@kristalmelek61
|
Keyifli okumalar 🌺
Multimedya Aras & Esin ❤️ Esin'in Ağzından... Şimdi ne olacaktı? Artık Emir ve Önder de her şeyi öğrenmişti. Yanımda olmalarından mutluydum fakat bundan sonrası için olacaklardan korkuyordum. Bir de ağabeyim vardı üstelik. Yine de... Ne olursa olsun aldığım karardan vazgeçmeyecektim. Ağabeyimin beni anlamasını umuyordum. "Hey! Daha ne kadar susmayı planlıyorsun acaba? Hiç sana göre değil." Önder'in seslenişi ile kendime gelirken, hafif tebessüm ettim. "Bensiz sarmıyor değil mi?" dedim sırıtarak. "Delinin zoruna bak. Emir, sen de bir şey söylesene." "Kardeşim, ne diyeyim ki? Zorla kızı konuşturmaya çalışıyorsun, ne bekliyorsun ki?" diyerek bu kez Emir de sırıtarak bana katılmıştı. O esna da odaya geri dönen Leyla, tekrardan yanı başımda almıştı soluğu. "Daha iyi misin canım?" "Evet. Sen ne yaptın? Ömer amcayı bulabildin mi?" diye sorduğumda hafif yüzü asılmıştı. Anlam verememiştim. Fakat saniyeler sonra hafif tebessüm edince, rahatlamıştım. "Merak etme. Ömer amcaya durumu anlattım. Yanında olduğumuzu bildiği için eve geri döndü. Gelirken de Ceyhun ağabey aradı, açmak zorunda kaldım. Eninde sonunda öğrenecekti zaten. Birazdan burada olur." deyince başımla onaylamakla yetinmiştim. "Ceyhun ağabeyin durumdan haberdar olması iyi oldu." "Emir'e katılıyorum." İyi mi kötü mü bilmiyordum. En son tartışarak ayrılmıştık. Ve şimdi nasıl bir tepkiyle karşılaşacağımı kestiremiyordum. "Unutmadan, konuştuklarımız aramızda kalacak çocuklar." Leyla'nın uyarısıyla Önder hareketlenmişti. "Neden?" "Önder lütfen. Size her şeyi anlattım. Bana güvendiğinizi söylediniz değil mi?" "Evet ama..." "Rica ediyorum. Birazdan Ceyhun ağabey burada olur." Leyla'nın çabasını anlıyordum. Aslında böyle olması herkes için daha iyi olacaktı. "Peki." Önder çok fazla diretmemişti. Sevinmeli miydim bilmiyorum. O kadar çok şey yaşanıyordu ki... Kafam allak bullak olmuştu. "Önder, sormayı unuttum. Aras nasıl?" Emir'in sorusuyla irkilirken, Leyla ile göz göze gelmiştim. "Hastahaneden ayrılmışlar. Gayet iyiymiş." "Sevindim. Aras'a ne kadar teşekkür etsek az." deyince sertçe yutkundum. "Teşekkür mü? Neden?" Leyla imalı bir tavırla sormuştu sorusunu. "Esin'e bir şey olsa Aras orada. Herhalde bunu fark eden yalnızca ben değilim." "Emir haksız sayılmaz. Okulda yaşananlar, ardından da bu." Önder'in onayı ile iyice gerilmiştim. Neden şimdi bu konuyu açmışlardı ki? "Aynen. Çok fazla konuşmamalarına rağmen bizden daha fazla Esin'in yanında. Sizce de tuhaf değil mi?" diyerek sırıtmıştı Emir. Gerilmemin yanında büyük bir stresin altındaymışım gibi hissetmeye başlamıştım. "Ne demeye çalışıyorsunuz?" "Aşkım bunda anlamayacak ne var?Bizim Aras, Esin'e abayı yakmış işte." diyerek bu kez kahkahalara boğulmuştu Emir. Önder de sırıtarak onay vermişti Emir'e. Utancımdan ölebilirdim. Yanaklarıma hücum eden ısıyı fark ettiğimde, daha fazla sessiz kalmamam gerektiğini anlamıştım. "Abartmayın çocuklar. Öyle bir şey yok. Ayrıca... Ayrıca söylediklerinizde haklı olsaydınız eğer bunu ilk fark eden ben olurdum." deyince Önder bana doğru hafif eğilmişti. "Yanaklar