onca titanı kesip bir sürü hayatı kurtarmıştı. Petra pes etmedi. "Neden kaçıyorsun? Sana zarar verme niyetinde değilim!" Herhangi bir tepki alamamıştı yine. Petra çatıdan çatıya atlarken olabildiğince dikkatli davranıyordu onu kaybetmemek için. Takip ediyordu etmesine ama askeri bölgeden iyice uzaklaşıyorlardı. Petra huzursuz hissediyordu ama buraya kadar geldiyse devam edebilirdi de. "Sadece konuşmak istiyorum! Orada yaptıkların hakkında... Hepimizin hayatını kurtardın! Lütfen!" Petra durdu. Nefes nefese kalmıştı. Son kez şansını denedi. "Lütfen..." Petra umutsuzca gözlerini kapattı ve nefesini düzene sokmaya çalıştı. Kaçtığını düşünüyordu peşinde olduğu gizemli kişinin. Kısa süre sonra derin bir nefes aldı ve gözlerini açtı. Siyah pelerinli kişinin sokağın başında öylece dikilip ona baktığını görünce sevinçle bağırdı. "Kaçmamışsın!" Petra tepki alamayınca ellerini iki yana kaldırarak silahsız olduğunu gösterdi. Yere iniş yaptığında arada mesafe bırakarak konuşmaya başladı. "Ben Petra, Petra Ral. Keşif Birliği'nde Yüzbaşı Levi'ın takımdan bir askerim." Petra cevap olarak bir karşılık alamayınca hayal kırıklığına uğradı. Ellerini indirip kararlı bir adım atarken karşısında duran kişi harekete geçti ve teçhizatından bir kılıcı çektiği gibi Petra'ya doğru bağırarak savurdu. O kadar ani olmuştu ki Petra donakalmıştı. "Sakın kıpırdama!" Kılıç Petra'nın yanağından teğet geçerken, Petra sesin sahibinin kız olduğuna mı yoksa karşısında duran bu kızın bir kaç santim ile onu öldüreceğine mi şaşıracağını bilemedi. Siyah pelerinli kız yeniden bağırırken eli teçhizatındaki kılıçlara gitmişti. "Arkanda!" "Ne?" Petra kafasını çevirdiği an yüzüne yediği yumruk ile yere serilmişti. Burnundan akan sıcak kanı önemseyerek sersemlemiş bir halde ona yumruk atan kişiye baktı. Geniş omuzlu ve yapılı bir vücuda sahipti adam. Demircilikle uğraşıyor olmalıydı. Kirli sakalını yumruk attığı eli ile kaşıyan adam siyah pelerinli kızın attığı bıçağı tutan elini gevşetti. Kılıç yere damla damla kan ile düşerken adam güldü ve Petra'nın saçlarından kavrayıp başını kaldırdı. Hırıltılı bir sesle konuşurken siyah pelerinli kız ona doğru koşmaya başlamıştı. "Enerjini boşa harcama seni küçük fahişe. Sonra bize kalmayacak." "Kapat o lanet olası çenen-" Kızın bağırışı ve koşarken aldığı tüm o ivmesi yarıda kesilirken kafasında kırılan tahta sandıktan arta kalan parçalar takırdayarak yere düştü. Kız tüm enerjini yitirerek dengesini kaybedince yere düştü. Petra sinirle kıza ve ona acımadan vuran adama baktı. Tıpkı saçlarından çeke çeke tutan adama benzeyen biriydi. Siyah pelerinli kızı ensesinden tuttuğu gibi kaldırdığı zaman sonunda yüzünü örten kumaş açıldı. Oldukça güzeldi bu kız. Kum beji renkli saçları ve bembeyaz bir teni vardı. Petra hayran hayran kıza bakarken yabancı bir ses karanlığın arasından sıyrıldı. "Bizden kaçabileceğini mi sandın Olivia? Şimdi seni elimizden kim kurtaracak?" Sesin sahibi kel, göbekli bir adamdı. Üzerinde yakası sonuna kadar açık, sarı bir gömlek ve siyah pantolonu ile ceketi vardı. İsminin Olivia olduğunu öğrendiği genç kız güçsüz bir ses tonuyla konuştu. "Cehennem ol, seni adi herif!" Genç kızı tutan iri adam boştaki elini saçlarına doladığı zaman kız ses çıkartmamak için kendini sıkmıştı. Gözleri dolmaya başladığında adam pişkin pişkin sırıttı. "Yerinde olsam kelimelerime dikkat ederdim. Ayrıca bu yüz ifadelerini başka türlü hayal etmiştim. Petra gittikçe sinirlendiğini hissediyordu. Enerjisi yavaş yavaş geri dönerken derin bir nefes aldı ve bağırarak kendisini tutan adamın ayağına tüm gücüyle bastı ve gevşemiş eli fırsat bilip adamın kasıklarına sert bir tekme attı. "Agh! Seni küçük..." Petra teçhizatındaki kılıçlardan birini çekti ama geç kalmıştı. Kel adamın sırtına attığı tekme ile sarsılınca Petra kendini yeniden yerde buldu. Kalkmayı denedi ama yüzüne bastırılan ayakkabı yüzünden kıpırdayamadı. "Bana bak, askersin diye sana dokunmayacağımızı mı sandın sen?" Petra sinirle tısladı. "Bunun bedelini ödeyeceksiniz!" Cevap olarak sadece sinirlerine daha çok dokunan bir kahkaha aldı Petra. "Tabii! Götürün