Yeni Üyelik
14.
Bölüm

Bölüm 14 - Dokunmayın Bana!

@kristalmelek61

*** YAZARDAN ***

Aras, dudakları üzerine kurulan ani baskıyı hiç istemese de geri çevirmek zorundaydı.

"Dur..." diyerek eliyle uzaklaştırmıştı Esin'i. Fakat Esin'in tekrardan bir geri dönüşü yoktu artık. Konuşmak için hareketlendiği anda, hemen arkasındaki kalabalık seslerle başarısız olmuştu.

"Esin!"

Bir anda kendini Leyla'nın kolları arasında bulan Esin, tepkisizdi. Beyni de kalbi de başka yerdeydi çünkü. Sağlık görevlilerin yardımıyla Aras bulundukları yerden çıkarılmıştı.

"Kardeşim sen kızların yanında kal. Benim hastahaneye gitmem gerek. Aras'ı yalnız bırakamam." diyerek Emir'in omzundan kavramıştı Önder.

"Tamam kardeşim. Gelişmelerden bizi haberdar et."

Başıyla Emir'i onaylar onaylamaz olay yerinden ayrılmıştı Önder. Esin ise hiç iyi gözükmüyordu.

"Canım haydi dışarı çıkalım biz de. Hava alman gerek." diyerek Esin'in titreyen ellerinden yavaşça kavramıştı Leyla. Esin transa geçmişti adeta. Tek kelime dahi etmiyordu. Olayın ciddiyetinin farkında olan Emir ve Leyla daha fazla üstelememişti. Üçü birlikte okulun arka bahçesine doğru yürümeye başlamışlardı. Arka bahçedeki banklardan birinde yerlerini alır almaz Emir, Leyla'ya dönmüştü.

"Canım kantinden bir şey ister misiniz?" diye sorunca başıyla onaylamıştı Leyla. Emir'in yanlarından ayrılmasıyla iki yakın dost baş başa kalmışlardı.

"Esin..."

"Yanında olmak istiyorum..." diyerek Leyla'nın sözünü kesmişti Esin. Ağlamaklı ses tonuyla yönünü Leyla'ya doğru çevirmişti. Ardından da bileğinden sertçe kavramıştı. Leyla bu tepki karşısında şaşkına dönmüştü.

"Sakin ol Esin bak..."

"Artık kesinlikle eminim Leyla. O benim için bir yabancı değil! Doğal olarak benim davranışlarım da normal değil. Onun yanında olmak istiyorum..."

En yakın dostunun halini gören Leyla, gözlerini sonuna kadar açmıştı. Ne yapacağını bilmiyordu. Bileğine yapışan eli yavaşça geri çekerek, Esin'in yüzünü avuçları arasına almıştı.

"Öncelikle sakin olman gerek. Kendinde değilsin."

"Bu durumda nasıl sakin olmamı bekliyorsun Leyla? Yaşadığım hayat benim için de hiç de normal değil... Az önce benim yüzümden..."

"Senin yüzünden olan bir şey yok Esin!" diyerek bu kez söz kesen taraf Leyla'ya aitti. Esin'in sessiz kalmasından faydalanan Leyla, devam etmişti konuşmasına.

"Kendini suçlamayı bırak artık! Aras'ın yerinde Emir veya Önder de olabilirdi. Hangimiz olsak öyle bir durumda aynı şeyi yapardık. Aras iyileşek, merak etme. Ayrıca şimdi hastahaneye gitmek doğru bir adım olmaz. Biraz bekleyelim. Bu arada sen de biraz sakinleşirsin Esin."

"Delirmek üzereyim Leyla! Kendime yabancı olan bu hayatı ben istemedim! Fakat birkaç gün içerisinde yaşadıklarım... Boğuluyorum Leyla!"

Arkadaşının çaresizliğini gören Leyla, Esin'i kollarının arasına almıştı.

"Yerinde değilim ve şuanda hissetiklerini anlamam imkansız. Ama savaşmak zorundasın Esin. Her zaman yanındayım, bunu sakın unutma."

Leyla, yaptığı konuşmanın hemen ardından Esin'in elini yavaşça kavramıştı.

"Bunların hepsi geçecek. Bana güven. Geçecek..."

