@kristalmelek61
|
Bomba bir bölüm geliyor. 💥
Keyifli okumalar dilerim. 🌺☺️ ** Esin'den Devam... "Günaydın prenses." Ağabeyimin seslenişi ile gözlerimi ovalarken, yatağımın üzerinde yavaşça doğruldum. "Günaydın." "Az önce doktorla konuştum. Birazdan çıkarız." deyince başımla onaylamıştım ağabeyimi. Aramız düzelmişti. Üstelik bir de Aras vardı şimdi. Dün Leyla sayesinde ucuz kurtulmuştum. "Esin?" "Efendim ağabey?" Ağabeyim yavaşça karşıma oturarak, doğruca gözlerime odaklanmıştı. Konuşmuyordu. Bir anda ne olmuş olabilirdi ki? "Seni dinliyorum. Bir sorun mu var?" Sorduğum soruya hafif gülümseyip, hayır anlamında başını sallamıştı. "Bugün gözlerinin içerisinde başka bir şey var gibi." O kadar belli mi ediyordum yani? Ağabeyimin haklı olduğunu inkar edemezdim elbette. Fakat dün gece yaşananlar aklıma gelince, yanaklarımın üzerine sinmeye başlayan bir sıcaklık hissettim. Bir dakika... Ben kızarıyor muydum? Üstelik ağabeyimin karşısında! "Sanırım dün ki hastahane kaçamağı işe yaramış." diyerek bu kez gülmeye başlamıştı. Allahım sen yardım et! Böyle dut yemiş bülbül gibi durmaya devam edersem, ağabeyim bir şeylerden şüpelenecekti. Hemen konuyu dağıtmam gerekiyordu. Boğazımı temizleyerek hafif tebessüm ettim bende. "Aynen. Hava almak çok iyi geldi. Bu arada... Leyla nerede?" Son anda konuyu Leyla'ya getirmekle iyi etmiştim. Gerçi merak etmiyor değildim. "Leyla mı? Senin yanında sanıyordum. Karşılaşmadık hiç." Tuhaf. Leyla bana haber vermeden, bir yere gitmezdi. Nerede olabilirdi ki? "Çok garip. Dün gece benim yanımda yattı. Odada olması gerekiyordu ama yok." "Kantine inmiştir, merak etme. Haydi bakalım, ben dışarıdayım. Sen de o sırada hazırlanırsın zaten. Leyla da gelir, çıkarız hastahaneden." "Tamam ağabey." Ağabeyim alnımın ortasına hafif bir öpücük bırakır bırakmaz, odadan çıkmıştı. Ben de yavaştan hazırlansam iyi olacaktı. *** Leyla'nın Ağzından... Ben şimdi ne yapacaktım? Esin'e haber vermeden hastahaneden ayrılmak istemesem de buna mecbur kalmıştım. Dakikalardır yürüyordum fakat bu işin içinden nasıl çıkacağıma kesin bir çözüm bulamamıştım. Bugün parayı bulup, babam olacak adama vermem gerekiyor. İyi ama parayı nasıl bulacaktım? Esin'den isteyemezdim. Doğal olarak Önder ve Emir'den de. Allahım nasıl bir kumpasın içine düştüm böyle? Kafamın içerisinde dört dönen düşüncelerle, ilerlerken hemen sol tarafımdaki korna sesiyle irkildim. Sesin geldiği yöne doğru dönünce, gördüğüm şeyin sadece bir kabus olmasını dilemiştim fakat öyle olmamıştı. "Leyla kızım, biraz konuşabilir miyiz?" Mahir Bey! Benimle konuşmak mı istiyordu? İyi ama neden? Son konuşmamız pek iç açıcı değildi. Üstelik Emir'e söz vermiştim. Bir kez daha aynı hatayı yapmak istemiyordum. Bu yüzden önüme dönerek, hiç bir şey duymamış gibi tekrardan yürümeye başladım. "Leyla kızım, rica ediyorum." Neden zorluyordu? Ben daha ne olup bittiğini anlamadan, karşıma geçmişti. Bu nasıl bir cesaretti? "Tavrını anlıyorum. Bir büyük olarak aptalca bir hata yaptım. Düzeltmek istiyorum." demişti. Macit Bey söylediklerinde samimi miydi gerçekten? Bilemiyordum. "En son ki konuşmamız... Çok mahcubum kızım. İğrenç kelimeler kullandım. Hem seni hem de Emir'i kırdım, farkındayım." "Macit Bey ..." "Bak kızım, bunlar ayaküstü konuşulacak konular değil. Arabama geçelim. Çok fazla tutmayacağım seni. Sadece hatamı düzeltmek istiyorum o kadar." Tuhaf bir şekilde ses tonu acınası gelmişti. Sonuçta o da bir insandı. Hata yapması kaçınılmaz. Her insan ikinci