@kristalmelek61
|
Keyifli okumalar arkadaşlar. Yorumlarınızı bekliyor olacağım.❤️☺️
Multi: Esin & Ceyhun 🌺 Esin'den Devam... Şu an olan şey... Saçmalık! Anında kendimi çekmiş ve tokatı yapıştırmıştım. ''Pislik herif!'' Vakit kaybetmeden arabadan inerek hızlı adımlarla koşmaya başladığım sırada arkamdan beni takip ettiğini fark etmem uzun sürmedi. Avuçlarımın arasındaki çantayı var gücümle sıktım. ''Esin dur!'' Cevap vermeyecektim. Böyle bir hareketi haketmemiştim! Sadece yardım etmek istemiştim... Sadece yardım! Seslenişleri daha da yakından gelmeye başladığı an süratle koşmaya başladım. Korkmak istemiyordum ama korkuyordum... Neden yardım etmiştim ki? Neden! Arkamdan gelip utanmadan bu kez de dirseğime yapışınca, var gücümle kendimi geri çektim. Bilerek aramızdaki mesefayi de açmayı da ihmal etmedim. "Esin ben..." "Bir daha... Bir daha bana dokunmaya kalkarsan eğer sonucuna katlanmam anlıyor musun beni!" Parmağımla işaret ederek tüm nefesimi kusmuştum. "Açıklamama izin ver. Bak ben..." "Kes artık! Senin açıklamalarına ihtiyacım yok benim! Beş yaşında küçük bir kız çocuğu değilim! İdrak edebiliyorum olanları." "Beni dinlemek zorundasın Esin!" Umurumda değildi. İyi niyetimi kötüye kullanan yabancı bir erkek için gururumu hiçe sayamazdım. Geriye dönerek koşmaya devam ettim. Hava kararmadan önce eve varmam gerekiyordu. Bir dakika! Olamaz! Abim ve Ömer amcayı tamamen unutmuştum! Okul çıkış saatim çoktan geçmişti. Allah kahretsin!! Koşmaya ara vererek,ellerimi diz kapaklarıma dayadım. Arkamı döndüğümde derin bir nefes vermiştim. Beni takip etmeyi bırakmıştı nihayet! Tekrardan önüme dönerek elimdeki çantanın fermuarını açtım. Telefonu elime aldığım anda gözlerimi sonuna kadar açtım. 30 cevapsız arama...15 Yeni mesaj... Telefonu sessize alma huyumdan vazgeçsem iyi olacaktı. Önüme düşen saçlarımı tek elimle geriye atarak, Ömer amcayı aradım. Telefonu açar açmaz, soru yağmuruna tutmuştu beni. Tabi bir de fırçayı eksik etmeden... Haklıydı da. Zar zor bulunduğum yeri tarif ettim ve telefonu kapadım. Ömer amcayı bir şekilde atlatmıştım fakat abimden bu kadar kolay bir şekilde kurtulacağımı sanmıyordum. Elimdeki telefonu çantaya geri koyarak, beklemeye koyuldum. Yarım Saat Sonra... Koskoca bir yarım saatin ardından, Ömer amcanın bulunduğum yere gelmesiyle rahatlamıştım. Ömer amca bilerek tek bir soru bile yöneltmemişti bana. Fakat yüzünde de güller açmıyordu tabi. Ben de sessizliğimi korumaya çalışmıştım elimden geldiğince. Eve vardığımızda elimdeki çantamla arabadan indim. Ömer amca yerinde kalmıştı. Duruşumu dikleştirerek,çekine çekine kapıyı çaldım. Anında açılmıştı. Direk kapı eşiğinde azarlayacak sanıyordum fakat geriye dönerek salonda beni bekler pozisyona geçmişti. Minik adımlarla içeriye girdim ve kapıyı geri kapatarak salona doğru ilerledim. Elimdeki ve sırtımdaki çantaları koltuğun üzerine yavaşça bıraktıktan sonra, abimin tam karşısına geçtim. Şuanlık yüzüne bile bakamıyordum. "Evin yolunu bulamazsın sanıyordum!" Yüksek ses tonuyla olduğum yerde sıçradım. İki elimi karın bölgemde birleştirerek, parmaklarımla oynamaya başlamıştım resmen. "Seni daha kaç kez uyarmam gerekecek Esin, söyler misin?" İlk vukaatım değildi ama kötü bir niyetim de olmamıştı hiç bir zaman! Biraz olsun özgür hissetmek istiyordum hepsi bu. Cevap vermem gerekiyordu