@kristalmelek61
|
Multimedya: Yeni Üyemiz Sevgi🌺
Keyifli okumalar dilerim. ☺️❤️ Esin'in Ağzından... Leyla'nın yanımızdan ayrılmasıyla Handan teyze ile baş başa kaldık. Elimdeki kahve fincanını bekletmeden dudaklarıma dayadım. Normalde gelenekselleşen türk kahvesini hiç sevmem. Neden bilmiyorum, bu yaşıma kadar bir türlü yıldızımız barışmadı. Tadı hep çok acı gelmiştir bana. Fakat söz konusu sevdiğim ve değer verdiğim insanlar olunca iş değişir benim için.Şu anda da olduğu gibi. "Esin?" Handan teyzenin sesi ile elimdeki kahve fincanını hemen önümdeki sehpanın üzerine bıraktım. "Efendim Handan teyze?" "Sana bir soru sormak istiyorum kızım." "Tabi, dinliyorum." Handan teyze olduğundan daha gergin ve düşünceli gibiydi. O da elindeki kahve fincanını sehpaya bırakır bırakmaz ellerini dizleri üzerine yerleştirdi. "Aras ile ne zamandan beri tanışıyorsunuz?" Handan teyze neden böyle bir soru sormuştu ki? Acaba bizi biliyor muydu? İyi de öyle bir şey olsa Leyla bana kesin söylerdi. Neden bu kadar kendimi geriyordum ki? Leyla öz kızıydı ve endişelenmesi gayet doğaldı. "İki ay önce tanıştık. Daha doğrusu bizden önce Emir ile tanıştılar fakat sonrasında biz de tanışmış olduk." "Anladım kızım. Bir kaç saat önce buradaydı. İlk kez gördüğüm için haliyle sorma gereği duydum." "Haklısın Handan teyze. Ama merak etme Aras çok iyi biri. Ayrıca kısa zamanda hepimize sevdirdi kendini. Yani için rahat olsun." Handan teyze ufak çapta tebessüm ederek, sehpanın üzerine bıraktığı kahve fincanını tekrardan eline aldı. Bu arada... Leyla hala ortalıklarda yoktu. Ne telefon görüşmesiy miş bu? Konuş konuş bitmedi. Gidip baksam iyi olacaktı. "Handan teyze, ben bir Leyla'ya bakıyım." "Olur mu öyle şey? Bu halde merdiven çıkamazsın kızım. Otur sen, gelir birazdan zaten. Rahatına bak." "Ben gayet iyiyim Handan teyze. Bizim küçük kaçağı alıp geliyorum hemen." dedim ve yavaşça ayaklandım. Handan teyzenin konuşmasına izin vermeden merdivenlere yöneldim. Koruluklardan destek alarak merdivenleri çıkmaya başladım. Çok fazla da yoktu zaten. Saniyeler içerisinde Leyla'nın odası önünde yerimi almıştım bile. Kapının aralık olduğunu görünce biraz şaşırsam da önemsemedim. Hafifçe aralık olan kapıyı ittirdim ve içeri girdim. İçeri girmemle Leyla'nın telefonu kapatması ve benden tarafa dönmesi bir oldu. Tabi bir de aniden zemine yapışan cep telefonu... Aralıklı kahkahalarımı devreye sokarken, hızlı adımlarla karşıma geçmişti Leyla. "Esin... Senin bu halde burada ne işin var?" "Ah sen de başlama ama(!) Yatalak hasta değilim. Gerçi size kalsa ondan da bir farkım yok ya." "Esin rica ediyorum biraz olsun kendini düşün." "Tamam, kızma hemen. Anlat bakalım, telefondaki kimdi?" "Hiç... Yani.." Kaçamak bakışlar... Kızaran yanaklar... Bir türlü sonu gelmeyen eksiltili cümleler... Sonuç bariz ortadaydı. Leyla'yı bu duruma soksa soksa Emir gibi biri sokardı. "Tamam, anladım ben. Eh madem konuşamayacağız, şu yerdeki telefonunu al da inelim artık. Emir'e de söyle biraz nefes aldırsın sana, böyle olmaz." dedim sırıtarak. Leyla mahcup tavrıyla yerdeki telefonunu aldı ve koluma girdi. "Çenen açıldı yine. Haydi inelim." Kıkırdadım. Birlikte salona geri inerek, yarım kalan türk kahvelerimizi nihayet tamamladık. Peşine güzel ve sıcak bir sohbet de eklenince kendimize gelmiştik adeta. Handan