bir şans hak eder. Konuşsam bir kaybetmeyecektim. Yani öyle umuyordum. Zoraki başımla onaylamıştım. Ardından arabaya binmiştik. Arka koltuklarda yerimizi alırken, söze girmişti Macit Bey. "Seni çok fazla tutmak istemiyorum kızım. Bu yüzden kısa konuşacağım." "Sizi dinliyorum." "Leylacım ben çok pişmanım. Bir baba olarak çok fazla tepki gösterdim, farkındayım. Bu yüzden senden özür dilemek istiyorum. Emir ile olan ilişkinize de saygım var. Ayrıca oğlumun mutluluğu, benim için her şeyden daha önemli. Onunla olduğun için içim çok rahat." Bu adama ne olmuştu böyle? Benden özür diliyordu. Üstelik... Üstelik Emir ile olan ilişkimizi desteklediğini söylüyordu. Şuan hayal görmüyorumdur umarım? "Yani siz..." "Evet. Emir'den de ayrıca özür dileyeceğim. Onu da çok kırdım." Ses tonundaki yumuşaklığı hissedince tebessüm etmiştim. "Söyledikleriniz için çok teşekkür ederim. Ayrıca merak etmeyin, Emir de sizden daha fazla uzak duramaz. Siz babasısınız. Bu öyle basit bir bağ değil Macit Bey." "Lütfen, artık bana seslenirken Bey kelimesini kullanma kızım. Yabancı değiliz. Resmi ortamlar haricinde tabi." "Peki, Macit amca." dedim gözlerimi kaçırarak. "Bak bu daha güzel durdu. Sence?" Tebessüm ederek onaylamıştım Macit amcayı. Hala inanamıyordum. Çok mutluydum. "Bu arada... Canını sıkan bir durum var gibi. İyi misin kızım?" Bu kadar da olmaz! Nerden anlamıştı ki? Ne diyorum ben ya! Sonuçta o bir baba. Mutluluktan beynim su kaçırıyordu resmen. "İyiyim Macit amca. Bir sıkıntım yok." "Hım... Bana hiç öyle gelmedi. Büyük ihtimal anlatmayacaksın da." "Macit amca... Ben..." Ne diyecektim şimdi ben? "Tamam tamam. Anlaşıldı." Gülerek ceketinin cebine atmıştı elini. "Al bakalım." demişti elindeki zarfı bana doğru uzatarak. "Nedir bu?" diye sordum ben de. "Küçük bir yardım diyelim. İleride gelinim olacak kızsın." "Ben bunu kabul edemem. Lütfen..." "İtiraz istemiyorum küçük hanım." "Ama..." "Daha fazla geç kalma. Arkadaşın Esin'e geçmiş olsun dileklerimi iletirsin kızım." "Tabi iletirim ama bu..." "Erkek adamın ağzından laf bir kere çıkar kızım. Haydi bakalım." Zarfı elime tutuşturmuştu. Geri çevirirsem bu iş uzayacaktı. Kabul edersem de rahat edemeyecektim. Ne yapmam gerekiyordu?Kötünün en iyisi diye geçirdim içimden ve elimdeki zarfı çantama koydum. "Macit amca ben... Ben çok teşekkür ederim. Yalnız böyle bir şeye gerek yoktu. Bir daha olmazsa sevinirim. Lütfen beni yanlış anlama. Sadece..." "Endişelenme kızım. Ne demek istediğini gayet iyi biliyorum. Yine de ne zaman bir sıkıntın olur, bana haber ver olur mu?" "Peki. Çok sağ ol Macit amca." "Ne demek kızım." "İyi günler." "Sana da Leylacım. Görüşmek üzere." Arabadan inmiştim. Saniyeler sonra Macit amca ve arabası gözden kaybolmuştu. Her şey bir yana, çok mutluydum. Yine de Macit amca Emir ile konuşana dek sessiz kalsam daha iyi olacak. Ah! Tabi ya babam! Tamamen unutmuşum. Bugün şanslı günümdeyim. En azından elime bir miktar para geçmişti. Şimdi bunu kullanmanın tam sırasıydı. İyi ama babam olacak adama nasıl ulaşacaktım ben? Telefonum da yoktu. Esin'nin kini de odada bırakmıştım. Ah! Son zamanlarda neden bu kadar unutkandım ki! Neyse ilk önce hastahaneye dönsem iyi olacaktı. Esin ve Ceyhun ağabey merak etmişlerdir. *** Macit'in Ağzından... Gülmekten alamıyordum kendimi. Bizimkini arasam iyi olacaktı. "Alo, Ahmet Bey?" "Evet efendim? Ben de aramanızı bekliyordum. Nasıl gitti?" "Leyla kızımız avucumuzun içerisinde artık. Yalnız çok saf bir kız yetiştirmişsin be