Gerçekten geçecek miydi, bilinmez...

**

Doktor'un koridorda belirmesiyle, oturduğu yerden kalkmıştı Önder.

"Durumu nasıl?"

Önder'in endişeli ses tonu kendini ele verirken ,Doktor tebessüm eden yüzüyle ellerini önlüğünün ceplerine yavaşça yerleştirdi.

"Hastamız gayet iyi. Geçmiş olsun."

Derin bir nefes veren Önder'in yüzü gülmüştü nihayet. Doktor'un ellerinden tutmuştu bir anda.

"Çok sağ olun."

"Tekrardan geçmiş olsun." diyerek koridoru terk etmişti doktor. Önder vakit kaybetmeden, Aras'ın yanında almıştı soluğu.

"Kardeşim, bizi çok korkuttun."

"Kusura bak..."

"Daha iyi misin? Nasıl hissediyorsun?" diyerek sözünü kesmişti Önder.

"Gayet iyiyim. Hafif ağrım var o kadar. İki güne toparlarım kendimi. Doktor, yarın taburcu olabileceğimi söyledi."

"Bak bu son zamanlarda duyduğum kadarıyla n güzel haber. Bu arada annene haber vermemiz gerekiyor. Kadıncağız merak etmiştir."

"Az önce onunla konuştum zaten. Birazdan burada olur. Sen de durma daha fazla."

"Saçmalama. Annen gelene kadar buradayım. İtiraz istemiyorum ona göre."

Aras daha fazla üstelemenın boşa olacağını biliyordu. Bu yüzden başını olumlu anlamda sallamakla yetinmişti. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından tekrardan söze girmişti Aras.

"Bu arada... Esin nasıl?"

Aras'ın burkulan ses tonu,bariz ben buradayım diye bağırmıştı adeta. Önder ise ellerini pantolonun ceplerine yerleştirerek, derin bir nefes almıştı.

"Az önce Emir ile konuştum. Açıkçası pek iyi değil. Fiziksel olarak bir şeyi yok fakat yaşadığı olay yüzünden tuhaf davrandığını söyledi. Çok normal. O şerefsizi bulursam..."

Aras'ın yanak kasları oynamaya başlamıştı. Esin için üzülmeye hakkı yoktu belki ama üzülüyordu işte... Elinde değildi.

"Ama iyi olacak merak etme."

"Umarım." demişti sadece.

"Aras!"

O esna da bulundukları odayı dolduran endişeli ses tonuyla irkilmişlerdi. Sesin sahibi Zehra Hanım'dan başkası değildi.

"Ne oldu sana? Nasıl oldu? İyi misin?"

"Anne sakin ol, iyiyim. Ufak bir kaza o kadar."

"Çok şükür..."

"Merak etmeyin, Aras turp gibi maşallah."

Zehra Hanım hemen arkasındaki ses tonuyla yavaşça ayağa kalkmıştı.

"Siz kimsiniz?"

Önder Zehra Hanım'in elini öper öpmez konuşmaya başlamıştı.

"Adım Önder. Aras'ın arkadaşıyım."

Zehra Hanım şaşırmıştı. Oğlunun bir arkadaşı mı vardı? Altı ay boyunca kendisinden başka kimseyle temasa geçmeyen oğlunun şimdi bir arkadaşı vardı! Kanlı canlı karşısındaydı. Göz yaşlarını tutamamıştı Zehra Hanım. Bu kez şaşıran taraf Önder'e aitti.

"Neden ağlıyorsunuz?"

Zehra Hanım anında silmişti göz altlarındaki nemleri. Tebessüm ederek konuşmaya başlamıştı.

"Sen bana bakma oğlum. Çok memnun oldum."

"Bende öyle."

Zehra Hanım tekrardan oğluna çevirmişti bakışlarını. Zehra Hanım'ın yüzü gülücükler saçıyordu adeta.

"Ben artık gideyim. Kardeşim çok geçmiş olsun. Yarın tekrardan gelirim."

"Tamam kardeşim. Her şey için de teşekkür ederim."

"Ne demek kardeşim. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Önder'in yanlarından ayrılmasıyla anne oğul baş başa kalmışlardı.

