@kristalmelek61
|
Multi: Leyla & Emir 🌺
Keyifli okumalar dilerim. ❤️ *** Leyla'nın Ağzından Devam... Nemli gözlerim yanlış görmüyordu. Ama nasıl olurdu? ''Bu işe karışma Önder!'' Alev denen kız ile birbirlerini tanıyorlardı sanırım? Fırsattan istifade yavaşça ayağa kalktım. Anlamıyordum. Önder denen çocuk neden bana yardım ediyordu? Esin'in söylediği kadar kötü biri miydi acaba? Kararsızdım. "Neye karışıp karışmayacağıma sen karar veremezsin Alev! Köpeklerini de al defol buradan!" Karşımda olanları büyük bir şaşkınlıkla izliyordum. Kıza resmen laf sokuyordu! Üstelik benim yanımda. Alev denen kızın yüzü bir anda düşmüştü. Benim kadar şaşkındı. "Gerçekten çok komik!" "Alev bu son uyarım! Defolup gitmezsen eğer zor kullanacağım!" "Neyiniz var sizin be! İlk Emir şimdi de sen." "Bundan sanane! Seni ilgilendirmeyen konulara maydonoz olmaktan vazgeç! Defol!" Önder ani bir hareketle Alev denen kızın elindeki mendili alarak, sert bir şekilde ittirmişti onu. Yanımda duran iki kız da Alev'in dibinde bitmişti o anda. "Bu iş burada bitmedi Önder! Bilesin!" Alev denen kız söylediklerinin ardından, yanındaki grupla ani geri vites yapmıştı. Teke tek kalmıştık ve bir teşekkür borçluydum Önder denen çocuğa. Biliyordum, Esin duyunca bana çok kızacaktı ama sonuçta beni kurtaran kendisiydi. Ayrıca Önder denen çocuğa teşekkür edecek olmam demek, onunla can ciğer olacağım demek değildi sonuçta. Tam teşekkür etmek için ağzımı açıyordum ki Önder denen çocuk benden önce söze girmişti. "Daha iyi misin?" İyi olup olmadığımı merak ediyordu. Bu çocuk gerçekten çok tuhaftı. Sahiden kötü biri miydı yoksa daha en başından onu yanlış mı anlamıştık? Bilemiyordum "Sanırım, iyiyim." Dizim ilkinden daha beter bir haldeydi. Doğru dürüst yürüyemiyordum bile. Yalan atmaktan başka seçeneğim yoktu çünkü bu tuhaf durumdan acilen kurtulmak istiyordum. "Dizin çok kötü. Revire gidelim hemen." "Yok, kendi başıma giderim ben." "Bu halde yürümen imkansız. Revire kadar eşlik etmek isterim." Neyi vardı bu çocuğun? Bana karşı bu kadar iyi olması akıl alır şey değildi. İyi de ne cevap verecektim şimdi? "Şey ben..." "Biliyorum, Esin ile olanlardan sonra bana güvenmiyorsun. Zaten güvenmeni de beklemiyorum. Haklısınız da. Fakat şuan konumuz Esin değil sensin Leyla. Yardım etmek istiyorum." Söylediklerinde pek de haksız sayılmazdı fakat Esin de benim tek arkadaşımdı. Onu üzmek istemiyordum. "Kusura bakma... Yardımın için çok teşekkür ederim ama cidden gerek yok. Ayrıca Esin'e yaptığın..." "Anladım. Sorun değil." "Tekrardan, teşekkür ederim." "Rica ederim." Ses tonunda en ufak bir kötülük sezmemiştim. Yine de Esin'i bir kenara atamazdım. Sol ayağıma baskı yaparak adım atmaya başladığım anda yeninden Önder'in sesini duymamla duraksadım. "Çok dikkatli ol Leyla. Alev gibilerinden uzak durmaya çalış." Yavaşça geriye dönerek hafif tebessüm etmiştim. "Uyarı için sağ ol." Cevabı verir vermez tekrardan adım