@kristalmelek61
|
Multimedya: Leyla & Aras 🌺
Keyifli okumalar dilerim. ❤️☺️ *** Yazardan Devam... ''Baba...'' Leyla hiç istemediği halde böyle hitap etmişti. ''Baba mı?'' Aras, Leyla'nın kelimesini tekrar ederek, şu anda olanları anlamlandırmaya çalışıyordu. Fakat ortada yanlış bir şeylerin olduğunu anlaması için üst düzey bir zekaya sahip olmasına gerek yoktu. Leyla'nın yüzündeki korku ve endişeyi fark edince hemen yanına geçmişti. Her ne kadar bir baba olsa da kendi öz kızına ve onun değer verdiği insanlara zarar vermişti. Üstelik öz babası ve öz kız kardeşi polisler tarafından aranıyordu. Aras ani bir hamle ile Leyla'nın önüne kendini siper edince, Leyla'nın babası Ahmet Bey yüzündeki sırıtışının sınırlarını genişletti. Vakit kaybetmeden arka cebindeki telefonuna uzanan Aras, kendisine doğru çekilen silahla öylece kalakaldı. ''Sakın! Sakın büyük bir aptallık yapayım deme delikanlı! Ya da Aras Öztürk diye mi seslenmeliyim!'' Leyla ve Aras şaşkındı. En çok da Aras. Leyla'nın babası ile ilk kez yüz yüze gelmesine rağmen, adını ve soy adını tereddüt etmeden söylemişti. ''Beni nereden tanıyorsunuz?'' ''Bana soru sorabileceğini söylediğimi sanmıyorum! Dediğimi yap ve cebindeki o elini geri çek!'' ''Polisler tarafından aranıyorsunuz. Er ya da geç hak ettiğiniz yere kavuşacaksınız!'' Ahmet Bey deliye dönmüştü. Otuz iki dişini birden var gücüyle sıktı ve elindeki silahı daha sağlam bir şekilde kavradı. ''Tek kelime daha edersen, sonuçlarına katlanırsın delikanlı! Ayrıca benim seninle bir işim yok! Leyla ile konuşmam gerek. Şimdi efendi efendi baba ile kızını baş başa bırak ve defol git buradan! Hemen!'' Bu kez sırıtan Aras olmuştu. Leyla ise korkudan Aras'ın ceketine asılmıştı. ''Aras... Lütfen git. Bana zarar veremez. Hemen yanına dönerim. Lütfen...'' ''Bunu yapamam Leyla. Bir kez daha sana zarar vermesine göz yumamam. O tehlikeli biri.'' ''Bana güvenmek zorundasın, rica ediyorum. Uzun sürmeyecek.'' Leyla'nın çabaları boşunaydı.Aras kararlıydı. Bu gibi durumlara alışıktı zaten. Gözünü korkutacak bir durum yoktu. ''Uzattın ama! Kızımı duymadın mı?Defol git işte!'' ''Hala kızım diyebiliyorsunuz! Merak ediyorum, hangi sıfatla?'' ''Bana bak...'' ''Leyla ile konuşamazsınız! Gitmesi gereken biri varsa o kişi de sizsiniz!'' Aras kendi kafasında olayı bitirmişti. Ahmet Beyi olabildiğince lafa tutarak, dikkatini dağıtacaktı. Vakti geldiğinde de saldıracaktı. ''Kendi öz kızınızı hiç mi hiç tanıyamamışsınız, ne yazık.'' diyerek Ahmet Beye doğru ufak adımlar atmaya başlamıştı. Leyla ise bu tartışmanın arkasından gelecek olan tehlikeyi sezmişti. Ne yazık ki eli kolu bağlıydı. ''Saçmalamayı kes! Kendi öz kızımı sana soracak değilim!'' ''Üzgünüm ama her şey ortada. Ona daha fazla zarar veremeyeceksiniz çünkü en ufak bir hatanız da hep bir adım Leyla'nın önünde olacağım!'' Leyla'nın kafası çorbaya dönmüştü. Aras'ın kendi üzerindeki korumacı tavrını her ne kadar garip bulsa da hoşuna gitmiş gibiydi. Kendini yalnız ve güçsüz hissetmiyordu. Aras ise her bir cümlesinde hedefine daha da yaklaşıyordu. Ahmet Bey durumu