**

Önder okula varır varmaz, cebindeki telefonu çıkartmıştı. Emir'i arayarak nerede olduklarını öğrendikten sonra, adımlarını arka bahçeye doğru çevirmişti. Birkaç dakikanın ardından yanlarında almıştı soluğu.

"Hoş geldin kardeşim."

"Hoş bulduk."

Esin, Önder'in gelmesiyle ayaklanmıştı. Leyla da hemen arkasından.

"O nasıl..."

Ağlamaklı ses tonunu fark eden Önder, Esin'in omuzlarından kavramıştı.

"Aras gayet iyi. Yarın taburcu olacak."

Önder'in cevabının ardından Esin'in son göz yaşı zemini boylamıştı. Hafif tebessüm edebilmişti nihayet.

"Gerçekten iyi değil mi?"

Başıyla onaylamıştı Önder. Esin'in yüzü aydınlanmıştı sanki... Ondan mutlusu yoktu şuan. Dayanamayıp Önder'e sarılmıştı. Herkesin yüzü gülüyordu artık. Önder kendini geri çekerek Esin'in ellerinden kavramıştı.

"Yarın hep birlikte yanına gideceğiz."

"Çok iyi olur." diyerek Emir'in yanına geçmişti Leyla.

"Kızlar siz bugünlük eve gidin. Hatta Emir sizi eve bıraksın."

"Önder'e katılıyorum kızlar."

Esin itiraz edecek durumda değildi. Leyla da bu fikri onaylar onaylamaz yola koyulmuşlardı. Eve vardıklarında her ikisi de ruhen yorgundu. Bilhassa Esin... İki yakın dost odaya atmıştı kendilerini. Leyla üzerini değişirken, Esin dolabının kapaklarını açarak gerekli şeyleri almıştı. Duş almak iyi gelecekti. Yani en azından Esin öyle düşünüyordu.

Suyu hazırlar hazırlamaz küvetin içerisine yavaşça oturdu. Dizlerini kendisine doğru çeken Esin, göz yaşlarını daha fazla tutamamıştı. Aras'ın iyi olmasına sevinmişti fakat onun öncesinde yaşanan şeyi hatırladıkça, kendine kızıyordu. Utanıyordu... Aras'a karşı ne gibi hisler beslediği konusunda en ufak fikri bile yoktu. Onu ikinci kez kendi isteği ile öpmüştü ama büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Kendisini itmişti... Bu kez öpücüğünü istememişti. Yüzünü avuçlarının arasına alarak ağlamaya başlamıştı bu kez.

"Esin?"

Leyla'nın seslenişini duymuştu fakat belli bir tepki verememişti.

"Esin, cevap verir misin?"

Leyla endişelenmeye başlamıştı. Daha fazla dayanamayarak, kapıyı açmıştı.

"Esin!"

Arkadaşının halini gören Leyla, ilk önce suyu kapatmıştı. Ardından da eline geçirdiği havluyu Esin'in omuzlarına geçirmişti.

"Esin sen ne yapıyorsun? Hasta olacaksın. Odaya geçelim haydi."

Zoraki Esin'i kollarından tutarak küvetten çıkartmıştı. Üzerini iyice kuruttuktan sonra birlikte içeri geçmişlerdi. Esin'i karşısına oturtan Leyla söze girmişti.

"Esin bunu neden yapıyorsun?"

Leyla'nın sorusuyla bir anda hıçkırıklara boğulmuştu.

"Esin lütfen..."

"İstemiyorum..."

Çatallaşan ses tonuyla konuşmuştu Esin.

"Neyi istemiyorsun canım?"

"Artık hatırlamak istemiyorum!"

Leyla, Esin'in verdiği cevap üzerine şoke olmuştu.

"Esin yapma lütfen..."

"Anlamıyor musun Leyla? Ne kadar çok geçmişime yaklaşsam o kadar çok canım yanıyor. Tuhaf ama böyle."

Esin haksız sayılmazdı. Bundan altı ay önce yaşadıklarını bilseydi eğer hatırlamak ister miydi sizce?

"Esin, bak şuan doğru düşünemiyorsun."

