@kristalmelek61
|
** Esin'in Ağzından... "Esin haydi, geç kalıyoruz." Leyla'nın sesini duymamla koltuktaki çantamı alarak, kapıya yöneldim. "Geliyorum." Bahçenin önüne vardığımda Caner'i de Leyla'nın yanında görünce şaşırdım. "Caner?" "Bugünlük sizi okula ben bırakacağım. Ömer amca izinli." deyince meraklanmıştım. "İzinli mi?" "Evet, kızı hastaymış sanırım." deyince başımla onaylamıştım Caner'i. Yarım saatlik bir yolculuktan sonra okulun önündeydik artık. Arabadan iner inmez Önder'i karşımda bulmamıza hiç şaşırmamıştım. İyi ama Emir neredeydi? "Günaydın kızlar." "Günaydın Önder." Leyla'nın gözleri Emir'i arıyordu. "Emir nerede?" Önder'in gülen yüz ifadesi anlık bir sekteye uğramıştı. Fakat çok geçmeden hafif sırıtmıştı. "Merak etme, babasının yanında şuan. Birazdan gelir." Önder'in zoraki cevabının ardından Leyla'nın suratı bir anda düşüverince şaşırdım. Tuhaf olmuştu. Babası ile aralarında geçen konuşmayı hatırladı. Kimseye açmamıştı bu konuyu ve Emir'in de öğrenmesini kesinlikle istemiyordu. "Canım iyi misin?" diye sorduğumda tepkisiz kalmıştı. "İyiyim..." Çatallaşan ses tonunu fark etmemek imkansızdı. İyi ama neden? Emir'in babası hakkındaki gerçeklerden haberi bile yoktu. Üstelik babası Leyla ile konuşmak için kendisini odasına kadar çağırmıştı. Bir dakika...O gün Emir'in babasıyla konuşmak için heyecanlıydı ve bir o kadar da mutlu. Fakat şimdiki yüz ifadesi... Yoksa... Emir'in Ağzından... "Seni bir kez daha uyarmayacağım Emir! O yüzden hareketlerine dikkat etsen iyi olur!" "Hayatıma müdahale etme hakkın yok senin! Aptalca düşüncelerinden vazgeç. Bu evlilik asla gerçekleşmeyecek!" Sinirlerimi geriyordu artık!Üzerimde hiç bir hakkı yoktu buna rağmen kendince kurallar belirleyip önüme atıyordu pislik herif! Söylediklerimin üzerine sırıtınca kendimi zor tuttum. "Boşa kürek çekmenin bir anlamı yok. Leyla denen kızla ilişkini bitireceksin o kadar! Ağustos gibi düğün hazırlıkları başlayacak." "Umurumda bile değil!" "Umurunda olmalı bence. Gerçi hiç belli olmaz, belki senin bir şey yapmana bile gerek kalmaz." deyince ne demek istediğini anlamamıştım. "Ne söylemeye çalışıyorsun?" diye sorduğumda, sırıtarak yayıldığı koltuktan kalkmıştı pislik herif! Ardından gözlerini iyice kısarak tam karşıma geçmişti. "Sevgilin sana anlatmadı mı yoksa?Ne kadar ayıp! Bundan bir hafta önce Leyla ile konuştum. Ona durumu izah ettim." "Ne!" "İlişkinizin geçici olduğunu söyledim. Zavallı kız! Söylediklerime aldırmadı bile. Kızı nasıl kandırdıysan, senin gibi birini bana karşı savunabilecek kadar cesur yürek çıktı. Yine de hali içler acısıydı." "Şerefsiz! Nasıl yaparsın bunu?" Daha fazla dayanamamıştım. Gömleğinin yakalarına sertçe yapışmıştım. "Bana hesap soracak en son kişi sensin Emir! Karşında istediğin gibi kullanacağın bir piyonun yok senin! Aklını başına topla!" Kendimi kontrol edemiyordum artık. Sert bir şekilde kendimi geri çekerek anında odadan çıkmıştım. Derhal Leyla'yı bulmam ve onunla konuşmak gerekiyordu. Adımlarımı hızlandırarak merdivenlerden indim. Kantine doğru hareketlendiğim sırada bizimkileri görünce, hızımı arttırdım. "Kardeşim sonunda." Vaktim yoktu. Leyla'nın