teyzenin odasına çıkmasıyla, Leyla ile tek kalmıştık. "Biz de yatalım artık canım." "Tamam ama yatmadan önce sana önemli bir şey söylemem lazım." Artık söylesem iyi olacaktı. "Bunu şimdi mi söylüyorsun Esin?" "Ne yapayım, yalnız kalamadık hiç." dedim gülerek. "O da doğru. Dökül bakalım?" "Bu akşam Aras'a bir takım açıklamalarda bulundum Leyla. Ona ondan sakladığım bir sırrım olduğundan ve zamanı gelince kendisi ile paylaşacağımdan bahsettim." "Ne yani... Sen..." "Tam olarak her şeyi açıklamadım, merak etme. Yani hafızamı kaybettiğimi bilmiyor. Zamanı gelince ona her şeyi açıklayacağımı söyledim sadece." "Aras nasıl bir tepki verdi peki?" "Anlayışla karşıladı. Kendimi çok daha rahat hissetmeme neden oldu. Hafızamı geri kazandığımda neler olacak bilmiyorum Leyla..Nasıl bir tepki vereceğimi de. O yüzden bana bu konuda söz vermesini istedim. Hafızamı geri kazanmamla Aras'ı da kazanacağım fakat ne şekilde bilemiyorum. Bu yüzden de şimdiki gibi o zaman da yanımda olması için ondan bir söz istedim. Beni kırmadı ve yanımda olacağını söyledi. Bana söz verdi Leyla." dedim huzurlu bir şekilde aldığım nefesimi geri verirken. Bakışlarım Leyla'nın düşünceli yüz ifadesinde takılı kalınca, bu haline bir anlam yükleyemedim ve devam ettim. "Bir şey demedin?" "Ha... Dalmışım. Kusura bakma canım." "Önemli değil. Sen iyi misin?" "İyiyim canım. Bu arada ikinizin adına çok sevindim." "Sağ ol canım." "O halde yatalım artık." Leyla'yı başımla onayladım ve beraber yukarı çıktık. Yarım da olsa güzel bir akşam olmuştu benim için. Tüm sevdiklerim yanımda ve mutluydular. Başka ne isteyebilirdim ki? 🌘 🌘 🌘 🌘 🌘 "Esin hazır mısın?" Elime aldığım kol cantamla beraber, duruşumu dikleştirdim. "Hazırım, çıkalım artık." dedim ve Leyla'nın koluna girdim. Ardında da yavaşça geriye döndüm. "Her şey için çok sağ ol Handan teyze. Sonra görüşürüz." "Görüşürüz canım. Dikkat edin birbirinize." Gülümseyerek tekrar önüme döndüm. Leyla'nın kapıyı açması ile olduğumuz yere öylece çakılı kalmıştık. Şu an gördüğümüz şey... "Siz..." Benden önce Leyla konuşmuştu. Tabi buna konuşmak denirse. Benim gibi Leyla da şok olmuştu. "Günaydın kızlar. Okula sanırım?" "Şey... Evet ama sizin burada..." "Size şimdiden iyi dersler. Ben Handan Hanımla görüşmek için gelmiştim." Hala şaşkın bir halde olanları izliyordum. Emir'in annesi buraya Handan teyze ile görüşmek için gelmişti. Aslında çok da şaşırmamam gerekirdi. Hastahanede Leyla'ya karşı olan tavrı çok içten ve güzeldi. Mahir amcanın aksine güler yüzlü ve anlayışlı bir kadındı. Şaşkın bakışlarım Leyla'nın mahcup tavırlarına takılınca, yavaşça boğazımı temizledim ve konuşmaya başladım. "Sizi burada görmek çok güzel. Handan teyze içeride, buyurun." dedim ve Leyla'nın kolundan kolumu sıyırarak geri çekildim. "Teşekkürler. Bu arada çok geçmiş olsun Esin. Emir olanları anlattı. Daha iyi misin?" Kadının ağzından bal damlıyordu sanki... "Sağ olun efendim. Çok daha iyiyim." "Buna sevindim. Ayrıca yarışma için ikinize de bol şanslar." "Çok teşekkürler." Nermin Hanım içeri girer girmez, biz de kendimizi hızlıca dışarı attık. "Hala inanamıyorum fakat bu çok güzel bir gelişme Leyla. Bence her şeye hazırlıklı olun. Nermin teyze varken sırtınız yere gelmez." Leyla hafifçe başını eğdi ve gülümsedi. "Aslında korkuyorum. Herşey çok tuhaf. Bu yaşıma