Ahmet. Hiç senin gibi bir babaya göre değil." "Bizim için böylesi daha iyi Macit Bey." "Aynen öyle. Şimdilik iyi baba rolünü oynayacağım. Sen de artık sahneye çıksan iyi edersin. Kız hastahaneye girmeden bu işi hallet." "Merak etmeyin. Ben hazırım." "İyi o halde. İş bitince bana geri dönmeyi unutma Ahmet." "Peki efendim. Görüşmek üzere." Telefonu kapatır kapatmaz, şoföre gideceğim yeri söyledim. Yarım saat sonra çiftlik evine varmıştım. "Hoş geldin Macit amca." "Hoş bulduk Aylacım. Bizim kız nerede?" "Gelir birazdan, bahçeye kadar çıkmıştı." "İyi. Gelince söyle odama gelsin. Adamlara da söyle, bir süre rahatsız etmesinler." "Merak etme Macit amca. Keyfine bak." Odama girer girmez derin bir oh çekmiştim. Bunlar daha hiç bir şeydi. Hepsine kim olduğumu göstereceğim gün gelecek ne de olsa. O gün geldiğinde önüme kim çıkarsa, ezeceğim! Yavaş yavaş... "Bu günlerde beni çok özler oldun. Payıma düşenden daha fazlasını hak ediyorum." Alev'in odaya girmesiyle sırıtmıştım. "Payına düşenden daha fazlasını istiyorsan, Emir'i kendine yaklaştırmanın bir yolunu bul." "Üzerinde çalışıyorum. Hem buraya iş konuşmak için mi geldim ben?" deyip bir anda üzerindekileri çıkartmaya başlamıştı. Aptal olacak oğlum önündeki hazineyi görememiş! Ne yazık! "Gel buraya küçük fahişe..." Tek bir hamle ile kendine çekmiştim Alev'i. Kıkırdıyordu fahişe. Tam da ona yakışır bir davranış. Daha fazla beklemeden taze dudaklarına, benimkileri sertçe bastırdım. Bekle ve gör Emir! Bir zamanlar en yakın arkadaşın olacak Alev'i elinden nasıl aldıysam, iyilik meleği güzel sevgilini de elinden alacağıma yemin ederim! *** Esin'in Ağzından... Nerede kalmıştı bu kız? Hazırlanmama rağmen, hala ortalıkta yoktu. Başına bir şey mi geldi acaba? Of Leyla, neredesin! "Biz geldik." Odamın kapısı açılır açılmaz, Emir ve Önder'i karşımda bulmuştum. "Hoş geldiniz çocuklar." "Ayaklanmışsın. Çok iyi görünüyorsun." demişti Emir. "Evet, öyle." "Leyla nerede peki?" Güzel soruydu. Ne cevap verecektim ki şimdi? Emir'e, Leyla'nın burada olmadığını söylersem, hastahaneyi ayağa kaldırır. Ah Leyla, neredesin be güzelim! "Bi sorun yok değil mi Esin?" Bu kez soru Önder'den gelmişti "Hayır, yok. Nereden çıkarıyorsunuz?" "Bir an dondun kaldın gibi geldi de." "Merak etmeyin. Hiç bir sorun yok." "İyi bakalım." "Geldim." Sonunda Leyla'nın sesini duymuştum. Gayet iyi görünüyordu. Fakat nefes nefese kalmıştı. "Kusura bakma canım. Hava almak için çıkmıştım. Geç kaldım." "Önemli değil canım." "Aşkım gel otur. Soluklan az. Su ister misin?" "Ben iyiyim Emir. Sadece biraz fazla koştum o kadar." deyip gülmüştü Leyla. Çoğu kez kıskanmıyorum değil. Birbrilerini çok seviyorlardı. Emir, Leyla'nın üzerine titriyordu. Üstelik şuan sadece sevgililerdi. Evlenince düşünmek bile istemiyorum. Yine de aralarındaki o güçlü ve sıcak bağı kıskanıyordum içten içe. Nedenini bilmiyordum aslında. Bu zamana kadar aşk nedir bilmediğim için onu bulmak gibi bir amacım da olmadı. Fakat şimdi dışarıdan baktığımda, aşk denilen şeyin güzel bir his olduğunu anlayabiliyordum. Bunun sebebi son zamanlarda yaşadıklarım mı bilemiyorum... Ama içimde garip bir his vardı. Buna emindim. Sadece ismini tam olarak koymak için daha fazla zamana ihtiyacım vardı. "Bu arada... Ceyhun ağabey nerede Esin?" "Çıkış işlemlerini halletmek için gitmişti. Gelir şimdi canım." "Anladım." Çok geçmeden ağabeyimin gelişiyle hastahaneden ayrılmıştık. Eve gelir gelmez büyük bir ilgi üzerimdeydi. Hoşuma gitmişti. Öte yandan komikti