atmaya başlamıştım. Ta ki ikinci kez Önder'in sesini duyana kadar... "Leyla?" Geriye döndüğüm anda onu dibimde bulmayı beklemiyordum. Saniyeler sonra sağ elini bana doğru uzatmıştı. "Bunu unutmuşsun." Bakışlarım avucundaki mendile kayınca ne demek istediğini anlamam geç olmadı. Emir'in yaralı olan dizime sardığı mendildi. İyi ama neden bunu yapıyordu? "Teşekkürler." Teşekkürümü eder etmez elindeki mendili geri almıştım. "Rica ederim." Okulun revirine doğru yürümeye başladığım anda beynim patlama derecesine gelmişti. Tüm bu yaşananlar ne demek oluyordu? Önder bana neden yardım eli uzatsın ki? Kafayı sıyırmak üzereydim. Ah! Olanlar yüzünden Esin'i tamamen unutmuştum. Revire varır varmaz görevli hemşireye teslim etmiştim kendimi. Hemşire işini bitirir bitirmez cebimdeki telefona sarıldım. Olamaz! 5 Yeni Mesaj! Harika! Mesajları okumak yerine anında Esin'i aradım. Bir kaç kez çaldıktan sonra açmıştı. "Sonunda!" "Canım kusura bakma, derse gelemedim. Revirdeyim. Ders sonrası yanındayım." "Revir mi?" "Ders sonrası yanına geldiğimde anlatırım canım." "Sen iyisin değil mi?" "İyiyim merak etme canım." "Peki, ders sonrası görüşürüz o zaman." "Görüşürüz." Neyse ki çok fazla diretmemişti. Allahım doğru dürüst derslere bile giremiyordum. Üzerimdeki kara bulutları nasıl dağıtacaktım ben?Kafamın içerisindeki sorulara yanıt ararken avuçlarımın arasındaki mendile kaymıştı bakışlarım. Önder'in yerinde olmayı çok isterdim doğrusu. O gerçekten çok şanslıydı... Allahım, neler geçiyor aklımdan... Bir şekilde onu düşünüyorken buluyorum kendimi ve açıkçası korkuyordum bu durumdan. Neden, ben de bilmiyordum... *** Önder'in Ağzından... Bir şekilde Emir'i bulmam gerekiyordu. Yoksa bu Alev cadısı kızı rahat bırakmayacaktı. Bakmadığım tek yer yüzme salonuydu. Aradığım şeyi bulmuştum bile. "Emir, acil konuşmamız gerek." "Kardeşim ateş almaya mı geldin?Nedir acil olan şey?" "Buradan olmaz, yanıma gel kardeşim." İtiraz etmeden anında çıkmıştı havuzdan. "Buyur, anlat bakalım." "Konu Alev ile alakalı." Söylediğimin ardından suratı asılmıştı ki bu çok normaldi. "Acil dediğin konu bu mu yani Önder?" "Tam olarak değil. Aslına bakarsan Leyla da bu konuya dahil." Verdiğim cevabın ardından beklediğim o tepki gelmişti nihayet. Gözleri kısıldı bana bir adım daha yaklaşırken. "Leyla mı?" "Aynen kardeşim. Az önce Leyla'nın yanındaydım. Keşke daha önce orada olsaydım." "Doğru dürüst anlatsana şunu oğlum!" Ses tonu hafif yükseldi. Devam ettim hemen. "Sabah ki olay yüzünden. Alev kendince intikam almak istemiş. Leyla'ya olan tavrını kıskanmış besbelli. Ders çıkışı arka bahçede dolanırken, Alev'in Leyla'ya saldırdığını gördüm. Durup izleyemezdim tabi. Leyla iyi bir kız. Ve Alev'i tanıyorsam bu işi ucunu kolay kolay bırakmayacaktır." "Allah kahretsin!" Bir anda yerinden fırladı Emir. Ardından bana doğru dönerek konuşmasına devam etti. "Leyla, nasıl peki? Nerede şimdi?" Hayret! Uzun zaman sonra