Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Bölüm 15 - KUMPAS!

@kristalmelek61

 

 

 

Keyifli Okumalar 🌺

 

 

*** YAZARDAN DEVAM ***

"Bilmiyordum... Bilmiyordum!"

Esin'in ağlamaklı ses tonuyla sayıkladığını fark eden Leyla, oturduğu sandalyeden kalkmıştı. Aras ve Önder de arkasından hareketlenmişti. Aras ise şuanlık uzaktan seyretmekle kalmıştı.

"Esin..."

"Sayıklıyor. Doktora haber versek iyi olacak." diyerek kapıya yönelen Önder'i durdurmuştu Leyla.

"Buna gerek yok. Kendine gelecektir." deyince Emir de oturduğu yerden kalkarak, soluğu Leyla'nın yanında almıştı.

"Önder haklı canım. Hem neler olup bittiğini de öğrenmiş oluruz."

"Doktorla ben konuşurum. Şimdilik bekleyelim olur mu?"

Leyla'nın tavır ve konuşmalarındaki garipliği sezen Önder, tekrardan söz almıştı.

"Bilmediğimiz şeyler var değil mi?Okuldayken Esin bir baygınlık geçirmişti. Revirdeki hemşire Esin'in kısa süreli bir nöbet geçirdiğini söylemişti. Sana sorduğumda bu konuda bir bilgin olmadığını söylemiştin?"

"Nöbet mi? Siz neyden bahsediyorsunuz?"

Emir'in araya girmesiyle Leyla almıştı bu kez sözü.

"Başlarda ben de bilmiyordum. Zaten her şeyi de o gün Esin'in ağzından öğrendim."

"Biri bana neler olduğunu anlatabilir mi artık?"

Emir tekrardan araya girmişti.

"Gitme... Gitme!"

Esin'in ağlamaklı ses tonunu duyan Leyla, Emir'e dönmüştü.

"Her şeyi anlatacağım fakat şuan zamanı değil. Esin kendine gelsin daha sonra konuşuruz bu konuyu."

Emir'in onayı ilan ortam biraz olsun yumuşamıştı. Hep birlikte Esin'in yanı başında almışlardı soluğu. Fakat bir gelişme yoktu. Esin, gereğinden fazla terlemişti. Üstelik hala sayıklıyordu. Yaşananlara uzaktan tanık olan Aras ise yerinde zor duruyordu.

"Hayır... Hayır! Bırakın beni! Bırakın..."

Gözleri dolan Leyla,avuçları arasında buz tutmuş et parçasını var gücüyle sıktı. Emir ve Önder ise endişeliydi. Birkaç saniyenin ardından göz kapaklarını aralayan Esin'in, sürekli inip kalkan göğüs kafesi de sakinleşmişti artık. Kirpiklerinin arasına karışmış tuzlu su tomurcukları ile sertçe yutkunmuştu Esin.

"Çok şükür..."

Leyla'nın tebessümü ile herkes derin bir nefes vermişti.

"Canım... Geçti merak etme." diyerek avucundaki eli öpmüştü Leyla.

Esin şuan için tepkisizdi. Onun için hiç de kolay değildi elbette.

"Ben artık doktoru çağırsam iyi olacak." diyerek yanlarından ayrılmıştı Önder. O esnada buğulu bakışlarına hapsolan ani görüntüyle ikinci kez yutkunmuştu Esin. Şaşırmamıştı. Bulunduğu oda kapısının aralığından Esin'i izleyen Aras, anında geri çekilerek hemen arkasındaki duvara sırtını dayamıştı. Esin ise hafif sırıtmıştı Aras'tan helen tepkiye karşı. Ardından da sol elmacık kemiğine saplanan göz yaşı ile yönünü değiştirmişti.

Aras, daha fazla orada kalmanın bir yararı olmayacağını gayet iyi biliyordu. Duvara yasladığı sırtını geri çekerek, zor da olsa adımlarını atmaya başladı. Her bir adım yüreğini dağlıyordu sanki... Göz yaşlarını tutmak için bir sebebi yoktu. Bin türlü fırtına kol geziniyordu içinde. Hangi birine engel olabilirdi?

"Aras?"

Annesinin seslenişini duyan Aras, adımlarını durdurmuştu.

"Oğlum senin burada ne işin var?Bu halin ne?"

Aras tepkisizdi. Zehra Hanım ise oğlunun şuanki halinden iyice tedirgin olmuştu.

