@kristalmelek61
|
Keyifli okumalar dilerim. 🌺 ** Leyla'nın Ağzından... Bu adamda kesin bir şeyler vardı. Tahminlerimde yanılmadım bu zamana kadar. Bunda da yanılacağımı sanmıyordum. Son söylediklerimle beraber Esin, dut yemiş bülbüle dönmüştü. Şuanda bulunduğu durum elbette basit değildi. Ona hak veriyordum. "Leyla Gürsoy?" Hemen yanı başımda ismimin söylenmesiyle duruşumu dikleştirdim. "Evet, benim." "Okul müdürümüz Macit Bey sizinle görüşmek istiyor." Şaşırma sırası bendeydi. Emir'in babası benimle görüşmek mi istiyordu? "Bir dakika." Aniden Esin araya girmişti. Surat ifadesi iyi değildi. "Sebebini öğrenebilir miyiz?" Neden böyle bir soru sormuştu ki şimdi? "Açıkçası ben de bilmiyorum. Fakat Macit Bey bekletilmekten hiç hoşlanmaz." Bu böyle olmayacaktı. Yavaşça masadan kalkınca Esin kolumdan tutmuştu. "Beraber gitsek en azından." "Sorun yok canım. Hemen gelirim." "Ama..." "Sen derse gir, beni bekleme tamam mı?" "Dikkatli olacağına söz ver Leyla." Haddinden fazla gergindi sanki. "Söz veriyorum. Görüşürüz." Vakit kaybetmeden yanımdaki çocukla kantinden ayrıldık. O esnada Alev ve grubunun yanından geçmiştik. Çok tuhaf... Keyfi yerindeydi. Sırıtarak bakmıştı bana. Ne kadar garip ve anlamsız bulsam da önüme dönerek ilerlemeye devam ettim. Çok geçmeden müdürün kapısının hemen karşısında almıştık soluğu. Yanımdaki çocuk izin isteyerek koridoru terk etmişti. Aslında ben de şuan çok gergindim. Emir'in babası benimle neden görüşmek istesin? Gerçi ilk tanıştığımızda gayet nazik bir şekilde konuşmuştu. Yine de dikkatli olmak zorundaydım. Derin bir nefes alarak kapıyı tıkladım. "Gel!" Onayı alır almaz yavaşça içeri süzüldüm. Kapıyı geri kapatarak, Macit Beyin karşısına geçtim. "Otur bakalım Leylacım." Eliyle hemen yanımdaki koltuğu işaret etmişti. Tebessüm ederek yerimi almıştım. "Okula kayıt olalı sadece hir hafta olmuş." "Anlamadım efendim?" Çekinerek sormuştum sorumu. "Okulumuzun yeni öğrencilerindensin." "Evet, efendim." "Hım. İlginç." "İlginç olan nedir efendim?" "Bir hafta gibi kısa bir süre içerisinde oğlum Emir ile arkadaş olmayı başarmışsın. Ve sanırım daha da fazlası?" Şuan utancımdan ölebilirdim. Babası ne ara öğrenmişti?Konuşamamıştım bile. Ne diyebilirdim ki? "Utanmana hiç gerek yok Leylacım. Doğanın kanunu bu." Tebessüm ederek konuşmuştu. Biraz olsun rahatlamıştım. Fakat konuşma cesaretini bulamıyordum hala. Macit Bey bu esnada oturduğu koltuktan kalkarak iki elini de pantolononun cebine yerleştirmişti. Ardında da ufak adımlarla odanın içerisinde gezinmeye başlamıştı. "Yalnız... Sen de biliyorsun ki hayatta her zaman istediğimiz şeyler olmuyor. Sürekli bir engele takılıp duruyoruz." "Haklısınız." Nihayet tek kelime de olsa konuşmayı başarmıştım. Benim için bu da bir level atlamaydı. "Aynı fikirde olduğumuza sevindim. Sözü daha fazla uzatmaya gerek yok. Son yaşananlardan sonra size hala bir minnet borcumuz var. Yine de bir konuda seni uyarmak isterim Leylacım." "Sizi dinliyorum efendim?" "Oğlumla aranızda ne varsa buna karışmaya hakkım yok elbette. Fakat çok fazla kendini kaptırmamanı öneririm. Yani oğlumun bir kızla gönül eğlendirmesi, sorun değil benim için. Fakat..." "Bir dakika..." Daha