kızarmış." "Önder..." "Tamam tamam sustum. Ama şimdilik." diyerek göz kırpmıştı bana. Ciddi ciddi beni Aras ile... Saçmalık! "Bence biraz hava alsanız iyi olacak." Leyla'nın araya girmesiyle derin bir nefes vermiştim. "Tabi canım. Sizin şimdi konuşacaklarınız vardır. Biz çıkalım." diyerek Emir ile birlikte odadan çıkmıştı Önder. "Canım sen hiç üzülme. Sakin ol tamam mı?" "Leyla... Her şey o kadar belli mi?Yani benim..." "Esin bak, sana yalan söyleyemem. Dışarıdan bakıldığında Aras ile aranızdaki tuhaf etkileşim bariz belli oluyor. Bunu inkar edemem. Fakat kendini bırakmaman gerek. Her zaman güçlü olmak zorundasın. Beni anlıyorsun değil mi?" Leyla'nın yaptığı açıklamaya baştan sona hak versem de içimdeki endişeyi atamıyordum. Tam olarak tanımadığım bir adam yüzünden bu haldeydim. Kendisi hakkında belli belirsiz şeyler biliyordum. Bu zamana dek birden fazla tanımadığım insanla karşılaştım fakat böylesi... Sanırım milyonda bir ihtimalle gerçekleşen olaylara bir örnektim! "Bir de canım..." "Evet Leyla?" "Mümkün olduğunca bizim çocukların, Ceyhun ağabeyle bir araya gelmemesi gerek. Aras ile olanları ne Erdem ne de Önder biliyor. Bir araya gelirseler olacakları tahmin bile edemiyorum. Aras'ın varlığı şimdilik ikimizin arasında olması gerek." "Haklısın. Ben bu ayrıntıyı tamamen unutmuşum." "Sen merak etme. O iş bende." "Emin misin?" "Evet canım. Sen rahat ol." Leyla olmasa olanları nasıl kaldırabilirdim bilmiyorum. "Teşekkür ederim Leyla. Her anımda yanımdasın." "Biz arkadaşız. Senin sorunun benim sorunum, bunu sakın unutma." Başımla Leyla'yı onaylarken, oda kapısının açılmasıyla irkilmiştim. Gelen ağabeyimdi. Nefes nefese kalmıştı. Hızlı bir şekilde kapıyı geri kapatır kapatmaz, yanımda almıştı soluğu. Ağabeyimin gelişiyle Leyla'da odadan çıkmıştı. "Esin... İyi misin? Nasıl oldu bu?" Ses tonu sert değildi. Aksine... Elimi avuçlarının arasına alarak, dolan gözlerime odaklamıştı kendini. Derin bir nefes alarak, hafif tebessüm etmiştim ben de. "İyiyim ağabey..." Nasıl konuşmam gerektiğini bilmiyordum. Nasıl davranacağımı da... Her zamanki gibi en iyi yaptığım şeyi yapmış ve başımı hafif eğerek ağlamaya başlamıştım. Fakat fazla geçmeden eğili olan başım iri parmakların sayesinde tekrardan gün yüzüne çıkmıştı. Gözlerinin dolduğunu görünce şaşırmıştım. Beni azarlamasını bekliyordum fakat yanılmıştım. Sadece ağabeyim olduğunu bildiğim adam karşımda küçük bir çocuk gibi ağlıyordu... "Ö-özür dilerim..." demişti. Ardından kollarının arasına almıştı beni. Sesi mi titriyordu? "Ağabey..." "Üzerine çok geldim farkındayım. Senin ne istediğini önemsemedim bile. Bencillik ettim. Özür dilerim Esin..." Nutkum tutulmuştu. Ağabeyim benden özür diliyordu! Bu, verdiğim kararı desteklediğini mi gösteriyordu yani? Konuşmak yerine, şuanda başıma gelen güzel şeyin tadını çıkarmak istiyordum. ***
* YAZARDAN * "Oğlum, yemeyecek misin?" Zehra Hanımın seslenişi ile kendine gelen Aras, elinde ki yemek kaşığını masanın üzerine koydu. "İştahım yok anne. Sana afiyet olsun." diyerek bu kez de oturduğu sandalyeden kalkmıştı. Ardından da kapıya doğru yönelmişti. "Aras, nereye gidiyorsun?"