ilkkez bir kızı merak mı ediyordu? Tuhaf şeyler vardı ortada ama çıkardı kokusu. "Yaralı olan dizi daha kötüydü. Üstüne bir de tokat atmış kıza. Zavallı kız, korkmuş olmalı. Bir şekilde engelledim fakat Alev'i çok iyi tanıyorsun kardeşim. Bu kızı rahat bırakmayacaktır." "Haklısın. Bekle kardeşim üzerimi değişip hemen geliyorum." "Tamam, bekliyorum." Yok yok kesin vardı bir şeyler. Emir'in bu denli bir kız için endişelendiğini uzun zamandır görmemiştim. Yine de ne desem inkar edeceğini biliyordum. Belki de daha kendisi fark edememişti... Ya da henüz bana anlatmak istemiyordu. "Haydi, gidelim." Revire vardığımızda, Emir vakit kaybetmeden odaya girmişti bile. Ben de dışarı da beklemeyi tercih etmiştim. Fakat çok geçmeden Esin'i karşımda bulunca, ne yapacağımı bilemedim. "Sen... Burada ne işin var?" Ses tonu ve bakışları en son bıraktığım gibiydi... En ufak bir umut belirtisi bile yoktu. Nasıl olsun ki! Yine de Leyla'nın yanına gitmesine izin veremezdim. En azından belli bir süre. "Biraz sakin olsan." "Sakin mi? Senin yanında mı?" "Esin..." "Neyse, uzatmak istemiyorum." Son söylediğiyle odaya girmeye çalıştığını görünce dirseğinden kavradım. "Esin, dur." "Ne yaptığını sanıyorsun?" "Emir içeride, Leyla ile konuşuyor. Burada beklemek zorundayız. Lütfen." "Emir mi? Yoksa kötü bir şey mi oldu?" Yüzündeki endişeyi fark etmemek imkansızdı. Dirseğindeki elimi geri çekerek omzundan kavrayınca, ne oluyoruz bakışlarını üzerime saldı adeta. "Kötü bir şey yok merak etme. Sadece konuşuyorlar Esin." Anında omzundaki kolumu geri itmişti. "Yat kalk Emir'e dua et sen. Aksi takdirde senin gibi birinin sözünü dinleyecek biri değilim!" Bu kızın ağzından hiç mi güzel kelime çıkmazdı? Sürekli bir laf koyma! Ne olursa olsun sabırlı olmam gerekiyordu. Yoksa aramızdan kimse sağ çıkamazdı. Esin, duvara hafif yaslanarak beklemeye koyulunca ben de bir köşeye çekilip sessizliğimi olabildiğince korumaya çalıştım. Yapabileceğim başka bir şey de yoktu zaten. *** Leyla'nın Ağzından... Hayal değildi! Şuan tam karşımda duruyordu! Neden bu kadar heyecan yapıyordum ya ben? Doğru dürüst yüzüne bile bakamıyordum. "Tekrardan Alev adına sizden çok özür dilerim." Yanıma geldiği andan itibaren dilinden düşmeyen tek cümleydi. Anladığım kadarıyla konuşmayı seven biri değildi. "Lütfen... Daha fazla özür dilemeyin artık. Sizin suçunuz yok sonuçta. Aslında neden burada olduğunuzu da anlamış değilim." Sorduğum sorunun ardından yüzündeki ifade iyice gerginleşmişti. İyi ama neden? "Alev tehlikeli biri, lütfen dikkatli olun. Geldim çünkü sizinle son kez konuşmak istedim." Bir dakika... Son kez mi? "Ne demek istediğinizi anlamadım?" "Bakın... Alev hafife alınacak biri değil. Üstelik konu ben isem, işler daha da zora girecektir." Ne yani, Alev ile aralarında bir şey mi vardı? Hayır... Olamazdı değil mi? "Kafanız karıştı biliyorum ama sizi uyarmak zorundayım. Bana ne kadar uzak olursanız aynı şekilde