@kristalmelek61
|
Ve yeni bölüm. 🌺
Keyifli okumalar dilerim. ❤️
Multi: Emir&Leyla🌺 *** Esin'den Devam... Ne diyordu bu çocuk? İsminin Caner olduğunu söylüyordu fakat kendisini tanımıyordum bile. Omuzlarıma dayanan yabancı kolları geri iterek, duruşumu dikleştirmiştim. "Kusura bakmayın ama söylediklerinizden hiç bir şey anlamadım. Başka biri ile karıştırdınız sanırım?" "Hayır, Esin. Sensin, yanılıyor olamam. Hala inanmakta zorluk çekiyorum. Bir dakika... Sen buradaysan eğer Mahir amca... Aynur teyze... Onlar da sizinle mi yoksa?" Kafam çorba olmuştu resmen. Neyi düşüneceğimi yada nasıl bir cevap vermem gerektiğini bilmiyordum. Nasıl verebilirdim ki? "Bakın ben... Gerçekten neyden bahsettiğinizi bilmiyorum. Söylediğiniz kişileri de sizi de tanımıyorum." Verdiğim cevap yetersiz kalmıştı ki karşımdaki çocuk gözlerini kısarak bakmıştı bana. Şaka gibi ama neredeyse ağlayacak gibiydi. "Esin belli ki seni tanıyor. Tanımadığın akraban filan olabilir." Leyla'nın araya girmesiyle ona dönmüştüm. "Sanmıyorum canım." Sanmıyordum, emindim. İstanbul'da bizi tanıyan hiç akrabamız yoktu zaten. Akrabam var mıydı ondan bile şüpheliydim! Bu çocuk nereden çıkmıştı? "Esin..." İsminin Caner olduğunu söyleyen çocuk ellerimden tutunca, gözlerime inanamadım. "Neler oldu bilmiyorum ama emin olduğum tek şey senin yanlış kişi olmadığın." Bir an öylece aval aval bakmıştım karşımdaki manzaraya. Bakışları... Ses tonu... Bilmiyorum sanki... Sanki bir şeyler vardı. Yine de emin olamıyordum. Bir saniye! Allahım benden daha aptalı var mıdır acaba? Bunu daha önceden nasıl aklıma getirememiştim! Onu tanıyamamam gayet normaldi. Çünkü kendim ve yaşadığım hayat ile alakalı olan ne varsa hiç birini hatırlamıyordum. İsmimi her telaffuz edişinde, ses tonundaki net ve kararlılığı fark etmemek imkansızdı. Peki ya tam olarak kimdi? Bir şekilde kendisiyle konuşmak gerekiyordu fakat bunun yeri ve zamanı değildi. Üstelik Leyla'nın hiç bir şeyden haberi bile yoktu. Ellerime uzanan yardım selini yavaşça geri iterek, Leyla'ya dönmüştüm. "Canım, sen önden git. Derste görüşürüz olur mu?" "Emin misin?" "Evet canım, fazla sürmez zaten." "Peki. Derste görüşürüz o zaman." "Görüşürüz canım." Bu kızı işte bu yüzden seviyordum. Ne olursa olsun hep güler yüzlü ve anlayışlıydı benim canım arkadaşım. Leyla'nın yanımızdan ayrılmasıyla, Caner denen çocuğa döndüm tekrar. Aslında ne konuşacağı mı bilemiyordum. Kafam karışıktı ve ağabeyimin her şeyi kendi başıma hatırlamam gerektiğini söylediği gelmişti aklıma. Ne yapmalıydım? "Bakın ben gerçekten çok şaşırdım. Yani nasıl..." "Anladığım kadarıyla hafızanı kaybetmişsin. Aksi takdirde beni hatırlayamaman imkansız Esin." Benden önce açıklama yapmıştı Caner denen çocuk. Vücudum tuhaf bir şekilde uyuşmaya başlamıştı sanki.... Bütün geçmişim şuan karşımdaydı belki ve ona ulaşabilme fırsatım vardı artık. Fakat ne derece doğruydu bu?Ağabeyime bir söz vermiştim. Bu yaşıma kadar ne yaşadıysam hepsini kendi başıma aşmam gerekiyordu. Eğer şimdi ruhumu ve beynimi kemiren sorularıma cevap bulmak istersem, her şeyi mahvedebilirdim. Bunu yapmak istemiyordum. En azından kendi başıma,.sorularıma cevap bulana dek... O an tek düşündüğüm şey, tabana kuvvet okula doğru koşmak olmuştu. Sadece düşünmekle kalmayıp, uygulamaya geçmiştim bile. Caner denen çocuğun arkamdan defalarca seslendiğini duysam da yapamazdım. Ağabeyim ve benim bunca zamandır biriktirdiğimiz emeği boşa harcayamazdım. O kadar hızlı koşmuştum ki, binanın girişinde durup ellerimi dizime dayadım. Gözlerimi kapatıp bir elimle önüme düşen saçlarımı geriye attım. Yavaş yavaş kendime geldiğimi hissettmiştim ki yanı başımdaki sinir bozucu sesle anında doğruldum. "Selam." "Yine mi sen?" "Maalesef yine ben." "Seninle hiç uğraşamayacağım cidden. Derse yetişmem gerek." "Ne tesadüf benim de." Bu nasıl bir yüzsüzlüktü? Yaptığı şeyden sonra hala benimle konuşurken gülebiliyordu. Pes! Yanımda durarak bana dakikalar boyunca işkence yapmasını beklerken benden önce binaya girdiğini görünce şaşırdım. Şimdi de bildiğin ukalalık taslıyordu şehir ayısı! Tamam, belki en yakın arkadaşımın hayatını bir defalığına kurtarmış olabilirdi. Yine de bu yaptığı terbiyesizliğin üzerini örtebilecek bir şey değildi. Ah, neler düşünüyorum böyle? Bu gidişle derse geç kalacaktım. Derin bir nefes vererek binaya giriş yaptığım anda, koca bir