"Biraz hava alacağım o kadar. Bir iki saate dönerim." "Peki." Dış kapıyı açmasıyla karşısında Selen'i bulmuştu. "Aras, konuşmamız gerek." "Selen yeter! Konuşacak bir şey yok. Sana daha öncede söylemiştim. Neden diretiyorsun?" "Selen, kızım hoş geldin. İçeri gel." Zehra Hanımın araya girmesiyle Selen de hareketlenmişti. "Hoş bulduk Zehra teyze." Durumdan faydalanarak tekrardan kapıya yöneldiği sırada, Selen'in sesini duymuştu Aras. "Daha fazla kaçma Aras! Söyleyeceklerim sadece seni ilgilendirmiyor." Yavaşça geriye dönerek, gözlerini iyice kısmıştı. "Amacın ne senin?" "Daha önce geldiğimde söylemiştim. Esin ve senin için buradayım. Yanlış anlaşılmaları düzeltmek istiyorum." "Yanlış anlaşılma diye bir şey yok Selen." "Hayır, var! Sonuna kadar da beni dinlemek zorundasın. Yüzündeki pişmanlığa daha fazlasını eklemek istemiyorsan, beni dinleyeceksin!" "Çocuklar sakin olun. Selen, kızım tam olarak neyden bahsediyorsun?" "Anlatacağım Zehra teyze." "Hala anlatmaktan bahsediyorsun Selen! Bırak artık, uğraşma!" Daha fazla kendini tutamayarak, ses tonunu arttırmıştı Aras. Selen, hızlı adımlarla karşısına geçmişti. "Kes artık! Neler hissettiğini ve ne durumda olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun? Her şeyi biliyorum Aras! Ne kadar görmezden gelmeye devam edersen et! Acı çekiyorsun! Bunu gören bir tek ben değilim." Selen haklıydı fakat Aras bunu kolay kolay kabul etmeyecekti. "Aşırıya kaçma istersen!" "Kaçarsam ne olur! Ne yapabilirsin?" "Hala aklım ermiyor. Esin için neden bu kadar uğraşıyorsun?Zamanında seni ve değer verdiğin insanları kıskanan, onları ele geçirmek için her şeyi yapan bir kız için fazla değil mi bunlar!" Söylediklerinin hemen ardından yüzüne inen sert tokatla, sırıtmıştı Aras. Fakat bu durum onu daha fazla sinirlendirmişti. Zehra Hanım ise olanları büyük bir şaşkınlıkla izliyordu. "Selen, kızım sakin ol." "Pislik herif! O kız senin kanından mucizevi bir canlı taşırken, Çetin'in köpekleri arasında tek başınaydı!" Selen'in yüksek ses tonuyla söylediklerinden sonra, Aras'ın sırıtan yüz ifadesi bir anda donmuştu. "Sen... Ne demek istiyorsun?" Dolan gözleriyle derin bir nefes alan Selen, tekrardan konuşmaya başlamıştı. "Esin senden bir bebek bekliyordu aptal!" Selen'den gelen ani itirafla şoke olan genç adam, hafif dengesini kaybetmişti. Zehra Hanım da Selen'in yanına gelerek, kolundan kavramıştı. "Kızım sen... Sen ne söylediğinin farkında mısın? Bu imkansız..." "Zehra teyze gerçek olan bu. Öğrenmem hiç kolay olmadı. Ama bu doğru." "Mümkün değil. Esin ve Aras birbirini seviyordu fakat bu kadar ileri gitmemişlerdi. Buna eminim." "Peki, o halde kendi oğluna sor Zehra teyze." deyince tekrardan Aras'a dönmüşlerdi. Fakat Aras transa geçmiş gibiydi. "Aras...?" Annesinin seslenişini duymak istemeyen Aras, sertçe yutkunarak yanı başı başındaki duvardan destek almıştı. "Yalan söylüyorsun! Bu doğru değil!" Aras'ın inkarına karşılık Selen tekrardan hareketlenmişti. "Böyle bir