hala anlamamış gözüküyordu. Aras son adımını attığında artık hazırdı. ''Şu anda da olduğu gibi!'' diyerek mükemmel bir hamle ile Ahmet Beyin elindeki silahı almıştı. Ardından da hızını alamadan sert bir yumrukla, son noktayı koymuştu. Ahmet Bey anlık bir sarsıntı ile zeminde yerini alırken, Aras hemen arkasındaki tuhaf sessizliği fark etmişti. Geriye döndüğünde Leyla'nın yerde baygın bir şekilde yattığını görünce endişeye kapıldı. ''Leyla!'' Yanına vardığında, onu kollarının arasına aldı. Leyla'yı kucağına alarak, oradan uzaklaştı. Bir taksi çevirir çevirmez, Leyla'nın telefonunu eline aldı. ''Neresi ağabey?'' ''Sen devam et. Söyleyeceğim.'' Arabanın hareket etmesi ile elindeki telefonun rehberine girdi. Doğru kişiyi bulunca da arama tuşuna bastı. Tek çalışta telefon açılmıştı. ''Leyla kızım, nerede kaldın?'' ''Efendim ben Aras. Leyla'nın arkadaşı.'' ''Arkadaşı mı? Kızım nerede peki?Telefonu neden sizde? Kimsini" ''Anlatacağım fakat ilk önce evin adresini isteyecektim sizden.'' Handan Hanım acele ile evin adresini verdikten sonra telefonu kapamıştı. Yarım saat sonra Aras adrese varmıştı. Taksi şoförüne ödemesini yaptıktan sonra kucağında Leyla ile kapıyı zoraki çalmıştı. Kapının açılması ile Handan Hanım şoke olmuştu. Aras, kucağında Leyla ile eve girmişti. ''Kızıma ne oldu? Siz kimsiniz?'' Handan Hanım kızını Aras'ın kollarından alarak, salondaki koltukların birine yatırmıştı. Ortada duran sehpanın üzerindeki kolonya şişesini alarak, kızının cansız avuçlarını yavaşça ovuşturmaya başladı. ''Merak etmeyin, sadece bayıldı. Telefonda da söylemiştim, Leyla'nın arkadaşıyım.'' ''Kızımın arkadaşlarını tanırım. Fakat sizi ilk kez görüyorum.'' ''Haklısınız. Tanışma fırsatımız olmadı hiç.'' ''Nasıl oldu bu? Kızım bu hale nasıl geldi?'' Aras, Handan Hanımın hemen yanı başında yerini alırken, konuşmaya başladı. ''Yarım saat önce Leyla ile birlikteydik. O esnada Leyla'nn babası geldi.'' deyince Handan Hanım duraksadı. Ardından Aras'a doğru döndü. ''Babası mı? İyi ama nasıl?'' ''Bunu ben de bilmiyorum. Leyla ile konuşmak istediğini söylemişti fakat buna izin veremezdim. Leyla'nın babasını uzak tutmaya çalışırken bayılmış olmalı. Sanırım çok korkmuştu. O anda onu alıp bir taksiye bindim. Sonrasında da sizi aradım zaten.'' Handan Hanım bir kaç dakikalığına öylece Aras'ın yüzünde takılı kalmıştı. Aras'ın tuhafına gitmişti bu durum. ''Neden bana öyle bakıyorsunuz?'' diye sorduğunda kendine gelmişti Handan Hanım. Ardında da gülümseyerek kızına doğru döndü. Leyla uyanmaya başlamıştı. ''Anne... Aras?'' Yavaşça yattığı koltukta doğrularak, çevresine bakındı. ''Daha iyi misin?'' ''Babam...'' ''Merak etme, güvendesin.'' ''Aras... Sen iyisin değil mi?'' ''Ben gayet iyiyim. Biraz dinlen sen. Ben gideyim artık.'' diyerek ayaklanmıştı Aras. O esna da tek koluna asılan elle duraksamıştı. ''Teşekkür ederim Aras. Ayrıca bugün olanlar...'' ''Aramızda.'' ''Çok sağ ol.'' Aras, Leyla'yı başıyla onaylarken gülümsedi ve kapıya doğru ilerledi. ''Aras...'' Bu kez kendisine Handan Hanım seslenmişti. Mahcup bir tavırla elindeki kolonya