de. Zar zor bizimkilerden kurtularak odama geçmiştik Leyla ile. "Ah sonunda!" Leyla, yatağa atmıştı kendini. Bense hemen yanında almıştım soluğu. "Bu arada unuttum sanma." deyince ne demek istediğini anlayamamıştım. "Neyi canım?" "Neyi mi? Sana inanamıyorum Esin. Dün geceden bahsediyorum." deyince jeton düşmüştü. "Doğru ya. Harbiden de unutmuşum." dedim kıkırdayarak. "Benden bulaştı galiba." "Ne?" Leyla gülmüştü. "Boş ver şimdi. Anlat bakalım. Dün gece Aras ile o haliniz neydi öyle? Ayrıca neden hastahanedeydi? Neler konuştunuz?" "Leyla sakin." dedim gülerek. "Tamam tamam. Haydi başla artık." dedi yatağın üzerinde bağdaş kurarak. Ben de aynı şekilde karşısında yerini alarak söze girmiştim. "Üzerimi değişmek için lavaboya geçtim. O esnada ağabeyimin sesini duyunca panik yaptım. Tam dışarı çıkacakken, Aras ile burun buruna geldim. Beni tekrardan içeri iterek ağzımı eliyle kapamıştı." "Oha! Peki neden böyle bir şey yaptı?" "Sanırım ağabeyimden dolayı. Yakalanmamak için yani. En kötüsü de kolları arasında yarı çıplak durmamdı." deyince Leyla gözlerini sonuna kadar açmıştı. "Yok artık! Sana bir şey yapmadı inşallah?" "Hayır, aksine. Asılı olan havluyu alarak üzerime sarmıştı. Tuhaf olan başka bir şey de sürekli gözlerimin içerisine bakıyor olmasıydı. Bir an olsun ayırmadı. Nedenini hala çözebilmiş değilim." "Neler olmuş böyle... Peki neden hastahanedeymiş?" "İyi olup olmadığımı merak ettiği için gelmişti. Yani sorduğumda verdiği cevap buydu." "Seni merak etmiş... Çok tuhaf şeyler olduğu kesin. Genel olarak sana karşı nasıl davrandı peki?" "Öncekilere nazaran çok iyi davrandı. Benimle konuşurken ilk kez gülümsediğini gördüm Leyla. İnanması güç farkındayım. Yine de bu kez her şey çok farklıydı. Bunu dün gece hissetmiştim." "Bu iş tehlikeli olmaya başladı. Başta seni ağlatan, kıran adam şimdi sana yaklaşmaya çalışıyor. Sence de bu işin içinde bir şey yok mu Esin?" "Sanmıyorum. Çünkü gitmeden önce bunun için de bir açıklama yapmıştı." "Ne gibi?" "Benden özür diledi. Daha önceden bana karşı olan tavırlarından dolayı yani." "Yoksa bu Aras, sana karşı bir şeyler mi hissetmeye başladı?" "Aslında Leyla... Sana önemli bir soru sormak istiyorum." "Tabi. Sor canım." Öyle ya da böyle sormam gerekiyordu. "Emir ile aranızdaki bağ... Yani özetlersek aşk... Tam olarak nasıl bir şey? Ya da şöyle sorayım, aşık olduğunu nasıl anlarsın?" Soruma karşılık koca bir kahkaha atmıştı Leyla .Anlam verememiştim. "Neden gülüyorsun Leyla?" "Bu soruyu senden beklemiyordum açıkçası." "Nasıl yani?" ''Hatırlıyor musun? Emir ile sevgili olmadan önce yine bir gece seninle böyle karşılıklı konuşmuştuk. Sen bana, Emir'e aşık olduğumu söylemiştin. Üstelik bana daha önceden hiç aşık olup olmadığımı sormuştun. Gerçekten şuan gülmemek için kendimi zor tutuyorum Esin. Cevabını bildiğin soruyu neden soruyorsun ki?'' deyince neden bilmiyorum yüzüm asılmıştı. Yataktan kalkarak, odanın içerisinde hafif adımlar atmaya başlamıştım. ''Söylediklerinde yarı haklı sayılırsın. Fakat aşkı kendi içinde hissetmek başka başkasının gözünde görmek bambaşka. Film ve ya dizilerden hatta dışarıya çıktığımda, buna bir sürü örnek gösterebilirim. Fakat bu öyle bir şey değil Leyla. O gece sana Emir'e aşık olduğunu söylememin sebebi, gerçekten de aşkın ne anlama geldiğini biliyor olmam değildi. Zaten öyle bir şey de yoktu. Altı ay önce, yeniden doğdum ben Leyla. Daha önceleri aşkı buldum mu onu da bilmiyorum.'' dedim ve daha fazla kendimi tutamayarak