konuda yalan söylememi nasıl beklersin? Ben sen değilim Aras! Söylediklerimin hiç birinde hata yok. Esin, senden bir bebek bekliyordu. Sana söylemek için kim bilir ne kadar heyecanlıydı... Peki sen ne yaptın? Kendi ellerinle her ikisini de ölüme terk ettin!" "Sus artık... Söylediklerine inanmıyorum." Selen sadece sırıtmıştı. Ardından da çantasındaki bir kaç dosyayı çıkartıp, Aras'ın önüne fırlatmıştı. "Kanıt arıyorsan, hepsi burada. Çetin'in size karşı oynadığı tüm oyunlar bu dosyanın içerisinde. Esin'in senden hamile olduğunu gösteren belgeler de dahil!" Aras, art arda gelen itiraflarla boğuşurken, zemindeki dosyaya göz ucuyla bakmıştı. Fakat dosyayı içerisindekileri görmek için kendini hazır hissetmiyordu. Durumu anlayan Zehra Hanım, oğlundan önce davranarak, dosyayı eline almıştı. Titreyen parmakları ile sayfaları inceleyen Zehra Hanım'ın yüz ifadesi giderek değişiyordu. Aras ise hala duyduklarının etkisi altındaydı. "Esin başından beri sana sadıktı. Sana güveniyordu. Bizim daha önceden sevgili olduğumuzu bile bilmiyordu. Esin ile biz kardeş gibi büyüdük Aras. Esin ikinci kez sevdiği ve güvendiği bir erkek tarafından terk edildi! Bu zamana dek acı çektiyse bunun tek sorumlusu biziz! Benim ölümüm, senin ihanetin." "Selen... Dur artık!" "Üzgünüm Aras, bundan sonra duramam. Altı ay önce Esin, neler yaşadı haberin var mı? Bebeğini kaybetti Aras! Senin yüzünden! Bebeğini kaybettikten sonra,bir kaç kez intihara kalkışmış. Her gün aynı acılarla uyandı o kız. Peki sonra ne oldu biliyor musun? Tüm hafızasını kaybetti! Yine senin yaptıkların yüzünden! Üç ay boyunca psikolojik tedavi gördü. Sonraki üç ayın ardından az da olsa kendine gelebildi." "Yeter dedim! Yeter..." Aras daha fazla kendini tutamamıştı. Dizlerinin üzerine çökerek ağlamaya başlamıştı. "Her şeyi yeniden düzeltmek zorundasın Aras. Bütün düğüm senin sayende çözülecek. Bu yüzden sana geldim. Esin'in karşısına bu halde çıkamazdım." "Benim yüzümden... Hepsi benim yüzünden oldu! Bana anlatmaya çalışmıştı fakat her şey o kadar tazeydi ki doğru olduğuna inandığım şeyi yaptığımı düşünmüştüm..." Aras'ın halini gören Zehra Hanım göz yaşlarını tutamazken, Selen tekrardan hareketlenmişti. Aras'ın karşısına geçerek, omuzlarından kavramıştı. "Pişmanlığını görebiliyorum Aras fakat ayağa kalkmak zorundasın. Esin sen olmadan yapamaz. Sürekli bir eksilik hissedecek." "Anlamıyorsun... Esin şuanda hafızasını kaybetmiş durumda. Olanlardan sonra nasıl olur da karşısına çıkarım? Üstelik bu onun daha fazla acı çekmesine neden olacak. Bir kez daha benim yüzümden..." "Bunun farkındayım. Bu yüzden şimdilik Esin'in hafızasını geri kazanmasını beklemek zorundayız. Üstelik bir de Ceyhun var. Kız kardeşine olan düşkünlüğünü çok iyi biliyorum. Altı ay önce seni Esin'den uzak tutmak için yaptıklarını şimdi de devam ettirecektir." "Allah kahretsin! Ben nasıl..." "Kendine daha fazla yüklenmek yerine, elinden geldiğince soğukkanlı olmak zorundasın Aras. Şundan