fazla dayanamamıştım. Oturduğum koltuktan kalkarak Macit Beyin karşısına geçtim. Nasıl benimle bu şekilde bir konuşma yapabilirdi? Anlayamıyordum... "Siz neyden bahsediyorsunuz?Gönül eğlendirmek mi?" "Aranızdaki ilişkinin sadece bundan ibaret olduğunu düşünüyorum. Daha fazla ileri gitmemenizde fayda var. Sonuçta Emir bir erkek. İyi bir kızsın, harcanmanı kesinlikle istemem Leylacım." Bunlar nasıl ithamlardı? Aklım almıyordu! Emir ile aramızdaki ilişkiyi küçümsemeye hakkı yoktu. Babası olabilirdi. Yine de böyle iğrenç bir konuşmayı yapmamalıydı. Kalbim kırılmıştı. Çünkü karşımdaki insan sıradan biri değildi. Sevdiğim adamın öz babasıydı! "Emir'in öz babasısınız. Size karşı saygısızlık etmek istemem. Fakat lütfen sözlerinize dikkat edin. Ne ben ne de Emir, bu söylediklerinizi hak etmiyoruz. Ayrıca şunu bilmenizi isterim ki aramızdaki ilişki sizin bilebileceğiniz türden bir şey değil. Emir'e olan hislerimden ne kadar eminsem, onun da bana olan sevgisinden o derece eminim! İyi günler efendim." Daha fazla bu odada kalmak istemiyordum. İçimdekileri tamamen savurduktan sonra odadan çıktım. Bu kez ağlamayacaktım. Emir için, bizim için sağlam durmak zorundaydım. Macit Bey konusunda tamamen yanılmıştım. Hayatımda ilk kez bir konuda yanılmıştım! Derhal kendime gelmem gerekiyordu. Büyük bir hayal kırıklığıyla, alt kata indim. Dersliğin kapısını tıklayıp içeri girdim. "Gel bakalım Leylacım." Hızlı bir şekilde Esin'in yanında yerimi alırken tekrardan Alev'in sırıtan suratı ile karşılaşınca başımı çevirdim. "Canım iyi misin?" İyi değildim tabi. Ama olanlardan haberi olmaması daha iyi olacaktı. "İyiyim canım. Merak etme." "Sevindim. Emir'in babası seni neden çağırdı peki?" "Hiç. Yani olanlardan sonra bizzat teşekkür etmek istemiş sadece." Yalan söylemek zorundaydım. Sürekli sıkıntılarımla onu meşgul etmek istemiyordum. "Başka bir şey konuşmadınız yani?" "Hayır canım." "Peki." Israr etmemesi işime gelmişti. Konuşmamızı bitirdikten sonda önüme dönerek, ısınma hareketlerine başladım. Aras'ın Ağzından... Onunla şans eseri karşılaşmamdan beri sürekli gözümün önündeydi sanki... Bir türlü gitmiyordu! Neden onu gördüm ki? Neden... Üstelik beni hatırlamıyordu bile. O gece bana bir yabancıymışım gibi davranmıştı. Peki o zaman neden onu öptüğümde kendini geri çekmemişti? Kafam karmakarışıktı... Parçalar yerine oturmuyordu. "Oğlum?" Annemin seslenmesiyle elimdeki meyve bıçağını tezgahın üzerine bıraktım. "Efendim anne?" "Hastahanede huysuzlandı mı hiç Ömer?" "Hayır." "Maşallah paşama. Aşılarını aksatmayalım oğlum." "Merak etme anne." "İyi madem. Sen Ömer'i al, ben de akşam yemeği için hazırlık yapayım." "Tamam." Annemin kollarından Ömer'i alarak koltuklardan birinde yerimi aldım. Ona baktıkça, sanki Esin de yanı başımdaymış gibi hissediyordum. Bugün onu hastahanede gördüğümde... Ömer yine kollarının arasındaydı. Onları öyle görünce mutlu olmuştum fakat belli etmemeye çalışmıştım. Yanından öylece çekip gitmek... Hiç istemediğim bir şey olduğu halde yapmak zorundaydım. Hak etmiyordum çünkü. "Oğlum kapıya bakar mısın?" Annemin sesi ile kendime gelirken, oturduğum koltuktan kalktım. Kapıyı açmamla kaskatı