kolundan tutmuştum. "Benimle gel Leyla." "Emir neler oluyor?" Esin'in endişesini anlıyordum fakat şuan iyi bir zamanlama değildi. "Kardeşim dur! Ne yapıyorsun?" "Leyla ile konuşmam gerek o kadar." "İyi ama..." Daha fazla vakit kaybetmeden Leyla'yı okul binasından çıkartmayı başarmıştım. İkimiz de nefes mefeseydik. "Emir lütfen. Neyin var senin?" "Bana neden anlatmadın?" "Neyi neden anlatmadım Emir?" "Babam ile aranızda geçen konuşmanızdan bahsediyorum Leyla." deyince gözlerini kaçırmaya başlamıştı. "Emir... Büyütülecek bir şey değil." "Değil mi? Leyla saçmalama!" "Babanın söyledikleri umurumda değil. Tamam, belki kırılmış olabilirim. Ama sorun cidden değil. Unuttum bile." "Bana neden anlatmadın Leyla?" "Nasıl anlatabilirdim? Kendini kötü hissetmeni istemedim." "Bir daha böyle bir şey yapma. Babamla da konuşmanı istemiyorum." "Sakin ol Emir." "Sakin olmamı bekleme benden. Sana nasıl..." "Şit! Babanın ya da başkalarının düşünceleri zerre umurumda değil. Ben seni seviyorum Emir, sadece seni..." "Leyla..." Sözümü bitiremeden beklemediğim ani bir tepkiyle karşılaşınca, şaşırdım. Leyla parmak uçlarından uzanarak omuzlarımdan yardım almıştı. Dudaklarımızın birleşmesiyle daha fazla kendime çektim onu. İlk kez kendi isteğiyle benden önce böyle bir adımda bulunuyordu. Bilmiyorum sanırım bana çok tuhaf geliyor... Sonuna kadar annem ile kendi hayatımıza bakarak yaşarım düşüncesiyle büyümüştüm ben. Fakat şimdi kollarımın arasında yıllardır aramaktan çekindiğim, sıcak bir liman vardı... Öte yandan benden daha güçlü bir liman... ** Önder'in Ağzından... Emir'in nesi vardı böyle? Acaba yine babasıyla mı tartışmıştı? Uçuk bir varsayım değildi. Öte yandan bir de Esin cadısı vardı başımda. Yerinde zor duruyordu. Leyla tek ve en yakın arkadaşıydı. O yüzden bu halini yadırgamak benim için büyük bir hata olurdu. Ortamı biraz daha yumuşatmak şart olmuştu. "Esin?" "Efendim?" diyerek duruşunu dikleştirmişti. "Dün gece konuşamadık. Daha iyi misin?" diye sorduğumda yüzü değişmişti. Duraksamıştı. "Esin?" Tepkisizdi. Beni duyduğundan şüpheliydim. Böyle olmayacaktı. Yerimde hafif yükselerek omzundan yavaşça kavradım. "Esin, sen iyi misin?" diye sorduğumda bu kez yolunu kaybetmiş bakışları beni bulmuştu. Bugün herkesin nesi vardı böyle? "İyiyim... Bir şeyim yok." Sesindeki çatlaklık bariz ortadaydı. Merak etmiştim. Neden böyleydi?Kendimi geri çekerek, tekrardan yerimi almıştım. "Bir şeyler olmuş belli. Neyin var?" "Bir şeyim yok dedim ya! Neden üsteliyorsun?" diyerek ses tonunu yükseltince şaşırdım. Kendisi de fark etmişti bunu. Bu yüzden hafif dudaklarını ısırmaya başlamıştı. Kesin bir şeyler vardı. Emindim. "Ben gerçekten iyiyim Önder. Kapatalım artık." deyince daha fazla üzerine gitmedim. İyi değildi. Yine de sabırlı olmak en doğrusuydu. Çok geçmeden Leyla ile Önder de yanımıza gelmişti. Bu kez yüzleri gülüyordu. "Leyla, iyi misin canım?" Esin dayanamayıp sormuştu sorusunu. "Gayet iyiyim. daha doğrusu iyiyiz, merak etme. Sadece konuştuk." "Emin misin? Başka bir şey yok değil mi?" "Eminim canım." Leyla'nın tebessüm eden yüzünü gören Esin, az da olsa rahatlamıştı. Leyla'nın iyi olduğundan