eminim ki Esin, ne olursa olsun senden başkasıyla yapamaz! Seni hatırlamıyor olabilir ama bu gerçekleri değiştirmez." "Selen, ben her şeyi mahvettim! Esin hafızasını geri kazansa bile yeniden yanında olmamı kesinlikle istemeyecektir. Canını çok yaktım... Üstelik bunu bir kez yapmadım!" "Şimdi beni iyi dinle. Yaşananları geri alamayız fakat onları onarabiliriz. Bana güven. Bu sadece senlik bir durum değil, benim için de önemli. Esin benim olmayan kız kardeşim yerinde. Şuan yanına bile yaklaşamamak beni o kadar üzüyor ki... Ama dik durmamız gerektiğinin de farkındayım. Aksi halde bu durumumuzu daha kötü bir hala sokar. Beni anlıyorsun değil mi?" Aras, belli bir cevap vermesi gerektiğini bilse de şuanda yapmak istediği şeylerden biri değildi. Aniden gelen itiraflar, tüm yaşam enerjisini sömürmüştü sanki. Zar zor ayağa kalkan Aras, tek kelime etmeden evden ayrılmıştı. Bunun üzerine Zehra Hanım öne atılmıştı. "Oğlum nereye?" Kapıya doğru ilerlediğini gören Selen, Zehra Hanımı durdurmuştu. "Endişelenme Zehra teyze." "Kızım nasıl endişelenmeyeyim?Kim bilir nereye..." "Sakin ol. Nereye gittiğini tahmin edebiliyorum. Gel oturalım Zehra teyze." "Akşam vaktinde nereye gitmiş olabilir ki?" "Bana güven Zehra teyze." "Emin misin kızım?" Selen, Zehra Hanımın ellerinden tutarak hafif tebessüm etmişti. "Aras her nereye gittiyse, kendisini daha iyi hissedeceğinden adım gibi eminim. Sadece biraz bekleyeceğiz, o kadar." Selen'in verdiği cevap üzerine, Zehra Hanım az da olsa rahatlamıştı. Başıyla Selen'i onaylarken, Aras'ı beklemeye koyulmuşlardı. Esin'in Ağzından... Leyla'nın odaya girmesiyle ayaklanmıştım. Her şey yolunda mıydı merak ediyordum. "Nasıl gitti? Bir sorun çıkmadı değil mi?" Soruma karşılık gülümseyince, derin bir oh çekmiştim. "Önder değil de Emir'i göndermek hiç kolay olmadı." deyince sırıtmıştım. "Peki ya ağabeyim?" "Bir süreliğine dışarı çıktı nihayet. Bak canım kendini iyi hissetmiyorsan..." "Hayır, Leyla. Biraz hava alsam çok iyi olacak. Ayrıca gayet iyiyim ben. Çok uzun sürmez." "Peki o zaman. Ama ağabeyin gelmeden, odana geri dön. Aksi halde ben bile seni elinden kurtaramam." deyince kıkırdadım. "Merak etme. Üzerimi değişip, hemen çıkacağım." "Tamam. Bu arada senin telefonu kullansam sorun olur mu? Malum benimkisi kayıplarda." "Tabi. Emir'i mi arayacaksın?" "Hayır, canım. Hatırlıyor musun, bir kaç gün önce seni bir arkadaşımla tanıştıracaktım." "A evet." "İşte o gün telefonum kaybolunca, üstüne bir de Aras yaralanınca kızı aramayı unuttum." "Anladım canım." "Tamam o zaman ben kaçtım. Fazla gecikme." Leyla'yı başımla onaylarken, üzerimi değişmek için lavaboya geçmiştim. Yaşananlara hala bir anlam yükleyemez iken, aklımın bir köşesinde sürekli o vardı. Ne kadar inkar etsem de, bu gerçeği yok sayamazdım. Acaba... Acaba şimdi ne yapıyordu? Nasıldı? Ne düşünüyordu, merak ediyordum. Az da olsa yaşananlar için üzülmüş müdür? Belki de... Belki de umurunda bile değildir? Neden olsun ki? Neler