kalabalık üzerime doğru hücum etmişti. İstanbul'un nam salmış trafiğinden hiç bir farkı yoktu. Zar zor sınıfın önüne geldiğimde, vakit kaybetmeden içeri atmıştım kendimi. Şanslıydım ki hoca henüz gelmemişti. Leyla'nın ısınma hareketleri ile kendince oyalandığını görünce tebessüm ettim. Elimdeki çantayı gerekli yere bıraktıktan sonra Leyla'nın yanında almıştım soluğu. "Ben geldim." Neşeli ses tonumun etkisiyle güzel yüzünü kaldırmıştı Leyla. "Hoş geldin, ilham perim." "İlham perim?" "Evet. Sen gelene kadar düşünme fırsatım oldu. Bundan sonra seni İlham Perim olarak çağıracağım. Nasıl fikir ama?" Tebessüm eden masmavi gözleri benim de kendimi tutamamama neden olmuştu. Sevmiştim bu lakabı. "Süpersin canım. Daha iyisini bulamazdın." "Aynen." Ufaktan ben de ısınma hareketlerine başlamıştım artık. Çok geçmeden sınıfa Mert hocanın girmesiyle herkes mum gibi olmuştu. İkinci kez sınıf kapısın açılmasıyla, içeri bir kız girmişti. "Hocam, girebilir miyim?" "Girdin ya zaten Alev. Geç bakalım." Bir saniye Alev mi? Sarı saçlarını savurarak tam yanımda yerini almıştı. Leyla'ya doğru döndüğüm anda sorumun cevabını almıştım artık. Arkadaşımın canını yakan Alev bu Alev olmalıydı. İyi ama bizim sınıfta ne işi vardı? Üstelik Mert hoca bu durumu takmamıştı bile. Çok tuhaf... Neyse öğrenirdik sonuçta. Yarım Saat Sonra... Dersin bitimiyle hava almak için sınıftan çıkmak üzereyken, Leyla'nın olduğu yerde kaldığını görmüştüm. Geriye dönerek omzundan yavaşça kavradım. "Leyla, sen çıkmıyor musun?" "Hayır, burada kalsam daha iyi olacak." Bir anda ne olmuştu bu kıza? Acaba Alev yüzünden olabilir miydi? "Leyla, kalk haydi. Böyle olmaz. Hava almak iyi gelecektir." "Esin gerçekten istemiyorum. Sadece yalnız kalmak istiyorum o kadar." Ses tonundaki titreşimi fark etmek için dahi olmaya gerek yoktu. Bariz bir şekilde Alev'in varlığından rahatsız olmuştu ve haklıydı da. Yanında kalmak istiyordum fakat bu onun daha da kötü hissetmesine neden olacaktı. Zaten Alev denen kız da ortalıkta yoktu. Sınıf bomboştu. Leyla'yı yalnız bıraksam iyi olacaktı. Bu süre zarfında ben de Alev denen kızı izlesem iyi olacaktı. "Peki canım, nasıl istersen." Cevap vermemişti. Daha fazla üzerine gidip de canını sıkmak istemiyordum. Tek kelime etmeden sınıftan ayrılmıştım. Ne kadar içime sinmese de... Leyla'nın Ağzından... Esin'in sınıftan ayrılmasıyla, hemen arkamdaki duvarın dibine çömelmiştim. Saniyeler sonra sınıf kapısının tekrardan açılmasıyla, Alev denen kız içeri girmişti. Bu kez grubu yanında değildi. Yavaşça ayağa kalkarken sertçe yutkunmuştum. "Vay vay vay! Burada da karşılaşmak varmış Leylacım. Doğrusu bu çok hoşuma gitti." İtici ses tonu midemi bulandırmaya yetmişti. Hala anlayamıyordum, Emir gibi birinin böyle bir kızla ne işi olabilirdi? "Aaa olmuyor ama, sen sevinmedin mi yoksa?" Ne ara dibime kadar gelmişti hatırlamıyordum. Yüzünde tonlarca boyalarla sırıtıyordu sadece. Ellerini çiçek pozisyonuna getirerek, baştan aşağıya süzmüştü beni. Yine neyin peşindeydi? Tek derdi Emir değil miydi? Benden hala ne istiyordu? "Senin konuşacağın yok sanırım? O halde ben konuşayım Leylacım." Kendimi daha fazla ezdiremezdim! Yapamazdım! "Benim seninle konuşacağım bir şeyim yok! Olamaz da!" Zor bela ses tonumu ayarlayabilmiştin. Alev tekrardan sırıtmıştı. "İstesen de istemesen de beni dinlemek zorundasın. Aksi takdirde Emir'in tekrardan senin gibi biri için zamanını boşa harcamasını istemeyiz değil mi?" Ne diyordu ya bu! Kendini ne sanıyordu? "Emir beni ilgilendirmiyor! Aynı şekilde ben de onu!" Bu cümleler dudaklarımdan nasıl döküldü bilmiyordum! Aksine ona olan hislerimi haykırmak isterken büyük bir hayal kırıklığıyla yeniden kabuğuma çekilmek zorundaydım. Ne Emir'e ne de bir başkasına sorun yaratmak istemiyordum artık! "Görünen köy klavuz istemez miş Leylacım. Neyse sadede geleyim artık. Korkmana gerek yok, sana zarar verecek değilim. En azından şimdilik." "Ne demek bu?" Sorduğum soruyla beraber kulağıma doğru eğildi Alev. "Bir daha seni Emir'in yanında görürsem eğer elimden kurtulmak için dua etmeye başlasan iyi olur!.Ayrıca şuan yaptığımız konuşmadan tek bir kişi bile haberdar olursa Emir'in tekrardan canı çok sıkılabilir! Bilmem anlatabildim mi?" Alev anında geri çekilerek kahkaha atmıştı..Sonrasında ise vakit kaybetmeden sınıftan çıkmıştı..Dolan gözlerimi zapdedemeden tekrardan