Yeni Üyelik
19.
Bölüm

Bölüm 19 - SANANE!

@kristalmelek61

 

Keyifli okumalar dilerim. 🌺☺️

 

Multimedya Aras & Esin 💔

***

Esin'in Ağzından...

Dersin başlamasına çok az kalmıştı fakat Leyla hala ortalıkta yoktu. Hemen döneceğini söylemişti oysa. Emir'i bir şekilde göndermiştim fakat aşırı derece endişelenmeye başlamıştım.

''Merak etme, birazdan burada olur.''

''Leyla böyle yapmazdı. Başına bir şey gelmiş olmasın Demir?''

''Telefonu yok mu bu kızın? Arayalım hemen.''

''Birkaç gün önce sınıfta kaybetmişti telefonunu.'' deyince suratını ekşitmişti Demir.

Haklıydı da. Bu telefon sıkıntısını bir şekilde halletsem iyi olacaktı. Kafamın içerisindeki kötü düşünceleri kovmaya çalışırken, kantinin girişinde Leyla'yı fark ermem uzun sürmemişti.

''Sonunda!'' diyerek oturduğum sandalyeden kalktım.

Demir hemen arkamdan hareketlenirken, ben de Leyla'nın tam karşısına dikilmiştim.

''Nerelerdesin canım sen? Çok merak ettik. Emir'i sınıfına zor gönderdim.''

Beni duymuyor gibiydi. Söylediklerime karşılık en ufak bir tepki bile göstermemişti. Tuhaf görünüyordu. Onun nesi vardı?

''Canım, gel oturalım. Dersin başlamasına daha var.'' diyerek kolundan kavrasam da işe yaramamıştı. Leyla öylece yerinde durmuş sadece bana bakıyordu. İyi olmadığına kanaat getirmiştim.

''Leyla, neredeydin? Kötü bir şey...''

Sözümü bitiremeden boynuma atlayan kollar ile anlık bir denge kaybı yaşamıştım.

''Leyla... Canım neyin var?'' diye sorduğumda cevap vermemişti.

Demir de benim gibi şaşkındı ve Leyla'nın bu tavrını anlayamamıştı. Sahiden nesi vardı? Arkadaşının yanına gitmişti. Acaba onunla ilgili bir şey miydi? Öğrenmek zorundaydım fakat Demir yanımızdayken bunu yapamazdım. Yavaşça ona doğru baktım.

''Rica etsem, bizi biraz yalnız bırakır mısın?'' dedim.

''Tabi. Sınıfta görüşürüz.'' diyerek yanımızdan ayrılmıştı Demir.

Ben de boynuma sarılı olan kolları çözerek, Leyla'yı sandalyelerden birine oturttum. Ağlamış gibiydi. Hafif gözleri de kızarmıştı. Tam olarak ne olmuş olabilirdi? Leyla elimi bırakmıyordu. Sıkıca kavramıştı. Ve bana bakmaya devam ediyordu. Bu durum hiç hoşuma gitmiyordu.

''Leyla, arkadaşınla buluştun mu?'' diye sorduğumda başını ağır çekimde sallayarak onaylamıştı.

''Nasıl geçti peki?'' diye sorunca gözlerinin dolduğunu fark etmiştim.

''Arkadaşımla...''

Zar zor titreyen sesiyle konuşabilmişti.

''Evet, canım?''

''Tartıştık. Bazı... Bazı gerçekleri öğrendim.'' deyince kafam karışmıştı. Tam olarak ne söylemeye çalışıyordu? Üstelik bu arkadaş kimdi, merak ediyordum.

''Arkadaşlar tartışır fakat çok geçmeden barışırlar Leyla. Üzülme lütfen. Ayrıca hangi gerçeklerden bahsediyorsun?'' diye sorduğumda elini elimden çekerek, birden ayaklanınca şaşırmıştım.

''Boş ver. Benim için bir önemi kalmadı artık.'' demişti. Ardından da bana doğru dönmüştü.

''Artık sınıfa gidelim Esin. Birazdan ders başlar zaten.''

''İyi ama...''

Koluma girerek, sınıfa doğru çekmişti beni. Neler oluyordu böyle? Leyla'nın tavırları, sözleri... Hiç normal değildi. Birden bire konuyu neden kapatmıştı ki?Üzerine gitmenin şuan için yararı yoktu galiba. Gitsem bile ağzından tek kelime ağlamayacaktım zaten. Eninde sonunda benimle paylaşacağından emindim. Bu yüzden beklesem daha iyi olacaktı.

***

Aras'ın Ağzından...

Doğru mu yapmıştım? Her şeyi Leyla'ya anlatmak doğru bir adım mıydı bilmiyordum. Peki ya şimdi?Şimdi ne yapacaktım? Esin'den uzak duramazdım fakat yakın da olamazdım. Bu daha ne kadar devam edecekti? Gerçekler ortaya çıktığında her şey daha mı iyi olacaktı sanki? Bilemiyordum...

''Aras?''

Arkamdaki tanıdık sesle kafamın içerisindeki gel-gitlere ara vermiştim.

''Burada ne işin var Selen?'' diye sorduğumda kaşlarını çattı.

''Üzgünüm, evden buraya kadar seni takip etmek zorunda kaldım. Her şeyi duydum Aras.'' deyince sinirlenmiştim.

''Sürekli peşimde dolaşmayı kes artık Selen! Hoşuma gitmiyor.''

''Biliyorum şuan iyi değilsin. O yüzden söylediklerini ciddiye almayacağım. Fakat Esin konusunda... Ne yapmayı düşünüyorsun Aras?'' diye sorduğunda yönümü ucu bucağı görünmeyen denize doğru çevirdim.

''Arada kalmış gibiyim. Esin'e istediğini verip sonunda onu tekrardan üzmek istemiyorum. Fakat aksini yaparsam da sonuç değişmeyecek. Kafayı yemek üzereyim. Ne yapmalıyım bilmiyorum.'' deyince omzumdaki baskıyla irkilmiştim.