şişesini masaya bıraktı. Aras'ı kapı eşiğinde yakalamayı başarmıştı. "Her şey için sağ ol oğlum." diyerek gülümsemesini hafifçe yaydı Handan Hanım. "Önemi yok. Fakat dikkatli olmanız gerek. Bir şeye ihtiyacınız olursa eğer numaram Leyla da var. Çekinmeden arayabilirsiniz." Aras'ın söylediklerinin ardından her iki elini de önünde birleştirdi Handan Hanım. "Çok sağ ol oğlum." Aras, Handan Hanımı başıyla onaylarken evden çıktı. O esnada Leyla aniden ayaklanarak kapıya doğru koştu. "Kızım nereye?" "Hemen geliyorum anne." diyerek evden dışarı attı kendini. "Aras bekle!" Arkasındaki sesle adımlarını durduran Aras, Leyla'nın tarafına döndü. Nefes nefese Aras'ın karşısında yerini alırken, önüne düşen sarı saçlarını geriye doğru topladı. "Bir şey mi oldu?" "Ufak bir detayı sana söylemeyi unuttum." deyince Aras gözlerini hafif kıstı. "Ne gibi bir detay?" "Daha bizim çocukların da haberi yok aslında. Azra... Azra bulundu Aras." "Azra mı? Bir dakika... Esin'in kız kardeşi..."
"Aynen öyle. Üstelik haftaya düğün var." deyince şaşırdı Aras. "Dur dur... Yavaş ol biraz. Azra nasıl bulundu? Kimin düğünü? Ne zaman?" Aras'tan gelen art arda sorular Leyla'nın gülümsemesine neden oldu. Aras ise bu kez Leyla'nın tepkisini şaşkınlıkla izliyordu. "Her şey çok ani oldu. Azra ile başından beri aynı mahallede yaşıyorduk. Ama tabi kim olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Ta ki Esin'in ailesini hatırlamasına kadar. Bana her şeyi anlatınca jeton düştü tabi. Gerisi çorap söküğü gibi geldi zaten." "Düğün ne alaka peki?" "Sen tanıyor musun bilmiyorum ama çocukluktan beri tanıdıkları Caner adında biri vardı. Sonrasında da özel şoförleri olmuş." deyince Aras'ın kafası iyice karıştı. "Hala anlamış değilim. Bu söylediklerinin düğün ile ne alakası var?" "Caner ve Azra... Onlar başından beri birbirlerini seviyorlarmış. Kader işte, yeniden birbirlerine kavuştular. Haftaya düğünleri var." deyince Aras rahat bir nefes verdi. "Çok sevindim. Esin de çok mutlu olmuştur. Zamanın da onları ne kadar arasak da bulamamıştık. Bildiğimiz tek şey her ikisinin de birlikte kaçtıkları idi. Yani öyle ummuştuk. Ceyhun'dan da Esin'den de mutlusu yoktur şu an." "Aynen öyle. Bir şey soracağım. Esin ile bugün hiç konuştunuz mu?" Aras ufak çapta bir iç çekip omuzlarını düşürdü. "Sabah konuşmuştuk fakat şimdiden özledim. Malum, onu görebildiğim tek yer okul." Leyla her iki elini de çiçek pozisyonuna getirerek, gözlerini iyice kıstı. "Hım... Bir düşünelim. Acaba ne yapabiliriz?" "Buldum!" "Şaka yapıyor olmalısın?" Leyla ufak bir kahkaha atınca Aras da ona katılmadan edemedi. "Bak şimdi, şöyle yapacağız. Sen burada bekle. Ben hemen bizim kızın evine haber uçurayım." "Bir dakika... Hava çoktan karardı. Bu saate Ceyhun ağabey Esin'i tek başına dışarı çıkarmayacaktır. Üstelik Esin..." "Sen bana bırak her şeyi." "Leyla bunun doğru olduğunu sanmıyor..." "Şitt..." Leyla işaret parmağını iki dudağının arasına yerleştirerek gözlerini iyice açtı. Ardından devam etti. "Ne çok konuşuyorsun ya sen. Bana bırak diyorsam bırak." Aras istemeden elini