artık. Susarak onu daha fazla sinirlendirmek istemiyordum. Eğili olan başımı kaldırarak, sertçe yutkundum. "Abi lütfen sakinleş. Okuldan bir arkadaşıma ödevinde yardımcı oldum o kadar." "İlk günden öyle mi? Sürekli iyilik dağıtan bir melek olmaktan vazgeç artık!" Neden bu kadar bağırması gerekiyordu ki? Her defasında birilerine karşı yaptığım iyiliği sorguluyordu. Bu haksızlıktı! "Sakin olur musun artık! İyilik yapmanın neresi kötü? İçimden gelerek yap..." "Yeter!" Sözümü yarıda keserek bağırdı bana. Yine de sakinliğimi korumam gerekiyordu. "Abi neden böylesin? Daha iyi olmam için beni okula kayıt ettiren sen değil miydin?" "İlk günden tanımadığın birine bu saate kadar yardım etmen için değil Esin! Geleceğin için. Mutluluğun için. Başına buyruk hareket et diye değil!" "Başına buyruk mu? Bu zamana kadar ne istediysen, ne söylediysen sorgulamadan yaptım abi! Sesimi bile çıkartmadım. Birilerine yardım etmem seni neden bu kadar sinirlendiriyor anlamıyorum?" İster istemez ben de ses tonumu yükseltmiştim. Bunları duymak için mi o kadar emek vermiştim kendim için! "İnsanlara çok çabuk güveniyorsun Esin. Seni bu konu da defalarca uyardım!" Yine aynı klasik cümle. Bıkmıştım bundan artık! Bu kez dolan gözlerimi daha fazla gizlemek istemiyordum. "O zaman yardım et bana abi! Geçmişte ne yaşadıysam bilmek istiyorum... İsmim dışında, kendimden bir şeyler bulamamak ağır geliyor artık..." "Esin..." "Abi kimim ben? Neden bana anlatmıyorsun?" Ses tonumdaki titremeyi bütün vücudumda hissetmiştim sanki... Bu konuları tekrar açmaktan nefret etsem de bilmek istiyordum... Annem ve babam kimdi? Şimdi neredeydiler? En sevdiğim yemek, en sevdiğim müzik, en sevdiğim kitap, en sevdiğim film... Hepsini teker teker bilmek istiyordum... Fakat nedenini bilmediğim bir şekilde abim buna izin vermiyordu. Dolan gözlerimin yerini bana yabancı hıçkırıklarım almıştı. Abim cevap vermek yerine kollarının arasına aldı beni. Abim olduğunu kabul etmiş olsam da hissedemiyordum. Bana karşı bazen sert bazen yumuşak... "Biliyorum, canın haddinden fazla yanıyor. Ama yapamam Esin... Bundan nefret etsem de her şeyi kendi başına hatırlaman gerekiyor. İnan bana yaşadıkların kolay şeyler değil. O yüzden sabırlı olmak zorundasın." Söyledikleri beynimi uyuşturmaktan başka bir işe yaramıyordu. Geri çekilerek göz altlarımdaki nemleri iri parmaklarıyla sildi. "Sesimi yükselltiğim için üzgünüm. Ama elimde değil Esin. Sana bir şey olmasından çok korkuyorum. Her zaman tetikte olmalısın." Başımla onaylamaktan başka çarem yoktu. Tekrardan beni kollarına aldığı an aklıma bugünkü olanlar gelmişti. Geri çekilerek hemen söze girdim. "Aslında bugün..." "Evet?" "Okul çıkışı her zamanki baş ağrım nüksetmişti. O anda... Belli sesler duydum abi..." Söylediklerimin ardından abimin surat ifadesi iyice gerildi. "Ne gibi sesler?" "Silah ve çığlık sesleri... Çok net bir şekilde duymuştum. Fakat her yer karanlıktı, hiç bir şey görememiştim. Tüm bunlar ne demek oluyor abi?" Abim omuzlarımdan yavaşça kavradı beni. "Esin sana açıklamam çok zor. Doktorun söylediğini sakın unutma. Kendin hatırlamak zorundasın." "Peki." İçten bir onay değildi benimki. Fakat şimdilik işleri daha da çıkmaza sokmak istemiyordum. Bu işte tek başımaydım... Ne kadar istemesem de... "Acıkmış olmalısın, hemen bir şeyler hazırla..." "Hayır abi, sadece