ağlamaya başlamıştım. Bunu yapmayı ne kadar sevmesem de peşimi bırakmıyordu. Leyla durumu anlamış olacak, yanımda almıştı soluğu. ''Esin ben... Bu şekilde hiç düşünmemiştim. Çok özür dilerim. Bilerek...'' ''Özür dilemen için bir sebep yok ki. Olmayan kardeşim gibisin, asla beni bilerek üzecek bir şey yapmazsın.'' dedim ve zoraki tebessüm ettim. ''Esin...'' Gözleri dolan Leyla,boynuma atlamıştı. Kendini geri çekerken elimden kavramıştı. Ardından da tekrar yatağa oturtmuştu beni. İnce parmaklarıyla göz altlarımdaki nemleri silerken söze girmişti. ''Şimdi toparlayalım. Bana, aşık olduğunu nasıl anlarsın diye sordun. Hım... Mesela, onun yanındayken kendini rahat hissedebiliyor musun?'' ''Neden bilmiyorum, yanındayken sürekli diken üstündeyim. Bilmeden yanlış bir şey söylerim ya da ufak bir sakarlık yaparım diye ödüm kopuyor.'' ''Tamam. Onu görünce nasıl hissediyorsun peki?'' ''Elim ayağım birbirine dolaşıyor sanki... Çoğu kez yüzüne bakmaya cesaret edemiyorum. Onu görünce mutlu oluyorum. Yanında olma isteğini bastıramıyorum. Aslında o kadar çok şey var ki... Sınırı yok Leyla.'' dedim mahcup bir tavırla. En yakın arkadaşım da olsa bu tür konularda konuşmak benim için çok zordu. Leyla tebessüm etmişti, söylediklerime karşılık. ''Daha fazla soru sormama gerek yok Esin. Basbayağı aşk bu.'' diyerek ikinci kez boynuma atlamıştı Leyla. Ben de ona sarılmıştım. ''Yine de dikkatli olmak zorundasın. Son olanlara bakarsak, Aras'ın da sana karşı bazı hisler beslediğini düşünebiliriz. Fakat ipleri de bırakmaman lazım. Beni anlıyorsun değil mi?'' Leyla'yı başımla onaylarken, tekrardan söze girmişti. ''O halde yatalım artık. Yarın okul var. Üstelik son zamanlarda bayağı astık dersleri. Açığı kapatmamız gerek.'' ''Aynen.'' Üzerimizi değişir değişmez, yatakta yerlerimizi almıştık bile. Her zamanki gecelerden çok daha farklı bir geceydi benim için. Huzurluydum. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi, yerinde zor duruyordu sanki... İçimdeki huzurun bir yansıması olarak göz kapaklarımı indirdiğimde tebessüm ettim.İnanıyordum... Her şey daha güzel olacaktı. *** Aras'ın Ağzından... Çalan telefonumla, yerimde hareketlenmiştim. Neden sabah sabah çalmak zorundaydı? Israrla çalıyordu bir de. Bu saatte kim olabilirdi ki? Kaçış yoktu belli ki. Üzerimdeki pikeyi bıkkınlıkla kaldırarak, yatağımın üzerinde doğruldum. Telefonu elime aldığımda, arayan kişinin Emir olduğunu görünce şaşırdım. Vakit kaybetmeden telefonu kulağıma dayadım. ''Alo, Emir?'' ''Ses tonuna bakılırsa yeni uyanmışsın kardeşim. Neyse, haydi kalk ve hazırlan.''demişti. Neler oluyordu? Bir anda neden böyle bir şey istiyordu ki? Ses tonu gayet normaldi. ''Emir, bir sorun yok değil mi?'' ''Nereden çıkardın ki? Haydi bakalım, çabuk ol. Yarım saate bizim okuldasın ona göre.'' ''İyi ama...'' ''...'' ''Emir? Alo?'' Telefonu suratıma mı kapatmıştı? Kötü niyetle yapmadığına emindim fakat asıl soru neden böyle bir şey yaptığı? Bilmediğim bir şeyler dönüyor gibiydi. Kaynağına ulaşmadan da anlayamazdım. Yataktan kalkarak, duşa girdim. Çok fazla sürünmeden işimi bitirmiştim. Üzerimi giyinmek için dolabıma ilerlediğimde aklıma Esin gelmişti. Emir okuldaysa Esin de orada dır. Yanak kaslarıma yayılan gülümsemye engel olamadım. Onu tekrardan görebilecektim. Ah! Neyim var böyle? Liseli ergenler gibi dakikalardır kendi kendime sırıtıyorum. Böyle devam edersem odadan dışarı çıkamayacaktım. Hızlı bir şekilde üzerimi giyecek kıyafeti seçtim ve giyinmeye