"Aras ile geçmişte neydik ya da neler yaşadık bilmiyorum. Bildiğim ve emin olduğum tek şey; Aras'ın bana iyi gelmediği... Ona ulaşmak çok zor ve canımı yakıyor."

"Aras yüzünden tüm geçmişini bir kenara mı atacaksın yani?"

"Geçmişimi hatırlarsam eğer onu da hatırlamış olacağım. Neden bilmiyorum ama Aras'a ne zaman yaklaşsam tedirgin oluyorum. Ne yapmaya çalıştığını da bilmiyorum. Daha dün gece onunla konuşurken beni yerin dibine sokan adam bugün beni kurtarmak için hastahanelik oldu Leyla! Mantıklı mı sence?"

"Anladığım kadarıyla hem yakın hem de uzak olmak istiyor. Yaşananların normal olmadığını ben de biliyorum fakat peşin hüküm vermek hiç bir zaman iyi değil. Geçmişinden vazgeçme Esin."

"Bundan sonra yapamam. Aras artık hayatımızın bir parçası. Görmüyor musun, Emir ve Önder ile çok yakın. Kararımı verdim artık Leyla. Belki de bana verilen ikinci hayat, her şeyin daha güzel olmasını sağlayacak."

"Esin bu kolay bir şey değil. Hemen karar verme. Üstelik ağabeyin bunu kabul etmeyecektir."

"Onunla bu akşam konuşmayı düşünüyorum."

"Esin yapma."

"Leyla lütfen... Üzerimi değişip aşağıya inelim hemen."

"Ama..."

"Bir kaç dakika sonra hazır olurum."

Esin vakit kaybetmeden ayaklanmıştı. Verdiği karardan pek emin değildi fakat diğer türlü de devam edemeyeceğini de biliyordu. Birkaç dakika içerisinde hazır olan Esin, Leyla ile odadan çıkmıştı. Leyla hala şoktaydı. Arkadaşının yüzündeki ifadeyi hiç beğenmemişti. Salona indiklerinde masada yerlerini alan Esin ve Leyla hiç bozuntuya vermemişti.Herkes yerini alır almaz Ceyhun girmişti söze.

"Yemeğe başlamadan önce bir açıklama yapmak istiyorum. Daha doğrusu istiyoruz." deyince kimse ne demek istediğini anlayamamıştı.

"Anlamadım oğlum? İstiyoruz derken?"

Leyla'nın annesi sorusunu sorar sormaz, Ceyhun'un bakışları Esin'i yakalamıştı. Esin daha yeni yeni idrak ediyordu ağabeyinin yapmaya çalıştığı şeyi. Bozuntuya vermeden bu kez Esin almıştı sözü.

"Handan teyze, ağabeyim sizin için bize yakın bir ev tutmuş. Güzel haberi beraber verelim istedik." deyince Handan Hanım hafif başını eğmişti. Onun için zor bir durumdu elbette.

''Ne gerek vardı kızım? Zaten burada...''

''Handan teyze lütfen.Artık bunları düşünme. Evinizin her şeyi hazır. Hafta sonu hep beraber halledeceğiz.'' deyince hafif tebessüm etmişti Handan Hanım.

''Çok teşekkür ederiz. Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum.''

Leyla'nın araya girmesiyle, Esin yumuşacık ellerinden tutmuştu.

''Teşekkür etmeyin artık. O görev bana ait.'' deyince masada kahkahalar uçuşmuştu.

''Esin haklı Leylacım.''

Fakat tek bir kişi vardı bu kahkahaların arasında kendisine dışlanmış olarak bulan... O da Leyla'dan başkası değildi. Esin'in iyi olmadığını çok iyi biliyordu. Etrafındakilere gülücükler saçsa da tek dostunun içini biliyordu. Onun için endişeleniyordu. Verdiği kararı desteklememesine rağmen Esin'in nasıl bir yol izleyeceğini merak ediyordu. Onun için neyin iyi neyin kötü olduğunu kesin olarak bilmiyordu fakat diğer türlü de mutlu olabileceği belli değildi. Karanlık bir yolda bilmeden yürüyordu Esin. Aslında kendisi de biliyordu bunu. Sadece inanmak istiyordu...