"Oğlum sen iyi misin? Bak eğer ağrın var ise he..."

"İyi değilim anne..."

Hıçkırıklara boğulan Aras, annesine sarılarak kesmişti sözünü. Zehra Hanım ise şoktaydı.

"Aras..."

"Boğuluyorum anne... Her şey daha da kötüye gidiyor sanki..."

Oğlunun hıçkırıklarını duyan Zehra Hanım da daha fazla tutamamıştı kendini.

"Aras oğlum... Sakin ol. Hepsi geçecek."

Aras'ın daha fazla konuşacak hali kalmamıştı. Zehra Hanım ise hala şoktaydı. Defalarca kendi öz oğluna ulaşmaya çalışmasına rağmen, bunu başaramamıştı. Fakat bugün, oğlunu yüreğini ilk kez bu kadar yakından görebilmişti...

**

Doktorun gelişiyle hep birlikte odadan çıkmışlardı. Esin ise şuanlık uyuyordu.

"Sizi dinliyoruz Doktor Bey?" diyerek söze giren Önder olmuştu. Sorulan sorunun ardından yüzü düşen doktor, ellerini beyaz önlüğünün ceplerine yerleştirerek konuşmaya başlamıştı.

"Açık konuşmak gerekirse, Esin Hanımın durumu hiç de iyi değil."

"Ne demek istiyorsunuz?" diyerek bu kez araya giren Leyla olmuştu.

"Bakın, Esin Hanımın geçirdiği bu kısa süreli nöbetler hafife alınacak türden değil. Nöbetleri tetikleyecek durumlardan uzak durması gerek. Aksi halde ciddi sonuçları olabilir."

"Ne gibi Doktor?"

Önder sertçe yutkunarak sormuştu sorusunu.

"Kontrol edilemeyen tehlikeli nöbetlerin genelinde, ölüm riski çok fazla."

Doktorun çekinerek verdiği cevap ile Leyla donup kalmıştı. Önder ve Emir ise şaşkına dönmüşlerdi.

"Siz neyden bahsediyorsunuz?"

"Endişeye kapılmanıza şuan için gerek yok. Esin Hanım gelen ani nöbetleri kontrol edebiliyor. Fakat her zaman temkinli olmak gerekiyor. Gelen nöbetler daha şiddetli de olabilir. O yüzden size ve ailesine çok büyük görevler düşüyor. Gelen nöbetleri minimum seviyeye indigemeniz gerekiyor. Ve kesinlikle Esin Hanımın yalnız kalmaması gerekiyor."

Doktorun yaptığı açıklama sonrası Leyla daha fazla tutamamıştı kendini. Emir durumu anlamış olacak kollarının arasına almıştı onu.

"Anladım. Peki hastahaneden ne zaman çıkabiliriz?"

Önder zar zor konuşabilmişti.

"Yarın sabah hastahaneden çıkışınızı yapabilirsiniz. Tekrardan çok geçmiş olsun."

"Sağ olun." diyebilmişti sadece. Doktorun yanlarından ayrılmasıyla yanı başındanki duvardan destek alarak, derin bir nefes almıştı Önder.

"Bize her şeyi anlatman gerek Leyla.Hem de hemen."

Önder'in sözüyle duruşunu dikleştiren Leyla, daha fazla kaçamayacağını anlamıştı.

"Başlarda ben de hastalığı hakkında bir şey bilmiyordum. Ta ki o gün Esin, okulda bayılana kadar. Kendine geldikten sonra zor da olsa bana anlatmıştı her şeyi."

Emir ve Önder'in sessiz kaldığını fark eden Leyla, devam etmişti konuşmasına.

"Altı ay önce yaşanan birtakım olaylar yüzünden Esin, şuanda bu durumda. Hafızasını kaybetmiş. İsmi hariç kendisi ve ailesi hakkında hiç bir şey hatırlamıyor. Altı ay sonra ise zor da olsa mutlu olabilmeyi başarmış. Doktor'un söylediğine göre Esin hafızasını yalnızca kendisi isterse ve bunun için çabalarsa geri kazabilirmiş. Geçirdiği nöbetlerin nedeni de bu."

Leyla'nın yaptığı konuşmanın ardından Emir ve Önder'in de gözleri dolmuşlardı. Hala şoktalardı ve olanları anlamlandırmaya çalışıyorlardı.