kesilmiştim. "Kim geldi oğlum?" Onun burada ne işi vardı? Ve nasıl? "Selen?" "İçeri davet etmeyecek misin?" Ses tonu normaldi. İyi ama burayı nasıl bulmuştu? O esnada annemin de yanıma gelmesiyle ne yapacağımı şaşırmıştım. Annem de öyle. "Selen..." "Merhaba Zehra Sultan. Seni yeniden görmek çok güzel." "İçeri gel kızım." Selen'in içeri girmesiyle ben de arkalarından hareketlendim. Ömer'i anneme vererek, Selen'in karşısında yerimi aldım. Aradan o kadar zaman geçmişti. Neden burdaydı? Beni nasıl bulmuştu? "Güzel ev. Hayalindeki gibi." "Selen sen nasıl..." "Uzun hikaye. Ama konuşacağımız çok şey var." "Seni dinliyorum o halde." "Neden telefonlarıma cevap vermedin? Sana gönderdiğim mektupları da sürekli geri çevirdin." "Başa dönmek istemiyorum Selen." "Anlaşıldı. En başa dönelim o zaman." "Ne demek istiyorsun?" "Olanlardan haberim var Aras. Benden saklamana hiç gerek yok." "Hala ne demek istediğini anlamış değilim Selen." "O zaman iyi dinle. Esin ve senden bahsediyorum." Esin ve ben mi? Bir dakika... Selen gerçektende herşeyi öğrenmiş miydi? "Yanlış anlamanı istemem. Buraya sana hesap sormaya gelmedim. Sadece bilmediğin şeyler var." "Bilmediğim şeyler mi?" "Evet. İzinizi bulmam hiç kolay olmadı. Ama şimdi karşımdasın ve bazı yanlışları düzeltmek için buradayım Aras." Sinirlenmeye başlamıştım. Artık benim için düzeltilecek bir şey kalmamıştı çünkü. Bir an önce bu saçma konuşmaya son vermem gerekiyordu. Oturduğum koltuktan yavaşça kalktım. Selen'in bakışları da otomatik olarak yukarı doğru kaymıştı. Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım. "Artık gitsen iyi olacak Selen. Bunları konuşmanın benim için bir önemi yok." Söylediklerimden sonra Selen de ayaklanmıştı. Kollarını çiçek pozisyonuna getirmişti. Sanırım gitmeye hiç niyeti yoktu. "O gece tam olarak ne oldu Aras?" Hangi geceden bahsediyordu? "Anlamadım?" "Altı ay önce... O gece neler oldu Aras?" Neden aynı konuları açmak zorundaydı? Üstelik olanlardan sonra nasıl... "Aslında İstanbul'a gelmeden önce elime bir fırsat geçmişti fakat Çetin denen şerefsizin ani ölümü bütün planlarımı bozdu. Cezaevine gittiğimde geç kalmıştım. Bu kez annem ve babamdan bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Fakat başarılı olamadım." Neden yapıyordu bunu? Bilerek cevap vermek yerine onu dinlemeye devam ettim. "İş başa düşmüştü. Ben de ailemden gizli bir kaç adam tuttum. Fakat benim için en iyi ipucu cezaevindeki Cetin'in köpekleriydi. Asıl olanları onlardan öğrenince..." Selen kollarını çözerek hafif başını eğmişti. Olanlardan sonra onun da benden nefret etmesini bekliyordum fakat hiç de öyle gözükmüyordu. İyi ama neden? "Ne sana ne de Esin'e kızgınım. Buna hakkım da yok zaten." "Selen..." "Biliyorum, benden böyle bir konuşma beklemiyordun. Fakat sana söylemek isteyip de söyleyemedim bir şey daha var." Neyden bahsediyordu? Haddiden fazla gergindi. Eğili olan başını yavaşça kaldırarak, derin bir nefes almıştı Selen. "Fabrikadaki patlamadan önce seninle konuşuyordum. Esin'in yanından birkaç dakikalığına ayrılmıştım. O gece seninle buluşmak istediğimi söylemiştim. Sevgiliydik fakat özel bir buluşma olmayacaktı bizimki." Neler söylüyordu? Daha