hemen arkamdaki duvarın dibine çöküvermiştim. Neden tüm bunlar benim başıma geliyordu? Kime ne zararım dokunmuştu?.Kendime gelmem gerekiyordu. Bu kadar çaresiz biri miydim ben! Olamazdım! Zaten Emir ile olan ilişkimi kesmiştim. Alev'in bu tehdidinden korkmama gerek yoktu artık. Göz altlarımdaki nemleri elimin tersi ile silerek ayağa kalktım. O esnada sınıfın dolmaya başlamasıyla derin bir nefes vermiştim. Kapı eşiğinde Esin'i görmemle yüz ifademi anında değiştirdim. "Bu kız nereye kayboldu bir anda?" Alev'den bahsediyordu sanırım. Nasıl becerdiyse bir şekilde kimseye görünmeden yanıma gelebilmişti. "Kimden bahsediyorsun canım?" Hiç bir şey olmamış gibi davranmak zorundaydım. Esin'in canını sıkmak istemiyordum. Ayrıca olanları öğrenirse, büyük bir sorun çıkacağı belliydi. Esin'i ben bile engelleyemezdim. "Kim olacak, Alev den bahsediyorum. Bir anda ortadan kayboldu..Çok tuhaf..." "Anladım. Şimdi boş ver Alev'i canım. Bugün bir şeyler yapalım mı ders çıkışı?" Konuyu bilerek değiştirmiştim. "Olabilir aslında..Fakat ağabeyimi haberdar etmem gerekecek. Yoksa canıma okur." "Tamam izin alır öyle gideriz o zaman." "Anlaştık canım." 3 Saat Sonra... Nihayet günü yarılamıştık artık. Bugün daha da yorucuydu sanki... "Canım sanırım şanslı günümdeyim." Gülerek yanıma gelmişti Esin. Yüzündeki ifade her şeyi açıklıyordu zaten. "O zaman ne bekliyoruz? Haydi bakalım." Kıkırdamıştık. Beraber okul binasından ayrıldıktan sonra taksi beklemeye başlamıştık. O esnada önümüzde duran son model bir araba ile istemeden de olsa irkilmiştik. Koskoca İstanbul'du sonuçta. Arabanın içerisinde iki kişiydiler ve bakışları hiç de dost canlı değildi. Direksiyondaki çocuk hafif eğilerek sırıtmıştı. "Kızlar, istediğiniz yere bırakalım mı?" "Gerek yok!" Esin benden önce davranarak vermişti gereken cevabı. Fakat zebanilerin taktığı yoktu. Gerginliği üzerimden atmak için Esin'in elini bir tık daha sıkmıştım. "Hadi ama, hava zaten kötü. Üstelik kolay kolay taksi de gelmez şimdi." Yayık ses tonu haddinden fazla iğrençti. Gitmeye niyetleri yok gibiydi. "Gerek yok dedik ya kardeşim! Uza!" Esin'in uyarısına sırıtarak cevap vermişlerdi. Bunun üzerine hemen yanındaki çocuk arabadan inerek tam karşımıza geçince sertçe yutkunmuştum..O esna da Esin kolumdan kavramıştı beni. "Gel Leyla, gidiyoruz." Başımla onaylayarak tam adım atıyordum ki boşta kalan diğer koluma sertçe baskı yapan yabancı bir temasla geriledim. "Fazla naz aşık usandırır derler güzelim." Kolumu çekmeye çalıştıysam da bir işe yaramamıştı. "Ne yaptığını sanıyorsun ya sen!" Esin'in sert çıkışı fayda etmemişti. Koluma ahtapot gibi yapışan şerefsiz kendine doğru çekmişti beni..İğren nefesi yüz hatlarıma değince, midem kalkmıştı adeta... "Çok güzelsin... İstersen eğer beraber eğlenceli vakit geçirebiliriz, ne dersin?" Fısıltı gibi çıkan ses tonu gözlerimin dolmasına yetmişti. Öte yandan titremeye ve korkmaya başlamıştım. "Sıkıyorsa, gel benimle geçir pislik herif!" Arkamızdan gelen başka bir sesle yönümü değiştirmiştim. Ama bu... "Kimsin lan sen!" Söylediğinin ardından yüzüne inen sert bir yumrukla hemen arkasındaki son model arabanın kapısına çarpmıştı şerefsiz. Hak etmişti..Esin beni iyice kendine çekmişti..O esnada arkadaşının okkalı bir yumruk yediğini gören direksiyondaki çocuk da arabadan inerek süratle Emir'in üzerine yürümüştü. Fakat bu hamlesinde başarılı olamamıştı. Arkasından Önder de gelerek, çocuğun ellerini belinde sabitlemişti. Esin ve ben olayın şokundan konuşamıyorduk bile... "Defolun lan!" Emir'in yüksek ve sert ses tonuyla anında son model arabalarına binip toz olmuştu şerefsizler. Emir ve Önder yanımıza geldiklerinde ister istemez gerilmiştim. Aynı durum Esin içinde geçerliydi. "Teşekkürler." Yine benden önce davranarak konuşmuştu Esin. Benim de teşekkür etmem gerekiyordu. Fakat o kadar heyecan yapmıştım ki çevremdeki tüm seslere kulak tıkamıştım. Derhal kendime gelmem gerekiyordu! "Teşekkür ederiz." Nihayet söyleyebilmiştim. "Bir dahakine çok dikkatli olun kızlar. Teşekkürlük bir şey yok." "Etmeye çalışırız, sağ olun." Esin çoğul konuşmuştu! Önder'e karşı eskisi gibi değildi sanırım. Bu iyiye işaretti. Emir, Esin'in verdiği cevaba karşılık başıyla onaylamıştı sadece. Hafif tebessüm ederek yanımızdan ayrılmışlardı ikisi de. "Bir dakika!" Önder'in tekrardan seslenmesiyle adımlarımızı durdurmuştuk. Geriye dönmemizle tam karşımızda bulmuştuk onu. "İsterseniz bizimle gelin. Nereye gitmek isterseniz bırakırız sizi." Tarih tekerrür mü ediyordu acaba?