"Anlamıyorum... Esin'in ismi hariç kendisi ve ailesi hakkında hiç bir şey hatırlamadığını söyledin az önce. Peki ama Ceyhun ağabey?"

Bu kez Emir almıştı sözü.

"Ağabeysi olduğunu biliyor sadece. Yani onu da hatırlamıyor. Aslında düğüm bir tek Ceyhun ağabeyde çözülebilir. Altı ay önce nelerin yaşandığını sadece o biliyor çünkü. Fakat altı ay önceki doktorun söylediği gibi, Esin'in kendisi kaybettiği hafızasını geri alabilir. Ceyhun ağabey bu yüzden sessiz kalıyor. Fakat bugünden sonra bunun doğru olup olmadığından emin değilim."

"Esin'in her şeyi bilmesi gerek. Eğer böyle devam ederse onun için hiç de iyi olmayacak. Az önce doktorun ne dediğini siz de duydunuz. Ceyhun ağabeyle konuşmamız gerekiyor."

Önder tam anlamıyla haksız sayılmazdı fakat bunun doğuracağı tehlikeli sonuçlardan habersizdi.

"Bunu yapamayız Önder."

"İyi ama neden? Durup seyretmeye devam mı edeceğiz?"

"Bak, senin kadar ben de Esin'in mutluluğunu ve sağlığını önemsiyorum. Fakat bu doğru bir cözüm değil. Durumu daha kötü bir hala sokmak yerine Esin'in yanında olmalıyız. Size her şeyi anlattım. Lütfen, bana güvenin. Esin daha iyi olacak."

Leyla'nın cevabı üzerine Emir karşısına geçerek, omuzlarından yavaşça kavradı.

"Esin daha iyi olacak diyorsan olacaktır. Sana güveniyorum canım."

Emir'in onayı ile tebessüm etmişti Leyla.

"Emir..."

"Kardeşim sakin ol. Leyla'nın haklı olduğunu düşünüyorum. Geçmişte nelerin yaşandığını bilmiyoruz. Esin mutlu olabilir de olmayabilir de. Şuan için yapmamız gereken tek şey, Esin'in yanında olmak."

Önder'in çok fazla bir seçeneği kalmamıştı. Hep birlikte verilen kararın üzerine, Esin'in bulunduğu odaya girmişlerdi. O esnada telefonu çalan Önder, odadan çıkmıştı. Tereddüt etmeden açmıştı.

"Aras, kardeşim? Kusura bakma olanlardan sonra..."

"Önemli değil Önder. Ben... Esin'in durumu sormak için aramıştım?"

"Şimdi daha iyi, uyuyor."

"Çok sevindim. Geçmiş olsun."

"Sağ ol kardeşim. Sen ne yaptın peki? Hallettinız mi çıkış işlemlerini?"

"Evet, evdeyim zaten."

"Sana da geçmiş olsun kardeşim."

"Sağ ol. Ben tutmayayım daha fazla. Görüşmek üzere."

"Peki kardeşim. Görüşürüz. Bu arada Zehra teyzeye selam söyle."

"Aleyküm Selam kardeşim, söylerim tabi."

Telefonunu kapatıp tekrardan odaya girince, Esin'in uyandığını gören Önder tebessüm etmişti.

"Oo bizim güzellik uyanmış. Günaydınlar efendim."

Dalgayla karışık konuşmasıyla, Esin'in yanağından ufak bir makas alan Önder, koltukta yerini alırken, zor da olsa tebessüm edebilmişti Esin.

"Leyla?"

"Efendim canım, söyle?"

"Ömer amcaya haber verdiniz mi?Adamcağız ağaç olmuştur yoksa."

"Eyvahlar olsun! Tamamen unutmuşum. Ben bir bakıp geleyim hemen."

"Telefonumu al Leyla. Eğer yerinde yoksa ararsın."

"Tamam canım. Ben hemen geliyorum."

Leyla'nın odadan ayrılmasıyla, Önder de Esin'in hemen yanındaki koltuğa geçmişti.

"Daha iyisin değil mi güzellik?" diye sorunca somurtmuştu Esin.

"Senden iltifat duymak daha kötüymüş Önder." deyince elini yumru yapıp gülmemek için dudaklarına yapıştırmıştı Emir.

"Sana da bir şey beğendiremiyoruz."

Önder'in söylediğine tebessüm eden Esin, kuruyan dudaklarını aralamıştı.

"Teşekkür ederim."

Esin'in verdiği cevaba her ikisi de şaşırmıştı.