''Her ikiniz için de çok tehlikeli bir oyun bu Aras. Esin'in geçmişini hatırlaması için yanında olman gerek. Başta farklı bir şekilde düşünüyordum. Esin geçmişini hatırlayana dek onunla bir kadın ve erkek ilişkisi yaşamamanı söylemiştim. Fakat Esin'in seni tanımadığı halde sana olan ilgisi, sevgisi.... İşler Esin'in tarafında çoktan kontrolden çıkmış durumda ve dolayısıyla bu şekilde tek başına devam edemez." deyince derin bir nefes almıştım. Ardından Selen'e döndüm.

''Ne öneriyorsun peki?''

''Şuanda yapmaya çalıştığın şeyin tam tersini yapmak zorundasın." deyince şaşırmıştım.

''Sen ne söylediğinin farkında mısın? Ona yaptıklarımdan sonra nasıl olur da hiç bir şey olmamış gibi davranabilirim? Hayır, bunu yapamam Selen.''

''Başka bir seçeneğin yok Aras. Görmüyor musun, senin ilgin ve sevgin olmadan Esin bir ölüden farksız. Duygularını bir yere kadar bastırabilir. Ama onları yok sayamaz. Ayrıca bunda yanlış bir şey yok. İkiniz de birbirinizi çok seviyorsunuz.''

''Hala anlamıyor musun! Esin geçmişi hatırladığı anda nasıl hissedecek bir fikrin var mı?Aşağılanmış, kandırılmış, değersiz hissedecek. Bunu ona yapamam. Bir kez daha canını yakamam!''

''Ne düşündüğünü ve nasıl hissettiğini anlayabiliyorum. Fakat böyle giderse Esin geçmişini hiç bir zaman hatırlayamayacak! Şunu unutma Aras, bunu sadece kendi menfaatin için yapmayacaksın. Esin için de yapacaksın!''

Nereden bakarsam bakayım, doğru bulmuyordum. Bir kez daha aynı hatayı yapamazdım!

''Üzgünüm ama bunu yapmayacağım.'' dedim ve yürümeye devam ettim. Selen ilk kez peşimden gelmemişti ya da kendi düşüncesi için daha fazla diretmemişti. Zaten baştan sona saçmalıktı söyledikleri. Acınacak haldeydim ama hala ayakta durabiliyordum.

Ne tuhaf...

Esin ile sonumuzun böyle olacağı aklımın ucundan dahi geçiremezken, şimdi tek tek yaşıyordum hepsini. Hayat mı çok acımasızdı yoksa hep kendi bencilliğimizden mi mutlu olamıyorduk bilmiyorum. Fakat kendim için cevap çok basitti. Sevdiğim insana güvenmeyi beceremedim ve onu kaldıramayacağı acılarla donattım! Bencillik ettim ve hala mutlu olmayı bekliyordum! Delirmiş olmalıydım...

"Aras?"

Düşüncelerimin arasına kaçan sesle başımı çevirdim.

"Selen, daha fazla ısrar etme. Rica ediyorum bu konuyu kapatalım artık." dediğimde önemsememiş gibi bir hali vardı.

"İçinde bulunduğun durum hiç kolay değil, farkındayım. Ama Esin'i bu şekilde bırakamazsın. Şuanda koca bir boşlukta ve hala seni bekliyor Aras." dediğinde ağlamamak için kendimi zor tuttum.

"Esin'i mutlu edeceğim ve kaybettiği hafızasını geri kazanması için ona yardım edeceğim. Peki ya sonra?Esin'in hayatını tekrardan cehenneme çeviremem!" dediğimde elimden kavramıştı Selen.

"Atladığın önemli bir detay var Aras." dediğinde gözlerimi iyice kısmıştım.

"Nasıl bir detay?" diye sormuştum ağlamaklı ses tonumla. Soruma karşılık Selen'in hafif tebessüm ettiğini görünce şaşırdım.

"Esin, senden hiç bir zaman nefret edemez Aras. Seni tanımadığı halde sana yeniden aşık oldu. Nefret etmek istese de edemez, anlıyor musun?"

Selen'in söylediklerine tam anlamıyla güvenmek isterdim fakat bu mümkün değildi. Ne olursa olsun sonuç değişmeyecekti.

"Hayır, yapamam." dedim ve hızlı adımlarla oradan ayrıldım.

Arabama biner binmez derin bir nefes alıp verdim. O esnada çalan telefonumla irkilirken,ceketimin cebine uzandım. Arayan Emir di. Tereddüt etmeden açtım.

"Alo, Emir?"

"Benim, Leyla."

"Efendim Leyla?" dedim ağlamaklı ses tonumu iyice kırarak.

"Okula gelir misin? Seninle konuşmak istiyorum."

"Üzgünüm Leyla ama gelemem."

"Esin'den dolayı gelmek istemediğini biliyorum. Merak etme, şuan Demir ile prova yapıyor." dediğinde içime oturmuştu sanki.

"Leyla bak ben..."

"Konuşmamız gerek dedim Aras! Bekliyorum." diyerek telefonu suratıma kapatmıştı Leyla.

Gitmekten başka çarem kalmıyor gibiydi. Telefonu ceketimin cebine yerleştirirken, motoru çalıştırdım.

Çok geçmeden okulun önünde bulmuştum kendimi. Arabamdan indiğimde tedirgin oldum. Ufak ve olabildiğince yavaş adımlarla okul bahçesine doğru giriş yaptığımda, birden fazla şaşkın bakışın altında umursamadan yürümeye devam etmiştim. Okul binasından içeri girdiğimde ise Leyla ile karşılaştım

"Hoş geldin."

"Hoş buldum."

"Kantine geçelim." dediğinde başımla onaylamıştım.

İki kişilik masada yerimizi alır almaz Leyla konuşmaya başlamıştı.

"Sana söylemek istediğim önemli bir durum var Aras."

"Seni dinliyorum Leyla." dedim boğazımı temizleyerek.

"Derse girmeden önce Esin ile konuştum. Ufak da olsa bir gelişme var." dediğinde endişelenmeye başlamıştim.

"Ne gibi bir gelişme bu?" diye sorduğumda iyice bana doğru eğilmişti.