Handan Hanım yemekten sonra masayı toplarken, kızı Leyla da yardıma koşmuştu. Esin artık hazırdı ya da öyle hissetmek istiyordu. Caner ile koyu bir sohbete dalan ağabeyinin yanına derin bir nefes alarak gitmişti.

''Ağabey?''

''Efendim canım?''

''Bölüyorum kusura bakmayın. Ağabey seninle konuşmak istediğim bir konu var. Bahçeye çıkalım mı?''

''Olur canım.''

''Az sonra gelirim.'' diyerek Caner'e dönmüştü Ceyhun.

''Sen keyfine bak ağabey.''

Birkaç dakika sonra bahçede tur atmaya başlamıştı iki kardeş.

''Seni dinliyorum canım.''

''Ağabey ben bugün bir karar verdim ve seninle paylaşmasam olmazdı.'' deyince adımlarını durdurmuştu Ceyhun. Kız kardeşinin soğuk ses tonunu fark etmişti.

''Nasıl bir karar bu canım?''

''Ağabey artık büyük bir aileyiz ve mutluyuz. Yaşadığım hayattan da çok memnunum.''

''Bunları duyduğuma çok sevindim canım.''

''İşte bu yüzden de yeni bir karar aldım. Bu konuda bana hak vereceğini umuyorum.'' deyince Ceyhun endişelenmeye başlamıştı artık.

''Peki söyler misin canım, nedir bu karar?'' diye sorunca ikinci bir derin nefes almıştı Esin.

''Çok düşündüm inan bana Ben... Ben artık hafızamı geri kazanmak istemiyorum.'' deyince Ceyhun'un yüz hatları saniyeler içerisinde gerilmişti. Bunun için haklı bir sebebi vardı.

''Ne söylediğinin farkında mısın sen?''

''Ağabey lütfen beni yanlış anlama. Ben sadece... Bunu yapamayacağıma karar verdim. Beni anlamaya çalış.''

''Saçmalama Esin! Sen hepimizden daha güçlüsün. Ayrıca böyle saçma bir kararı tek başına almayı nasıl düşünürsün? Ben neyim burada?''

Ceyhun, ses tonunu gereğinden fazla arttırmıştı. Esin böyle bir tepkiyi bekliyordu zaten. Yine de onu ağabeyinden başkası anlayamazdı. En azından Esin böyle düşünüyordu.

''Ağabey benim için çok değerlisin. Lütfen söylediklerimi farklı bir boyuta taşıma. Ben gerçekten kendimi fazlasıyla yorgun hissediyorum.'' diyerek ağabeyine yakınlaşmak istese de Ceyhun buna izin vermedi. Elini aralarına sokarak bu kez derin bir nefes veren Ceyhun olmuştu.

''Tek başına olmadığını sana söylemiştim. Aileni gerçekten de hatırlamak istemiyor musun? Bu ani kararının asıl sebebi ne Esin!''

Esin o kadar çok korkmuştu ki dolan gözlerini daha fazla bekletememişti.

''Belli bir nedeni yok ağabey. Ben...''

''Sus! Dinlemek istemiyorum artık. Bu konuşmayı benimle yapmadın farz et!''

Ceyhun aldığı siniriyle arkasını dönüp gideceği sırada, tekrardan kız kardeşinin ağlamaklı sesini duymuştu.

''Ağabey lütfen..."

Birkaç saniye öylece yerinde duran Ceyhun'un da gözleri dolmuştu. Adımlarını tekrardan hareket ettirirken, yüreği parçalara ayrılmıştı sanki... Tek başına kalan Esin, bu kez hıçkırıklara boğulmuştu. Hafızasını geri kazanmayı herkesten çok istemesine rağmen bunun doğuracağı sonuçlardan ölesiye korkuyordu. Bu karar kendisi için hiç de kolay değildi. En azından ağabeyinin yanında olmasını ummuştu fakat hiç de düşündüğü gibi olmamıştı. İlk başta karşı çıkacağını biliyordu zaten fakat bu kadarını beklemiyordu. En güvendiği insanı tam karşısında bulmuştu.

''Esin?''

Leyla'nın seslenmesiyle göz altlarındaki nemleri silmeye koyulmuştu.

''Burada tek başına ne yapıyorsun?''