kuruyorum kafamda böyle? Bir karar vermiştim artık. Yanımda ya da uzakta... Ne fark ederdi ki? Sonuç benim için her zaman aynı olacaktı. Gereksiz yere, saçma şeyler düşünüyordum. Acele etsem iyi olacaktı. Böyle giderse ağabeyime yakalanmam an meselesiydi. Leyla'nın getirdiği kıyafetleri teker teker giymeye başladım. Üzerimdeki beyaz v yaka tişörtü çıkardıktan sonra, klozetin hemen üzerindeki siyah iç çamaşırlarına uzandım. Tam o esnada çok güçlü olmasa da bir ses duydum fakat önemsemedim. Üzerimdeki sutyeni çıkartıp, yenisini almak için hareketleniyordum ki ağabeyimin sesini duymuştum. "Leyla, siz ne karıştırıyorsunuz?" Ağabeyimin ses tonuna bakılırsa, odada değillerdi. "Bir şey karıştırdığımız yok ağabey. Esin şuanda uyuyor, rahatsız etmeyelim istersen. Daha sonra geliriz." "Oyunculukta pek de iyi olduğunuzu söyleyemeyeceğim küçük hanım. İzninizle kardeşimi göreceğim." Ah ağabey inada binmesen keşke!İçeri girdiğinde beni bulamazsa, işler daha çok karışır. Üzerimi değişip hemen çıkmam lazım. "Ceyhun ağabey lüt..." Lavabonun kapısını açmamla, ağzıma kapanan elle duvara dayatılmıştım. Ama bu... Nasıl? "Şimdi söyleyin bakalım, Esin nerede?" "Ceyhun ağabey..." Onun burada ne işi vardı? O kadar çok şaşırmıştım ki şuanda bulunduğum durum... Bir dakika... Ben... Ben şuan çıplaktım! "Neler çeviriyorsunuz siz? Esin nerede Leyla?" "Ceyhun ağabey sakin ol. Anlatacağım." "Dökül bakalım." Tüm bunlar ne demek oluyordu?Karşımdaydı. Hatta daha fazlası... Nefes nefese kalmıştı. Üstelik... Üstelik bakışları... Ağlamış mıydı? "Biraz hava almak için dışarı çıktı sadece. Burada sıkılmış olmalı." "O durumdayken mi?" "Böyle bir tavır sergileyeceğini bildiğimiz için kısa bir süre için sana söylemedik o kadar. Hem merak etme, birazdan burada olur." "Umarım başına bir şey gelmez." Ağabeyime hak vermiyor değildim. Şuan başıma gelen şeyin iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bilmiyordum fakat tuhaf hissettiriyordu. Aramızdaki bir karışlık mesafeden yararlanarak iki kolumu birden kendime siper etsem de kalbimin yavaş yavaş artan atışlarını, hissedebiliyordum. Tuhaf olan başka bir şey de, sadece gözlerimin içerisine bakıyor olmasıydı. Bana yabancı olan bir adamın karşısında yarı çıplak olmama rağmen, o sadece gözlerime odaklanmıştı. İyi ama neden? "Sen merak etme. Haydi gel, kantine inelim ağabey." "Beklesek olmaz mı?" "Buna gerek yok. Bana güven ağabey." Aldığım nefes kurumaya başlamıştı sanki... Çıplak olan sırtım ise buz kesmişti. Zor da olsa yerimde hareketlenince, belimi saran sıcacık temasla irkilmiştim. B-ba-ana dokumuş muydu? Buz kesen belime dolanan temas ile aramızdaki tek karışlık mesafede yok olunca, yutkunmuştum. Neler oluyordu? "Ben burada beklesem iyi olacak. Sen keyfine bak canım." "Ceyhun ağabey inat etmesen olmaz mı?" "İyi olduğundan emin olmam gerek. Burada bekleyeceğim." Bu daha ne kadar devam edecekti?Yavaştan terlemeye başladığımı hissetmeye başlamıştım. Sakin olamıyordum. Gözlerimi