beladan da uzak olursunuz. O yüzden son kez de olsa konuşmak istedim." Ondan uzak durmamı istiyordu... Neyim vardı böyle? Kalbimin her hücresi buz tutmuştu gibiydi. Bariz belliydi işte aralarında bir şey olduğu. Alev denen kızın beni neden uyardığını daha iyi anlıyordum. Emir içindi! İnanamıyorum sahiden onun içindi! Sanırım sabah ki olay yüzündendi. Halbu ki ona bir adım daha yaklaştığımı düşünürken, sonsuza kadar kaybetmiştim onu... Neler geçiyor içimden böyle? Neyim var benim! "İyi misiniz?" Sorduğu soruyla afallarken sertçe yutkundum. İyi olmam gerekirdi ama değildim. Allahım yardım et! "Ben... Kusura bakmayın daldım sadece. İyiyim." Zoraki cevaplamıştım sorusunu. "Değil gibisiniz? Ağrınız mı var yoksa?" "Hayır. İyiyim merak etmeyin." "Öyle diyorsanız. Bu arada umarım söylediklerimi..." "Gayet iyi anladım." Verecek başka cevabım yoktu. Devam ettim. "Söylediklerinizi dikkate alacağım. Yine de ilginiz için sağ olun." "Rica ederim. Tekrardan geçmiş olsun." "Teşekkürler." Neden bu kadar soğuktu? Zorunlu olmadıkça yüzüme bile bakmıyordu. Kısa ve net cevaplar... Takmamam gerektiğini biliyordum ama... Aması vardı işte! Bir türlü içimdeki kırıklığı onaramıyordum. Hala inanasım gelmiyordu. Emir söylediğimin ardından odadan çıkmıştı. Arkasından öylece bakakalmıştım. Emir'in yanımdan ayrılmasıyla Esin karşımda belirivermişti. "Canım, iyi misin? Yüzünün hali ne böyle?" "Önemli bir şey değil, sakin ol." "Ya nasıl önemli değil! Kim yaptı bunu sana?" "Esin lütfen, konuşmak istemiyorum. En azından şimdilik. Haydi derse gidelim artık. Yeterince oyalandım zaten." İşim bir hayli zordu. Esin, ikinci bir annem gibiydi sanki... Kısa süre içinde beni bu denli sahiplenen bir arkadaşım olmamıştı hiç. "Peki ama kurtuldun sanma küçük hanım. Haydi bakalım, tutun bana." Başımla onaylayarak tebessüm etmiştim. Esin'den destek alarak birlikte sınıfa doğru yürümeye başladık. *** Önder'in Ağzından... Dakikalardır ağzından tek kelime duyamamıştım. Sorduğum sorulara belirsiz cevaplar veriyordu sürekli. Aralarında nasıl bir konuşma geçtiğini merak ediyordum. Surat ifadesi de tuhaftı. "Emir, Leyla ile ne konuştunuz?" "Alev'i bulmam lazım." "O iş tamam da ben başka bir soru sordum kardeşim. Kıza ters bir şey söylemedin inşallah?" Bu soruyu sormam gerekiyordu. Emir'i çok iyi tanıyordum. Bir kızla konuşacağı şeyler sınırlıdır hep. "Konuştum ve bitti Önder. Neden taktın bu kadar anlamıyorum?" "Neyin var senin? Agresif davranıyorsun, hiç huyun değil normalde." "Bir şeyim yok Önder. Bir an önce Alev'i bulmam lazım." Emir bizim Emir değildi sanki... Benimle konuşma tarzı da bir anda değişmişti. Neyi vardı bu çocuğun? Emir önden hızlı adımlarla devam ederken arkasından ben de onu takip ediyordum. Bir anda durunca karşıda kahkaha tufanı estiren Alev ve grubu hedefe girmişti bile. Emir tekrardan hızını arttırarak diplerinde bitmişti. "Alev!" Koridorda yankılanan yüksek ses tonuyla bize