kadar belkide önümde korkmamı gerektirecek bir sürü şey vardı fakat üstesinden gelmeyi başardım." "Anlamıyorum Leyla. Madem böyle düşünüyorsun, neden korkuyorsun ki hala? Emir sonuna kadar her koşulda yanında. Ben varım, arkadaşların var." "Biliyorum, zaten korkum da bu ya. Sizi en çok da Emir'i üzerim ya da herhangi birinizin kalbini istemeden de olsa kırarım diye çok korkuyorum." Sanırım benimle dalga geçiyordu. Leyla ve en değer verdiği insanları kırmak ya da üzmek... Milyonda sıfır ihtimal gibi bir şeydi bu. "Öyle bir şey yok Leyla. Sen fazla fazla gereksiz yere paranoyak oluyorsun bence." "Gerçekten de öyle miyim?" diye sorunca gülmeden edemedim.Bu kız her mimiği, hareketi, kelimesi ile yüzümü güldürüyordu. "Bir de utanmadan soruyorsun Leyla. Daha fazla konuşmana izin verirsem, gülme krizine girebilirim. O yüzden az çene çok iş canım arkadaşım." dedim parmağımı yüzüne doğru sallayarak. Hafif tebessüm ettiğini görünce, derin bir oh çekmiştim içimden. Az daha ilerlerken Ömer amca göz hizama girmişti bile. Adımlarımızı hızlandırarak arabaya bindik. Yarım saat sonra okulun önünde yerimizi almıştık. Karşıda bizimkileri görünce hafif adımlarla hızımızı arttırdık. Üstelik bu kez Aras da yanlarında idi. Daha dün akşam yanı başımda olmasına rağmen, yüreğime sığdıramadığım özlemle doldum o anda. Sanki... Sanki daha dün değil de aradan uzun bir zaman dilimi geçmiş gibiydi... "Herkese günaydın." Yanlarına varır varmaz ilk Leyla konuşmuştu. Emir'in yanına geçerek birbirlerine sarılmışlardı. "Günaydın kızlar." Gözlerim onun çimenleri ile buluşunca bir adım öne atıldım. "Günaydın." dedim içimde alevlenmeye başlayan heyecanı bastırmak istercesine. Yanak kasları yukarı doğru havalanırken, bana doğru bir kaç adım attı. Bir elini belime sararak, soğuktan kızaran yanağıma sıcacık bir öpücük bırakınca nefesimi tuttum. "Günaydın sevgilim." Yanımızdan geçen bir kaç kızın bize doğru uygunsuz bakışlarını görünce sinir oldum. Neydi ki şimdi bu? Bakacak başka birini mi bulamadılar mı yani(!) "Odak noktan ben olmalıyım onlar değil." Aras'ın sesi ile yönümü değiştirirken gülümsedim. Elimi yavaşça kavrayıp, kendine çekmişti beni. O sırada fark ettiğim tuhaf bir durum olmuştu. Herkes buradaydı. Fakat Önder yoktu. Yönümü Emir'e doğru çevirdim hemen. "Önder nerede Emir?" "Babası arayınca eve gitmek zorunda kaldı." "Kötü bir durum yoktur inşallah kardeşim?" Aras benden önce davranmıştı. Emir, Aras'ın sorusuna karşılık tebessüm edince, rahatladım. Demek ki ortada sorun falan yoktu. "Yok kardeşim. Hem gideli bayağı oldu, birazdan burada olur." Emir'in cevabı ile beklemediğim komik bir tablo göz hizama girmişti. Kahkahalarımı serbest bırakmama sebep olmuştu. Bizimkiler durumu anlamış olacak, aynı şekilde kahkaha atmaya başladı. Önder yanımıza gelince, hepimiz birden dut yemiş bülbüle dönmüştük. Önder'i bu şekilde göreceğim aklıma dahi gelmezdi hiç. Ama şu an yere yatıp kahkaha atasım vardı. Gerçi bu durum sadece benim için geçerli değildi. "Kardeşim bu halin ne? Ne oldu?" Emir'in zoraki ciddi ses tonu ile Önder derin bir iç çekti. Üstü başı küçük pasta parçaları ile donatılmıştı. Ellerini bıkkınlıkla beline sabitleyerek, bize doğru döndü. "O kızı bulursam yemin ediyorum çok fena olacak! Sabah sabah..." Kız mı? Karşımızdaki bu şaheser ona mı aitti