başladım. Üzerimi giyinir giyinmez, geriye kalan işlerimi de halletmiştim. Aynanın karşısında derin bir nefes alarak odadan çıktım. Salona geçmeden önce Ömer'in odasına uğramayı ihmal etmedim. Uyuyor olabilme ihtimaline karşı kapıyı yavaşça aralamıştım. Beşiğinde uyuduğunu görünce, hafif adımlarla yanına doğru yürümeye başladım. Yanına vardığımda, o güzel manzarayı yavaşça içime çektim. Her zamanki gibi üzerini açmıştı paşam. Onu uyandırmadan yavaşça üzerini geri örttüm. Ardından da bütün güzel kokuları hapseden alnına hafif bir öpücük bıraktıktan sonra odadan çıktım. Annem ve Selen'e yakalanmadan evden kaçsam iyi olacaktı.Bir dünya soru yağmuruna tutulmaya hiç niyetim yoktu açıkçası. Salona geçtiğimde ortalık sessizdi. Şanslı günümdeydim. Yine de temkinli olmakta fayda vardı. ''Günaydın!'' Tam kapıyı aralıyordum ki arkamdaki ani seslerle kapıya çarpmıştım. ''Oğlum yavaş.'' Her ikisi de kahkahaya boğulmuştu.Ben ise başımı fena çarpmıştım. ''Anne ya!'' dedim bir elimle başımın sağ tarafını tutarak. ''Sana bir şey olmaz Aras. Bu erkekler neden böyle hiç anlamıyorum. Ufak şeyleri büyütmeyi çok seviyorsunuz.'' diyerek gülmeye devam etmişti Selen. ''Sen de mi Selen? Bir şey demiyorum vallahi. Bir değil iki oldunuz bakıyorum. Niyetiniz ne anlamadım ki?'' deyince tekrardan kahkaha atarak mutafa geçmişlerdi. Umurlarında değildim. ''Hey! Nereye? Bari biraz buz getirin. Hayır işleyin az.'' deyince Selen yanımda bitmişti. Fakat geldiği gibi dışarı atmıştı beni. ''Seninle akşam görüşeceğiz hanımefendi!'' deyip park halindeki arabama bindim. Yine de şükretmem lazım. Tuhaf ama tek bir soru bile sormadılar bana. Benim için daha iyi. Kafayı fena çarptık ama olsun. Bir an önce okulda olsam iyi olacaktı. *** Esin'in Ağzından... Dakikalardır neyi bekliyorduk biz? Anlam veremiyordum. Ara sıra Emir ve Önder'in fısıldayarak, sırıttıklarını görmedim değil. Bilmediğim şeyler vardı ortada. Buna emindim. ''Aşkım, daha fazla bekleyecek miyiz? Ayrıca neyi bekliyoruz? Bize söylemediğiniz bir planınız mı var yoksa?''diyerek sessizliğini benden önce bozmuştu Leyla. ''Aynen. Siz yine ne karıştırıyorsunuz bakalım?'' dedim imalı bir şekilde kollarımı çiçek pozisyonuna getirerek. Emir ve Önder sadece sırıtmıştı. Neler oluyordu yine? ''Sonunda. Geldi işte.'' diyerek öne atılmıştı Önder. Karşıdan Aras'ın geldiğini görünce şoke olmuştum. ''Hoş geldin kardeşim.'' ''Hoş buldum Önder.'' ''Hoş geldin.'' ''Hoş buldum Emir.'' Şimdi parçalar yerine oturmuştu. Tuhaf ama yapmaya çalıştıkları şeye kızamıyordum bile. Onu yeniden görmek... Üstelik yeniden bu kadar yakın... ''Hoş geldin Aras.'' demişti Leyla tebessüm ederek. Üstelik elini uzatmıştı. Eyvahlar olsun! Sıra bana gelmişti. Kaçışım yoktu ve çok heyecanlanmıştım. Yanlış bir şey yapmasam bari. ''Hoş geldin.'' dedim hafif tebessüm ederek. Elimi uzatmaz isem güzelim ortamı bozabilme ihtimalim de yüksekti. Vakit kaybetmeden yavaşça elimi uzatmıştım bile. Sert ve soğuk parmaklar, benimkilere karışınca irkilmiştim. Fakat hoşuma gitmedi değildi. ''Hoş buldum.''dedi tebessüm ederek. Yine aynı sıcak tebessüm vardı yüzünde. Dünden bugüne özlemiştim. ''Evet... Kadro tamamlandığına göre artık gidebiliriz.'' demişti Emir. ''İyi güzel de nereye aşkım?'' diye sormuştu Leyla. Emir bunun üzerine Leyla'nın ince beline sarılarak gülümsemişti. ''Onu boş ver sen. Çok eğleneceğiz.'' ''İyi madem.'' ''O zaman şöyle yapalım. Emir siz benim arabamla gidersiniz. Ben ve Esin, Aras'ın arabasıyla sizi takip