ağzına götürerek gülümseyince, Leyla zafer edasıyla her iki elini de birleştirdi. "Sen bahçenin arka tarafına git ve sadece bekle. Vakit gelene kadar sesini çıkartma sakın." "İyi de sen ne yapacaksın?" "Off soru sorma artık. Haydi git artık." Leyla daha fazla dayanamayarak Aras'ı zorla iteklemeye başladı. Arka bahçeye vardıklarında Aras'a son kez döndü. "Dediklerimi unutma sakın." Aras ellerini belinde sabitleyerek Leyla'nın uyarısını onayladı. Leyla koşar adımlarla eve geri dönünce, Handan Hanım iyice korkmaya başlamıştı. "Kızım neler oluyor? Ne yapıyorsun?" Leyla hızlıca telefonuna sarılarak annesine döndü ve sırıttı. "Bir şey olduğu yok anne. Sadece hayır işliyorum." deyince Handan Hanım kaşlarını çattı. "Leyla..." Vakit kaybetmeden telefonu kulağına dayayan Leyla, büyük bir heyecanla merdivenleri hızlıca çıktı. "Alo, Ceyhun ağabey?" "Efendim Leyla?" "Rahatsız etmiyorum umarım?Senden küçük bir şey isteyecektim de." "Yok ne rahatsızlığı canım, söyle?" Leyla odasının önünde tur atmaya başlarken, derin bir nefes verdi.
"Şey diyecektim... Esin'i bu gecelik alabilir miyim senden?" Gözlerini kısarak sorusunu sormuştu Leyla. Sertçe yutkunarak, karşıdan gelecek olan cevabı beklemeye başladı. "Esin için de iyi olur aslında.F akat durumunu biliyorsun." "Evet, biliyorum. Ama sen merak etme, yanımda olduğu sürece Esin çok iyi olacak. Ayrıca sadece bir gecelik." "Peki bakalım. Ömer amca ile Esin'i yollarım." Zafer edası gülümsemesi ile odasından çıktı Leyla. "Süpersin Ceyhun ağabey. Bekliyorum." dedi ve merdivenleri geri inmeye başladı. Annesinin mutfakta olduğunu görünce de büyük bir rahatlıkla dışarı attı kendini. "Leyla? Bir şey mi oldu?" "Gelir gelmez soru, rahatla biraz artık. Ceyhun ağabey ile konuştum..Esin bu gecelik bizde kalacak..Birazdan burada olur. Sen sessizce beklemeye devam et. Esin'i yanına ben getireceğim." Aras gülmeden edemedi. "Emir'i uyarmam lazım." "Emir mi? Ne alaka şimdi?" "Senden korkulur vallahi." deyince aynı gülümseme Leyla'nın yüz hatlarında da belirmişti. Kollarını göğsünde birleştirerek, Aras'ın bir kaç adım önüne geçti. "Söz konusu Esin ise her yol mübahtır benim için. Onun mutluluğu benim mutluluğum." diyerek bu kez Aras'a döndü. "Her ne kadar geçmişte bir şekilde Esin'in canını yaktıysan, senin de en az onun kadar canının yandığını görebiliyorum. Kötü biri kesinlikle değilsin Aras." Aras'ın yüzündeki gülümseme kaybolurken, başı da yavaşça önüne düşmüştü. "Çok garip... Esin'e en yakın olan sensin ve gerçekleri bildiğin halde hala benim için bir şeyler yapabiliyorsun. Üstelik tüm bunların sonrasında en yakın arkadaşının mutlu olabileceğini de garantileyemeyeceğimin farkındasın." "Son zamanlarda bana da garip gelen şeyler var..." deyince Aras ellerini pantolonunun ceplerine yerleştirdi. "Garip derken? Ne gibi?Yoksa baban..." "Hayır." Leyla, Aras'ın sözünü kesmişti. Ardından da devam etmişti. "Neyse. Esin birazdan burada olur. Ben artık gideyim." "Peki." Leyla, Aras'ın yanından ayrılırken büyük bir sınavdan çıkan öğrenci misali ince ince terlemişti. Önceleri Aras ile konuşurken