yatıp dinlenmek istiyorum. Zaten aç da değilim." "Emin misin?" "Evet abi." "Peki o zaman." "Şimdiden sana iyi geceler abi." "Sağ ol canım. Sana da." Zoraki tebessüm ederek, koltuğun üzerindeki çantaları tekrardan elime aldım. Odama geçtiğim de huzur bulmuş gibiydim. Elimdeki çantaları çalışma masamın üstüne koyarak dolabıma doğru ilerledim. Üzerime rahat bir şeyler geçirerek yatağıma geçtim. Bir an önce uyumak istiyordum... Önder'den Devam... Yurda geri döndüğüm de bizimki yine soru yağmuruna tutmuştu beni. Her zamanki gibi... "Nerdesin oğlum sen? Telefonunu arıyorum cevap vermiyorsun." "Emir, kardeşim bak zaten kafam iyi değil sen de üstüme gelme." "Neyin var senin?" Üzerimdeki deri montu çıkartarak, Emir'in hemen yan tarafında yerimi aldım. Emir ile lisede tanışmıştık ve zorlu bir dostluk süreci geçirmiştik. O kadar şanslıydık ki aynı üniversiteyi kazanmıştık fakat farklı bölümlerdeydik. Emir, Beden Eğitimi-Yüzme bölümünde okuyordu. Ben ise Güzel Sanatlar-Fotoğrafçılık bölümündeydim. Yediğimiz içtiğimiz hep birdi fakat zevklerimiz bambaşka... Hayallerimiz de öyle... Emir'in gereğinden fazla yakışıklı ve sempatik olduğunu ben bile inkar edemezdim. Tabi bir de okul müdürünün oğlu olma sıfatı,onu daha da cazip bir erkeğe dönüştürüyordu. Kızlar peşinde pervane,bizimkinin taktığı yok. Sürekli dersleriyle ilgilenen yakışıklı bir inek öğrenci olma özelliğini taşısa da benim tek dostumdu. Şimdi ikimizde ikinci sınıftaydık ve hayatlarımızdan memnunduk. "Bir şeyim yok kardeşim. Beni boş ver şimdi. Asıl sen ne yaptın bu gün?" "Hiç sorma. Bizim afacan Cenk, yine yaptı yapacağını." "Hayırdır kardeşim? "Bugün az kalsın, havuzda boğuluyordu. Saniyede yanımdan sıvıştı çocuk!" "Kötü bir şey olmadı inşallah?" "Yok hayır, sağ olsun biri zamanında yetişmişti." "İyi bari. Şimdi nerede kerata?" "Eve yolladım. Çocuk bakıcılığı bana göre değil. Bugün daha iyi anlamış oldum." Hafif tebessüm etmeme neden olmuştu söyledikleri. "Bence alışsan iyi edersin kardeşim. İlerde lazım olacak." Bu kez tebessüm eden kendisiydi. "Yok be oğlum. Ben evlenmeyi düşünmüyorum. Sonuna kadar tek tabanca!" "Ben de yedim! Okuldaki kızların yarısı sana talip. Çevrendekileri katmıyorum bile." "Kızlar umurumda değil. Kariyerimi düşünüyorum sadece. Sonuna kadar da öyle olacak." İki elimi de kaldırarak bu kez konuşmayı ben devraldım. "Sen öyle diyorsan kardeşim..." Gülerek yanından kalktım ve elimi yüzümü yıkamak için lavaboya girdim. Aptal gibiydim... Kırk yılda bir bana yardım etmek isteyen birini, salakça hareketim yüzünden kırmıştım. Neden yaptığı mı ben de bilmiyordum. Çok tuhaf... Başta sinir olmuştum kıza,kabul ediyorum. Sürekli zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışması, çileden çıkartmıştı beni. Fakat yine de bana yardım etmişti. Karşılık beklemeden... Ah Önder ah! Az aklını kullan bir kere de! Odaya geri döner dönmez, üzerime rahat bir şeyler geçirerek yatağıma geçtim. Esin denen kıza bir özür borçluydum. Yarın bu işi kesinlikle halletmem gerekiyordu. Esin'den Devam... Soğuk ve Karanlık... Ruhumun ve bedenimin derinliklerine inerek, her geçen gün daha da etkisini gösteriyordu sanki... İnatla! Yılmadan... Nedenini bilmesem de son ana kadar direnmek istiyordum... Son ana kadar... Yapmak zorundaydım! Etrafımı dört bir yandan kuşatan karanlığa karşı avuçlarımın arasına