doğrusu ne anlatmaya çalışıyordu? "Selen bak ben gerçekten anlamıyorum." "Seninle buluşmak istememin sebebi... İyi biri olduğunu biliyordum Aras. Bundan bir an için bile olsa şüphe etmedim. Fakat bana verdiğin sevgiyi de hak etmiyordum. Eğer o gece patlama gerçekleşmeseydi sana açıklamasını yapacaktım fakat olmadı." "Sen neler söylüyorsun Selen?Neyin açıklaması bu?" "Aras ben... Senden ayrılmak istediğimi söylemek için buluşmak istemiştim." "Ne?" "Bu düşüncemin seninle hiç bir ilgisi yoktu. Sorun bendeydi Aras. O patlama yüzünden seni sevmeyen bir insanın izleriyle yaşadın hep. Ve ben hiç bir şey yapamadım... Patlamadan önce Çetin'in adamları tarafından kaçırılmıştım. Cesedim bulunamayınca herkes için bir ölüden farksızdım artık. Birkaç kişi dışında... Sen, Esin ve Ceyhun..." "Yeter... Dur artık!" Koca bir yük vardı şimdi üzerimde... Kaldırmakta zoralanıyordum. Duyduklarım karşısında şok olmuştum. "Kızgın olmakta çok haklısın. Fakat o kadar şanslıyım ki hayatına Esin gibi bir kız girdi. Sebep olduğum tüm yangınları o söndürdü. Senin kadar onun da benim yüzümden canı haddinden fazla yandı. Fakat dediğim gibi buraya gelme amacım yine sizsiniz. Şuan bu durumda olmanızın sebebi benim çünkü. Yardım etmek istiyorum." "Yardım mı? Ne için yardım Selen?" "Esin'e olanlardan haberin yok sanırım?" "Selen yeter! Lütfen git artık." "Gidemem, neden anlamak istemiyorsun?" "Ben de daha fazlasını duymak istemiyorum Selen. Benim için bir önemi yok artık." "Önemi yoksa dün neden Esin'in yanındaydın Aras?" Bir dakika... Selen bunu nereden biliyordu? "Önemi yoksa neden Esin'i öptün Aras?" "Sen..." "Daha fazla kaçma artık. Esin de sen de hala birbirinize aitsiniz. İnkar etsen de benim için hiç bir şey değişmeyecek. Yalnız o gece tam olarak neler olduğunu bana anlatman gerek Aras." Yapamazdım. Ne kadar istesem de yapamazdım! Selen'in vazgeçeceği yoktu. Sessiz kalarak aniden koluna yapıştım. İrkilmişti. "Aras..." Konuşmaya gerek yoktu. Kolundan tutarak zor da olsa evden çıkarabilmiştim Selen'i. Başka çarem yoktu. "Bu yaptığın doğru değil Aras! Vazgeçmeyeceğim!" Sessiz kalmayı tercih etmiştim. O esnada kucağında Ömer ile salona girmişti annem. "Oğlum neler oluyor?" "Bir şey olduğu yok anne." "Oğlum nasıl yok? Selen kızımın sesini duydum da geldim zaten. Kavga mı ettiniz?" "Anne yeter! Konuşmak istemiyorum. Odama geçiyorum." "İyi de oğlum..." Sözünü bitirmesine izin vermeden salondan ayrılmıştım. Esin'in Ağzından... Geçmişinizde izi kalan yabancı bir his... Sizi tekrardan bulduğuna inanmak ister miydiniz? Onu yeniden içinizde hissedebilir miydiniz? Yeniden varolduğuna... Bilmiyorum, benim için çok fazla zordu. Mantıklı düşünmekte zorlanıyordum çünkü. Leyla haklı olabilir miydi? O adam ile güçlü bir bağlantım olma olasılığı... Tanımadığım bir adamı kendi istediğimle öpmüştüm. Benim için hiç normal değildi. Kafam allak bullak olmuştu. "Canım iyi misin?" Leyla'nın sesiyle irkilirken, oturduğum sandalyede duruşumu dikleştirdim. "İyiyim desem yalan olur. Kafam çok karışık Leyla." "Farkındayım canım." "Kendimi çok tuhaf hissediyorum. Sürekli gözümün önüne geliyor Leyla. Aklımdan çıkartmaya çalışsam da olmuyor. Neden