kaçırmaktan yorulmuştum. Fakat o gözlerime bakmaktan bir türlü vazgeçmiyordu. Neden yapıyordu bunu? Ve neden şimdi? Kafamın içerisindeki sorulara yanıt ararken, dudaklarıma kapanan parmaklarını yavaşça geri çekmişti Aras. Gereğinden fazla sıcak basmıştı ve saçlarımın açık olması ilk kez benim için dezavantaj olmuştu. Üzerime siper ettiğim kollarımı kullanamamak da ayrı bir şansızlıktı benim için. "Peki madem. Ben de buradayım o zaman." "Benim için sorun yok küçük hanım." Buna ne kadar dayanabilirdim bilmiyorum. Yaşananlardan sonra, böyle bir tabloda yer alacağımı tahmin bile edemezdim. Ama şimdi... Kendini geri çekmesini beklerken, bu kez de boşta kalan eliyle daha fazla yanaşmıştı bana. Burun buruna geldiğimize yemin edebilirdim. Nefesini duyabiliyordum. Kendi kontrolümü kaybediyor gibiydim. Kalp atışlarımın dozu hat safhaya ulaştığında, göğüs kafesimin hızlı bir şekilde inip çıktığını fark edince, elimde olmadan göz kapaklarımın önündeki perdeyi indirmiştim. Bunu neden yaptığıma dair en ufak bir fikrim yokken, yüz hatlarıma sinen sıcak temasla ikinci kez irkilmiştim. Fakat saniyeler sonra saçlarıma değen parmaklar sayesinde,göz kapaklarımın önündeki perdeyi kaldırmıştım. Önüme düşen uzun perçemlerimi avuçlayıp, kulağımın arkasına yavaşça yerleştirmişti. Bu kez... Nedense bu kez her dokunuşu yumuşaktı. Ardından aramızdaki mesafeyi açarak, etrafa bakınmaya başlayınca şaşırmıştım. Saniyeler sonra, klozetin hemen yanındaki havluyu eline alıp tekrardan karşıma geçmişti. Elindeki havluyu omuzlarımdan geçirerek, önümü kapatacak şekilde sarmıştı. Böyle bir şey beklemiyordum ve açıkçası az da olsa rahatlamıştım. Neden bana karşı bu kadar iyiydi? Daha bugün yanıma gelmemek için, kapının ardından beni izlemekle yetinen adam şimdi... Amacı neydi? Uzun süre burada kalamazdık. Ağabeyimin dışarı çıkması gerekiyordu. İyi ama nasıl? "Bu kız nerede kaldı Leyla?" "Gelir birazdan." "Kendi başınıza işler yapıyorsunuz." "Endişelenme ağabey. Bir daha olmaz." "Umarım." Çalan telefonla irkilirken, bir yandan da rahatlamıştım. Çalan telefon ağabeyime aitti çünkü. "Ben geliyorum." "Tamam ağabey." Derin bir oh çekmiştim. Ağabeyimin çıktığından emin olur olmaz, kapıyı aralamıştım. Ağabeyim ile Aras'ın karşılamaması gerekiyordu. Dışarı çıkmamızla, Leyla'nın şaşkın yüz ifadesiyle karşılaşmıştık. "Esin! Aras! Siz..." "Leyla vaktimiz yok. Acilen Aras'ı ağabeyime görünmeden dışarı çıkartmamız gerek. "Durun bir saniye... Ben neler olduğunu çözebilmiş değilim. Aras, senin burada ne işin var?" "Leyla,bunların hiç sırası değil." diyerek öne atılmıştım. "Peki tamam. İyi de nasıl olacak o?" "Bak şimdi. Sen dışarı çıkıp, ağabeyimi oyala. Ben de o sırada Aras'ı çıkartırım. Hem dışarı çıktığımı sanıyor. Daha gerçekçi olur." "Güzel plan da, bu halde çıkmayı düşünmüyorsun inşallah?" "Hemen üzerime bir şey geçireyim en iyisi." "Acele et." Tekrardan geri dönerek, üzerime bir şeyler geçirdim. "Ben hazırım." "Tamam. Ben