"Esin geçmişten bir şeyler hatırlamış Aras."

"Sen ciddi misin?" diye sorduğumda başıyla onay vermişti Leyla.

"İyi de nasıl oldu bu? Şimdi iyi mi?"

"İşte bu yüzden seni buraya kadar çağırdım. O gece... Yani sizin en son tartıştığınız gece."

"Evet?"

"Siz tartışmadan önce olmuş. Dans ediyordunuz. O sırada bir şeyler hatırlamış." dediğinde taşlar yerine oturdu.

O gece Esin ile dans ederken kötü olmuştu ve bana sarılmıştı. İyi ama ne hatırlamış olabilirdi?

"Haklısın, bu doğru. Dans ederken birden kötü olmuştu. O anda anlam verememiştim. İyi ama ne hatırlamış olabilir?" diye sorduğumda hafif geri çekilmişti Leyla. Suratı ekşimişti birden.

"Çok tuhaf... Bir şekilde farkında olmadan sizi hatırlamasını sağlamış oldun." dediğinde anlamamıştım.

"Sizi derken?"

"Geçmişte siz sevgiliydiniz Aras. Esin ikinizin birlikte dans ettiği bir anı hatırlamış. Mutluymuşsunuz." diye yanıtladığında donup kaldım.

"Aras, Esin ilk kez geçmişinden bir anıyı hatırladı. Bunu ne yazık ki sen sağladın. Fakat sonrasında kavga ettiniz. Kavga olayında sana bir şey olmasından korkmuş ve duygu patlaması yaşamış sanırım. Çünkü artık senin geçmişinden bir parça olduğunun farkında. Fakat sana olan hisleri de ayrı bir konu. Ve sen onu red ettin. Bunu isteyerek yapmadığını bilsem de düzeltmen gereken bir durum var Aras. Esin'in yanında olman gerek."

Ben kaçtıkça daha çok peşimi bırakmaz olmuştu bu düşünce. İlk olarak Selen'in söyledikleri... Şimdi de Leyla.

"Şaşırdığının farkındayım ama durum bu. Geçmişte olanları biliyorum artık ve Esin'in daha fazla senin yüzünden acı çekmesini istemiyorum. Bana kalsa Esin'in yanında adını ağzıma almam fakat olaylar çoktan ileri seviyeye gelmiş. Dönüşü yok. Esin hiç iyi değil. Ne kadar inkar etse de iyi olmadığından adım gibi eminim."

"Esin'in daha fazla benim yüzümden acı çekmesini ben de istemiyorum. Buna ikinci kez katlanabileceğimi sanmıyorum. Ama söylediğin şeyi de yapamam Leyla."

Sinirlenmişti Leyla. Kendince haklıydı fakat bu tehlikeli oyunu başlatma niyetinde değildim. Leyla öfkeli mavi gözleriyle, bana doğru yaklaştı.

"Ne demek yapamam? Sen Esin'in yanında olursan hem mutlu olacak hem de geçmişini geri kazanacak. Ona uzak durdukça tükeniyor."

"Görmediğimi mi sanıyorsun Leyla?Onu reddettim çünkü sonunda daha ağır bir şekilde canının yanmasını istemedim. Olacakları şimdiden görebiliyorum Leyla. Esin daha kötü olacak. Tüm bunları kaldıramaz. Esin'i çok seviyorum ama bunu ona yapamam."

"Senden artık rica filan da dilenme niyetinde asla değilim! Esin için bunu yapmak zorundasın. Bitti! Bu kadar tamam mı?"

Bunu nasıl yapacaktım ben?Esin'den uzak durmaya devam edersem onu daha çok üzeceğim. Ona yakın olursam... Geçmişini hatırlayacak ve... Sonunda tüm geçmişini hatırladığı için pişman olacak. Delirmek üzereydim artık! Hangisi doğru yol olabilirdi ki?

"Aras... Bak sana çok kızgın olmama rağmen karşımdasın ve Esin için en iyisini senden başkasından isteyemem! Ve merak etme, bana anlattıkların aramızda kalacak. Tek isteğim, Esin'in mutluluğu.Lütfen..."

"Leyla ben..."

"Demir yeter! Çok yoruldum, cidden."

Sözümü bitiremeden tanıdık sesle irkilmiş, peşine hızla yukunmuştum

"Olamaz..."

Leyla'nın endişeli yüz ifadesini görünce, başımı sesin geldiği yöne çevirmiştim. Esin ve Demir denen çocuk... Yan yana ve... Ve el elelerdi! Esin ile göz göze gelirken, gülen yüzü birden buz kütlesine dönüşmüştü sanki. Aramızdaki mesafe ne kadar fazla olsa da hissedebiliyordum bunu. Deliye dönen kıskançlık hissini zoraki bastırmaya çalışarak, oturduğum sandalyeden yavaşça kalktım. Leyla'ya dönerek ses tonumu ayarlamaya çalıştım.

"Gitsem iyi olacak. Emir ve Önder'e de selamlarımı iletirsen, çok sevinirim."

"Aras..."

Leyla hafif kolumdan baskı yapınca, elimle geri çevirmiştim.

"Görüşürüz Leyla." dedim ve adımlarımı kantinin çıkışına doğru hareket ettirdiğim sırada, tekrardan duraksamıştım.

"Aras, kardeşim?"

Emir'in sesini duymamla geriye dönerken zoraki gülümsedim. Önde Emir, hemen arkasında Önder yanıma kadar gelmişlerdi.

"Okula geliyorsun bizi görmeden gidiyorsun demek?"

Önder, şakayla karışık imalı konuşmuştu. Yadırgamamıştım bunu.

"Buralardan geçiyordum, uğradım. Sizi Leyla'nın yanında göremeyince, rahatsız etmek istemedim." dedim yalan atarak. Bunu istemesem de yapmak zorundaydım.

"Rahatsız etmek mi? Saçmalama oğlum! Gel oturalım ."dediğinde itiraz edememiştim. Önder bir anda koluma girerek Leyla'nın yanına doğru sürüklemişti beni.