şunları." İki adamda kızları tuttuğu gibi sürüklerken uzaktan gelen bir bağırışla durdular. "Olivia!" Kel adam sinirle sesin geldiği yöne dönüp yüzüne sıkıldığını belli eden bir ifade takındı. Genç bir yüz ona doğru yaklaşıyordu ve kel adam onu tanıyor gibiydi. Onunda Olivia gibi manevra teçhizatı vardı. Genç adam yere inip hızla kılıcını çekti ve adama doğru hareket etti ama öfke onu hataya düşürmüştü. Yere düşen bir mermi genç adamı durdurmaya yetmişti. "Isaac!" Petra'nın nefesi kesilirken Olivia çığlık atmıştı. Genç kız çaresizce çırpınıyor ve kısılmış sesiyle bağırıyordu. "Isaac!" Isaac eliyle karın boşluğunu tutarken yere yığıldı yavaşça. Elindeki silahın ucunu üfleyen kel adam ise sahte bir üzüntüyle konuştu. "Hiç değişmemişsin Isaac. Sana yazık oldu." Isaac eliyle kurşun yarasına bastırarak öksürükler içinde konuştu. "Öleceğin günü iple çekiyorum Dick Rogers!" Dick, Isaac ile aynı hizaya gelmek için onun yanına, yere, çömeldi ve eliyle Isaac'in çenesinden tuttu. Yüzünü yüzüne hizalayıp fısıldadı. "Merak etme Isaac. Olivia emin ellerde. Cenazene geleceğiz." Dick yüzüne yine o pis gülümsemesini takınırken, Isaac çevik bir hareket ile adamın bacağına teçhizatındaki kılıçlardan birini sapladı. Dick'in gözleri sonuna kadar açılırken adamları panikle birbirlerine baktı. Isaac sapladığı kılıcı çıkartıp yeniden acı çeken bedeni hedeflediğinde keskin bir ses havayı yarıp geçti ve Isaac'in durmasına neden oldu. "Sakın 'Öldüreyim!' deme seni lanet olası velet!" Dick yana doğru kendini attı ve bacağını umursamayarak sesin geldiği yere baktı. Sinirden ağzından köpükler çıkıyordu. "Askerlerde nereden çıktı? Bu lanet olası iş çok uzadı ama!" Petra sesin sahibini ve çatıdan inen grubu tanıyordu. Gözleri ışıldarken çoktan onu bırakmış ve saldırıya geçmiş adamı gördü. Hareket etmek istedi ama başı döndüğü için çabasına son verdi. Gözlerini Olivia'ya çevirdiğinde ise çoktan kendisini tutan adamla dövüşmeye başladığını gördü. Eld ve Oluo, Petra'yı tutan adam ile uğraşmaya başlamışlardı. Petra hareket edemediği için kendine kızarken Olivia'nın başında sandık kıran adamın kafasını duvara sertçe çarptığını gördü. Bayılan adamı öylece bırakmış ve doğruca Dick'e yönelmişti. Kılıçlarını çekip adama atılırken Petra durdurmak için kendini zorladı. Oluo hareket etmemesi için önüne geçtiğinde bağırdı. "Sakın öldürme Olivia!" Olivia aldırış etmeden kılıcını doğrulttuğunda önüne atlayan kişi yüzünden hedefini şaşırdı. Metal kılıçların birbirine çarparken ki çıkarttıkları sesler oradaki iki kişi hariç herkesin kanını dondurmuştu. Petra korkuyla Olivia'nın önüne geçen adama seslendi. "Kaptan Levi o masum!" "Tch." Olivia bal rengi gözlerindeki ölüm hırsı ile Levi'ın gözlerinin içine bakıyordu. Aynı ifade onun gözlerinde de vardı. "Sana öldürme dediğimi hatırlıyorum, velet!" "Çekil. Önümden. Hemen." Ama Levi çekilmedi. Olivia daha çok baskı uygularken Levi kızın dizinin altına bir tekme attı ve ileri atıldı. Olivia'nın dizi kuvvetten kısa süreliğine kesildiği için savunmaya geçmek zorunda kalmıştı. Genç kız savunmasının ardından Levi'ın hedefini şaşırtmak için kılıcının kilidini açtı ve serbest kalan bıçağı adamın yüzüne doğru savurdu. Levi kılıçtan eğilerek kaçarken Olivia adamın elindeki teçhizatın kilidini gevşetti ve onu silahsız bıraktı. Levi tek kılıcı ile saldırıya geçerken sinirle bağırdı. "Oyun oynamayı bırak velet! Burada kan kaybından ölecek iki kişi var!" Olivia göz ucuyla Isaac'e baktığında başka seçeneği olmadığını fark etti. Haklıydı. Silahının kilidini gevşetti ve metal bıçağın yere düşmesine izin verdi. Buna devam ederlerse Isaac'i kaybedebilirdi Olivia. Levi genç kızın boğazına ince ve oldukça keskin kılıcını yaslarken gözlerini ondan ayırmadan konuştu. "Gunther; bir araba bul ve şunlara ilk yardım yap, fazladan iki leş çıkmasın. Eld, kız ve yerde yatan oğlan hariç hepsini bağla. Oluo, Petra'yı götür." Levi kılıcını Olivia'nın boğazına iyice bastırırken koyulaşan mavi gözleriyle kıza baktı. Kılıç yüzünden boğazında hafif bir kesik açılmıştı Olivia'nın. "Ve sen... Bana burada ne boklar döndüğünü anlatacaksın." |
0% |