''Ağabeyimle konuşmak için çıkmıştım.''

''Doğru ya unutmuşum. Nasıl geçti peki?'' diye sorunca zoraki tebessüm etmişti Esin.

''Anlayışla karşıladı.'' deyince şaşırmıştı Leyla.

''Sen ciddi misin?'' diye sorunca başıyla onaylamıştı Esin. Hiç istemese de yalan söylemek zorunda kalmıştı. Kararı kendisi almıştı ve sorumluluğu da kendisindeydi artık.

''Umarım her şey umduğun gibi olur canım. Yine de benim düşüncemi biliyorsun.''

''Merak etme. Her şey güzel olacak canım. Yatalım artık.'' deyince koluna girmişti Leyla.

''Aynen. Çok uykum geldi.''

Beraber eve geri döndüklerinde vakit kaybetmeden odalarına geçmişlerdi. Üzerlerini değişir değişmez de uyuya kalmışlardı.

**

Sabahın ilk ışıklarıyla göz kapaklarını yavaşça açan Esin, yatağının üzerinde doğrulmuştu. Leyla'nın da uyandığını fark eden Esin, tebessüm etmişti.

''Günaydın canım.''

''Sana da İlham Perim.'' diyerek Esin'in kızarık yanağına ufak bir öpücük bırakmıştı.

''Yine geç kalmayalım. Acele etsek iyi olacak.''

''Tamam canım. Ben hemen Emir'i arayayım. Bugün Aras taburcu olacaktı.'' deyince büyük bir pot kırdığını daha yeni fark ediyordu Leyla.

''Esin ben...''

''Sorun değil. Zaten bugün ilk ve son olacak.'' deyince ne demek istediğini anlayamamıştı Leyla.

''Anlamadım canım?''

''Kararımı çoktan verdim. Fakat hayatımı kurtaran kişiye bir teşekkür borçluyum.''

''Yine de iyice düşünmeni istiyorum senden.''

''Aynı konuları konuşmak faydasız artık. Sadece son bir teşekkür o kadar.'' deyince başıyla onaylamaktan başka çaresi kalmayan Leyla, masanın üzerindeki telefonuna uzanmıştı.

Birkaç dakikanın ardından evden ayrılmışlardı. Hastahanenin önüne geldiklerinde, Esin'in kalbi yeniden hızlı bir şekilde atmaya başlamıştı.

''Ömer amca işimiz uzun sürmez. Birazdan geliriz. Bu arada...''

''Merak etme, aramızda.'' deyince rahatlamıştı Esin. Leyla ile arabadan iner inmez, binanın girişine doğru hareketlenmişlerdi.

''Günaydın kızlar.''

Emir'in seslenmesiyle yerlerinde kalmışlardı.

''Günaydın canım. Önder nerede?''

''Geldim!''

Önder'in de gelmesiyle grup tamamlanmıştı.

''Günaydın kızlar.''

''Günaydın Önder.''

''Günaydın.''

Hep beraber binanın içerisine adım attıklarında, Esin yeniden tedirgin olmuştu. Leyla bunu fark etmişti. Esin'in koluna girerek hafif tebessüm etmişti. İlk olarak Emir ve Önder girmişti Aras'ın bulunduğu odaya.

''Canım eğer kendini kötü his...''

''Hayır. Girmek zorundayım. Merak etme, iyi olacağım.''

Emir ve Önder'in odadan çıkmasıyla Esin hareketlenmişti. Odaya girdiği anda boğazını temizlemişti Esin. Titreyen elleri ile kapıyı geri kapatarak adımlarına devam etmişti. Saniyeler içerisinde kendini Aras'ın karşısında bulan Esin, anlık bir bakışmanın ardından konuşmak için dudaklarını aralayacaktı ki önüne düşen hareketliliği farketmişti. Aras yataktan kalkıp tam karşısına geçince şoke olmuştu. Öte yandan korkmuştu da. Öyle ki Aras'ın bu anlık hareketi ile geri geri adımlar atmıştı. Sürekli inip kalkan göğüs kafesi buna en iyi kanıttı. Artık bu ani yakınlaşmalardan ölesiye tedirgin oluyordu Esin. Bunun üzerine kendini uzaklaştırmak için geriye olan adımlarını hızlandırdı fakat arkasındaki sandalyeye çaptığı anda, tekrardan Aras'ın kolları arasında bulmuştu kendini.