yapamıyorum?" "Okulda da söylemiştim canım. Bu adam her kimse, geçmişte aranızda kesin bir şeyler vardı. İlginç ama belki hafızanı geri kazanmana yardımcı olabilir." Leyla bu konuda da haklı olabilirdi. Yine de onu tekrardan görebilme ihtimalim var mıydı? "Canını sıkma olur mu? Her zaman yanındaydım. Hafızanı birlikte geri kazanacağız canım. Bana güven." Tebessüm etmiştim. Olanları bir tek ona anlatma cesaretini bulabilmiştim. Başka kimseye de anlatamazdım gerçi. Her şeyi ile gerçekten de güven veriyordu bana Leyla. O da olmasa kim bilir ne yapacaktım? Konuyu değiştimenin tam vaktiydi. Emir ile Leyla artık birlikteydi fakat en ince ayrıntısına kadar bilmek istiyordum olanları. "Sıra sizde Leyla Hanım." "Ne sırası canım?" "Emir ve senden bahsediyorum. Anlat bakalım, nasıl oldu da birbirize açılmayı başardınız?" Söylediklerimin ardından o da tebessüm edince, geriye doğru yaslandım. "Aslında biraz ilginç. O gün olanlardan sonra okuldan ayrılmıştım biliyorsun. Kendimi o kadar çok kötü hissediyordum ki hiç kimse ile konuşmak dahi istemiyordum. Boğaz köprüsüne gitmiştim. Ardımdan Emir'in gelmesiyle şaşırmıştım tabi. Aslında o esnada bir şeyleri açıklamıştı fakat ben hiç iyi değildim. Emir'e tokat atarak yanından ayrılmıştım." "Tokat mı?" "Aynen. Nereye gideceğimi bilmiyordum. En son eve gitmeye karar vermiştim. Sonrası malum zaten. Hastahanede odasına ilk girdiğimde, çok heyecanlanmıştım. Öte yandan olanlar yüzünden içimdeki suçluluk duygusunu bastıramıyordum bir türlü. Yanına gittiğimde başta sessizdi. Konuşmuyordu bile. O kadar çok kırılmıştım ki gitmek için ayaklanmıştım. Fakat sonra aniden elimi tutunca şaşırdım. Karşısına oturmuştu beni. Onun da bana karşı birtakım hisler beslediğini öğrendiğim an konuşamadım bile. Beklemiyordum çünkü. Tabi bir de..." "Bir de?" Leyla masmavi gözlerini kaçırmaya başlayınca ne söylemek istediğini anlamam pek de zor olmadı. "İlk öpücük..." Verdiğim cevaba karşılık işaret parmağını dudaklarımın üzerine bastırmıştı. "Şit! Annem duyacak şimdi." "Gördüğüm kadarıyla annen Emir'i çok sevdi. Duysa da çok fazla bir tepki vereceğini sanmıyorum." "Haklısın." Birlikte kıkırdamaya başlamıştık. Sevdiği adamdan ilk öpücüğünü almıştı Leyla. Ben ise tanımadığım yabancı bir adamdan... Büyük bir tutarsızlık vardı ortada. Üstelik bu öpücükten rahatsız olmam gerekirken... Onu tekrardan görmek istiyordum. Bunu inkar edemiyordum. Onu gerçekten de görmek istiyordum! Bir gecede nasıl olur da yabancı bir adam hakkında böyle düşüncelere sahip olabiliyorum? Kendimi alamıyordum bir türlü. "Kızlar yemek hazır, sizi bekliyoruz." Handan teyzenin kapıdan seslenmesiyle ayaklandık. "Geliyoruz anne." Üçümüz birden salona inerek akşam yemeği için yerlerimizi aldık. İlk kez bu kadar kalabalık bir masada yemek yiyordum ve elimden geldiği kadar tadını çıkarabilmek için yavaş hareket ediyordum. Herkesin yüzü gülüyordu. En önemli olan da buydu benim için. 1 Hafta Sonra... İyisi ile kötüsü ile koskoca bir hafta eksilmişti ömrümüzden. Her şey aynı gibiydi. Yani en azından benim için. Emir'in hastahaneden taburcu olmasıyla rahat bir nefes almıştık. Leyla'dan mutlusu yoktu. Olamazdı da. Sevdiği adam birazdan