emindim fakat aynı şey Esin için geçerli değildi. Leyla'ya anlatmış olabilir miydi? Muhtemelen. Bir şekilde Leyla ile konuşmam gerekiyordu. Her gün inatla bana laf yetiştirmeye çalışan Esin yoktu karşımda çünkü. Ters giden bir şeyler vardı ve en yakın zamanda öğrenecektim. "Çocuklar biz artık kalkalım. İkinci derse yetişelim bari." Esin oturduğu sandalyeden kalkarak Leyla'nın koluna girmişti. "Aynen, katılıyorum. Son zamanlarda dersleri çok astık zaten." diyerek onaylamıştı Leyla. "Tamam sevgilim. Size iyi dersler." Sevgilim mi? Bizim Emir git gide şaşırtıyordu beni. Bu benim güzel bir şeydi tabi ki. Her ikisi de hak ediyordu bu ilişkiyi. Onların adına çok mutluydum. "Siz de canım. Görüşürüz." Kızların yanımızdan ayrılmasıyla Emir'in gülücükler saçan yüzü anında düşü verince şaşırdım. "Kardeşim iyi misin?" diye sorduğumda elini masaya sert bir şekilde geçirmişti. Yan masadaki kızların şaşkın ifadelerini hissedebiliyordum. "Allah kahretsin!" "Emir neler oluyor?" diye sorduğum da bu kez siyaha bulanana gözlerini çevirmişti bana. "Babam olacak şerefsiz... Leyla ile konuşmuş." "Ne?" "Kıza demediğini bırakmamış pislik herif!" deyince omzundan kavradım. "Ne zaman oldu bu?" "Bir hafta önce." "Bir hafta önce mi? Bugün mü öğrendin yoksa?" "Sabah yanından ayrılmıştım. Babam olacak it çağırmıştı beni. Ondan öğrendim." deyince az önceki davranışın sebebini anlamıştım. "Zavallı kız, kim bilir ne kadar şaşırmıştır? Sana da bilerek söylememiştir." "Aklıma her gelişinde delirecek gibi oluyorum Önder. Alev ile evlenmemi teklif ediyor üstelik. Bu kez oyununa gelmeyeceğim." deyince gözlerimi sonuna kadar açtım. Bu adam hiç mi akıllanmayacaktı? "Sen istemezsen hiç bir şey yapamaz. Ayrıca ben de yanındayım kardeşim. Hep beraber üstesinden geleceğiz inşallah. Canını sıkma sen. Leyla'nın yanındayken de açma bu konuyu." "Sağ ol kardeşim. Merak etme. Bilerek kapattım konuyu zaten. Daha fazla üzerine giderek, üzmek istemiyorum onu." "Biliyorum kardeşim. Haydi toparlan. Benim derse gitmem lazım. Sen de fazla takmamaya çalışDers sonrası görüşürüz kardeşim." deyince hafif tebessüm etmişti Emir. Rahatlamıştım bir nebze olsun. "Tamam kardeşim. Görüşürüz." ** Aras'ın Ağzından... Olmuyordu... Bir türlü gitmiyordu gözümün önünden. Yüzlerce kez aynı soruyu altı ay boyunca sordum kendime. Her seferinde bulduğum cevaptan korktum... Doğru olabileceğini kabul etmek istemedim. Onu görmediğim süre boyunca her şeyin daha iyi olacağını düşünürken, tekrardan onun özlemiyle yanmaya başlamıştım... Şimdi ise cehennemi yaşıyordum! Hangisi daha iyiydi bilmiyordum... Dün gece yeniden karşımdaydı... Hatta kollarımın arasında. Bir an için, sadece bir an için de olsa... "Oğlum?" Annemin sesiyle irkilirken, yavaşça oturduğum zeminden ayağa kalktım. Dün geceden sonra doğru dürüst uyuyamıştım. Kapıyı açar açmaz annemin asılan suratını görünce zar zor duruşumu dikleştirerek tebessüm ettim. "Efendim anne?" diye sorduğumda bir elini yüz hatlarıma doğru hareket ettirmişti. "Bu halin ne oğlum? Neden yapıyorsun bunu kendine?" Her seferinde aynı soruyu soruyordu bana. Açıkçası sinirlerimi zorluyordu. "Anne lütfen. Başım