Bir bu eksikti!

O esnada tekrardan Esin'in buz tutan bakışlarıyla karşılaşmıştım. Emir, Esin ve Demir denen çocuğu da yanımıza çağırınca, iyice tedirgin olmuştum artık.

"Bu arada siz tanıştınız mı?"

Emir'in sorduğu soruyla gerilmiştim.

"Hayır. Dün akşam üzeri karşılaştık fakat tanışma faslına henüz geçememiştik."

Demir denen çocuk benden önce davranarak yanıtlamıştı Emir'i.

"Daha ne bekliyorsunuz o zaman?" diyerek gülmüştü Önder.

"Demir. Memnun oldum." diyerek elini uzatmıştı.

"Aras. Ben de memnun oldum." dedim elimi uzatarak.

Bakışlarımı Leyla'ya doğru çevirdiğimde, benden bir farkı olmadığını görmüştüm.

"Zehra teyzem nasıl Aras?

Önder'in sorusuyla irkilirken, zoraki gülümsedim.

"Çok şükür, iyi kardeşim."

"Gidince, çok selam söyle."

"Söylerim."

Gördüğüm kadarıyla Önder de Demir denen çocukla tanışmıştı. Araları iyi gözüküyordu.

"Bu arada Esin, şansına iyi bir partner bulmuşsun, tebrik ederim."

Önder'in söylediğine karşılık, tepkisiz kaldı Esin. Dalmış gibiydi. Fark edilemeyecek bir şey değildi.

"Esin, iyi misin?" diyerek omzundan kavramıştı Önder. Durgun bakışları benimkileri bulunca, istemsiz başımı çevirdim.

"Kusura bakmayın ben... Dalmışım."

Hal böyle iken Esin'e yakın olmamı nasıl beklerlerdi benden? Demir denen çocukla araları bayağı iyi gibiydi. Üstelik Demir denen çocuk yanındayken yüzü gülüyordu. Demir, Esin'e iyi geliyordu. Bana gerek var mıydı ki? Esin'e iyi gelebilir miydim ki? Onca yaşananlardan sonra... Olabilir miydi?

"Yarışma yüzünden sanırım? Çok fazla yorma kendini. Zaten okul bitimine yakın olacak. Bu kadar kasma."

"Emir'e katılıyorum Esin. Kendine dikkat et."

Esin, başıyla onaylamıştı Emir ve Önder'i. Daha fazla burada kalmamam gerekiyordu. Esin varlığımdan rahatsız oluyordu artık. Bunu gözlerinde görebiliyordum. Onu daha fazla sıkmak istemediğim için, yavaşça oturduğum yerden kaltım.

"Ben artık gideyim. Yapacak işlerim de var zaten." dediğimde Esin hariç herkes ayaklandı.

Zar zor Esin'in geç de olsa ayaklandığını fark ettim. Esin hariç herkes ile vedalaşır vedalaşmaz, okul binasından ayrıldım. Fakat bundan sonrası benim için daha zordu. Ağlamamak için kendimi zorlasam da işe yaramıyordu. Ne onsuz... Ne onla... Bu nasıl bir kaderdi böyle? Nasıl bir oyun... Düşündükçe daha çok dibe çöküyordum. Bu nereye kadar devam edecekti...

***

Esin'in Ağzından...

Sürekli karşıma çıkmasından bıkmıştım artık. Bu kadarı da fazla değil miydi? Nereye gitsem, nereye baksam hep o! Artık kendime de hislerime de dur demem gerekiyordu. Onları elimden geldiğince bastırmam gerekiyordu. Bu böyle devam edemezdi! Benim için atmayan bir kalbi neden inadına sahiplenmeye çalışıyorum ki? Delilik bu! Saçmalık! Önümde güzel bir yarışma vardı ve Aras'ın bunu mahvetmesine izin vermeycektim! Bu yüzden de ilk olarak bizimkilerle bu konuyu kesin ve net bir şekilde konuşmam gerekiyordu. Emir ve Önder'in aramızı yapmaya çalıştıklarını biliyordum ve artık böyle bir şeye gerek yoktu. Bu yüzden Demir'i bir şekilde sınıfa yollamayı da başarmıştım.

"Evet Esin, seni dinliyoruz?"

Önder'in sorusuyla yavaşça boğazımı temizledim.

"Kısa konuşacağım ve beni dikkatli dinlemenizi istiyorum."

Üçü birden onay verince, derin bir nefes vermiştim.

"Emir... Önder... Aras ile aramızı yapmaya çalıştığınızın farkındayım. Ama sizden ricam, bunu daha fazla uzatmayın." dediğimde üçünün de yüzü ekşidi.

"İyi ama neden? Aras'ı bizim kadar sen de çok iyi tanıyorsun."

Emir'in söylediğine karşılık sırıttım.

"Aras'ı siz iyi tanıyorsunuz. Ben değil. Aras benim için bir yabancıdan farksız çocuklar. Ne bir eksik ne bir fazla. Lütfen bu konuyu daha fazla eşelemeyin. Çünkü faydasız." diye yanıtladığımda, kocaman bir alev topu vücudumu sardı sanki... Kelimeler dudaklarımın üzerinde çırpınırken, sadece izledim. Yapmam gereken buydu çünkü.

"Esin, Aras çok iyi biri. Üstelik ikinizin de birbirinize olan ilginizi fark edemeyecek kadar aptal değiliz. Aras'ın sana olan hisleri... Onlar gerçek Esin."

Önder'in araya girmesiyle ikinci kez sırıttım.Fakat içim çok başka ağlıyordu.

"Aras ile aramızda bir şey olamaz Önder. Siz olayı çok farklı algılamışsınız. His filan yok! Olsaydı eğer bunu fark ederdim." dedim zoraki.

"Esin bak... Eğer geçmişin..."

"Önder lütfen!" dedim hafif ses tonumu yükselterek. Ardından devam ettim.

"Daha fazla bu konuda konuşmak istemiyorum. Sizden ricam, bu konuyu bir kez daha gündeme getirmemeniz. Aksi halde değer verdiğim insanları üzmek istemem." dedim ve masadan kalktım.