yanında olacaktı. Yerinde duramıyordu. Emir'i bekleyen sadece biz değildik tabiki. Neredeyse bütün okul, hazır bir şekilde bahçede hemen arkamızdaydı. Bu kez yalnız kızlar değil erkeklerde Emir'i bekliyordu. Çok geçmeden siyah, son model bir arabanın okulun bahçesine giriş yaptığını görmüştük. Arabadan yavaşça inen Emir'i gören bütün kızlar aniden hızlanınca, Leyla'nın yüzü düşmüştü. Fakat belli etmemek için elinden geleni yapıyordu. Omzunu sıvazlayarak tebessüm etmiştim ben de. Zoraki kendisi de tebessüm etmişti fakat içini bir tek ben görebiliyordum. Emir kalabalığın içerisinde ilerlemeye başlayınca biraz olsun rahatlamıştım. Saniyeler sonra tam karşımıza geçen Emir'in bakışları sadece Leyla'ya odaklanınca, nefesimi tuttum. Herkes Emir'den gelecek olan tavrı bekliyordu doğal olarak. Ben de dahil. Emir'in yukarı doğru kıvrılan elmacık kemiklerini görmüştüm. Bu iyiye işaretti. Emir, Leyla'yı fazla bekletmemişti. Güçlü ve ani hamlesiyle kendisine çekmişti Leyla'yı. Ardından da sarılmışlardı birbirlerine. Olaya tanık olan kalabalık ise çoktan fısıldamalara başlamıştı. Alev'in olay yerinden ayrıldığını görünce sırıtmıştım. Hak ettiğini yaşıyordu sonuçta. Bizim kumrulara bakışlarım kayınca kıkırdamadan edemedim. Dakikalardır birbirlerine bakıp gülümsüyorlardı. Bıraksak akşama kadar buradaydık sanırım. Yine de onları bu şekilde görmek beni çok mutlu etmişti. İmrenmemek elde değildi. "Hoş geldin." İlk Leyla konuşmuştu. Ses tonu ağlamaklıydı. Emir, Leyla'nın güzel yüzünü avuçlarının arasına almıştı. "Hoş buldum canım." Canım diye hitap etmişti Leyla'ya. Kalabalık ikinci kez şaşırmıştı. Leyla ise hafif kızarmaya başlayan yanaklarını saklamak için büyük bir çaba sarfediyordu. Emir bunu hissetmişti. Ardından Leyla'nın alnına ufak bir öpücük bırakınca bu kez ben bile şaşırmıştım. Leyla'yı düşünemiyordum bile. Elinden tutarak bana doğru dönmüştü Emir. Üzerimdeki şoku bastırmaya çalışarak gülümsedim. "Hoş geldin Emir." "Hoş buldum Esin. Nasılsın?" "Asıl bu soruyu benim sana sormam lazım. Sen nasılsın?" Gülerek vermiştim cevabımı. "Sizi gördüm daha iyi oldum." "Sevindim." Tabloda bir eksiklik fark etmiştim. Önder yoktu. "Önder seninle birlikte değil miydi?" "Arkadan geleceğini söyleyince ısrar etmedim. Birazdan burada olur." "Anladım." "İçeri gecelim artık." "Olur." Üçümüz okul binasının içerisine doğru süzülürken, kalabalık da arkamızdan bizi takip etmeye başlamıştı. Leyla'nın isteği üzerine kantine geçmiştik beraber. Kalabalığın yavaşça erimeye başladığını görünce derin bir oh çekmiştik. "E anlatin bakalım. Bensiz okul nasıldı?" "Gereğinden fazla sessiz." Verdiğim cevabın ardından kahkahaya boğulmuştu Emir. Ardından Leyla'yı kollarının arasına alıp bu kez kendisi derin bir oh çekmişti. "Çok özlemişim." "Ben de öyle." Çifte kumrular şimdiden başlamıştı. Aslında hak vermiyorum değildi. Yaşananlar her ikisi içinde zordu. Aniden zilin çalmasıyla yüzleri düşünce, devreye girdim. "Kırk dakika sonra yine berabersiniz, merak etmeyin." Gülerek verdiğim cevabın ardından bu kez her ikisinin yüzü de yerine gelmişti. "Haydi bakalım Leyla Hanım. Derse geç kalmayalım." "Tamam canım." "İyi dersler kızlar." "Sana da Emir." Leyla'nın koluna girerek, dersliğe doğru yürümeye başladık. 