çatlıyor." "Ömer'i yedireyim, hemen geliyorum. Sen mutfağa geç." deyince başımla onayladım. Birkaç dakikanın ardından annem yanımda almıştı soluğu. "Hemen bir nane kaynatayım sana." "Olur." Çok geçmeden elindeki nane çayı bardağıyla karşıma geçmişti annem. "Oğlum benimle konuşmanı istiyorum. Böyle sadece kendine azap çektirerek olmaz. Dayanamıyorum." "Bunu hak ediyorum. Olması gereken de bu anne." "Aras yapma. Seni tam anlamıyla savunmuyorum. Yaptıkların doğru değildi. Tehlikeli bir hata yaptın. Fakat bunu düzeltmek de senin elinde." deyince sadece sırıttım. "Düzeltmek mi? Anne ortada düzeltilecek bir şey yok." "Bunu kabul etmek istemeyen sensin oğlum. O kız seni gerçekten sevmişti. Hala da öyle olduğunu düşünüyorum." "Umurumda değil!" diyerek masadan kalkmıştım. "Umurunda olmasaydı eğer şuan Selen'in yanında olurdun. Onu kurtarmıştın. Fakat yanında olmak yerine yaptığın tek şey, onu ailesine teslim etmekti." "Anne yeter..." "Yetmez! Selen ile devam edemeyeceğini gayet iyi biliyordun. Esin'e ne dediğin umurumda bile değil. Çünkü hepsi koca bir yalandan ibaret! Kendin de farkındasın her şeyin fakat inkar etmek senin için en kolay yol oğlum." "Anne sus artık!" dedim ses tonumu zirveye çıkartarak. "İnat etmeyi bırak! Kendine çeki düzen ver artık. Sen bu değilsin oğlum." diyerek yanımdan öylece geçip gitmişti annem. Ne yazık ki her şey için çok geçti. Benim için de Esin içinde en iyisi buydu... Derin bir nefes alarak masanın üzerindeki nane çayına uzandı parmaklarım. Tam o esna da telefonumun çalmasıyla elimdeki nane çayını geri yerine bıraktım. Arayan Önder di. Tereddüt etmeden açtım. "Efendim?" "Kardeşim, ne yapıyorsun?" "Evdeyim kardeşim." "Okul çıkışı bizimlesin o zaman. Yarım saate buradasın ona göre." "Önder ben..." "İtiraz istemiyorum. Merak etme erkek erkeğe takılacağız bu kez." "Peki. Yarım saate yanınızdayım." "Tamam. Görüşürüz." Esin'in Ağzından... Okul nihayet bitmişti. Leyla ile derslikten çıkar çıkmaz okul binasının önünde aldık soluğu. Emir ve Önder hazır bir şekilde bizi bekliyordu. "Biz geldik." Leyla neşeli ses tonu ile Emir'in boynuna atlamıştı. Çok tatlılardı. "Hoş geldiniz canım." "Hoş bulduk." Önder'in sürekli kol saatine bakıp durması tuhafıma gitmişti. Bizim geldiğimizi fark etmiş miydi şüpheli... "Hah geldi." diyerek yanımızdan ayrılmıştı Önder. Kim gelmişti ki? "Birini mi bekliyordunuz canım?" Leyla her zamanki gibi benden önce davranmıştı. "Evet sevgilim. Aras'ı çağırdık. Erkek erkeğe takılırız diye düşündük." deyince bütün bir vücudum buz kesmeye başlamıştı. "Olamaz!" Leyla'nın endişeli ses tonuyla irkilmiştik o anda. "Ne oldu canım?" diye sorduğumda bana dönmüştü. "Telefonum... Telefonumu sınıfta unutmuşum. Kendime inanamıyorum ya." Elime fırsat geçmişti.Onu görmek istemiyordum. "Siz bekleyin burada, ben hemen alır gelirim." diyerek öne atlamıştı Emir. Buna izin veremezdim. Kolundan tutarak engellemiştim Emir'i. "Ben alırım." dedim hevesli bir şekilde. "Emin misin?" diye sormuştu Emir. "Hemen gelirim." "Peki." Vakit kaybetmeden okul binasının girişine doğru adımlarımı hızlandırdım. Dersliğe girer girmez telefonu almak için Leyla'nın