Ardından, "Çalışmalara devam etmem gerek. Görüşürüz." dedim ve sınıfa doğru yöneldim.Yapacak başka bir şeyim de yoktu. Ardımdan Leyla'nın da gelmesiyle sınıfa geçmiştik.

Üç Saat Sonra...

Çalışma sonrası kısa bir süreliğine okuldan ayrılmıştım. Leyla'dan zar zor izni koparmıştım. Okula çok uzak olmayan bir kırtasiye dükkanına gitmek için hareketlenmiştim. Havalar gittikçe buz tutmaya başlamıştı. Üzerimdeki kabana sımsıkı sarılarak, adımlarımı atmaya başladım. Bugün önemli bir adım atmıştım ve devamını getirmeliydim. Artık her şeyi Leyla'ya da anlatamazdım. O da Emir ve Önder gibi Aras ile birlikte olmamdan yanaydı çünkü. Daha dün Aras yüzünden onun omzunda ağlayan bendim ve şimdi... Nasıl olur da Emir ve Önder'in düşüncesine ortak olabilirdi?Anlayamıyordum. Ne arkadaşlarımı ne de kendimi üzmek istiyordum?Sadece geride bırakmak istiyordum...

Bir kaç dakikanın ardından kırtasiye dükkanının önünde almıştım soluğu. Boğazıma doladığım atkımı çıkartarak, rahat bir nefes almıştım. İçeri girmem ile az da olsa ılık bir hava karşılamıştı beni. Vakit kaybetmeden istediğim şeyi bulmuştum bile. Sade ve güzel bir günlük defteri seçip, ilerledim. Artık kendimi tamamıyla anlatabileceğim bir arkadaşım daha olmuştu. Aldığım defteri çantama atar atmaz, yola koyuldum. O esnada gözüme çarpan ufak bir hareketlilik, duraksamama neden olmuştu. Dikkatli bakınca, yolun ortasında yavru bir köpeğin zar zor yürümeye çalıştığını fark etmiştim. Durumu iyi görünmüyor gibiydi. Anında yönümü değiştirerek, yavru köpeği almak için adımlarımı hızlandırmıştım. Neyse ki kırmızı ışık yanmıştı ve ortalık güvenli hale gelmişti.

"Gel buraya."

O kadar korkmuş ve titriyordu ki... Yavaşça kucağıma almıştım onu. Boğazıma doladığım atkıyı da çıkartarak, üzerine örtmüştüm.

"Sakin ol. Geçti."

Hala çok titriyordu zavallı. Yolun ortasında ne işi vardı acaba?

"Esin! Dikkat et!"

Tanıdık bir sesle kendime gelirken, başımı kaldırmıştım. Ama bu... Bir dakika! Kırmızı ışık...

Bir anda etrafımı saran arabalarla, neye uğradığımı şaşırdım. Ufak adımlar atsam da işe yaramıyordu. Kollarımın arasındaki yavru köpek durumu anlamış gibiydi. Huzursuz olmuştu.

"Sakin ol... Lütfen sakin ol."

O esnada başımı geriye doğru çevirmiştim. Karşıdan hızlı bir şekilde üzerime gelen büyük bir otobüs, görüş açıma girince çok korkmuştum. Neden bilmiyorum o esnada kaçmaya çalışmak yerine, gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Fakat hiç bir şey olmamıştı.

Sadece... Yüz hatlarıma çarpan sıcak bir hava kütlesi... Gözlerimi aralamaya başladığımda, kendimi yine onun kollarında bulmuştum.

"Delirdin mi sen! Yolun ortasında tek başına ne yapıyordun! Ya sana bir şey olsaydı? Hiç mi düşünmüyorsun kendini!"

Aras'ın yüksek ses tonuyla art arda söyledikleri karşısında şoke olmuştum. Benim için mi endişelenmişti? Aptal kafam! Neden şaşırıyordum ki? Beyefendi nerede olsam orada bitiyordu! Bu durumdan çok sıkılmıştım artık!

"Bırak beni!" diyerek, kendimi sert bir şekilde geri çektim. Ardından da hızla devam ettim.

"Kes şunu artık! Sürekli karşıma çıkmaktan bıkmadın mı ya sen! Bıkmadın mı, söyle?"

"Tartışmak istemiyorum, lütfen. Ben sadece..."

"Sen sadece kendi istediğin şeyi yapıyorsun! Bencilsin!" dediğimde göz yaşlarımı daha fazla saklayamadım.

"Esin bak..."

"Yaklaşma! Git buradan! "dedim ondan uzaklaşarak.

"Kendine dikkat et Esin." deyince gülmüştüm.

"Sanane ya sanane! Hayatımı kurtardığın için teşekkür etmemi mi bekliyorsun? Zahmet ettin! Keşke yapmasaydın! Ölmeyi tercih ederdim!" dedim son kıvılcımı da ardımda bırakarak.

Fakat Aras buna izin vermemişti. Boşta kalan kolumdan tutarak, kendine doğru çekmişti beni.

"Ne yaptığını zannediyorsun?" dediğimde karşımdaki çimenlerin nemlendiğini yeni fark ediyordum. Aras... Ağlıyordu!

"Sakın! Bir daha sakın ölümden bahsetme Esin!" demişti titreyen ses tonuyla. Neydi bu şimdi?

"Neden? Senin için daha iyi olmaz mı? Koca bir engelden kurtulursun işte, fena mı?"

Anında kaşlarını çatınca, önemsemedim.

"Esin sus..."

"Gerçekten çok bencilsin, biliyor musun? Sürekli istediğin şeyleri yapıyorsun fakat karşı tarafa sormuyorsun bile! Madem sevmiyorsun, o halde beni kurtarmak için her seferinde kahramanlık yapma! İstemiyorum! Benden uzak dur!" diyerek, kendimi zoraki geri çekmiştim.

Arkama bakmadan tekrardan adım atıyordum ki yine aynı durumla burun buruna geldim. Yeterince sabır göstermiştim.