İçimden kıkırdamıştım. "Gerek yok, sağ ol." "Siz bilirsiniz. Yalnız buralar hiç tekin değil. Taksi de hemen gelmez." "Bekleriz, sıkıntı yok." İkisi arasındaki diyalog gülmeme neden olmuştu. Esin o anda çatılı olan kaşlarını üzerime salınca, boğazımı temizledim. Önder'in de hafif tebessüm ettiğini fark etmiştim. "Sakin ol şampiyon. Nasıl isterseniz, dikkatli olun yeter." "Oluruz, sağ ol." Önder'in de kötü biri olmadığına kanaat getirmiştim. Yazık ki bizim kızın elinden çekeceği vardı. Yanımızdan ayrılır ayrılmaz, dirseğini benimkine hafif vurmuştu Esin. "Ne yapıyorsun Esin ya..." "İlk önce gül sonrada ne yapıyorsun Esin. Sana müstehak, düş önüme." Şakayla karışık uyarısıyla koluna girmiştim tekrardan. Yarım saat sonra bir taksiye binip, rahat bir nefes almıştık. Yol boyunca nereye gitmek istediğimizi düşünürken sonunda karar vermiştik bile. Karaokeye gitmeyeli uzun zaman olmuştu. Üstelik dünden sonra Esin ile çok iyi bir ikili olduğumuza kanaat getirmiştim. Birbirimizi tamamlıyorduk bu konuda. Sürekli gittiğim tek bir mekan vardı Karaoke için. Addio Mamma! Genellikle tek takılırdım ama olsun. Taksiden iner inmez Esin'in elinden kavradım. "Hazır mısın?" Heyecanla onaylamıştı beni. Birlikte içeri girdiğimiz anda büyülenmiştik adeta. Ben ilk defa gelmiyordum tabi ama bir çok yenilik yapılmıştı. Uzun zamandır görmemiştim. Karaoke için ücreti öder öder ödemez, dalmıştık odaya. Sesim berbattı ama amaç eğlenmekti sonuçta. Üstelik Esin varken kendi sesimi duyamıyordum bile. İlk olarak ben bir müzik seçerek başlamıştım. Sonra da Esin devralacaktı yerimi. Yalnız gülmekten şarkı sözlerine yetişemiyordum bile. Esin oturduğu yerden kalkarak, elimdeki mikrofonu paylaşmak isteyince itiraz etmedim. İkimiz birlikte söylemeye başlamıştık şarkıyı. Emir'in Ağzından... Dakikalardır aynı şarkıyı söyleyip duruyordu bizim ki. Bu da kafaydı yani, çekilmezdi. "Kardeşim yeter. Gel otur az ya. Beynim yandı yemin ediyorum." Beni duyduğu yoktu. İş başa düşmüştü. Oturduğum yerden kalkarak müziği kapatınca derin bir oh çekmiştim. "Sonunda, huzur!" "Kardeşim ne yaptın ya! Ne güzel havaya giriyordum." Söylene söylene yanıma gelip oturmuştu. "Kusura bakma kardeşim, bu da kafa. Bir yerden sonra kayış kopuyor. Fena mı oldu, az nefes al nefes." Gülmüştü bizimki. "Sen onu bunu boşver de, dökül bakalım." Yine neyden bahsediyordu bu çocuk? "Anlamadım kardeşim?" "Vallahi hiç anlamamazlıktan gelme. Hani Leyla ile irtibatı kesmiştin? Bakıyordum da kızı korum..." "Kardeşim yeter." Sözünü bilerek kesmiştim. Bu konuyu konuşmaya ne gerek vardı şimdi? "Bunda kızacak ne var anlamıyorum Emir? Bir kıza karşı hisler beslemek kötü bir şey değil ki?" "Hisler beslemek? Ben mi?Kardeşim müzik sende kafa yaptı herhalde. O durumda kim olsa,aynı şeyi yapardı zaten. Sürekli aynı şeyi gündeme getirme artık." "Belki yapardı belki yapmazdı. Burası İstanbul kardeşim. Kimse kimin ne yaptığını sorgulamaz. Kimse kimseye de karşılıksız iyilik yapmaz. Tabi bazıları hariç. Sen de o bazılarından birisin." "İyi bak, ne güzel söyledin. Amacım sadece yardım etmekti. Bu kadar! Başka bir şey arama artık kardeşim." Ses tonumu hafif yükseltmiştim. Elimde değildi. Bu zamana kadar nasılsam bundan sonrada aynı şekilde hayatıma devam edecektim. Benim için önemli ve değerli olan tek bir kadın vardı o da Annem! Ondan başka bir kadını asla ama asla hayatıma sokmaya niyetim yoktu! Buna izin veremezdim. Şuan tek istediğim yalnız kalmaktı. Aksi takdirde Önder'e zarar vermekten korkuyordum. Yavaşça oturduğum yerden kalkarak derin bir nefes vermiştim. "Ben biraz hava alacağım kardeşim." "Nasıl istersen kardeşim." Bu kez diretmemişti. Onu da tam olarak suçlayamazdım elbette. Yaşadığım hayat sadece benimdi. Ve hiçbirinden haberi yoktu. Ona ne kadar anlatmak istesem de yapamıyordum. Bilmiyorum, belki de nasıl bir aileden geldiğimi öğrenir öğrenmez, benimle olan ilişkisini keserdi. Of! Düşündükçe daha çok çıkmaza giriyordum sanki... Odadan çıkar çıkmaz, mekanın koridorunda ellerim cepte gezinmeye başladım. Neden bilmiyordum. Bu aralar bir tuhaftım. Daha bir asabi olmuştum Önder'e karşı. Niyetim tabi ki kötü değildi fakat sürekli Leyla'ya getiriyordu konuyu. Canımı