doğru dönmüştü Alev. Her zamanki aptal gülüşü imparatorluğunun zirvesini yaşıyordu. Bu kızdan oldum olası nefret ediyordum. "Vay vay vay! Emir Bey gelmiş kızlar, bu gece büyük bir parti versek iyi olacak." Yanındakilerle ikinci bir kahkaha tufanı estirmişti Alev. Emir'in şu anda burnundan soluduğuna yemin edebilirdim. Alev'i dirseğinden kavrayarak sarsmıştı. "Bana bak! Seni ikinci kez uyarmayacağım artık. Leyla denen kızdan uzak dur yoksa gerisine karışmam! Saçma ve anlamsız tavırlarına da bir son ver!" "İsmini bile bildiğine göre epeyi yakınsınız! Kusura bakma ama senin tehditlerinden zerre korkmuyorum! İstediğini yap umurumda değil. Senden gelen her şeye razıyım Emir!" Pes! Kız tamamen sıyırmış! Emir sırıtmıştı Alev'in verdiği cevap üzerine. "Daha ne kadar alçalacaksın merak ediyorum? Sana acıyorum. Kimseyle yakın olduğum falan yok üstelik bu seni hiç ilgilendirmez! Masum insanlarla oynamaktan vazgeç!" "Er geç sana olan hislerimi kabul edeceksin Emir Yazıcıoğlu! Leyla denen kıza gelince, üzgünüm ama kaderini kendisi çizdi!" Emir sinir küpü olmuştu artık. Vallahi ben olsam çoktan hapishanelik olmuştum. Emir ani bir hareketle herkesin ortasında Alev'e sert bir tokat indirince ben bile şaşırmıştım. Hak etmedi değildi hani. Olayın şokuyla bir kaç adım geriye sendelemişti Alev. "Bir daha sakın! Ayağını denk al Alev, aksi takdirde bu yediğin tokattan daha fazlasını karşında bulursun!" Emir o kadar kesin ve net konuşmuştu ki tek kelime edememişti kız. Benim kadar o da olayın şokundaydı hala. "Burada işimiz bitti Önder. Gidelim." Geriye dönerek adımlarına devam etti Emir. Hala inanamıyordum... Koskoca Emir Yazıcıoğlu bir kıza tokat atmıştı... Üstelik en okkalısından! Artık kesin noktayı koymuştum. Emir'de bir şeyler vardı. Her neyse şahsen hoşuma gitmişti. Birlikte okulun kantinine inerek az da olsa nefes almıştık. "Kardeşim vallahi süperdin! Helal olsun ne diyeyim. Leyla sana yaramış." Söylediklerimi anlamsız bakışlarıyla karşılayınca şaşırdım. "Kardeşim kime diyorum?" "Neden konumuz hep Leyla?Bilerek mi yapıyorsun oğlum?" "Ne alakası var? Seni daha önce bir kıza tokat atarken görmemiştim. Ne tuhaftır ki Leyla ile konuştuk..." "Önder, yeter kardeşim! Leyla ile konuştum ve bitti dedim değil mi?" "Ne demek istiyorsun?" Nedense burnuma kötü kokular gelmeye başlamıştı. "Bak kardeşim ne sen ne de ben bunda sonra Leyla ile irtibatta olmayacağız." Ne diyordu bu çocuk? "Anlamadım?" "En iyisi bu olacak. Leyla bana ne kadar uzak olursa o kadar güvende olacaktır." "Saçmalık. Alev, Leyla'yı gözüne kestirmiş bile. Ondan uzak durmak yerine yanında olman daha iyi olmaz mı?" "İntihardan farksız bu dediğin. Böylesi iyi olacak güven bana kardeşim. Ayrıca bir kızla sürekli irtibatta olmak bana göre hiç değil. Özellikle Leyla gibi kızlar." "Leyla gibi kızlar derken?" Bilerek sorduğum bir soruydu. Düşüncesini merak ediyordum. Duraksamıştı. "Elimde kalacaksın Önder, az