şimdi çıkıyorum. İşaret verdiğimde, hazır olun." "Tamam." Leyla'nın odadan çıkmasıyla, biz de kapıya doğru hareketlenmiştik. Kapıyı aralar aralamaz, ağabeyim hedefime girmişti. Leyla'nın zar zor ağabeyimi kolundan sürüklediğini görünce gülmeden edemedim. Yavaştan koridordan ayrıldıklarını görünce, Leyla'nın işaretiyle harekete geçmiştik. Hızlı adımlarla koşmaya başlamıştık. Koskoca dört kat bizi bekliyordu çünkü. Fakat son kata geldiğimizde tükenmiştim. Adımlarımı durduğumu fark eden Aras, geri dönmüştü. "İyi misin? İstersen geri dön. Daha fazla..." "Ben iyiyim." dedim zoraki. O esna da çekinmeden parmaklarıma değen temasla irkilmiştim. Karşı koyacak vaktim olmadan parmaklarım onun avuçları arasında yerini almıştı bile. Hoşuma gittiğini inkar edemezdim. Tebessüm etmiştim. Ardından koşmaya devam etmiştik. Hastahanenin çıkışına geldiğimizde nefes nefeseydik. Üstelik terleyen parmaklarım, hala onun avucu arasındaydı. Her ikimizde durumu anlamıştık ve kendimi ilk geri çeken ben olmuştum. "Her şey için çok üzgünüm. Yanlış zamanda, yanlış yerdeydim sanırım?" deyince başımı hayır anlamında sallamıştım. "Sorun değil." "İyi geceler." demişti. Neden bilmiyorum sanki diyecek birden fazla şeyi varken kısa bir cümle kurmuştu. Tuhaf davranıyordu. "İyi geceler."dedim ben de. Aslında benim de söyleyecek ve soracak çok şeyim vardı. Fakat onu daha fazla sıkmaktan korkuyordum. Hafif tebessüm etmişti. Ardından sırtını dönerek ilerlemeye başlamıştı. Gitmesini istemiyordum. Neden burada olduğunu bilmek istiyordum? Ya şimdi ya hiç diye düşünerek ileri atılmıştım. "Bir dakika..." Anında tekrardan bana doğru dönen Aras'ın karşısına geçmiştim. "Evet?" "Amacım seni sıkmak değil fakat neden geldiğini sorabilir miyim?" Sorumun ardından bir anlık öylece kaldıktan sonra, tekrardan tebessüm etmişti. "Birincisi beni sıkmıyorsun. İkinci soruna gelecek olursak, sanırım olanları çok fazla abarttım. İstemeden de olsa seni kırdım. İyi olup olmadığını merak ettiğim için geldim." deyince yüreğimin derinliklerine saf su damlacıkları serpiştirilmişti sanki... "Teşekkür ederim." diyerek tebessüm etmiştim ben de. "Önemi yok. Kendine daha çok dikkat etmelisin. Ayrıca... Abin gelmeden, odana dönsen iyi olacak." Aras'a ne olmuştu böyle? Karşımda sürekli mahkeme duvarı gibi duran adam şimdi her konuşmamızda yüzü gülüyordu.Benim sağlığımı düşünüyordu. "Peki.İyi geceler." "İyi geceler." Bir şeyler değişmiş gibiydi... Bana olan konuşma tarzı, bakışları, tavırları... İlk kez... İlk kez bana kendi isteği ile dokunmuştu. Tüm bunların nedeni neydi? Ve neden şimdi? Kendimce bir karar vermiştim bugün ama... Hala bu kararı istiyor muydum? Az önce yaşananlar bir rastlantı mı yoksa kader miydi? Hangisi olduğunu bilmesem de günler sonra ilk kez kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyordum. Mutluydum... Sahiden de mutlu hissediyordum. Olabilir miydi bu? *** Bölüm Sonu *** Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺
|
0% |