geçirdiğim bez parçasını sıktım. Gereğinden fazla terlediğimi hissedebiliyordum... Uyanmam gerekiyordu... Derhal! Çok geçmeden şiddetli soğuk hava kütlesiyle, bedenim ve ruhum buz kesmişti... Başaramayacaktım! İki büyük tehlike birleşerek gittikçe kendilerine doğru çekmeye başlamışlardı beni... Bir tarafım direnmek istese de öteki tarafım yenilgiyi çoktan kabul etmiş gibiydi... Kafayı yemek üzereydim! Hareket edemiyordum... Sadece bir kaç saniye... Bir kaç saniye sonra daha fazla dayanamamış ve şiddetli bir çığlıkla yatağımın üzerinde doğrulmuştum. Sağ yanağımdan akan tuzlu su damlacıkları, odamın aydınlanmasıyla canlanıvermişti sanki... "Esin?" Endişeli ses tonuyla beni kollarının arasına alan ağabeyim,en az benim kadar beter bir haldeydi... Yabancı da olsa iyi hissettirmişti. Saçlarımın üzerine nazikçe kurulan sıcak ellerin etkisiyle, ben de boşta kalan ellerimi yavaşça yukarı kaldırdım. "Yanındayım. Sakın korkma, her şey düzelecek..." Ses tonunun titrediğini fark etmiştim. Yukarı kaldırdığım ellerimi yavaşça beline sabitleyerek, gözlerimi kapadım. İnanmak istiyordum... Ne pahasına olursa olsun inanmak istiyordum! Abim hafif geri çekilerek ellerimden tutunca, küçük bir çocuk misali burnumu çektim. "Savaşmak zorundasın... Sen çok güçlüsün Esin. Bunu unutma olur mu?" Abim haklıydı. Kaybolan benliğimi yeniden var edebilmek için elimden gelenin en iyisini yapmak zorundaydım. Hafif tebessüm ederek başımla onaylamıştım abimi. "Unutmam abi, merak etme." "Bunu duyduğuma sevindim. Ama artık uyuman gerek. Yarın okuluna geç kalmak istemezsin değil mi?" Bu kez gülmeden edememiştim. "Haklısın." "O zaman, sana iyi geceler prenses." "Sana da." Alnımın ortasına bıraktığı minik öpücükle odamdan çıkmıştı. Artık gerçekten uyumak istiyordum. Derin bir nefes vererek, yavaşça yatağıma uzandım. Yarın her şey daha güzel olacaktı... *** Büyük ve lezzetli bir kahvaltının ardından artık hazırdım. Bugün yeniden başlamak için güzel bir gündü benim için. Elimdeki çantalarla beraber arabaya bindim. Bir an önce okula varmak istiyordum. Leyla'yı da çok özlemiştim. Yarım saatlik yolculuğun ardından, nihayet okuldaydım. "İyi dersler Esin kızım." "Sağ ol Ömer amca." "Bu arada Esin..." Arabadan indikten sonra, tekrardan Ömer amcanın sesini duymamla geriye dönüp onun hizasında hafif eğildim. "Efendim, Ömer amca?" Yüz ifadesi yumuşaktı. "Yaramazlık yapma olur mu?" Hafif tebessümle söylediğinin ardından, gülmeden edemedim. "Merak etme Ömer amca, yapmam." Aynı muziplikle cevap vermiştim. "İyi bakalım. Sonra görüşürüz." "Görüşürüz Ömer amcacım." Sonuna "cım" kelimesini ekleyince daha bir havaya girmiştim sanki. Hoşuma gitmişti. Ömer amcanın yanımdan ayrılmasıyla önüme döndüm. Ufak adımlarla ilerlemeye başlarken, temiz havayı yavaşça ciğerlerime doldurdum. "Esin!" Tam o esnada ismimi duymamla anında geri vites yapmıştım. Sesin sahibini görür görmez, yüzümdeki tebessüm iyice yayılmıştı.Leyla, nefes nefese karşımdaydı. Vakit kaybetmeden sarılmıştım ona. "Seni çok merak ettim." "Biliyorum canım. Çok üzgünüm." Geri çekilerek ellerinden tuttum. "Sorun değil canım. İyi olduğuna çok sevindim." "Sağ ol canım. Çantam ve telefonumu unutmadın değil mi?" "Sence unutur muyum?" "Ah! Benimki de soru!" İkimizde kahkahaya boğulmuştuk. Elimdeki çantayı Leyla'ya verdikten sonra, yürümeye devam