kaldı." "Adam gibi bir soru sordum kardeşim. Neden parlıyorsun hemen?" "Bir zahmet sorma Önder!" Ayağa kalktığını görünce şaşırdım. "Nereye?" "Nereye olacak, derse." "Neyse hadi yine yırttın. Bir dahakine bu kadar kolay olmayacak bilesin." "Ya sabır!" Söylene söylene yanımdan ayrılmıştı. Kendi üzerindeki değişikliği fark edememişti hala. Açıkçası ben de son derse yetişsem iyi olacaktı. *** Esin'in Ağzından... Dersten çıktığımızdan beri ağzını bıçak açmamıştı Leyla'nın. Neler olduğunu da soramıyordum doğal olarak. Şu durumda üzerine gitmek doğru olmazdı zaten. Okul binasından ayrıldıktan sonra sahile indik beraber. Ömer amcayı arayıp haber vermem iyi olmuştu. Hava ne kadar soğuk olursa olsun deniz her derde davaydı sanki... Kısa bir yürüyüşün ardından banklardan birine oturduk. Koca bir sessizlik hakimdi üzerimizde. Nasıl söze girsem de Leyla'yı az da olsa mutlu ederim diye düşünürken kendimi bir anda karşısında türlü türlü şebeklikler yaparken bulmuştum. Amacıma az da olsa ulaşmış gibiydim. Arada masmavi gözlerinin parladığını görmek biraz olsun beni de rahatlatmıştı. Yine de yeterli değildi tabi. Acaba Leyla'yı bizim eve davet etsem nasıl olurdu? Ağabeyim buna da bir şey demezdi herhalde. Anında karşısında çömelerek söze girmiştim. "Leyla, düşündüm de bu gece bizde kalsan nasıl olur? Birlikte bolca vakit geçiririz, ne dersin?" Sorduğum soruya şaşırmıştı. Gerçi o kadar da şaşırılacak bir durum yoktu ama... "Yok... Yani sizi rahatsız etmek istemem Esin. Hem ailem de böyle bir şeye izin vermez." "Merak etme o iş bende. Ayrıca kimseyi rahatsız etmiyorsun canım." "O iş bende derken?" "Sen şimdi ara anneni canım. Gerisine karışma." "İyi ama..." "Aması maması yok bunun Leyla Hanım! Telefonunuz lütfen." Ona doğru elimi uzatmıştım gülerek. Bir an tereddütte kalsa da telefonunu vermişti. Sandığımdan kolay olmuştu. İzni koparmıştım bile. Annesi de Leyla kadar tatlı ve samimiydi. Yani en azından ses tonundan öyle anlamıştım. "Tamamdır. Bu gece bizdesin canım." Leyla şaşırmıştı fakat yüzündeki tebessüm tomurcukları da kendini gizleyememişti. "Sen ciddi misin? Annem izin verdi mi yani?" "Evet, canım. Ben de bu kadar kolay olacağını tahmin etmiyordum gerçi." "İnan ben de öyle." O kadar sevinmiştim ki Leyla'ya sımsıkı sarılmadan edememiştim. Benim için farklı olacaktı. Dakikalar sonra Ömer amca da gelmişti. "Atlayın bakalım kızlar." Hızlı adımlarla arabaya binmiştik bile. "Zamanlaman mükemmel Ömer amcacım." "Ayıp ettin Esin kızım." Cidden Ömer amcaya çok ısınmıştım. Yaşına rağmen hayat dolu olması bana da ilham veriyordu. Sürekli gülen yüzüne diyecek bir şey yoktu zaten. Yarım Saat Sonra... Evin önüne geldiğimiz anda Leyla'nın yüz ifadesi şekilden şekile girmişti. Arabadan o kadar yavaş inmişti ki gülmemek için kendimi zor tutmuştum. "Burası... Muhteşem!" Aksini söylemek hata olurdu tabi ama şuanda umurumda olan tek şey Leyla idi. Elinden tutarak sürüklemeye