sıkıyordu. Koridorun sonuna yaklaştığımda bazı seslerle irkildim. Ayak sesleriydi. Umursamadım. Köşeyi dönmemle saniyeler içerisinde kendimi yerde bulmuştum. Ani sarsıntıyla gözlerimi açamamıştım fakat dudaklarım üzerindeki yabancı temas... Sinir hücrelerim tavan yapmıştı adeta! Gözlerimi açar açmaz üzerimde Leyla'yı görünce, şaşkına dönmüştüm. Dudaklarımın üzerindeki ani temas hızla kendini geri çekmişti. "Emir..." Konuşamamıştı. Hızlı bir şekilde üzerimden kalkmıştı. Olayın şokundan olsa gerek, yavaşça ayağa kalkmıştım ben de. "Özür dilerim. B..ben..." Ses tonu ağlamaklıydı. Üstelik yüzüme bile bakamaya çekiniyordu. Zor bela konuşmasıyla yanımdan ayrılması bir olmuştu. Seslensem de bir faydası olmamıştı. Peşinden gitmek için adımımı atıyordum ki kendi kendime "ne yapıyorsun Emir!" dedim. Böyle bir şeye gerek yoktu!İster istemez parmaklarım dudaklarımın üzerine yol alınca, dişlerimi olabildiğince sıktım!.Kendime kızmıştım çünkü bugüne dek, böyle bir şeyin olmasına izin vermemiştim! Allah kahretsin! Esin'in Ağzından... Nerede kalmıştı bu kız? Alt tarafı bir lavabo! Ne zaman kendi başına bir yere gitse, mutlak başına bir iş geliyordu. Yoksa yine... Cümlemin devamını getiremeden Leyla içeri girmişti. Nihayet! "Leyla, nerede kaldın? Merak ettim." "Ben..." Sesi titriyordu kızın. "Leyla iyi misin?" "B..e..n...Bilmiyorum..." Ellerinden tuttuğum anda sadece sesinin değil bütün vücudunun titrediğini hissedince korkmaya başlamıştım. "Leyla neyin var? Neden böylesin?" "Emir..." Emir'in ismini telaffuz edince şaşırmıştım. "Emir mi?" Başıyla onaylayarak yüzüme bakmıştı Leyla. "Tam bir aptalım Esin! Tam bir aptal!" Kendine kızıyordu ama neden? "Neler olduğunu anlatır mısın Leyla? Emir'i mi gördün yoksa?" "Keşke görmeseydim!" "Ne demek istiyorsun canım? Şunu doğru düzgün anlat. Gel otur." Leyla'nın oturacağı yoktu. Kolundan çekiştirerek oturtmuştum onu. "Şimdi anlat bakalım?" "Uzun zamandır bu mekana gelmemiştim. Çoğu yerini değiştirmişler. Neyse ki lavaboyu sorunsuz bir şekilde bulunca rahatlamıştım. Fakat çıkar çıkmaz şerefsizin biri koluma yapışınca olanlar oldu." "Allahım bir türlü bitmiyorlar! Peki ya sonra?" Leyla dudaklarını ısırmaya başlamıştı sorumun ardından. Onu bu hale getiren ne olabilirdi ki? "Bir şekilde şerefsizi atlattım. Fakat o kadar çok korkmuştum ki tabana kuvvet koşmaya başladım. Koridorda köşeyi dönüyordum ki..." Devamını getirememişti. "Evet?" "Birine çarptım. Çarpmakla kalmadım üzerine düştüm. Bir de..." Başını eğmişti Leyla. Sağ elinin parmakları dudakları üzerine kurulunca, ne yapmaya çalıştığını anlayamadım. "İstemeden de olsa ben yapmış oldum Esin! Emir'i öptüm..." Son söylediğiyle şok olmuştum. "Ne! Nasıl?" "Of! Ne yapacağım ben Esin? Aklıma geldikçe kendime kızıyorum." Leyla kadar ben de yaşadığım şokun etkisindeydim hala. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Yine de kedisine kızmasını gerektirecek bir durum yoktu ortada. Acaba Emir nasıl bir tepki vermişti? "Leyla sakin ol. Kendine neden kızıyorsun bu kadar?" "O kadar hızlı koşmasaydım eğer böyle bir şey olmayacaktı. Çok utanıyorum..." Leyla ağlayacak duruma gelmişti. Başını ellerinin arasına aldığını görünce onu engelledim. "Kendine gelmen gerek Leyla. Bilerek yapmadın sonuçta." "Evet ama daha dikkatli olabilirdim." "Saçmalama Leyla! Gel, bir yüzünü yıkayalım. Daha iyi hissedeceğinden eminim." Kolundan tutmaya çalıştığım sırada bu kez kendisi beni engellemişti. "Eve gitmek istiyorum Esin. Burada daha fazla kalamam!" İtiraz etmemiştim. Çantalarımızı da alarak odadan çıkmıştık. Hali hiç iyi değildi ve ister istemez bende gerilmiştim. Kolumu bir an olsun bırakmamıştı. Mekandan ayrılır ayrılmaz Ömer amcayı aradım. Çok geçmeden Ömer amcanın gelmesiyle arabada yerlerimizi almıştık fakat Leyla tek kelime etmemişti yol boyunca. Üç katlı bir binanın önünde durunca Leyla bana dönmüştü. "Her şey için çok teşekkür ederim Esin." "Asıl ben teşekkür ederim canım. Daha iyi misin?" Sormadan edememiştim. Sorduğum soruya zoraki tebessüm ederek başıyla onaylamıştı Leyla. İyi olmadığını biliyordum fakat üzerine gidersem daha kötü olacağının da farkındaydım. Ben de tebessüm ederek sarılmıştım Leyla'ya. Geri çekildikten sonra elindeki çantayla beraber inmişti arabadan. Olanlardan bu derece etkileneceğini tahmin etmemiştim. Bilerek ve ya isteyerek yapmadığı halde neden