ettik. Açıkçası çok merak ediyordum. Leyla'nın dünkü o hali... Acaba hiç konusu açmasam daha mı iyi olacaktı?Bilemiyordum... "Ee anlat bakalım, dün nasıl geçti?" Leyla'nın anlık sorusuyla irkilmiştim. Öte yandan suratımı da ister istemez asmıştım. Leyla durumu fark etmişti. "Esin iyi misin? Dün kötü bir şey olmadı değil mi?" Leyla ilk ve tek arkadaşımdı. Ondan saklamak istemiyordum fakat bu konuyu dile getirmek için de can attığım söylenemezdi... "Leyla ben..." "Esin!" İkinci kez ismimi duymamla söyleyeceklerim yarıda kalmıştı. Sesin kaynağına doğru döndüğümde, yüz hatlarımda ki gerginlik hat safhaya ulaşmıştı artık. "Bu o çocuk..." "Leyla gidelim." "Çocuk sana seslendi Esin." Umurumda değildi. Leyla'nın kolundan tutup, yürümeye devam etmiştim. "Esin bekle!" Allahım hala utanmadan bana seslenebiliyordu! "Esin neyin var senin? Seninle konuşmak istiyor besbelli." "Leyla lütfen! Onunla konuşacak bir şeyim olamaz." "İyi ama neden? Yoksa dün..." "Leyla şimdi değil lütfen..." Son söylediğimle sessiz kalmıştı Leyla. O esnada boşta kalan sol koluma abanan sert baskı ile neye uğradığımı şaşırmıştım. "Esin konuşmamız gerek, lütfen." En az benim kadar Leyla da büyük bir şaşkınlık yaşamıştı. Olanlardan haberi yoktu ve onun için çok normaldi. "Bırak kolumu!" "Benimle konuşmayı kabul edene kadar bırakmayacağım Esin. Dünkü olanlar..." "Ya sen laftan anlamıyor musun?Benim seninle konuşacak hiç bir şeyim yok! Olamaz da!" "Biri bana da açıklama yapabilir mi? Neler oluyor?" Leyla'nın ani söze girişiyle derin bir nefes vermiştim. Sakin olmam gerekiyordu. Sadece sakin... "Esin sadece beş dakika. Açıklamama izin ver." Bu nasıl bir yüzsüzlüktü? Hala açıklama yapmaktan bahsediyordu. Umurumda değildi ki! Her şey açıktı. "Sana kolumu bırak dedim! Bırak!" Bu kez ses tonumu yükseltmiş ve bazı öğrencilerin bakışları altında kaldığımı hissedebilmiştim. Şehir Ayısı utanmadan hala yüzüme bakabiliyordu! "Kızı rahat bırakır mısın artık? Gördüğün gibi konuşmak istemiyor." Leyla, ikinci kez söze girmişti. Bu tavrı beni mutlu etmişti. "Üzgünüm bırakamam! Yaptığım hatayı telafi etmek istiyorum o kadar." "Ne diyorsun be sen!" "Esin rica ediyorum..." Allahım sen sabır ver! "Kes artık!" "Önder!" Bu kez yabancı bir sesle irkilmiştim. Neler oluyordu? Hızlı adımlarla yanımıza gelmişti yabancı sesin sahibi... Bu esnada kolumu geri çekmeyi başarmıştım. "Kardeşim neler oluyor?" Şehir ayısına kardeşim diye seslenmişti. Sanırım birbirlerine yakındılar? "Önemli bir şey değil kardeşim. Sadece bir yanlış anlaşılmayı düzeltmeye çalışıyorum, o kadar." İnsan bu kadar rahat olabilir miydi? Yanındaki çocuğun bakışları bir anda bizden tarafa dönünce, hafifte olsa yüzündeki şaşkınlık ifadesini görebilmiştim. Yalnız bakışları hemen yanımda duran Leyla'ya sabitlenince, bu kez şaşırma sırası bendeydi... "Siz..." Parmağıyla Leyla'yı işaret etmişti. Leyla'ya döndüğümde yüzündeki tuhaf ifadeyi beklemiyordum. Bir dakika... Yoksa onlar... "Merhaba." Leyla hafif tebessüm ederek selam vermişti çocuğa. Bizim Leyla! "Siz tanışıyor musunuz?" Sorumu daha fazla geciktirememiştim. "Evet, dün tanıştık. Kendisine ne kadar teşekkür etsem az." "Önemi yok. Üzerime düşeni yaptım sadece. Kim olsa aynı şeyi yapardı." Benden önce söze girmişti Leyla. Sanırım dünkü olay neticesinde tanışmışlardı? İyi ama nasıl? "Kardeşim