hiç bu kadar gerilmez iken son zamanlarda gittikçe zor bir hal alıyordu bu durum. Kendisi de bir anlam yükleyemiyordu ama çok fazla üstelemek de istemiyordu. Şu an için önemli olan tek şey Esin'in mutluluğu idi. Tam eve girecek iken yaklaşan araba sesi ile duraksadı Leyla. Ömer Bey'in yardımı ile arabadan inen Esin'i görür görmez koşmaya başladı. "Hoş geldiniz." "Hoş bulduk Leyla kızım." "Hoş bulduk canım." Leyla, arkadaşının kolu altına girerek Ömer Beyin yükünü hafifletti..Ardından da Ömer Beye döndü. "Sen gidebilirsin Ömer amca. Gerisi bende." "Emin misin kızım? İçeriye kadar eşlik edeyim istersen?" "Yok yok. Sen daha fazla geç kalma." "Peki. İyi akşamlar kızım." "Sana da Ömer amca." Ömer Beyin arabaya binip evin önünden ayrılması ile iki yakın arkadaş yan yana yürümeye başladı. "Benden habersiz iş çeviriyorsun öyle mi Leyla Hanım?" Leyla arkadaşının şakayla karışık sitemi üzerine güldü. "Çeviriyorsan senin için İlham Perim. Hem eminim ki çok daha iyi hissedeceksin." "Demek öyle. O zaman söyle bakalım, neler çeviriyorsun?" "Oldu canım, başka?" "En azından bir ipucu." Leyla gülmeye devam ediyordu. Adımlarını aniden durdurunca, Esin şaşırdı. "Neden durduk?" "Az sonra öğrenirsin. Şimdi benimle geliyorsun." "İyi de nereye Leyla? Üstelik bu halimle..." "Sus bakayım! Bir kaç saniye sonra şu halini bile önemsemeyeceksin inan bana." Esin konuşacak vakti bulamayınca, Leyla harekete geçti.Birlikte arkaya bahçeye geldiklerinde kaşlarını çattı Esin. "İşte geldik." "Burası mı?" "Aynen öyle. Gel buraya otur." diyerek hemen arkalarındaki iki kişilik koltuğa yavaşça oturttu Esin'i. "Ben hemen döneceğim. Burada bekle tamam mı?" "Leyla..." "Hemen döneceğim dedim ya. Fazla sürmez." "Peki bakalım." "Az kalsın unutuyordum!" "Neyi?" Leyla sırıtarak hırkasının cebinden siyah renkteki bez parçasını hızlıca çıkardı. "Bu ne..." Demesine kalmadan gözleri önüne kocaman bir perde indi. Leyla olabildiğince hızlı davranarak Esin'in gözlerini bağlamayı başarmıştı. Ardından da yanından ayrılmıştı. Geri dönerken Aras'a işaret verir vermez de gözden kaybolmuştu. Soğuk havanın etkisi ile üzerindeki kabanına iyice sokuldu Esin. "Leyla?" Esin bulunduğu durumdan endişe etmeye başlamıştı. "Haydi ama Leyla!" "Şu an ki durumuma dua et sen küçük hanım, yoksa elimden kurtulamazdın. Leyla çok sıkıldım ama neredesin?" Esin kendi kendine konuşmaya ve sitem etmeye devam eder iken, gelen çatırtı ile duruşunu dikleştirdi. "Leyla?" Sadece koca bir sessizlik vardı. Esin sertçe yutkunurken, devam eden çatırtılar şiddetini arttırmaya başlamıştı. "Leyla canım, hadi ama..." "Leyla bu hiç ko..." Sözünü devam ettiremeyen Esin, çenesini kavrayan sıcak parmaklar ve hemen ardından soğuktan kuruyan dudakları üzerine yerleşen hafif temasla nefesini tuttu. Kendisine hiç de yabancı gelmeyen teması anında tanıdı. Aras kısa süreliğine dudaklarını geri çekti ve Esin'in gözleri önündeki perdeyi tamamen ortadan kaldırdı. "Aras?" Saniyeler içerisinde yüzü aydınlanan Esin, sıkı sıkı sarılmıştı sevdiği ve özlem duyduğu adamın boynuna. Kokusunu ciğerlerine