bu kadar kendini suçlamıştı? Böyle durumlarda kızın yüzünde tebessüm yer alması gerekirken bizim kız cenazeden çıkmış gibiydi. İyi ama neden? Kafamın içerisindeki türlü sorulara cevap bulmaya çalışırken nihayet evdeydim artık. İçeri girmemle burnuma dolan mis kokular kendimden geçmeme neden olmuştu. Elimdeki çantayı bırakarak salona doğru ilerledim. Gördüğüm manzara ile şaşkınlığımı gizleyememiştim. Varlığımı hissetmiş olacak ki geriye dönüp gülümsemişti ağabeyim. "Hoş geldin, küçük hanım." Ses tonu şu anki durumdan memnun olduğunun göstergesiydi adeta. Karşıma geçerek ellerimden tutmuştu. "Nasıl buldun?" Masa o kadar itinayla hazırlanmıştı ki ağzım açık kalmıştı. Hepsini gerçekten de kendisi mi yapmıştı? "Ağabey bunları... Tek başına mı yaptın? Hizmetçiler nerede?" "Bunda bu kadar şaşıracak ne var ki? Ayrıca evdeki hizmetçiler elime su bile dökemez küçük hanım." Tebessüm etmiştim. "Hizmetçiler nerede peki?" "Bir süreliğine tatilde olacaklar. Biz de bu süre zarfında evin tadını çıkaracağız." Hala inanasım gelmiyordu. "Sen ciddi misin ağabey?" "Hala ciddi misin diye soruyor ya. Gel bakalım buraya." "Ağabey dur..." Dememe kalmadan kollarına alıp gıdıklamaya başlamıştı beni. Bulunduğumuz yeri kahkahalar tufanı esir almıştı adeta. O kadar mutluydum ki... O esnada ağabeyimin telefonu çalınca yanından kaçarak masaya geçmiştim bile. "Efendim Ömer amca?" Arayan Osman amcaydı. Bu saatlerde araması adeti değildi normalde. "Oğlum kusura bakma rahatsız ediyorum." "Ne rahatsızlığı Ömer amca, bir şey mi oldu?" "Seninle görüşmek isteyen biri var oğlum. İçeri alayım mı?" "İsim verdi mi Ömer amca?" Neden bahsediyorlardı?Ağabeyimle görüşmek isteyen biri mi? "Evet, İsminin Caner olduğunu söyledi. İçeri alayım mı oğlum?" Bir anda elindeki telefonla birlikte kapıya doğru koştuğunu görünce ben de arkasından ayaklanmıştım. "Ağabey nereye?" Duymamıştı bile. Evin dış kapısının önüne vardığında Ömer amca ve yanında bir adam daha vardı. Neler oluyordu? Ağabeyim bir anda Ömer amcanın hemen yanındaki adama sarılmıştı. Kimdi bu adam?Bir süre ayaküstü konuşmuşlardı. Ardından her ikisi de benden tarafa doğru gelmeye başlayınca ister istemez gerilmiştim. Haklıydım da... O adam... Leyla'nın Ağzından... Aptallığım yüzünden yine her şeyi mahfetmiştim. Neden böyleydim ben? Ah! "Kızım, yemeğini yemeyecek misin?" Annemin seslenmesiyle parmaklarım arasında sıkışıp kalan çatalı özgürlüğüne kavuşturdum. "Size afiyet olsun anne. Ben odama çıkıyorum." Sandalyemi geri çekerek ayaklandım. "Otur şuraya!" Bu kez babamın sert uyarısıyla irkilmiştim. Babam anneme nazaran daha sert ve umursamazdı. Üstelik konu ben olunca daha da çekilmez birine dönüşüyordu. "Sadece uyumak istiyorum baba!" Verdiğim cevabın ardından elindeki çatalı sert bir şekilde masaya geçirmişti babam. "Sana otur dediysem oturacaksın! Bize bir faydan yok bari söz dinle!" Sürekli aynı cümleler... Bıkmıştım bundan! Ağlamak istemiyordum fakat ağır geliyordu artık. "Ahmet sakin ol. Odasına çıkmak istiyorsa çıksın, ne var bunda?" Annemin araya girmesiyle daha fazla sinirlenmişti babam. "Sen bu işe karışma Handan! Otur dediysem oturacak!" Sinirlerime hakim olmak zorunda olduğumu bilsem de yapamadım. "Yeter!" Ağlamaklı yüksek ses tonumla bağırmıştım. Babam gözlerini kısarak ayağa kalkmıştı. Ardından da karşıma geçerek, sert bir tokat indirmişti yüzüme. "Ahmet!" "Bir daha... Bir daha bana karşı sesini yükseltmeye kalkarsan eğer olacaklara karışmam! Şimdi otur, adam gibi yemeğini ye!" Lanet olası sesimi çıkaramamıştım bile! Geri yerime oturarak, gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Neden bana karşı bu kadar sert ve acımasızdı babam?Ona ne yapmıştım? Bir kez olsun sevemez miydi beni? Ayla'ya gösterdiği ilgiyi bana neden göstermiyordu? Bu kadar katı olmak zorunda mıydı? Dolan gözlerim eşliğinde zoraki önümdekileri yemeye başladım. Bir an bakışlarım anneme kaymıştı. Onun da benden bir farkı yoktu. Zoraki tebessüm ederek, biraz olsun rahatlatmak istemiştim annemi. Ben alışmıştım ne de olsa. Vücudumda ruhumda bağışıklık kazanmıştı artık. Yemeğin ardından odama geçmiştim. Kendimi en iyi hissettiğim yerdi. Tek başıma atlatarak, gelecek olan yeni güne hazırlıyordum kendimi. Bu sayede hayatta kalıyordum... Yatmak için hazırlanıyordum ki bir anda odamın kapısı açılmıştı. "Baba?" "Kısa keseceğim. Yarın kız