sizin sayenizde hayatta. Tekrardan çok teşekkür ederim. Umarım iyisinizdir?" "Rica ederim. Sağ olun, çok daha iyiyim." "Buna sevindim." Öğrenecek çok şeyim vardı sanırım? "Hey millet! Emir burada!" Bir anda bulunduğumuz bölgeyi esir alan cırtlak seslerle neye uğradığımızı şaşırmıştık. Kalabalık bir kız grubu yanımızdaki çocuğun başına yumulmuştu. Hatta içlerinden birisi Leyla'ya sert bir şekilde çarpmıştı. Dengesini kaybeden Leyla yere düşünce, ne yapacağımı bilemedim. "Ah!Kahretsin..." "Leyla iyi misin?" "Dizim..." Verdiği cevap ile bakışlarım Leyla'nın yaralı dizini bulmuştu. O esna da yanımıza çömelen başka bir gölgeyle şaşkına döndüm. Hemen yanında da diğer bir yabancı gölge... "İyi misiniz?" Emir denen çocuğun gölgesiydi bu... Eliyle Leyla'nın yaralı olan dizini inceliyordu. Ardından cebinden çıkarttığı mendille, yaralı olan dizini sardığını gördüm. Yok artık... "Merak etmeyin. Korkulacak bir şey yok." Leyla kitlenmiş gibiydi... Benim de bir farkım yoktu gerçi. "Teşekkür ederim..." Sesi titremişti teşekkür ederken... Kesin bir şeyler vardı ama ne? Hemen arkamızdaki sesler de bir anda kayboluvermişti sanki... Emir denen çocuk önemli biriydi sanırım? Leyla'nın elinden tutup yavaşça kaldırmıştı onu. "Yine de okuldaki revire uğrayın." "Peki. Teşekkür ederiz." Bu kez teşekkür etme sırası bendeydi. Sonuçta arkadaşıma yardım etmişti. Önder denen Şehir Ayısı gibi değildi. "Rica ederim. Geçmiş olsun." "Sağ olun." Leyla'nın koltuk altına girerek okulun içerisine doğru yürümeye devam ettik. Revire vardığımızda görevli hemşireden rahatlatan haberi almıştık. Görevli hemşirenin odadan çıkmasıyla, baş başa kalmıştık. Artık neler olduğunu öğrenmek istiyordum. "Leyla dün neler oldu, anlatır mısın?" Yüzü düşer sanıyordum ama hafif tebessüm ettiğini görünce şaşırdım. "Senden saklamak gibi bir niyetim yok zaten canım. Bugün anlatacaktım." "Anladım. Seni dinliyorum o zaman." Leyla derin bir nefes vererek konuşmaya başlamıştı. "Dün derse girmeden önce lavaboya gideceğimi söylemiştim." "Evet?" "Fakat bulamamıştım. Okulda kayboldum diyebilirim. Koridorda ilerlerken bir ses duymuştum fakat yanıldığımı düşündüm. Tam yürümeye devam ediyordum ki çığlık seslerini duydum. Sonrası malum. Küçük bir çocuğun havuzda boğulduğunu görünce müdahale ettim. Neyse ki kötü bir şey olmadan, ağabeyine teslim ettim çocuğu." "Şimdi oldu işte. Demek o yüzden sırılsıklamdın?" "Evet canım." "Nazik ve düşünceli biri... Sana olan ilgisi de belliydi." "Nazik ve düşünceli biri olduğunda hemfikiriz canım. Fakat..." "Fakat?" "Üzerine düşeni yaptı o kadar. Bana karşı bir ilgisi olduğunu sanmıyorum. Hem ayrıca daha dün tanıştık. Dediğin şey imkânsız yani." Bu cevabı verirken ses tonunun titrediğini sezebilmiştim. "Yine de yardım etti. Kötü biri olsaydı eğer takmazdı bile." "Aynen öyle." "Daha iyisin değil mi? Ağrın var mı?" "Yok iyiyim. Hafif bir ağrım var o da geçer zaten." "İyi bakalım." "Bu arada sormayı unuttum. Önder denen çocukla aranızda ne oldu dün?" Leyla'dan gelen soruya şaşırmamıştım. Ondan saklamak gibi bir düşüncem de yoktu zaten. Sözü bu kez ben devralarak olanları baştan sona anlatmaya başladım. Söylediklerimin ardından, Leyla'nın ağzı açık kalmıştı. "Yuh! Sahiden de seni öptü mü yani?" "Maalesef öyle... İyilik yap denize at misali iste." "İnanamıyorum. Üstüne bir de bu sabah