40 Dakika Sonra... Dersten çıktıktan sonra Emir'in yanında almıştık soluğu. Sıkıntılı gibiydi. "Bir şey mi oldu Emir?" Benden önce Leyla sormuştu. "Önder hala gelmedi. Arıyorum, telefonuna bakmıyor." Bildiğim kadarıyla Önder'in huyu değildi. "Ani bir işi çıkmış olabilir mi?" Leyla'nın ikinci sorusuna başını olumsuz bir şekilde sallayarak cevap vermişti Emir. "Emir'e katılıyorum Leyla. Önder neden en yakın arkadaşının telefonunu açmasın ki? Bu işte bir şey var ama..." "Kardeşim!" Sözümü bitiremeden Önder'in sesini duymuştuk bile. Ses tonunda bir tuhaflık yoktu fakat yüzü... "Önder... Bu halin ne?" Önder'in yüz hatlarındaki morlukları görünce şok olmuştuk. "Önemli bir şey değil kardeşim. Beklettim sizi de kusura bakmayın." "Ne demek önemli değil Önder! Kim yaptı bunu sana kardeşim?" "Gayet iyiyim, bir şeyim yok. Birkaç sokak serserisi o kadar." Yüzüne bakılırsa müdahele edilmişti. Yine de pek iyi gözükmüyordu. "Gel otur kardeşim. Nasıl oldu anlat." Hep birlikte yerimizi aldıktan sonra Önder devam etmişti konuşmasına. "Kardeşim önemli değil dedim ya. Hastahaneden geliyorum zaten. Gayet iyiyim." "Adamı sinir etme Önder! Kim yaptı söyle?" "Emir sakin ol." Leyla araya girmişti. "Leyla haklı kardeşim. İlk defa dayak yemiyorum. İyiyim merak etme." "Fena benzetmiş şerefsizler!" "Boşverin şimdi beni. Asıl bombayı patlatıyorum hazır olun." Bu çocuğun anlık ruh değişimi tehlikeli olmaya başlamıştı. "Hayırdır kardeşim?" "Bizimkiler bugün uludağ tatili için gittiler. Ev boş yani." "Ee?" "Esi şöyle; Emir'in yeniden aramıza gelmesi adına güzel bir program yaptım. Bu akşam saat sekizde bizdesiniz, itiraz istemiyorum. Güzel olacak." Güzel bir fikirdi fakat ağabeyim beni keserdi vallahi. "İyi hoş söylüyorsun kardeşim de kızlar için izin almak zor olacak." "Ağzımdan lafı aldın enişte." "Onu da düşündüm. Merak etmeyin." Bu çocuktan gerçekten tırsmaya başlamıştım. "İyi de nasıl?" Bu kez dayanamayarak ben sorumu sormuştum. Gerçekten merak ediyordum çünkü. "Handan teyze ile konuştum bugün. İzni kopardım zor da olsa." "Sen ciddi misin?" Leyla bu soruyu sormakta sonuna kadar haklıydı. "Aynen." "Peki ya Esin?" "Onu da hallettim. Handan teyzeden Leyla için izin alırken Esin'i de unutmadım tabi. Ağabeyinden izin alması için Handan teyzeden yardım istedim. Sağ olsun geri çevirmedi beni." Pes!Ağabeyim mi? "Senden korkulur kardeşim." Emir'e aynen katılıyordum. Bu çocuk harbi tuhaftı. Bir ton dayak yiyor ama umurunda bile değil. "Kızlar sizi ben alacağım. Saat sekizde hazır olun." "Tamam Önder." Ben konuşamıyordum artık. Bu nasıl bir çocuktu? Yürüyen gazate mübarek(!) Anlaşmamızın ardından tekrardan zilin çalmasıyla derse girmiştik. 