masası yanında aldım soluğu. Fakat telefon yoktu. Koca sınıfı hızlı bir şekilde taramama rağmen telefon yoktu. Çalınmış olabilir miydi? Zor değildi tabi. Kafamın içerisindeki sorularla boğuşurken duyduğum sesle irkildim. Fakat kimsecikler yoktu. Saniyeler sonra hemen arkamdaki gölgeyi fark etmem ile duraksadım. Sertçe yutkunmuştum. Arkamı dönmemle dudaklarımın üzerine kapanan elle kendimi bir anda yabancı kolların arasında bulmuştum... Aras'ın Ağzından... Yanlarına vardığımda Esin yoktu. Bu iyiye işaretti. Fakat Leyla denen kız buradaydı. Bakışları en az Esin kadar rahatsız ediyordu beni "Bu arada, Esin nerede?" Önder'in endişeli ses tonu tuhaftı. Sorduğu sorunun ardında Leyla denen kızın yüzü asılmıştı. "Telefonumu sınıfta unutmuştum. Onu almaya gitmişti. Fakat aradan bayağı zaman geçti. Gelmesi gerekiyordu." diyerek Emir'e dönmüştü Leyla denen kız. "Tamam siz kalın. Ben gidip bir bakayım." diyerek yanımızdan ayrılmıştı Önder. Esin için duyduğu endişe... Ne diyorum ben! "Başına bir şey gelmemiştir umarım?" Leyla denen kızın ses tonu iyi değildi. "Önder peşinden gitti. Birlikte gelirler şimdi." diyerek kollarının arasına almıştı kızı. Başını olumlu anlamda sallarken bir an göze göze gelmiştik. Tuhaf bir bakışı vardı bana karşı. Fark edememek imkansızdı. İyi ama neden? "Emir!" Önder'in sesini duymuştuk çok geçmeden. Fakat Esin yanında yoktu. Nefes nefese kalmıştı. "Bu halin ne kardeşim? Ayrıca Esin nerede?" diye sormuştu Emir. "Derslikte değildi. Koridorları iyice taradım ama yok. En son kızlar tuvaletine girmek zorunda kaldım. Fakat onu bulamadım. Hep beraber arasak daha iyi olacak." deyince Emir hareketlenmişti. Esin kayıptı... "Önder sen Aras ile okulun deposuna git. Leyla ile ben de arka bahçeyi arayacağız." "Tamam. Acele edelim." Gruplara dağılır dağılmaz, okul binasının içerisine girmiştik. Önder önde ben de hemen arkasındaydım. Depoya girer girmez soğuk hava teması ile irkilmiştik. Birtakım sesleri duymamızla duraksamıştık. Sesin kaynağına doğru adımlarımızı temkinli atmaya başlamıştık. Çok geçmeden karşımızda bir oda belirmişti. Demirden bir kapının önündeydik. Kapının camından gördüğüm manzara ile sinir hücrelerim yerinden oynamaya başlamıştı. "Lan!" Önder'in sesini fark eden it umursamamıştı bile. Kapıyı açmayı denemişti Önder. "Allah kahretsin! İçeriden kitlemiş şerefsiz!" diyerek kapıyı yumruklamaya başlamıştı bu kez. "Bırak lan kızı!" Esin'in tiz çığlıkları kulaklarımı parçalamaya başlamıştı. Tıpkı o gün onu Çetin'in ellerine bıraktığım gibi... 6 AY ÖNCE ( 31 TEMMUZ 2015 ) Kolları arasında yarı baygın bir şekilde yatan Selen'i binadan çıkartan Aras, arabasının yanı başında almıştı soluğu. Devam edebilmesi için soğukkanlı olmak zorundaydı. Selen'i arabasının arka koltuğuna yerleştirerek, şoför koltuğuna geçmişti. Direksiyonu avuçları arasında parçalamamak için zor tutuyordu kendini... İki günde yaşadıkları tam bir yıkım olmuştu. Dolan gözlerini tutamayan Aras, art arda yumruklarını direksiyona geçirmeye başlamıştı. "Lanet olsun... Neden!" Hıçkırıklara boğulan Aras, yüreğindeki alev topuyla mücadele ediyordu adeta... Esin'i seviyordu. Ne kadar