ki yaptıkları... Çocuk arıza bildigin..." "Aynen. Kahramanın Emir gelmeseydi eğer ortalık savaş alanına dönmüştü." "Kahramanın Emir mi?" Gülerek verdiği cevaba bende aynı tepkiyi vermiştim. "Ne yani değil mi?" "Değil tabi ki." "Ona olan bakışlarını görmedim sanma. Suç üstü yakalandın. Silahını bırak ve teslim ol!" Söylediklerimin ardından kahkahaya boğulmuştuk. Aralarında bir şey olduğunu şimdilik düşünmüyordum fakat ufak da olsa işaretler vardı benim için. En azından Leyla'nın tarafında... Revirden ayrılır ayrılmaz ikinci derse yetişmiştik. *** Emir'in Ağzından... Çabalarımın sonucunda Önder'i konuşturmayı başarmıştım. Fakat duyduklarım hiç hoşuma gitmemişti. Ne kadar dostum da olsa yaptığı yanlışı her zaman yüzüne söylemekten çekinmedim. Şuanda olduğu gibi... "Kız haklı kardeşim. Az bile yapmış. Ben olsam tekme tokat girişmiştim." "Ya ben kız haksız demiyorum ki Emir. Hatalı olduğumu bildiğim için uğraşıyorum zaten." "Evet ama bunu doğru zamanda ve doğru yerde yapman gerekiyordu. Ben gelmesem belki de kızı oradan zorla sürükleyecektin." "Acele mi ettim diyorsun yani?" "Aynen öyle kardeşim.Kızı öpmüşsün üstüne bir de zor kullanıyorsun. Böyle olmaz. Biraz bırak bakalım. Zamanı geldiğinde ne konuşmak istersen konuşursun." "Haklısın. Neyse, beni bırak da sen anlat bakalım." Ne demek istediğini anlayamamıştım. "Neyi anlatayım kardeşim?" "Leyla desem..." Yine başlıyorduk. "Ne olmuş Leyla'ya?" "Farkında mısın bilmiyorum ama en son bir kızla iletişime geçtiğinde, lise son sınıftaydın." "Yani?" "Yani mi? Tek söyleyebileceğin şey bu mu?" "Ne söyleme mi bekliyorsun kardeşim?" "Pes kardeşim ne diyeyim daha! İlk kez bir kızla iletişime geçiyorsun, üstüne ona yardım ediyorsun. Ve ilk kez bir kız üzerine abanmıyor..." "Abartılacak bir şey yok. Sadece yardım ettim." Neden bu kadar üzerinde duruyordu? Sadece yardım etmiştim o kadar. Aksi bir şey olamazdı! Anlat anlatabilirsen tabi. "Yok mu? Leyla'yı görünce ufakta olsa bir şey hissetmedin mi yani?" Sadece gülmüştüm söylediklerine. "Kardeşim, beni ailemden sonra en iyi sen tanırsın. O dediğin bende işlemez. Sadece yardım ettim, hepsi bu. Olanlardan başka anlamlar türetme lütfen." "Ne diyeyim ki..." "Deme bir şey sen. Hadi ben derse gidiyorum. Sonra görüşürüz kardeşim. Söylediklerimi unutma." "Tamam, görüşürüz kardeşim." Bu çocuk beni sürekli güldürüyordu. Olacak şey var olmayacak şey var. Ah ah! Neyse ki çok geç kalmadan derse yetişmeyi başarmıştım. *** Esin'den Devam... Derse başladığımız andan itibaren Leyla'nın gereğinden fazla gergin olduğunu fark etmiştim. Üzerine gitmek yerine sessiz kalmayı tercih etmiştim. En azından şimdilik...Yeni ders hocamızın son olarak verdiği ek bilgiler ile derin bir oh çekmiştim. "Arkadaşlar bugünlük bu kadar. İlk haftadan fazla yüklenmek istemedim size. Bol vaktimiz olacak nede olsa. Yarın görüşmek üzere, iyi dersler arkadaşlar." Hocanın sınıftan ayrılmasıyla, bir şeyler atıştırmak için kantine indik. İki tostburger ve yanına ayranlarımızı alarak, iki kişilik masada yerimizi aldık. Gerçekten çok acıkmıştım. Elimdeki tostburgeri yemeğe koyulduğum anda Leyla'nın öylece donup kaldığını fark edince şaşırdım. "Canım, aç değil misin? İstersen başka bir şey..." "Hayır, canım. Midem bir tuhaf... Canım hiç bir şey istemiyor." "Yediğin bir şey mi dokundu acaba?" "Sanmıyorum. İlk