Nefeslerinin birbirine karıştığını her ikisi de fark etmişti. Esin'in bir eli istem dışı Aras'ın omzunda yerini almıştı bile.

''Dikkat et.'' demişti Aras. Ses tonu fısıltı gibi çıkmıştı.

Esin ne kadar dirense de kendini alamıyordu bir türlü. Durması gerektiğini biliyordu yine de kopmak istemiyordu ondan. Kendine gelmeliydi derhal. Bir kez daha ayakta kalmaya çalışan gururunu ezip geçemezdi. Öyle de yapmıştı. Kendini yavaşça geri çekmişti Esin. Aras şaşırmamıştı.

''Kusura bakmayın.'' demişti Esin.

''Önemli değil.''

Esin artık konuya girmenin vakti olduğunu anlamıştı. Zaten daha fazla bu ortamda kalamazdı.

''Umarım daha iyisinizdir?''

Esin çekinerek sormuştu sorusunu.

''İyiyim fakat bu soruyu asıl benim size sormam gerekiyordu.''

''Çok daha iyiyim, sağ olun.''demişti Esin.

''Bu arada... Dün yaşanan...''

''Açıklama yapmanıza gerek yok. Hata bendeydi. Aptalca bir harekette bulundum. Aslında buraya size teşekkür etmek için gelmiştim fakat bunun yanında sizden özür dilemek istiyorum.'' deyince Aras şaşırmıştı. Birkaç gün önceki Esin yoktu karşısında. Bakışları da sözleri de soğuktu kendisine karşı. Aras'ın sessiz kaldığını fark eden Esin, devam etmişti konuşmasına.

''Öyle bir durumda hayatımı kurtardınız, çok teşekkür ederim. Öncesindeki uygunsuz hareketim için de özür dilerim. Ne yaptığımı bilmiyordum. Bir kez daha tekrarlanmayacak. Ayrıca... İyi olduğunuza sevindim.''

Esin'in yaptığı konuşmayı dikkatlice dinleyen Aras, yüzündeki şaşkınlığı bir türlü atamamıştı. Yine de bir şeyler söylemesi gerekiyordu.

''Önemli de-eğil...''

Aras'ın kekeleyerek vermişti cevabını. Esin şaşırsa da üzerinde durmak istememişti.

''Ben artık gitsem iyi olacak. Tekrardan geçmiş olsun. İyi günler.'' diyerek kapıya doğru yönelmişti Esin. Bir anda başının döndüğünü fark edince, yerinde kalmıştı. Önemsememişti fakat zeminle buluşan kan damlalarını görünce, yanı başındaki duvardan destek almak zorunda kalmıştı. Durumu fark eden Aras, hareketlenmişti. Esin'in burnundan akan kan damlaları gören Aras, onu tekrardan kollarının arasına almıştı.

''İyi misiniz? Neyiniz var?''

''Bir şeyim yok... Gitmem gerek.'' diyerek tekrardan hareketlenmişti Esin. Fakat Aras bu kez gitmesine izin vermemişti.

''Bu durumda yürüyemezsiniz.'' diyerek Esin'i tekrardan kollarının arasına almak için hareketlenmişti. Fakat Esin bunu reddetmişti.

''Dokunmayın bana!''

Esin'in ağlamaklı ve bir o kadar yüksek ses tonu, bulundukları odayı sarmıştı.

''İyi değilsiniz, yardım etmeme izin verin.''

Esin artık zor ayakta duruyordu. İtiraz edecek hali kalmamıştı. Öyle ki saniyeler sonra kendini tamamen bırakmıştı artık. Aras, kollarının arasına düşen zayıf bedeni iyice sarmıştı.

''Dokunmayın bana... Dokunmayın...''

Esin'in dudakları arasından çıkan son kelimelerdi bunlar. Göz kapaklarının ağırlığına daha fazla dayanamamıştı...

...... Bölüm Sonu ......

Yorumlarda Buluşalım Lütfen. 🌺

Loading...
0%