"Sanırım artık her şeyi biliyorsunuz. Yine de yanımdasınız. Çok teşekkür ederim."

Ağlamaklı ses tonuyla konuşan Esin, hafif başını eğmişti. Fakat fazla gecikmeden sağ ve sol elindeki sıcak baskıyla, eğili olan başını gün yüzüne çıkartmıştı.

"Dua et ki hastasın Esin. Yoksa şurada güzel bir dayağı hak etmiştin."

Önder'in cevabıyla bu kez Emir girmişti söze.

"Eti senin kemiği benim kardeşim. Rahat ol."

Duydukları karşısında daha fazla kendini tutamamıştı Esin. Hep birlikte bulundukları odayı, attıkları kahkahalarla doldurmuşlardı.

**

LEYLA'NIN AĞZINDAN...

Nihayet çıkışa gelebilmiştim. Nefes nefese kalmıştım fakat yapacak bir şey yoktu. Elimdeki telefonla park yerine doğru ilerlemeye başladım. Vardığımda derin bir oh çekmiştim. Ömer amca hala arabayı park ettiği yerdeydi. Adımlarımı o yöne doğru hızlandırıyordum ki duyduğum sesle irkilmiştim. Arkamı dönmeme rağmen kimsecikler yoktu. Yine garipten sesler duyuyordum sanırım.

Ah bu kafam!

Söylenerek tekrardan hareketleniyordum ki hemen yan tarafımdaki ikinci bir sesle yerimde kalmıştım. Sesin geldiği yöne doğru başımı çevirir çevirmez, şaşkına dönmüştüm. Şaşkınlığıma bağlı olarak elimdeki telefonu da yere düşürmüştüm.

"Baba..."

Onun burada ne işi vardı? Hali hiç iyi gözükmüyordu. Neden umurumdaydı ki? Yaptıklarını unutabilmem mümkün değildi. İyi ama şimdi ne yapmam gerekiyordu? Ne yapmalıydım! Görmezden gelip öylece çekip gidersem, babam olacak adam rahat duracak mıydı? Hiç sanmıyordum. En azından yanına gidersem, burada olma sebebini öğrebilir ve ona göre hareket edebilirim. Evet,bunu yapmak daha mantıklı olacaktı. Aldığım karar üzerine yere düşürdüğüm telefonu aldım ve üzerimdeki hırkanın cebine yerleştirdim. Ardından da aksi yönde hareket etmeye başladım. Binanın arka bahçesine bakan bölmeye geldiğim anda kolumdan sertçe kavrayıp yanına doğru çekmişti beni. Hemen ardından da eliyle ağzımı kapamıştı. Amacı neydi?

"Aferim sana. Hala bile babanın kızı olduğunu kanıtlayacak kadar cesursun."

Pislik herif!

"Sakin ol küçük hanım. Daha hiç birinizle işim bitmedi! Bir olup beni ele vermek neymiş göreceksiniz! Ama önce şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle!"

Aksi yönde bir harekette bulunursam, durumu daha da zora sokacağımı biliyordum. Bu yüzden zor da olsa sakinliğimi korumalıydım.

"İşte böyle... Şimdi dinle. Acil paraya ihtiyacım var. Yarına kadar temin etmem gerek. Gördüğüm kadarıyla rahat bir hayatın var. Senin için hiç de zor olmasa gerek."

Dalga geçiyor olmalıydı. Böyle bir şeyi benden nasıl isteyebilirdi?Daha fazla sessiz kalamayacaktım. Ağzıma kapanan sert eli ani hamlem ile geri ittim ve konuşmaya başladım.

"Sen kendini ne zannediyorsun ya! Hiç mi utanmıyorsun?Yaptıklarından sonra, böyle bir şeyi benden nasıl isteyebiliyorsun?"

"Kes sesini! Bu hayatı ben istemedim küçük hanım! Senin ve lanet arkadaşların yüzünden bu haldeyim! Bana olan kinini anlıyorum peki ya Ayla? Senin öz kız kardeşin!"

"Kız kardeş mi? Eski konulara girecek değilim. Kimin ne olduğunu benden çok, sen biliyorsun! Şimdi karşıma geçmiş utanmadan kendini acındırıyorsun. Yazık!"

"Fazla uzattın ama! Yarına kadar parayı hazır et."

"Böyle bir şey olmayacak! Çok geç olmadan polise teslim olun."