3 Saat Sonra... Eve geldiğimizde vakit kaybetmeden merdivenlere yönelmiştik bile. Güzel bir duşun ardından günün yorgunluğunu atmıştık. Ardından hazırlanmak için dolabıma doğru ilerlemiştim. Çok fazla süse gerek yoktu. Zaten mevsimimiz kıştı. Daha çok rahat edebileceğimiz kıyafetleri tercih etmiştik. Yarım saat içerisinde artık hazırdık. Son olarak botlarmızı da ayaklarımıza geçirerek odadan çıkmıştık. Salona indiğimizde ilk ağabeyimle karşılaşmıştım. Leyla ise Handan teyzenin yanında almıştı soluğu. "Esin dikkatli olun tamam mı? Çok fazla da geç kalmayın. Ayrıca telefonlarınızı da sürekli açık tutun." "Merak etme ağabey." "Bu arada..." "Evet ağabey?" "Son günlerde pek konuşamadık seninle. Leyla'nın babası ve ikiz kız kardeşinden bir haber var mı?" "Maalesef ağabey. Hala aranıyorlar." "Anladım. Bugün Leyla ve Handan teyze için bize yakın müstakil bir ev tuttum. Her şeyi hazır. Haberleri yok daha. Yarın seninle birlikte söylemek istiyorum." Ne ara halletmişti? Yalnız bu çok güzel bir haberdi. "Çok iyi düşünmüşsün ağabey. Yarın birlikte söyleriz tabi." "Peki bakalım. O zaman size şimdiden iyi eğlenceler." "Sağ ol ağabey." Kapının çalınmasıyla Leyla ayaklanmıştı. Önder gelmiş olmalıydı. Leyla ile evden çıktığımızda Önder'i görmemizle tebessüm ettik. Güzel bir gece bizi bekliyordu. ** Arabadan iner inmez karşımızdaki muazzam manzara ile kitlenmiştik. Şehir gürültüsünden uzak bir yerdeydik. "Haydi kızlar, paşamızı bekletmeyelim." Önder'in gülerek söylediğiyle kıkırdamıştık. "Hoş geldiniz." Emir'in zarif ses tonuyla karşılaşırken, ani sıcak hava kütlesi vücudumuza işlemişti. "Hoş bulduk." Leyla ile aynı anda konuşmuştuk. Emir Leyla'nın elinden tutarak salona doğru geçmişti. Önder ile biz de arkalarından takip etmiştik. Rahat koltuklarda yerlerimizi aldıktan sonra Önder konuşmaya başlamıştı. "Kızlarda geldiğine göre ikinci sürprizimi açıklamamda bir sakınca yok." İkinci bir süpriz mi? "Hayırdır kardeşim? Bana bile söylemedigine göre, önemli bir sürpriz sanırım?" Emir'in bile haberi yoktu. Tuhaf... "Evet, kardeşim. Bilerek şimdiye kadar söylemedim. Süprizin büyüsünü bozmamak gerek." "Nasıl bir sürpriz peki?" Leyla benden önce davranarak sormuştu. "Acele etmeyin. Zaten birazdan burada olur." Konuşurken kolundaki saate bakmıştı Önder. Gerçekten önemli bir sürprizdi sanırım? Kapının çalınmasıyla Önder ayaklanmıştı. "İşte geldi." Önder, kapıya doğru ilerlerken bizde arkasından ayaklanmıştık. "Hoş geldin, kardeşim." "Hoş bulduk." Tanıdık bir ses tonu kulaklarımı çınlatırken Leyla'nın önüne geçmiştim. Bir dakika... "Hoş geldiniz. Ben Emir." "Hoş bulduk. Memnun oldum." "Hoş geldiniz. Ben de Leyla." "Hoş bulduk. Memnun oldum." Sıranın bana gelmesi ile donup kalmıştım. Ne yapacaktım? Bu nasıl olabilirdi? Onun burada ne işi vardı? Ve neden...? "Esin, iyi misin canım?" Leyla'nın ani ses tonuyla irkilirken göz göze gelmiştik. "Ben... İyiyim." Nasıl konuşuyordum, hiçbir fikrim yoktu. Tekrardan önüme dönerek, elimden geldiğince üzerimdeki gerginliği atmaya çalıştım. "Hoş geldiniz. Ben Esin." Zar zor elimi uzatarak konuşmayı başarmıştım. "Hoş bulduk. Memnun oldum." Avucumun içerisine dolan soğukluğu hissetsem de umursamaya çalıştım. "Arkadaşlar Aras ile bugün tanıştım. Şu morluklar olmasa bir kardeşe daha sahip olamayacaktım." Demek ismi Aras'tı... Ayakta durmakta zorlanıyordum. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu sanki... Onu bir daha göremeyecegimi düşünürken şimdi tam karşımda duruyordu. Aldığım nefes kadar yakındı bana... ......... Bölüm Sonu .......... Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺 |
0% |