ederiz.'' demişti Önder. Bu hamleyi bilerek yaptığını anlamıştım zaten. Leyla ile Emir sevgiliydi sonuçta. Onlarla gidemezdim. Fakat diğer türlü de rahat olamayacaktım. Durumu anlayan Leyla, konuşmak için öne atılınca onu durdurdum. ''Sorun yok canım. Sen Emir ile git.'' ''Emin misin canım? Bak eğer..'' ''Emir, şu sevgilini yanına al. Ağzımdan bir kaza çıkmasın şimdi.'' deyince sırıtmıştı Emir. ''Elimden bir kaza çıkacak değil miydi o?'' deyince koca bir kahkaha tufanı kopmuştu. ''Esin versiyon bu Emir. Hoşunuza gitti bakıyorum.'' dedim sırıtarak. ''Sen bir şey diyeceksin ve bizim hoşumuza gitmeyecek, öyle mi? Gel buraya cimcime!'' deyip yanaklarıma asılmıştı Önder. O esna da Aras ile göz göze gelmiştim. Tuhaf bir şekilde gülen yüzü birden asılmıştı. İyi ama neden? ''Kızın yanaklarını kopartacaksın Önder. Biraz da evleneceği adama sakla.'' deyince geri çekilmişti Önder. Emir ne demişti öyle? Evleneceği adam mı? Neyse sakinim... Vakit kaybetmeden hepimiz yerlerimizi almıştık. Emir ve Leyla'nın bulunduğu araba bizim hemen önümüzdeydi. Önder, Aras'ın hemen yanındaki koltukta otururken ben de arka koltukların birinde yerimi almıştım. Mümkün olduğunca Aras ile göz göze gelmemeye çalışıyordum. Bu gerçekten çok zordu. Yalnız hala anlamadığım bir ara yüzündeki gülümsemenin kaybolmasıydı. Önder yanaklarıma asılmıştı o anda. Herkesin yüzü gülerken bir anda onun yüzü düşmüştü. Neden olabilirdi? Bir dakika... Yoksa Aras... ''Nihayet geldik.'' Önder'in sesi ile kendime gelirken sertçe yutkundum. Neler düşünüyordum böyle? O kadar da uzun boylu değildi. Arabadan iner inmez büyük bir binanın önünde bulmuştum kendimi. Leyla da benim gibi şaşkındı hala. ''Ne duruyorsunuz? Vakit nakittir gençler.'' diyerek koluma girmişti Önder. İçeriye doğru sürüklemişti beni resmen. ''Önder yavaş. Hayır yani nedir bu acele?'' ''Heves kırmada bir numarasın Esin. Yine de öyle kolay kolay kurtulamazsın benden.'' demişti sırıtarak. Cevap verecek vakti bulamadan, devasa bir kalabalığın içerisinde bulmuştum kendimi. Önder bir yer bulup küçük bir çocuk gibi yanına oturtmuştu beni. Pes yani! Bizimkilerin de gelmesiyle rahatlamıştım. Önder bana karşı fazla ilgili miydi yoksa bana mı öyle geliyordu? ''Burası gerçekten harika...'' demişti Leyla. Haksız değildi. Ben bile beğenmiştim. ''Ne duruyoruz o zaman? Haydi cimcime kalk bakalım.'' ''Yok artık Önder. Az bir nefes alalım.'' dedim fakat yeterli olmamıştı. Elimden tuttuğu gibi piste sürüklemişti beni. ''Bak sevdiğim şarkılardan biridir ona göre.'' deyip sırıtmıştı. Arkadan Emir ve Leyla'nın geldiğini görünce rahatlamıştım. Peki ya Aras? ''Aras nerede Emir?'' diye sordum engel olamadan. ''Telefonda konuşuyor. Birazdan gelir o da, merak etme.'' demişti imalı bir şekilde sırıtarak. Ne olup bittiğini anlamadan dans etmeye başlamıştık. Ben bile kendimi kaybetmiş gibiydim. Siz tahmin edin artık. Şarkının bitimiyle biz de bitmiştik. Pistten uzaklaşayım derken Önder tekrardan koluma yapışmıştı. Emir de Leyla'nın koluna. ''Daha bitmedi küçük hanım.'' demişti Emir sırıtarak. Pisti dolduran Kenan Doğulu'nun-Bir İleri İki Geri şarkısıyla tekrardan dans etmeye başlamıştık. Bu Önder neyin peşindeydi?Gereğinden fazla bana yakın davranıyordu. Çıkardı kokusu. Dans ederken Aras ile tekrardan göz göze gelmiştim. Telefon konuşmasını bitirmişti demek ki. O sana baksa bile sen bakma Esin! Off neden bu kadar zor! Kafamdakilerle cebelleşirken Önder'in arka tarafa doğru eliyle işaret verdiğini görünce anlam