"Ya sen laftan anlamaz mısın be! En çok istediğin şeyi sana veriyorum işte daha ne istiyorsun benden!" dedim hıçkırıklarımı serbest bırakarak.

Yapmak istemesem de şuan kolları arasında küçük bir çocuk gibi ağlıyordum. Engel olamıyordum...

"Sana hislerimi açtım ve cevabımı da aldım! Daha fazla canımı yakma artık... Ben..."

Konuşamıyordum bile! Üstelik Aras'ın kafamı karıştıran bakışları, şuanda bulunduğum durumu daha da zorlaştırıyordu. Ne hissettiğini, ne düşündüğünü, ne yapmak istediğini kestiremiyordum. Beni en çok korkutanda buydu zaten. Ve şuan gerçekten korkuyordum...

"Esin..."

Ses tonu bin bir zorlukla çıkmış gibiydi sanki...

"Hiç bir zaman senin kalbini bilerek kırmadım ben. Sadece... Sadece doğru olduğuna inandığım şeyi yapmak zorunda kaldım, o kadar." deyince kaşlarımı çatmadan edememiştim.

"Bu da ne şimdi? Neyin açıklamasını yapıyorsun bana Aras?Senden bir açıklama bekleyen yok!"

"Benim yüzümden bu halde olmanı istemiyorum Esin! Neden anlamıyorsun?" diyerek kükreyince irkildim.

"Üzgünüm ama buna sen karar veremezsin! Üzülüyorsam, sadece kendime! Seni ilgilendirmez!" dedim hıçkırıklarımı yutmaya çalışarak.

Uzak durmam gerekiyordu! Kendimi geri çekmek için hamlemi yapmak istemiştim fakat Aras buna izin vermemişti. Tekrardan kendine doğru çekmişti beni.

"Bırak artık!"

Bu kez hıçkırıklarım yeniden alevlenerek, saçılmıştı etrafa. Bunu neden yapıyordu? Neden devam ettiriyordu?

"Esin, ben..." dediğinde başımı hafif kaldırmıştım. Benden bir farkı yok gibiydi fakat tuhaf davranışları... Karşımda ağlayan bir adam vardı... İyi ama neden?

"Esin, ben seni..."

Ne söylemeye çalışıyordu? Üzerime doğru iyice yaklaştığımda, Nefes boruma kaçan alev topuyla bir kaç adım geriledim. Neden bu kadar sıcaktı? Kalp atışlarımın büyümeye başladığını hissettiğimde ise tuhaf bir titreme bedenimi sarmış gibiydi...

"Esin seni se..."

"Esin!"

Bir anda ortalığı basan tanıdık sesle, donup kalmıştım. Aras ise hala aynı pozisyonda, gözlerimin içerisine bakıyordu. Buna daha fazla katlanamazdım. Kendimi sert ve ani bir şekilde geri çekerken, derin bir nefes vermiştim. Aras ise şaşkına dönmüştü. Kollarımın arasında uyuya kalan yavru köpekle, Demir'in bulunduğu yöne doğru adımlarımı çevirdim. Yine de yüz hatlarıma yayılan sıcaklığa engel olamamıştım. Kalp atışlarım hala aynı hızda atıyordu. Bu nasıl bir şeydi?

"Esin, iyi misin?"

Demir'in sorusuyla zoraki kendime gelmeye çalıştım.

"İyiyim... Yani sanırım..."

"İyi değil gibisin." dediğinde yutkunmuştum.

"Bir dakika! Senin ateşin mi var?" diyerek elini alnıma yerleştirdiginde, iyice gerilmiştim.

"Cidden ateşin var Esin." dediğinde yerin dibine girmek için dua etmeye başlamıştım.

"Yok ateşim filan Demir! Gayet iyiyim ben. Gidelim artık." dediğimde sessiz kalmıştı. Devam etmiştim ben de.

"Ayrıca ufak bir işimiz var." diyerek kucağımdaki yavru köpeği işaret etmiştim.

"Anlaşıldı. Gidelim o halde."

Yan yana yürümeye başladığımızda, içimdeki meraka yenik düşerek geriye doğru çevirmiştim bakışlarımı fakat... Aras çoktan gitmişti.

***

Okul çıkışı eve gelir gelmez sıcacık taze kokular esir almıştı bizi. Sert soğuk havayı arkamızda bırakarak, salona geçiş yaptığımızda bizi ilk karşılayan Caner olmuştu.

"Hoş geldiniz kızlar."

"Hoş bulduk Caner."

"Vakit kaybetmeden masaya geçin kızlar. Malum bu akşam hep birlikte yiyeceğimiz son yemek." deyince kaşlarımı çatmıştım.

"Son yemek?"

"Unuttunuz mu? Yarın Cumartesi. Handan teyze ve Leyla yarın yeni evlerine taşınacaklar." deyince içimi kocaman bir hüzün kaplamıştı sanki. Leyla'nın yüzü asılınca, zoraki tebessüm ettim.

"Unutmuşum. Madem son yemek, tadını çıkaralım o halde." dedim Leyla'nın elinden tutarak.

Hafif tebessüm ettiğini görünce, biraz olsun rahatlamıştım. Bu durum hic hoşuma gitmiyordu aslında. Leyla'ya çok alışmıştım. Bu geceden sonra kocaman odada tek başıma kalmaya devam edecektim. Yine de iyi tarafından bakmam gerekiyordu. Sonuçta her gün birbirimizi görebilecektik.

"Kızlar haydi artık."

Ağabeyimin seslenişini duyar duymaz hareketlenmiştik. Leyla ile masada yerlerimizi alır almaz, şaşkına dönmüştük.

"Anne bunlar.. Sence de biraz abartmadın mı?"

Leyla'nın söylediğine karşılık sırıtmıştım. Handan teyze gerçekten de abartmıştı fakat bu durum çok hoşuma gitmişti nedense. Masa da yok yoktu.

"Ellerine sağlık Handan teyzem." dedim şirin olmaya çalışan ses tonumla.

"Ne demek kızım. Afiyet bal şeker olsun."

Bizi ağbeyimin çağırmasına rağmen kendisi ortalıkta yoktu. Neredeydi ki?