yavaşça doldurarak, derin bir oh çekti. Ardından da geri çekilerek, karşısındaki özleminin yüzünü avuçları arasına aldı. "İyi ki buradasın. Çok özledim..." "Ben de çok özledim. Ben de..." Aras hafif yükselerek Esin'in alnına ufak bir öpücük bırakır bırakmaz, yanına oturdu. Soğuk havadan dolayı buz tutan parmakları kendi avuçları arasına alarak onları ısıtmaya başladı. "Demek her şey siz ikinizin başının altından çıktı? Üstelik benden habersiz." "Öyle gerekti." dedi ve gülümsedi Aras. "İyi de senin burada ne işin vardı?Nasıl haberleştiniz ki?" Aras'ın kafasına dank etmişti. Olanlardan Esin'in haberi yoktu ve olmasını da istemiyordu. "Öylesine Leyla'yı aradım sadece. Sonrasında da buraya geldim zaten." deyince Esin yavaşça kaşlarını kaldırdı. "Bir dakika... Sen buradaysan... Handan teyze..." "Sakin ol sevgilim." Aras'ın ağzından çıkan kelime ile yeniden öylece kalakaldı Esin. Durumu anlayan Aras,avuçları arasındaki elleri iyice kendine çekerek sırıttı. Esin nefesini tuttu sımsıkı. "Handan teyzenin bizden haberi yok yani birlikte olduğumuzdan. Korkmana hiç gerek yok sevgilim, ben yanındayım." Aras bu kez kolları arasına aldı Esin'i. Burnuna dolan özleminin kokusu ile gözlerini kapadı. "Aras..." "Efendim sevgilim?" "Senden... Senden hiç bir şey saklamak istemiyorum." Esin'in ses tonu Aras'ın hoşuna gitmemişti. Kapalı olan gözlerini açtı ve duruşunu hafif dikleştirdi. "Nasıl yani? Ne demek bu?" Esin dudaklarını birbine bastırdı ve tek elini sevdiği adamının göğsüne kuluçlandırdı. "Zamanı geldiğinde sana söylemem gereken önemli bir durum var Aras." Aras artık anlamıştı. Susmayı tercih ederek Esin'in konuşmasına izin verdi. "Ama dediğim gibi zamanı var. Fakat..." "Evet?" "Senden bir söz vermeni isteyebilir miyim?" "Söz mü?" "Evet." "Seni dinliyorum Esin." "Bu evet mi demek oluyor?" "Tabi ki." "Aras... Seni ilk gördüğüm andan bu yana kadar bir şekilde hep karşıma çıktın ve yanımda oldun. İtiraz etme şansım olmasına rağmen bunu yapamadım. Başlarda bana olan tavrın canımın yanmasına sebep olurken, sonrasında her şey tuhaf bir şekilde değişmeye başladı. Artık yanındayken canım yanmıyordu aksine daha güçlü ve daha mutlu hissediyordum kendimi. Şu anda da olduğu gibi..." Esin bir kaç saniyeliğine mola verir iken göz altlarında bitmeye başlayan ıslaklıkla derin bir nefes verdi. "Zamanı geldiğinde sana söyleyeceklerim... Kolay olmayacak. Fakat şu an yanımda olduğun gibi o zaman da yine yanı başımda olmanı istiyorum." Esin zor bela söylediklerinin ardından Aras'ın üzerindeki kazağa asıldı. Gözleri dolmaya başlayan Aras ise kendini tutmak için elinden geleni yapmaya çalıştı ve Esin'i göz hizasına getirdi. Ağlamaklı bakışlara kendilerininkini sabitleyerek, Esin'in yüzünü avuçları arasına aldı. "Sana sadece bir kez söyleyeceğim ve tekrar etmeyeceğim. Sen istesen de istemesen de ben her şekilde her zaman yanında olacağım. Sana söz veriyorum bir tanem." Esin gelen cevapla Aras'a sarıldı. Fakat anında geri çekildi. Aras'ın ellerinden tuttu. "Neden ağlıyorsun?" Nasıl söyleyebilirdi ki? Olacakları şimdiden Esin'in