yani? Hepimiz şaşkındık. "Kız mı? Nasıl yani? Şunu doğru düzgün anlatsana Önder." Aras benden bir adım öne çıkarak, Önder'in yanına geçmişti. "Sonra anlatırım. Hemen geliyorum." Önder'in yanımızdan ayrılması ile bir kaç saniye hepimiz birbirimize bakmıştık. Sonrasında dayanamayıp kahkaha atmaya başladık. "Kıza helal olsun. Önder'i bu hale her kız sokamaz." Emir'in kahkahaları arasından çıkan ses tonu ile binaya giriş yaparken kendimizi bir türlü tutamıyorduk. Önder'i ilk kez bu halde görüyordum ve inanılmaz bir şekilde hoşuma gitmişti. Üstelik bunu tanımadığım bir kıza borçluydum. "Sevgilim, benim artık gitmem gerek. Okul çıkışı yine gelirim olur mu?" Aras'ın tekrardan elimi kavraması ile az da olsa yüzümdeki gülümseme hafif kırılmıştı. "Lütfen güzel yüzünü asma bana. Okul çıkışı burada olacağım." diyerek alnıma yine o sıcak öpücüklerinden bırakınca gülümsedim. "Peki. Dikkatli ol." dedim ve bana huzur veren o kokuya sıkıca sarıldım. "Merak etme. Ayrıca asıl sen dikkatli ol. Kendini çok yorma." Kendimi yavaşça geri çekerken başımla onayladım Aras'ı. Dersin başlamasına yarım saat vardı bu yüzden kantine geçip, arka bahçeye bakan masaların birin birinde yerimizi aldık. "Emir annen ile hiç konuştun mu?Yani bugün." Leyla'nın ani sorusu ile kollarımı çiçek pozisyonuna getirerek masaya dayadım. Emir şaşırmıştı doğal olarak. "Annen mi?" "Evet. Şu an bizim evde de." Leyla'nın cevabı üzerine gülümsemişti Emir. "Annem sizin evde mi?" "Bende çok şaşırdım. Beklemiyordum. Annem ile görüşmek için gelmiş. Sabah evden çıkarken karşılaştık. Senin haberin var mıydı bilmiyorum?" "Hayır, yoktu. Fakat iyi ki olmamış. Senden duyunca daha da mutlu oldum." "Oldu bu iş." Demir'in araya girmesiyle Leyla utancından bakışlarını yere eğmişti hafif. Demir'e katılmıyor değildim aslında fakat Mahir amca vardı arada. Acaba Leyla'yı gelini olarak kabul edebilecek miydi? Nermin teyze tarafında bir sıkıntı çıkmayacağından emindim. Ama Mahir amca... Yine de kötü düşünmemek lazım. Nasıl düşünürsen öyle olur çünkü. En olumsuz şeyde bile pozitif düşünmek lazım. "Hay ben... Hala kokusu var ya!" Önder'in söylene söylene yanımıza gelmesi ile yine kendimi tutamadım. Her seferinde bana takılmak için elinden geleni yaptı. Şimdi sıra bana gelmişti. Önümde böylesine güzel bir malzeme varken sessiz kalmak bana hiç yakışmazdı. "Neden yıkandın ki, diğer halin daha tatlıydı." Önder'in burnundan soluyan bakışları benim umursamaz bakışlarımı bulunca, sırıttım. Sinirle yanımdaki sandalyeyi geri çekerek oturdu. Cidden hala çok güzel kokuyordu. Hafif ona doğru eğilerek, konuşmaya başladım. "Çilekli mi bu?" "Esinn..." "Kızın ellerine sağlık vallahi,kokusu böyleyse kim bilir tadı nasıldı? Yazık etmişsin Önder, bize de az bırakaydın bari." İçimdeki kahkaha tufanını özgürlüğüne kavuşturmak için can atıyordum fakat daha erkendi benim için. "Anlat kardeşim ne oldu?" Emir'in araya girmesi ile kendi sandalyeme iyice yaslandım. Merakla Önder'in söyleyeceklerine kulak kesildim. "Sabah babam dükkana çağırdı beni biliyorsun. Oradaki işimi bitirir bitirmez, yola koyuldum zaten. Okula yakınına geldiğimde delinin teki ile karşılaştım işte." Önder hariç hepimizin yüzü gülüyordu. Sanırım kız benden de sert çıkmıştı. Bu iyiye işaretti. "Ee sonra?" "Yolda iki araba sığacak kadar yer var hanımefendi