"Handan teyze, ağabeyim nerede?"

"Terasta sanırım. Telefonla konuşuyor." deyince yavaşça ayaklandım.

"Nereye kızım?"

"Ağabeyimin yanına. Hemen geliriz Handan teyze."

"Tamam kızım."

Salon sonundaki basamakları çıkar çıkar çıkmaz, terasa doğru adımlarımı çeviriyordum ki ağabeyimin sesini duydum.

"Emin misin?"

Ses tonunda bir tuhaflık sezmiştim. Sanki hem heyecanlı hem de... Endişeli...

"Hala inanamıyorum. Orada ne işi olabilir? Kadın hakkında bir şeyler öğrenebildin mi peki?"

Daha önce Azra denen bir kızı araştırıyordu. Şimdide bir kadın... Benden bir çok şeyi sakladığı kesindi. İyi ama neden?

"Anladım. Yine de takipte kal. Attığı her adımı izle. İki gün sonra aynı yerde aynı saatte buluşalım."

Neler oluyordu böyle? Ağabeyim telefonu kapatır kapatmaz, duruşumu dikleştirdim. Boğazımı temizleyerek, yürümeye devam ettim.

"Esin?"

"Ağabey?"

Elindeki telefonu cebine yerleştirerek, karşıma geçmişti.

"Neden buradasın?"

"Yemekte olmadığını fark edince Handan teyzeye sormuştum. Terasta olduğunu söyleyince, geldim ben de ağabey." deyince omuzlarımdan kavramıştı. Umarım bir şeyleri belli etmemişimdir diye içimden geçirmeden edemedim.

"Daha iyisin değil mi Esin?

"İyiyim ağabey. Neden?" diye sorduğumda hafif tebessüm etmişti.

"Ne olursa olsun hep iyi olmalısın canım. Anlaştık mı?"

Neden tuhaf konuşuyordu?Bilmediğim ciddi şeyler dönüyordu. Buna emindim.

"Ağabey bir sorun yok değil mi?"

"Hayır canım. Neden olsun ki?"

"Bilmiyorum... Sadece endişeleniyorum ağabey."

"Endişelenecek bir şey yok tatlım. Keyfine bak sen. Bu arada... Okul nasıl gidiyor?"

Konuyu anında çevirmişti. Şaşırmamıştım.

"Çok iyi. Leyla ile okulda yapılacak olan bir dans yarışmasına katıldık."

"Ciddi misin? Buna çok sevindim Esin."

Tebessüm edebilmiştim sadece. Ağabeyimin tebessüm eden yüz ifadesi birden değişince, şaşırmıştım.

"Ne oldu ağabey?"

"Esin..."

"Evet?"

"Peki ya... Hafızan ile alakalı bir gelişme var mı?" diye sorduğunda aniden gözlerimi kaçırmıştım.

Ağabeyime söylemeli miydim?Bilemiyordum. Bu benim kendi geçmişimdi. Şuan Aras konusunu ağabeyime açabileceğimi sanmıyordum. Zamana ihtiyacım vardı.

"Hayır..." deyince kollarının arasına almıştı beni.

"Merak etme. Her şey olması gerektiği gibi olacak Esin."

Olacak mıydı gerçekten de? Tuhaf ama buna inanasım gelmiyordu bir türlü. Gelmiyordu işte...

YAZARDAN

Zoraki göz kapaklarını aralamaya çalışmıştı Esin. Leyla ise çoktan kalkıp hazırlanmıştı bile. Odaya girdiğinde Esin'in hala yatakta olduğunu gören Leyla, hızlıca kapıyı kapatmıştı. Ardından da Esin'in yanı başında almıştı soluğu.

"Esin? Canim sen iyi misin?"

Sık aralıklarla nefes alıp verdiğini de fark etmişti Leyla. Elini Esin'in alnına yerleştirdiğinde, durumu geç de olsa anlamıştı. Anında Ceyhun ve diğerlerine haber vermişti. Gelen özel doktor, yaptığı tedavi sonrası odadan çıkmıştı.

"Kardeşimin nesi var doktor?Durumu nasıl?"

"Merak etmeyin. Şuan uyuyor. Geçici bir soğuk algınlığı o kadar. Bir kaç gün dinlenmesi faydalı olacaktır."

Doktorun verdiği cevap ile her birinin içi ferahlamıştı.

"Geçmiş olsun."

"Sağ olun."

Handan Hanım gelen doktora kapıya kadar eşlik ederken, Leyla dayanamayıp hareketlenmişti. Fakat Ceyhun buna engel olmuştu.

"Leylacım, Esin iyi. Ömer amca seni okula bıraksın."

"Burada kalsam olmaz mı? Ya Esin'e bir şey ol..."

"Hiç bir şey olmayacak. Sen okulunu aksatma. Bu arada şu taşınma işini yarına ertelesek iyi olacak."

"Haklısın Ceyhun ağabey. O halde ben şimdi gideyim. Ama bir şey olursa, hemen haberdar et olur mu?"

"Anlaştık Leylacım. Artık git sen. Daha fazla geç kalma."

"Peki."

Leyla hiç istemese de evden ayrılmıştı. Okula vardığında olanları Emir ve Önder'e de anlatmayı da ihmal etmemişti.

"Çocuklar benim artık derse girmem lazım. Aşkım sonra görüşürüz."

"Tamam canım. Sana iyi dersler."

"Sağ ol aşkım."

"İyi dersler güzel yengecim."

Leyla tebessüm ederek, yanlarından ayrılmıştı. Aklı hala Esin'deydi. Dersliğin olduğu koridora doğru yöneldiğinde bir anda önü kesilince duraksamıştı.

"Sen..."

"Çok önemsediğin arkadaşın neden yanında değil?"

"Bundan sanane Alev! Çekil önümden."

Alev yine iş başındaydı ve zamanlaması mükemmeldi. Fakat bu kez Leyla'yı zorlamak yerine sırıtarak yanından geçmekle yetinmişti. Bu durum karşısında şaşıran Leyla, güzel kaşlarını anında çatmıştı. Alev'in son zamanlardaki tavır ve davranışları zaten dikkatini çekmişti. Şimdi de bu.