verememiştim. Saniyeler sonra Aras yanımızdaydı. ''Kardeşim ben hemen geliyorum. Gelene kadar Esin'e eşlik etsen.'' Yok artık! Yine mi? Ne yapacaktım şimdi? ''Olur kardeşim. İşini hallet gel.'' ''Çok sağ ol. Görüşürüz cimcime.'' demişti sırıtarak. Bu da mı oyunun bir parçasıydı yoksa diye düşünürken, belime dolanan elle irkilmiştim. Fark ettirmemek için elimden geleni yapmıştım. Bir eliyle belime dolanırken, diğer eliyle benim elimi avuçlamıştı. Yüzü tekrardan tebessümlerle donatılmıştı. Otomatik olarak ben de tebessüm etmiştim. Boşta kalan diğer elimi, Aras'ın omzuna yavaşça bırakır bırakmaz dans etmeye başlamıştık. Aramızdaki bir karışlık mesafe vardı. Dün akşam gibi... Ah! Şimdi bunları düşünmenin sırası mıydı Esin! Sakin olmak zorundasın. ''Önder ile çok yakınsınız.'' demişti sessizliğini bozarak. ''Evet...'' cevabını vermiştim çekinerek. Neden böyle bir şey demişti? ''Aranızdaki etkileşimi fark edememek imkansız.'' deyince şaşırmıştım. ''Yanlış anlamışsın. Önder ile yakın arkadaşız o kadar.'' ''Arkadaştan fazlası gibi.'' ''Öyle bir şey yok. Olamaz da.'' ''Neden peki?'' diye sorduğunda yutkunmuştum. Neden garip sorular soruyordu ki? Amacı tam olarak neydi? Nasıl bir cevap vermem gerekiyordu? Daha doğrusu bu sorunun cevabının verme gibi bir zorunluluğum var mıydı? Yüzündeki tebessüm varlığını koruyordu. Dün olduğu gibi şimdi de gözlerimin içerisine bakıyordu sadece. Tek yaptığı şey buydu. Daha önceleri beni öpmesine rağmen şimdi bir adım geri duruyordu bana karşı. Kafamın içerisindeki düşüncelere yön vermeye çalışırken, aramızdaki tek karışlık mesafenin ortadan kaybolduğunu fark etmiştim. Her seferinde bu nasıl olabiliyordu? Burunlarımızın birbirine değdiğini hissetmiştim. Kalp atışlarım hat safhaya ulaşırken, nefes alışverişlerim birbirini kovalamak için hızını arttırmıştı sanki... Neden böyle olmak zorundaydı? Artık doğru dürüst düşünemiyordum bile... Ne olduğunu anlamadan başıma giren ağrı ile tiz bir ses çıkarmıştım. ''İyi misin?'' diye sormuştu.Aslında pek iyi değildim. Birden bire nereden gelmişti bu? ''Ben...'' Devamını getiremeden ikinci bir ağrı ile dengemi kaybetmiştim. ''Esin...'' Saniyeler içerisinde göz hapsime giren anlık görüntülerle şaşırmıştım. Göz kapaklarım kendiliğinden kapanıvermişti. Neler oluyordu? Bir adam... Sürekli gülümsüyordu. Ve... Ve bir kız... Birlikte dans ediyorlardı. Ses tonları... Hiç yabancı değil gibiydi. Kimdi bu insanlar? ''Esin beni duyabiliyor musun?'' Yavaş yavaş yüz hatları belli oluyordu sanki... Bu insanları tanıyor gibiydim... Bir dakika! Bu kız tıpkı bana benziyordu. Yürüyüşü, gülüşü, bakışı, sesi... Olamaz! Gerçekten de bu bendim... Peki ya o... O adam kimdi? Ha-ayır... Görd-düğüm şey... Olamaz! Bu gerçek olamaz! Olamazdı.! ''Esin, kendine gel artık! Aç gözlerini!'' Bir anda beynime dolan sesle gözlerimi açmıştım. Nefes nefeseydim. ''Daha iyi misin? Nasıl hissediyorsun?'' diyerek yüzümü avuçlarının arasına almıştı. Bu gerçek olabilir miydi? O adam... O adam gerçekten de Aras tı... Yani biz daha önceden... Yakın mıydık? Allahım bu nasıl olabilirdi? ''Esin...'' ''Sen...'' demiştim. Farkında olmadan sağ yanağımdan süzülen tuzlu su, zeminle birleşmişti. Sezgilerimde yanılmamıştım. Gerçekten de o... Buna inanamıyordum. ''Esin neden ağlıyorsun?'' diye sormuştu bana. Ben ise konuşmak yerine boynuna atlamıştım. Bir dakika... Ben... Ben, Aras'a mı sarılmıştım! **** Bölüm Sonu **** Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺 |
0% |