sadece benim olduğum taraftan koşturuyormuş. Arkadan gelip de bana çarpan kendisi hala suçu bende arıyor geri zekalı! Sanki ben düşürdüm elindeki pastayı. Yetmedi sinirinden yere düşen pastayı üzerime boca etti. Görgüsüz işte!" "Tamam haklısın da bu kadar sinir niye kardeşim? Boş ver sen. Kızın kendi ayıbı." "Emir haklı kardeşim. Unut gitsin." Önder'in anlattığına göre kız haksızdı tabi. Yine de bu halini her gün görmüyordum nasıl olsa. Zevkini çıkarmak istiyordum. Önder hala derin ve sık nefesler verirken, tek elimi çenemin altında yerleştirdim. "Kız güzel miydi?" "Ben ne anlatıyorum sen bana ne soruyorsun Esin ya! O anda onu düşünecektim yani?" "Ha yani zamanın olsa düşünecektin?" "Ya sabır! Bilerek mi yapıyorsun?" diye sorduğunda yüzümdeki sırıtışımı genişlettim. Sinirinden kudur Önder Bey! "Kötü bir şey demedim ki? Ne bu tavır? Eminim kız senin kadar takmamıştır bile." "Takmaması gayet doğal çünkü hanımefendi kendi hatasını bana yükledi sağ olsun(!) Doğru mu anlıyorum, tanımadığın bir kızı haksız olduğu halde arkadaşına karşı mı koruyorsun sen?" diye sorunca derin bir nefes verdim. "Çok abartıyorsun Önder ya(!)" "Tamam anladım(!) Ben derse geçiyorum." "Kardeşim dur..." Resmen kız gibi tavır atıp yanımızdan öylece çekip gidince şoke oldum. Tabi sadece ben değil. Hepimiz şu an Önder'in gereksiz tavrını anlayamıyorduk. "Neyse sen canını sıkma Esin. Bir kaç dakika sonra düzelir zaten, biliyorsun." Emir'i başımla onayladım. "Ben artık derse geçiyorum canlar. Görüşürüz sevgilim." Emir, Leyla'nın yanağına ufak bir öpücük bırakır bırakmaz yanımızdan ayrılmıştı. Bizim de artık sıramız gelmişti. Üçümüz birlikte kantinden ayrıldık ve dersliğe doğru yürümeye başladık. 📖 YAZARDAN 📖 Genç kız, titreyen vücuduna engel olamayıp dolan gözleri ile morgun kapısını araladı. Boğazına takılan yumru ile içeri yavaşça süzüldü. Elinden geldiğince erken gelmeye çalışmıştı fakat önüne takılan ufak bir engelle şu anda kendisi de ölmek istiyordu. Daha beş yaşında küçük bir çocuk, karşısında cansız bir şekilde yatıyordu. Genç kız kardeşini böyle bir yerde son kez görüyordu. Son dakikalarında karşısına çıkan engel yüzünden onun yanında olamamıştı. En sevdiği pastayı özenle,içine sevgi tohumları serperek yapmıştı kardeşine. Kardeşinin son isteğini de yerine getirememiş ve içindeki suçluluk duygusu ile dışarı atmıştı kendini. "Sevgi!" Babasının sesini duyan genç kız, üzerine yığılan suçluluk duygusunu daha fazla taşıyamayarak morg kapısının önünde kendini zeminle buluşturdu. Kızının içler acısı halini gören babası, yanına koştu. Onu geniş kolları arasına alarak, sakinleştirmeye çalıştı. Kendisi de her şeyin farkındaydı fakat dirayetli olması gerekiyordu. "Sevgi kızım... Yüzüme bak lütfen..." Genç kız konuşmuyordu. Konuşamıyordu! Kızının art arda akan yaşlarını silmeye çalıştıkça, çok daha fazlası avuçları arasına doluyordu. "Onun yüzünden... Hepsi onun yüzünden!" "Kızım sakin ol. Kimden bahsediyorsun?" "Onu göremedim... Son kez de olsa yüzündeki gülümsemeyi göremedim(!)" Kızının yürek parçalayan cümleleri bir bir boğazına takılmıştı. Konuşmak yerine onu kolları ile iyice sardı ve önüne düşen saçlarını geriye topladı. "Geçecek kızım, geçecek. Zaman alacak fakat geçecek..." *** Bölüm Sonu *** Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺
|
0% |