"Sakin ol Leyla. Zamanı değil."

Leyla derin bir nefes alarak adımlarına devam etmişti. Sınıfa girer girmez Demir'i karşısında bulunca, durumu ona da izah etmişti.

"Şimdi nasıl peki?"

"Gayet iyi Demir. Bir kaç gün dinlenmesi gerek, o kadar."

"Buna sevindim."

Demir yerine geri dönerken, Leyla da eski yerini almıştı. Bir saatlik dersin sonunda, soluğu kantinde alan Leyla, karşısındaki manzaraya anlam verememişti. Emir kantindeydi ve yalnız da değildi.

"Alev'in Emir'in yanında ne işi olabilir?" diye düşünürken, Emir'in sesini duymuştu.

"Artık gitsen iyi olacak Alev. Boşuna bile geldin aslında."

"Konu sen isen yaptığım hiç bir şey boşuna olmaz Emir. Yanında olduğum için mutluyum."

"Yanımda mı? Mutlu mu? Alev sen kendinde değilsin. Git artık."

Konuşulanları dikkatlice dinleyen Leyla'nın yüz ifadesi birden solmuştu. Yanlarına gitmek yerine öylece durmayı seçmişti.

"Çok pişman olacaksın Emir. Bunu üzülerek söylüyorum." deyince sırıtmıştı Emir.

"Pişmanlık? Aslında bakarsan pişmanlığım yok değil. Küçüklüğümüzden beri birbirimizi tanıdığımızı sanıyordum. Benim için gerçek bir arkadaştın sen Alev. Ama yaptıkların, söylediklerin... Seni arkadaşım olarak kabul ettiğim ve asıl yüzünü görmeyi başaramadığım için çok pişmanım!"

"Böyle söyleme Emir. Biliyorum, hepsi Leyla denen o kız yüzünden. O hayatımıza girmeseydi eğer her şey çok daha farklı olabilirdi. O kız masum değil Emir. Bunu er ya da geç öğreneceksin!"

Alev'in son söyledikleri bardağı taşıran son damlalardı.Emir hareketlenerek, Alev'in kolundan sertçe kavramıştı.

"Leyla hakkında tek bir kelime daha kullanırsan, bu kez seni elimden kimse kurtaramaz Alev! Aklını başına topla! Def ol!"

Emir tek bir hamlede Alev'i geri iterken, Leyla dahil kantinde bulunan herkes şaşkına dönmüştü. Alev'in zoruna gitmişti bu durum. Suratını iyice asarak, hızlı adımlarla Emir'in yanından uzaklaşmıştı. Derin ve rahat bir nefes veren Emir, geriye döndüğünde Leyla'nın kantin girişinde öylece durduğunu fark etmişti. İyi görünmediği bariz belliydi.

"Leyla?"

Kulaklarına dolan sesle irkilirken, duruşunu dikleştirmişti.

"Emir..."

Emir durumu anlamıştı. Leyla'nın ince pamuksu parmaklarını avuçları arasına alırken, tebessüm etmişti.

"Ne duyduysan ya da ne gördüysen takma lütfen. Her zaman ki Alev. Umurumda bile değil! Senin de olmasın."

Emir'i zoraki başıyla onaylarken, gülümsemeyi de ihmal etmemişti Leyla. Ardından birbirlerine sarılmışlardı. Her ne kadar Emir'e inanmak istese de bir şeylerin ters gittiği düşüncesinde kararlıydı Leyla.

***

Ceyhun'un odadan çıkmasıyla rahat bir nefes almıştı Esin. Hava kararmak üzereydi ve Leyla daha eve gelmemişti. Üstelik sabahtan beri yatakta durmaktan çok sıkılmıştı. Bunun üzerine daha fazla dayanmayan Esin, yavaşça üzerindeki pikeyi kaldırmıştı bile. Ses yapmadan parmak uçlarında adımlar atmaya başlarken, yönünü odasının penceresine doğru çevirmişti. Pencereyi hafif aralayarak, temiz havayı yavaşça ciğerlerine doldurmuştu. Bunu gözlerini kapatarak yapmıştı ve çok hoşuna gitmişti. Gözlerini yavaşça aralarken, bir takım ayak sesleri duymuştu. Yanılmamıştı da. Gözlerini tamamen açtığında, gördüğü şeyin bir an için hayal olduğunu düşünmüştü. Fakat değildi. Kendi evinin önündeydi. Aras'ı hemen tanımıştı. Fakat bu durumu kavrayamamıştı. Neden buradaydı? Ve nasıl? Cevapları çok merak etse de son yaşananlardan sonra, bu gücü bulamıyordu kendisinde. Suratı asılan Esin, pencerenin önünden ayrılıyordu ki tuhaf bir hareketlilik sezmişti. Aras'ın bir takım adamlar tarafından yaka paça sürüklendiğini gören Esin, gözlerini sonuna kadar açmıştı.

"Aras... Hayır!"

Yüreğinin ortasına düşen dehşetle odasından çıkmıştı Esin. Ceyhun ve diğerlerine gözükmemek için merdivenleri parmak uçlarında inmişti. Salonda kimsenin olmayışı, işine gelmişti. Kendini dışarı atan Esin, adamların peşinden koşmaya başlamıştı fakat boşunaydı. Soğuk hava, hasta olan bedenini olumsuz etkilemişti. Zar zor nefes almaya çalışan Esin, göz yaşlarını tutamamıştı. Ne yapacağını şaşırmış bir vaziyetteydi.

"Aras..."

Aşırı derecede terlediğini fark eden Esin, korkmaya başlamıştı artık. Ardından boğazını yırtma derecesine getiren öksürükleri de nüksetmişti. Kendi bedenini taşıyamayacak duruma gelmişti. Bir anda göz kapaklarının önüne inen perdeyle zemine yığılı vermişti.

*** Bölüm Sonu ***

Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺

💥Sizce ne oldu?

💥Aras'ı yaka paça sürükleyenler kim olabilir?

 

Loading...
0%