bakışlarında görmüştü. Tehlikeli ve sonu belli olmayan bir söz vermişti Esin'e. Tüm geçmiş ortaya dökülmeye başlayınca, Esin'in yanında şu anda olduğu gibi durabilecek miydi?Belki evet belki hayır... "Aras söyler misin neyin var?" "Ağlama... Bir daha karşımda ağlama lütfen. Dayanamıyorum..." Esin şaşkındı. Karşısındaki adam ağlıyordu ve bunun nedenini çözemiyordu. "Aras... Bu sadece kendimle alakalı bir durum. Yapma..." Esin tamamen yanılıyordu. Aras her şeyin farkındaydı ve belli bir süre için kenara itmek zorunda kaldığı vicdan azabı tekrardan koca bir engel gibi karşısına dikilmişti. Altı ay önce kendi hayatını da cehenneme çeviren tehlikeli bir hata yapmıştı ve ne zaman Esin'in yüzüne baksa her şey yeniden kopuyordu sanki... Anlık hatalar herkes için her türde dezavantaj oluşturuyordu. Bunun en iyi örneklerinden biri de Aras idi. İçinde giderek büyüyen vicdan azabı zamanı gelince her iki tarafı da yakıp kül edecekti... Aras olacakların farkındaydı fakat Esin... Gelecek olan ani fırtına ile artık eskisi gibi olmayacaktı. Sessizce ve hiç bir şeyden haberi olmadan kendi bile farkında olmadan sadece bekleyecekti... Aras konuşamayacak duruma gelmişti ve bu durum Esin'i iyice korkutmaya başlamıştı. Aras durumu fark edince boğazını yavaşça temizledi ve Esin'e sarıldı. "Seni seviyorum Esin... Seni çok seviyorum... Unutmanı istemediğim tek şey bu." Esin hafif tebessüm ederken, kolları ile iyice sardı sevdiği adamın belini. "Unutmam, unutamam... Ben de seni çok seviyorum Aras." "Öhömm..." Leyla'nın sesi ile irkilen Esin ve Aras birbirlerinden ayrıldı. "Güya hayır işledim diye övüyordum kendimi. Bu haliniz ne?" Esin ve Aras birbirlerine bakıp gülümserken, yavaşça yerlerinden kalktılar. "Biz gayet iyiyiz." diyerek Esin'in elinden kavradı Aras. "Buna çok sevindim. Artık arkadaşımı alabilir miyim peki?" Aras, Leyla'yı onaylarken Esin'e döndü yavaşça. "Şimdiden iyi geceler sevgilim. Kendine dikkat et olur "Sana da. Merak etme." Aras, Esin'in saçları arasına ufak bir öpücük bırakırken, bu kez Leyla'ya döndü ve gülümsedi. "Her şey için çok teşekkürler Leyla." "Asıl ben sana teşekkür ederim. Esin'in yüzü gülüyor, önemli olan da bu benim için. İyi geceler." "Teşekkürler." Aras hiç istemese de artık gitmek zorundaydı. Son kez Esin'in ellerini avuçları arasında toplayarak öptü. Ardından da yanlarından ayrıldı. Aras'ın gözden kaybolması ile Esin'in koluna girdi Leyla. "İçeri geçelim artık. Annemi zor tuttum. Sürekli seni soruyor." "Ee benden habersiz iş çevirirsen böyle eksik kalırsın işte." İki yakın arkadaş birbirlerine bakıp gülmeye başladı. O esnada kapı eşiğinde Handan Hanım göründü. "Siz benim yüreğime mi indireceksiniz? Bir varsınız bir yoksunuz." İki yakın arkadaş gülerek eve girerken Handan Hanım da peşlerinden kapıyı kapadı. "Esin kızım aç mısın?" "Hayır, Handan teyze. Ama yaparsan bir kahveni içerim." "Sana bir değil bin kahve feda olsun kızım. Hemen geliyorum." Handan Hanım mutfağa geçiş yaparken, Leyla Esin'in hemen yanında oturdu. "Yüzün gülüyor. Aras'ın sana çok iyi geldiğini bir kez daha anlamış