kardeşin Ayla geliyor. Şimdiden uyarıyorum seni. Kızın canını sıkacak bir şey yapma sakın." Bir kez şu odaya benim için gelsen keşke baba... Sadece bir kez! "Tamam baba." Verecek başka cevabım yoktu maalesef. Sırıtmıştı. "Aferim. Böyle söz dinle işte." Söylediğinin ardından odamdan çıkmıştı babam. Ayla geliyordu demek? İyi ama neden? Onun kadar değer görebilseydim keşke... İkiz kız kardeşler olmamıza reğmen, babamın yaptığı bu ayrımcılığın sebebi neydi? Bana karşı neden bu kadar soğuktu? Ne kadar düşünürsem düşüneyim, duvara tosluyordum. En iyisi uyumaktı. Yarın için hazırlıklı olmalıydım. Esin'nin Ağzından... Hala inanasım gelmiyordu. Aynı masada üç kişiydik ve gereğinden fazla tuhaf hissediyordum kendimi. "Konuşacak çok şey var Caner. Yemekten sonra dışarı çıkalım senle." "Tabi, Ceyhun ağabey." Sanırım saf dışı bırakılmıştım? Yine de bozuntuya vermemek için yemeğe devam ettim. Yemeğin ardından her ikisi de bahçeye çıkmıştı. O esnada ben de masayı toplamaya başlamıştım. Olanlar bir yana burayı nasıl bulmuştu Caner denen çocuk? Hafife alınacak biri değildi. Mutfaktaki işim biter bitmez salona geçerek oturdum. Aklıma Leyla gelmişti. Acaba ne durumdaydı?Arasam iyi olacaktı. Bir iki çaldıktan sonra Leyla'nın sesini duyunca rahatlamıştım. "Efendim Esin?" "Canım, rahatsız etmedim değil mi?" "Yok canım. Zaten bir türlü uyku tutmadı." Neden tutmadığı belliydi. "Peki nasılsın? Yani olanlardan sonra..." "Ben de bilmiyorum Esin. Kendimi kötü hissediyorum ama bir yandan da..." "Bir yandan da?" "Kafam karışık. Bir an önce olanları aklımdan çıkarmam gerekiyor. Aksi takdirde iyi şeyler olmayacak." Ne diyordu bu kız? "Anlamadım canım? İyi şeyler olmayacak derken, neyi kastediyorsun?" Sorduğum soruya bir kaç saniye cevap gelmeyince endişelenmiştim. "Leyla, orada mısın?" "Buradayım canım. Şey ben... Yani kendim için hiç iyi şeyler olmaz demek istiyorum. Hatırladıkça kendime daha çok kızıyorum." Kekeliyor muydu bu kız. Tuhaf bir şeyler vardı ama tam olarak emin değildim. "Anladım canım. Yine de çok fazla düşünmemeye çalış. Senin hatan değildi." "Düşünmemeye çalışırım." Ses tonu da hiç iyi değildi. Acaba evde bir şey mi olmuştu? "Leyla, bir sorun yok değil mi?" "Ne gibi canım?" "Evdekilerle falan. Kızmamışlardır umarım." "Hayır... Yani kızmadılar canım, merak etme." "Sevindim." "Esin?" "Canım, ağabeyim çağırıyor. Yarın görüşürüz tamam mı?" "Tamam canım. İyi geceler." "Sana da." Telefonu kapatır kapatmaz ayaklanmıştım. Ağabeyim ve Caner karşımda belirmişlerdi. "Esin, Caner'e odasını gösterir misin?" Bir dakika... Burada mı kalacaktı yani? "Anlamadım ağabey?" "Caner bir süreliğine bizde kalacak. Odasına kadar ona eşlik et canım." İtiraz edememiştim. Başımla onaylayarak Caner denen çocukla merdivenleri çıkmaya başlamıştık bile. Odayı gösterdikten hemen sonra geri dönüyordum ki Caner denen çocuğun sesiyle ondan tarafa döndüm. ''Seni yeniden görmek güzel.'' Tebessüm ederek söylemişti. Sanırım bana yakın biriydi... ''Ceyhun ağabey olanları anlattı. Tuhaf bir durum farkındayım.'' ''Ağabeyimi nereden tanıyorsun?Oldukça yakınsınız.'' Merakıma yenik düşerek sormuştum sorumu. Elimde değildi. ''Sanırım bunu söylemem de bir sakınca yok.'' Verdiği cevap üzerine şaşırmıştım. Karşıma geçerek tebessüm edince irkilmiştim. ''Ceyhun ağabey ve ben çocukluk arkadaşıyız. Aynı şekilde seninle de. Aynı evde büyüdük.'' Çocukluk arkadaşı mı? Aynı ev mi? "Gerçekten de biz... Yani..." "Şaşırman doğal. Ama inan bana çok güçlü bir kızsın sen. Kendinden vazgeçme Esin. Sonuna kadar git. İyi geceler." Yine tebessüm ederken geçmişti odasına. Söyledikleri... Güçlü müydüm gerçekten? Önceden nasıl biriydim acaba? Caner söylediklerinde baştan sona haklıydı. Kendimden vazgeçmeyecektim! Benliğimi bulana kadar savaşacaktım. Sonucu ne olursa olsun... Emir'in Ağzından... "Önder, kardeşim acele et. Yurt görevlisine yakalanmayalım şimdi." "Daha zamanımız var kardeşim. Neyin var senin? Mekandan ayrıldığımızdan beri bir tuhafsın. Bilmediğim bir şey mi oldu?" Soru yağmurunu tutulmuştum resmen. Leyla ile olanları bilerek anlatmamıştım. Öğrendiği an Leyla ile sevgili olana kadar peşimi bırakmazdı çünkü. Bir dakika... Ne diyorum ben ya! "Kardeşim?" "Sadece uykusuzum. Bir an önce yatmak istiyorum kardeşim." Verdiğim cevaba karşılık sırıtmıştı Önder. Ardından bana dönerek omzumdan kavramıştı. "Sağlam