inkar etse de seviyordu işte... "Bırakın lan!" Duyduğu tanıdık sesle yerinde doğrulmuştu. Ceyhun'u, Çetin'nin adamlarının kolları arasında görünce hafif eğilmişti. Yaka paça binanın içerisine sürüklenmişti Ceyhun. Duruşunu dikleştiren Aras, cebindeki telefona sarılmıştı aniden. "Alo, Ahmet ?" "Aras Bey?" Aras derin bir nefes alarak etrafa iyice göz attıktan sonra konuşmaya başlamıştı. "Şimdi beni iyi dinle. Vakit kaybetmeden polisi ara." "Polis mi?" "Ne diyorsam onu yap Ahmet! Hemen polisi ara. Annemi de alarak evden derhal çık!" "Efendim neler oluyor?" "Ahmet vaktim yok! Konumu sana atacağım, beklemede kal. Polise haber verir vermez, beni ara." "Tamam efendim." Aras telefonu kapatır kapatmaz gazı köklemişti. Konumu mesaj olarak attıktan sonra hızını arttırmıştı. Binadan iyice uzaklaştığını fark edince, Selen'in evine doğru hareketlenmişti. Onu hak ettiği yere yani babası Yaman Beyin yanına götürmüştü. Selen kendisi için sadece bir anıydı artık yine de öğrendikleri ile derinden sarsılan Aras, Selen'in yanında hiç bir şey olmamış gibi de devam edemezdi. Kabul etmese de kalbi çoktan mühürlenmişti... Selen'i evinin kapısı önüne bırakan Aras, zile basar basmaz arabasıyla oradan uzaklaşmıştı. O esnada çalan telefonuyla ani fren yapmıştı. Vakit kaybetmeden açmıştı telefonu. "Alo Ahmet?" "Efendim polise haber verdim. Çetin'in işi bitmiştir artık. Şimdi ne yapmamı istiyorsunuz?" "Annemi ve Ömer'i alarak evden derhal ayrıl. Hava alanında buluşuruz." "Efendim peki ya Ceyhun Bey? Esin Hanım da ortalıkta yok. Sizinle mi birlikte yoksa?" diye sorunca duraksamıştı Aras. Gözlerini kapatarak derin bir nefes almıştı. "Ne diyorsam onu yap Ahmet! Seni daha aramayacağım. Hattan kurtulmam gerek. Annemi al ve hava alanına gel hemen." "Peki Efendim." Telefonu kapatmasıyla tekrardan gazı köklemişti Aras. Yarım saatlik bir aradan sonra annesi karşısındaydı artık. "Oğlum neler oluyor?" Zehra Hanımın endişeli ses tonuna karşı, elinden tutmuştu Aras. "Sonra konuşuruz anne. Şimdi gitmemiz gerek. Uçak kalkmak üzere." Oğlunun verdiği cevaba şaşıran Zehra Hanım, kucağındaki küçük Ömer'i sakinleştirmeye çalışıyordu. Aras kucağına almıştı onu. Ahmet'e kaş göz hareketiyle emrini vermişti bile. Zehra Hanımı zoraki uçağa yerleştirerek, geri dönmüştü Ahmet denen adam. "Her şey için sağ ol Ahmet. Senden son bir şey daha isteyeceğim." "Tabi Efendim." "Bu gece benimle hiç konuşmadın. Yanıma gelmedin." "Anlamadım Efendim?" "Polisler ifadeni illaki alacaktır. İhbarı yapanın sen olduğunu söyleyeceksin. Benden haber aldığını hiç kimse bilmeyecek." "Ama Efendim neden..." "Ahmet artık gitmen gerek. Nereye gitmen gerektiğini de gayet iyi biliyorsun. Beni kim sorarsa, görmedin duymadın bilmiyorsun tamam mı?" "Aras Bey..." "Uçak kalkmak üzere. Kendine iyi bak. Hakkını da helal et." "Helal olsun Efendim..." Aras kucağında Ömer ile yerini almıştı artık. Zehra Hanım ise hala şoktaydı. "Aras nereye gidiyoruz? Tüm bunlar ne demek oluyor? Ceyhun ve Esin nerede?" Art arda gelen sorulara cevap vermekte zorlanıyordu. "Sadece uyumak istiyorum anne." "Aras..." "Anne yeter! Uyumak istiyorum dedim." Zehra Hanım tek kelime