Verdiğim cevabın ardından bu kez saçlarıma yapışmıştı sert eller.

"Bana bak, şansını çok zorlama! Yarına parayı hazır et. Aksi takdirde o çok sevdiğin arkadaşların için güzel sürprizlerim olacak." deyince beynimden vurulmuşa dönmüştüm.

"Onlardan uzak dur!"

"Uzak durmamı istiyorsan, dediğimi yap! Yoksa..."

"Yoksa ne?"

"Bu işte tek başıma değilim küçük hanım. Şuanda o çok sevdiğin arkadaşlarının tepesine binmek icin hazırda bekleyen adamlar var. Küçücük beyinlerinin dağılmasını istemiyorsan, dediğimi yapacaksın!"

"Buna inanmamı bekle miyorsundur umarım? Blöf yapıyorsun!"

Söylediğime karşılık sadece sırıtmıştı.

"Demek blöf? O zaman iyi dinle." diyerek cebinden bir telefon çıkartmıştı. Haklı olabilir miydi?Hayır, buna inanamazdım! Olamazdı... Üstüne bir de hopörlere almıştı telefonu.

"Alo? Yerlerinizi aldınız mı?"

"Evet, efendim. Emrinizi bekliyoruz."

Nasıl yani? Gerçekten de...

"Çok fazla göze batmayın şuanda. Şimdi kapatıyorum. Emrimi bekleyin. Bu arada unutmadan..."

"Evet efendim?"

"Güzel bir fotoğraf çekip yollayın Leyla Hanım için."

"Peki efendim."

Telefonu kapatır kapatmaz, gözlerimin inatla dolmasına karşı çıkamadım. Başından beri... Başından beri bizi izliyordu... Nasıl olabilirdi?

"Fotoğrafımız da geldi. Birlikte bakalım mı?"

"Şerefsiz!"

Zorla telefonu görüş açıma sokmuştu. Blöf değildi...

"Yalnız şuan ağlamanın sırası değil küçük hanım. Dediği mi yapacak mısın yapmayacak mısın? Çabuk karar versen iyi olur."

Başka çarem var mıydı?Hayır... Yoktu! Allah kahretsin yoktu işte! İyi ama parayı nasıl bulacaktım?

"Hey!"

"Tamam! Dediğini yapacağım, adamlarını geri çek hemen!"

"İkna olamadım nedense. Bana bir kez daha yamuk yapma şansın var sonuçta."

"Tamam dedim ya! Paranı yarın getireceğim. Kes artık şunu! Adamlarını geri çek!"

"Sakin ol şampiyon. Hemen arıyorum."

"Alo?"

"Evet, efendim?"

"Dağılın."

"Peki efendim."

Telefonu kapattıktan sonra tekrar bana dönmüştü pislik herif!

"İşte bu kadar. Yarına kadar parayı hazırla. Ayrıca yaptığımız anlaşmadan da kimseye söz etme. Şimdi def ol."

Kendi elleriyle tekrardan itmişti beni şerefsiz! Peki ya şimdi ne olacaktı? Parayı nereden bulacaktım ben?

*** YAZARDAN ***

Zaferiyle sırıtan Ahmet Bey, cebine yerlestirdiği telefonunu tekrardan eline almıştı.

"Alo? Macit Bey?"

"Zamanlamanız harika. Nasıl gitti?"

"Hiç merak etmeyin Macit Bey, kızım artık avucumun içerisinde. İstese de oğlunuz Emir'e tek kelime edemez."

Cevabı alır almaz kahkahaya boğulmuştu Macit Bey.

"Karlı bir iş. Tebrikler Ahmet Bey. Yalnız ortalıkta fazla görünmeyin. Sizin için hazırlattığım eve gelin. Bunu hak ettiniz."

Otuz iki dişi birden sırıtan Ahmet Bey almıştı sözü.

"Çok sağ olun efendim. Birazdan gelirim."

"Ne demek. Sizin gelmenize gerek yok. Adamlarım o işi halleder."

"Peki efendim."

"Evde görüşürüz o halde."

"Görüşürüz efendim."

Ahmet Bey, büyük bir mutlulukla telefonu kapattıktan sonra, gözden kaybolmuştu. Büyük bir kumpasın içerisine hep birlikte düşmüşlerdi artık... Ve ne yazık ki bu daha bir başlangıçtı...

**

..... Bölüm Sonu ......

Yorumlarda Buluşalım Lütfen. 🌺

Loading...
0%