başlamıştım. Ağabeyim bizi kapıda karşılamıştı. Yüzü gülüyordu. Ufak tanışma faslı sonrası odama çıktık. Hava kararmak üzereydi ve açlıktan midemiz çığlık atmak üzereydi. Üzerimi değişmek için dolabıma ilerlerken Leyla da odama göz atmaya başlamıştı. Keyfi tam olarak yerinde olmasa bile surat asmıyordu. Bu da bir şeydi sonuçta. Ne yapıp edip bu gece onu mutlu edecektim. Kararımı vermiştim. Leyla'nın Ağzından... Esin gibi bir arkadaşım olduğu için kendimi gerçekten şanslı hissediyordum. Ruh halim ve tavırlarıma rağmen, üzerime gelmemişti bile. Ayrıca yüzünde sürekli güller açıyordu. Belki de en güzel şeydi bu. Ne olursa olsun yüzündeki gülümsemeyi eksik etmiyordu kimseden. Bir arkadaş olarak Esin'in en çok hangi özelliğini seviyorsun diye sorsalardı cevabım belliydi. "Leyla, hazır mısın?" Esin'in seslenmesiyle hafifçe gülümsedim. "Hazırım canım. İnebiliriz." Esin'in koluna girerek beraber salona indiğimizde büyük bir masanın itinayla bizi beklediğini görmüştüm. Varlıklı bir kız olmak böyle bir şeydi sanırım? Bu kadar şeye rağmen hem Esin hem de Ceyhun ağabey sıcak insanlardı. "Sonunda kızlar! Artık neredeyse tek başıma yemeye başlayacaktım." Ceyhun ağabeyin şakayla karışık hayıflanmasıyla masaya geçmiştik bile. "Abartma ağabey." "Çok konuşma küçük hanım. Haydi bakalım. Afiyet olsun." Aralarındaki sataşmayı kıskanmıştım. Gerçekten çok tatlı gözüküyorlardı. Nasıl bir histi acaba? Ne kadar tuhaf... Kardeşim olduğu halde sanki hiç yokmuş gibi... Üstelik bir ikiz kardeş... Bu yaşıma kadar hissedemediğim şeylerden sadece bir tanesiydi... Anne ve babamın hakkını ödeyemezdim. Fakat kardeşim... "Leylacım, iyi misin?" Ceyhun ağabeyin seslenmesiyle kafamın içerisinde boşuna kürek çeken düşüncelerimi bir kenara fırlattım. Zor da olsa gülümsedim. "İyiyim Ceyhun ağabey. Daldım sadece." "Canım emin misin? İyi değilsen eğer..." "Eminim Esin. İyiyim." "Peki bakalım." Artık kendime gelsem iyi olacaktı. Bu güzel geceyi mahvetmek istemiyordum. Yemeğin ardından Esin, tekrardan elimden tutarak peşinden koşturmuştu beni. Odaya çıkar çıkmaz, çalışma masasının üzerindeki CD'lerden birini alarak bilgisayarına takmaya çalıştığını görünce ne yapmaya çalıştığını anlayamadım. "Esin, ne yapıyorsun?" "Az bekle canım. Göreceksin." Ses tonunda bir sıkıntı yok gibiydi. Saniyeler sonra bilgisayardaki işini bitirmişti. "Tamam dır." Yatağının üzerindeki tarağı alarak karşıma geçmişti. Ardından da sırıtarak hafif dudaklarına doğru tutmuştu elindeki tarağı. ''Hazır mısın canım?'' ''Neye hazır...'' [ŞARKIYI BURADA BAŞLATIN ARKADAŞLAR :D] Sözümü bitirememiştim. Saniyeler sonra odayı dolduran müzik eşliğinde bu kez yatağının üzerine çıkmıştı Esin. Şuan o kadar komik gözüküyordu ki. Elimi ağzıma götürerek kendimi ne kadar saklamaya çalışsam da pek başarılı olduğum söylenemezdi. Çalan şarkı Murat Boz'un Janti adlı şarkısıydı ve çoktan havaya girmişti Esin. ''Gözü karaydı, siyahtan