atsaydın be kardeşim. Her akşam düzenli saatinde uyur ve kalkarsın sen. O bahsettiklerinin asıl sahibi benim. Artık kesin eminim, sen gerçekten iyi değilsin." Allah kahretmesin! Annemden beter bu çocuk. "Gayet iyiyim kardeşim. Yine saçmalıyorsun iste." Aslında saçmaladığı filan yoktu. Fakat böyle bilmesi daha iyiydi benim için. Cevabımın ardından önüne geçerek adımlarımı hızlandırdım. Neyse ki daha fazla soru duymadan yurda varmıştık. Uykum yoktu fakat tuhaf bir ağırlık vardı üzerimde. Dolabıma ilerleyerek üzerime rahat bir şeyler geçirdim. Uyumak için yatağıma geçiyordum ki Önder'in seslenmesiyle adımlarımı durdurdum. "Yine yırttın kardeşim. Yalnız dikkat et durumun hiç de iyi değil." Sırıtarak söylediklerinin ardından kendisi de yatağına geçmişti. "İyi geceler kardeşim." "Eyvallah kardeşim, sana da." Bu gidişle Önder'in ağzından kurtulamayacaktım. Nereye gitsek bir Leyla konusudur gidiyor. Nereden yardım ettim kıza ya!Üzerine bu akşam yaşananlar... Leyla iyi bir kız olabilirdi fakat benim için sadece bir yabancıydı o kadar. Ne bir arkadaş ne bir sevgili... Benim hayatımda tek bir kadın vardı. Onun için vardım ben. Yalnızca onun için... Leyla'nın Ağzından... Sanırım artık hazırdım. Yeni bir gün olacaktı benim için. En azından öyle umuyordum. Dünkü fiyaskodan sonra adımlarımı daha dikkatli seçmem gerekiyordu. Bir de Alev konusu vardı tabi. Bir hata daha yaparsam eğer şuankinden daha da zor bir duruma sokacaktım Emir'i. Bunu istemiyordum. "Kızım?" Annemin seslenmesiyle odamın kapısını açtım. Şu evde bana olan sevgisini ve saygısını kaybetmeyen bir tek annemdi. Bir nevi bu zamana kadar sağlam bir şekilde ayakta kalabilmem de büyük bir emeği vardı. "Bir şey mi oldu anne?" "Yok kızım. Sadece iyi olup olmadığını merak ettim. Dün gece yanına gel..." "Ben iyiyim anne." Sözünü keserek ellerinden yavaşça kavradım. Yanıma neden gelemediğini gayet iyi biliyordum. Babamdan ve bu evden en az benim kadar korkuyordu çünkü. Onu suçlayamazdım. "Baban sana ne söylerse söylesin sakın aldırma, olur mu kızım?" "Sen merak etme anne. İçini ferah tut ve canını sıkma. Kızın güçsüz biri değil." Söylediklerimin ardından dolan masmavi gözler hafif tebessüm etmişti. Başıyla beni onaylarken sarılmıştık birbirimize. Huzur bulduğum anlar biriydi. Sonuna kadar da zar zor hissedebildiğim bu huzuru koruyacaktım! Birbirimizden ayrıldıktan sonra, yatağımın bitişiğinde duran çantamı da alarak birlikte salona indik. Güzel bir kahvaltı masası hazırlamıştı annem yine. Bu kez sorun çıkarmak istemiyordum. Babam yüzüme bile bakmıyordu. Umursamamaya çalıştım. Yerime oturur oturmaz önümdekilere odakladım kendimi. Bu defa babam da sessizliğini büyük bir başarıyla koruyordu. İşimi geliyordu en azından. Kahvaltının ardından çantamı da alarak evden ayrıldım. Acaba Esin ne yapıyordu? Uyuya kalmış olamazdı herhalde? Arasam iyi olacaktı. Pantolonumun arka cebinden telefonumu çıkartıyordum ki zil sesiyle irkildim. Esin arıyordu. İçimi mi okuyordu bu kız? Tebessüm ederek telefonumu kulağıma dayadım. "Günaydın canım." "Sana da İlham Perim." Ona böyle seslenmek çok hoşuma gidiyordu. Kıkırdadığını duymuştum. "Neredeysen alalım seni canım." "Gerek yok. Okulda buluşuruz." "Emin misin?" "Evet, canım." "Tamam o halde. Okulda görüşürüz." "Görüşürüz." Telefonu kapattıktan sonra adımlarımı hızlandırmıştım. Neyse ki otobüse yetişmiştim. Yarım saatlik bir yolculuğun ardından, artık okulun önündeydim. Esin daha gelmemişti. Elimdeki çantayla beraber çimlerin üzerine oturup beklemeye başladım. Çok geçmeden Esin'in hedefime girmesiyle oturduğum yerden kalktım. Bu kız her şeyi ile bana iyi geliyordu. "Hoş geldin, İlham Perim." "Hoş buldum canım. Fazla bekletmedim değil mi?" "Yok canım, merak etme." "İyi bakalım. Dünden bugüne daha iyisin, çok sevindim canım." İyi miydim onu da bilmiyordum. "Sanırım..." Verdiğim cevaba karşılık koluma girmişti Esin. Birlikte yürümeye başlamıştık. Binanın içerisine giriyorduk ki karşından Emir ve Önder'in bize doğru geldiklerini görünce, kalp atışlarım varlığını hissettirecek dereceye gelmeye başlamıştı. Fakat yalnız değillerdi. Yanlarında bir kız vardı. Şuan gördüğüm şeyin bir yanılsama olduğunu düşünmek istiyordum... Bu olamazdı! Ayla'nın onların yanında ne işi vardı? .......... Bölüm Sonu .......... Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺 |
0% |