kez böyle oluyorum." "Çok tuhaf... Dışarı çıkalım istersen, hava almak iyi gelecektir." Bir anda neden böyle olduğunu merak etmiyor değildim. Derstede oldukça gergindi. "Sen kal canım. Ben biraz hava alır gelirim." "Beraber..." "Yok canım. Hemen dönerim zaten." Bu kızda bir şeyler vardı ama ne?Onu zorlamak istemiyordum. "Peki madem. Ama dikkatli ol canım. Burada beklerim seni." "Tamam canım, merak etme." Leyla'nın yanımdan ayrılmasıyla elimdeki tostburgeri yemeğe devam ettim. *** Leyla'nın Ağzından... Hiç bir faydası olmuyordu... Neyim vardı böyle? Önüme düşen saçlarımı geriye atarak gözlerimi kapadım.Adından da derin bir nefes alarak, midemdeki tuhaf hissi yok etmeye çalıştım. Aldığım derin nefesi geri verirken, arkamdan gelen ayak seslerin etkisiyle gözlerimi araladım. ''Demek sensin!'' Ses tonu bir kıza aitti. Geriye döndüğüm anda kalabalık bir grup karşımdaydı. Grubun tamamı kızlardan oluşuyordu ve bakışları hiç de dost canlısı değildi. ''Anlamadım?'' Kulak tırmalayan kahkahalarıyla, içlerinden biri en ön safhaya geçerek kollarını çiçek pozisyonuna getirmişti. Ardından çevremde küçük bir daire çizerek, beni baştan ayağa süzmeye başlayınca gerilmeden edememiştim. ''Çok tuhaf... Ne yazık ki bende anlamakta güçlük çekiyorum. Abartılacak bir güzelliğin ve fiziğin olmamasına rağmen, iyi iş görüyorsun.'' Ne demeye çalışıyordu bu kız?Allahım tüm sorunlar beni mi buluyordu? ''Fikirlerinizi kendinize saklayın. Size iyi günler!'' Verdiğim cevabın ardından yanlarından gitmek için hareketleniyordum ki beklemediğim bir tepkiyle kendimi yeniden yerde bulmuştum. ''Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!'' Ses tonumu daha fazla bastıramamıştım. Amaçları neydi?Benden ne istiyorlardı? Aynı kız benim seviyemde eğilerek sırıtmıştı. Hemen ardından da suratıma sert bir tokat indirince neye uğradığımı şaşırmıştım. ''Sana gidebilirsin diyen oldu mu!'' Tokatın şokuyla elimle kızaran yanağıma dokundum. Kendi öz ailemden tek bir fiske yemememe rağmen şimdi... Tek kelime edememiştim... Kendimden nefret ediyordum! ''Bana bak kızım, ayağını denk al bundan sonra! Aksi bir şekilde davranmaya kalkarsan eğer gerisine karışmam bilesin!'' Söylediklerinin ardından yaralı olan dizime uzanınca içimdeki gerginliğin yerini koru tohumları almıştı. ''Tutun lan şunu!'' Yanındaki kızlardan iki tanesi kollarımdan kavramıştı. ''Ne yapıyorsunuz? Bırakın!'' Titreyen ses tonuma karşılık koskoca bir sessizlik eşlik etmişti bana. Saniyeler sonra aynı kız dizime sarılı olan mendili çözünce ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştım. Vakit kaybetmeden yaralı olan dizime topuklu ayakkabılarıyla baskı yapan kız sırıtmıştı. ''Ah!'' Canım haddinden fazla yanıyordu ve ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. İçlerinden biri yanıma gelerek elini ağzıma siper edince daha fazla dayanamamıştım. Gözyaşlarım sırayla birbirini takip etmeye başlamıştı bile... Karşımdaki kalabalığın kahkahaları ise midemi bulandırıyordu! ''Alev!'' Tanıdık bir ses tonu ile yaralı olan dizimin üzerindeki baskı tamamen ortadan kalkınca, zar zor bulunduğum yerde yavaşça doğrulmaya çalışmıştım. ''Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!'' Yüksek ve sert ses tonunun sahibi... Ama bu... .... Bölüm Sonu .... Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺 |
0% |