edememişti. Oğlunun üzerindeki tuhaf ruh hali dikkatini çekmişti. Soru sormaya korkmuştu adeta... Aras ise uyuma bahanesiyle, kendi içerisinde savaş vermeye devam ediyordu... Hayatı boyunca bitmek bilmeyen bir savaş olacaktı onunki... Kendisi de farkındaydı. Yine de dayanmak zorundaydı... ** Yazardan Devam
( Günümüz ) Daha fazla dayanamayan Aras, yumru şekline soktuğu sağ kolunu kapının camına sert bir şekilde geçirmişti. "Ah!" "Aras..." Büyük şaşkınlık yaşayan Önder, konuşamamıştı bile. Arasın kolu ciddi derecede kana bulanmıştı fakat umurunda bile değildi. Kırılan camın içerisinden kitli olan kapıyı açarak, Önder'den önce dalmıştı içeriye. Vakit kaybetmeden Esin'in üzerine çullanan adamı tişörtünden yakalayarak havaya kaldırmıştı. Üzerindeki kıyafetlerin dağıldığını gören Esin, hıçkırarak duvarın dibine sinmişti. Öte yandan şaşırmıştı da. Önder de üzerindeki şaşkınlığı atarak, Esin'in yanında almıştı soluğu. "Tamam, geçti. Şit..." Aras o kadar sinirlenmişti ki kendine hakim olamıyordu. Art arda yumruklarını geçiren Aras, doymuyordu. Etkisiz hale gelen adam en sonunda zar zor atmıştı kendini odadan. Nefes nefese kalan Aras'ın bakışları, Esin'i bulunca duraksamıştı. Fakat asıl şoku şimdi yaşıyorlardı. Aras bıçaklanmıştı! Ayakta zor duruyordu. Kolundan aşağıya sızan kan damlaları zeminle buluşurken, dengesini kaybetmişti. Yere yığılmasıyla Önder hareketlenmişti. "Aras!" Esin ise ne yapacağını bilmiyordu. Vücudunu esir alan titremeye bir türlü engel olamıyordu. Önder, Aras'ı kolları arasına alarak incelemeye başlamıştı. Durumun ciddiyetini anlayan Önder ayaklanmıştı. "Esin sen burada kal." "Ne..." "Yardım çağırmam lazım. Çok fazla kan kaybediyor. Üstelik bizimkilere de haber vermem gerek." "Ama ben..." "Sakin ol. Aras'ın yanına geç. Temiz bir bez bul ve yaraya bastır. Hemen dönerim." Belli belirsiz başını sallayan Esin, Önder'in bulundukları yerden ayrılmasıyla dizlerinin üzerinde Aras'ın yanına geçmişti. Vücudu hala titriyordu. Daha dün gece kalbini bin bir parçaya ayıran adam, şimdi kendisi için böyle bir harekette bulunmuştu. Esin şaşkındı. Birkaç saniye çevresine bakındı fakat temiz bir bez parçası gözüne ilişmemişti. Aklına gelen ilk düşünceyle üzerindeki elbiseden bir parça yırtmıştı Esin. Titrek parmaklarıyla elindeki bez parçasını, yaraya yavaş bir şekilde bastırmıştı. Karın bölgesindeki baskıyı hisseden Aras, inlemişti. "Lütfen... Dayan..." Çatallaşan ses tonuyla dolan gözlerini serbest bırakmıştı Esin. O esnada beklemediği başka bir temasla irkilmişti. Aras yaralı olan elini, Esin'in titreyen parmakları üzerine yerleştirmişti. "S-sa-ki-kin ol..." Aras'ın varla yok arasındaki sesi ile irkilen Esin, öylece gözlerine bakıyordu sadece. "Neden..." diye sormadan edememişti Esin. "S-se-n iyi misin?" diyerek soruya soruyla karşılık vermişti Aras. Esin birkaç saniye duraksamıştı. Ardından sonuna kadar pişman olacağını bile bile, beklenmedik bir harekette bulunmuştu. Aras bir anda dudakları üzerindeki baskıyla irkilmişti. Islak ve hafif dokunuşlar yüreğine işlemişti sanki... ..... Bölüm Sonu ..... Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺 |
0% |