oldum." "Şitt.." diyerek parmağını iki dudağının arasına yerleştirdi Esin. "Handan teyze duyacak." deyince güldü Leyla. "Tamam tamam. Anlat bakalım, nasıl geçti?" "Ne diyebilirim ki? Her geçen gün yükümün daha da hafiflediğini hissediyorum. Yanındayken dünyada canlı cansız ne varsa önemini yitiriyor sanki... Çoğu kez anlatamıyorum da aslında." Leyla, arkadaşının yüz ifadesindeki mutluluğu kaçıncı kez görüyordu sayamıyordu bile. Yine de aklına takılan bir durum vardı. Bugün okulda Esin'e sorduğunda hiç bir cevap alamamıştı. Şansını bir kez daha denemek için Esin'in ellerini kavradı. "Esin sana bir şey sormak istiyorum." "Tabi, sor." "Ceyhun ağabey, Azra ve Caner'in evliliğini açıkladığında yüzünde mutlulukla hüzün bir aradaydı. Seni mutlu eden şeyi biliyorum zaten fakat neden üzgündün?" Leyla'nın sorusu üzerine Esin'in yüzündeki gülümsemeden eser kalmadı. Ellerini kendi dizleri üzerine yerleştirdi ve başını hafif eğdi. Leyla durumun hiç de iyi olmadığını anlamıştı artık. "İçine atmanı istemiyorum Esin. Biz arkadaşız, lütfen." "Leyla..." "Evet, canım?" "Uzun zaman sonra kardeşimi yeniden buldum ve yakında evleniyor .Onun adına çok mutluyum inan. Sadece..." "Sadece?" "Ben de ileri de Azra gibi mutlu olabilecek miyim bilmiyorum. Aras ile yeni bir hayata başlayabilecek miyim onu da bilmiyorum. Hafızamı geri kazandığımda ya her şey farklı olursa?" Leyla,arkadaşının endişesini en iyi anlayanlardan biri idi. Esin'den önce gerçekleri öğrenme şansını bulmuştu ne de olsa. Esin'e hak vermiyor değildi. Çünkü gerçeklerin ortaya çıkması ile her şey eskisi gibi olmayacaktı. Leyla bunu biliyordu fakat Esin'e bu durumu anlatamazdı elbette. Hiç istemese de o vakte kadar arkadaşının mutluluğu için elinden gelenin en iyisini yapacaktı. Arkadaşına sarılan Leyla, dudaklarını yavaşça araladı. "Mutlu olacaksın Esin. Lütfen kötü düşünme. Ne olursa olsun sen de eninde sonunda hak ettiğin mutluluğa kavuşacaksın." "Gerçekten de öyle mi olacak?" "Tabi ki." Az da olsa Esin'in yüz ifadesi kendine gelirken, Handan Hanım elindeki tepsi ile solana geri döndü. O sırada çalan telefonla hepsi birden irkilmişti. Çalan telefon Leyla'ya aitti. Elindeki telefona bakar bakmaz bu kez yüzü asılan Leyla oldu. "Kim arıyor kızım?" Handan Hanım elindeki kahve fincanını yanındaki masanın üzerine bırakarak, kızına döndü. Leyla gerilmişti. "Canım açsana." "Ben hemen geliyorum." diyerek oturduğu yerden fırladı Leyla. Hızlıca yukarı odasına giren Leyla telefonu açmıştı. "Alo,Mahir amca?" (Hatırlamayanlar için söyleyeyim. Mahir, Emir'in babası.) "Rahatsız etmiyorum umarım?" "Şey... Aslında..." "Tamam anladım kızım. Yarın anlaştığımız yerde buluşuyoruz değil mi?" "Evet." "Sevindim. O halde ben daha fazla tutmayayım seni. Yarın görüşürüz Leylacım. İyi geceler." "Size de." Leyla telefonu kapatıp,derin bir oh çekti. Bu durumun ne zamana kadar devam edeceği belirsizdi. Leyla, elindeki telefonla geri döndüğünde karşısında Esin'i gördü ve o korku ile telefonu düşürdü. "Esin..." .... Bölüm Sonu .... Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺 |
0% |