kömürdü, Silahtı, vururdu, delerdi tek bakışta. Yürüyünce saatler, dururdu. Zamanmış, mekanmış, dünya kimin umurunda? Ah be gülüm, Sana benden nasıl janti bir yar olur? Sen beni ittin, bilemezsin kendimden geçtim. Gelemem kendime yar, gelemem kolay kolay. O zaman, gel yanımda kal. Gel de bu gece yıkılsın, Yoluna kul köle gönül kapılmış ağlarına. Beni tanırsın bir kere sevdim, yanarım aşkım adına. Ve bu gece yıkılsın, Yoluna kul köle gönül kapılmış ağlarına. Başım önde kapına geldim Yalanı da gör arada acı kuluna.'' Allahım şuan yerlere yatmamak için kendimi zor tutuyordum. Sesi hiç fena değildi. ''Haydi gel canım. Sıra sende.'' Yok artık! ''Böyle iyim canım. Sen devam et, izlemesi daha zevkli.'' ''Olmaz öyle şey. Kaçamazsın, vallahi döverim.'' ''Esin...'' Sözümü bitiremeden kendimi yatağın üzerinde bulunca kıkırdadım. Bu kızdan kurtuluş yoktu gerçekten. Elindeki tarağı bana uzatınca hiç istemeyerek almak zorunda kaldım. Ne yapalım, köşeye sıkışmıştım. Berbat sesimle şarkı sözlerini söylemeye başladım. ''Teni kardı, beyazdı, sıcaktı, Yanından geçince nasıl gül kokardı. Saçlar uçardı, ipince savursa, Uzaktan yüzümde kıyamet kopardı. Ah be gülüm, Sana benden nasıl janti bir yar olur? Sen beni ittin, bilemezsin kendimden geçtim. Gelemem kendime yar, gelemem kolay kolay. O zaman, gel yanımda kal. Gel de bu gece yıkılsın, Yoluna kul köle gönül kapılmış ağlarına. Beni tanırsın, bir kere sevdim yanarım aşkım adına. Ve bu gece yıkılsın Yoluna kul köle gönül kapılmış ağlarına. Başım önde kapına geldim Yalanı da gör arada acı kuluna.'' Kendime inanamıyordum! O kadar kaptırmıştık ki kendimizi, yatağın üzerinde küçük çocuklar gibi zıplamaya başlamıştık. Şarkının son saniyeleri ile nakarata geldiğimde, Esin de bana katılmıştı. Hayatım da bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum. Şarkının bitimiyle ikimizde kahkahalar boğulmuştuk. Kendimizi yatağa bırakmıştık. "Çok iyi geldi. Yeniden doğmuş gibiyim." Esin'e katılmamak imkansızdı. "Aynen."Müzik ruhun gıdasıdır."diye boşuna dememişler. Doydum vallahi." Esin kıkırdamıştı. Ardından da sarılmıştı bana. Gün geçtikçe ona daha çok bağlanıyordum sanki... Her zaman yanımdaydı. Bütün bunları benim için yaptığının da farkındaydım. Başarmıştı da. Bu kızı gerçekten çok seviyordum. Esin yavaşça geri çekildikten sonra ellerimden tutmuştu. "Leyla yersiz olduğunu biliyorum ama senin üzülmen demek benim üzülmem demek. Anlatmak istemezsen de seni zorlayacak değilim. Sadece en yakın arkadaşın olarak, seni bu denli üzen şeylerin ne olduğunu merak ediyorum." Söylediklerinde haksız sayılmazdı. Onu endişelendirdiğimi de biliyordum. Artık anlatmam gerekiyordu sanırım. Ondan başka her şeyimi anlatacağım biri yoktu hayatımda. Bana uzanan elleri hafifçe sıkarak gülümsedim. Gözlerimin de yavaştan dolduğunu hissederek söze girmiştim. "Ne kadar endişelendiğinin farkındayım Esin. Zaten eninde sonunda sana anlatacaktım. Sadece biraz zaman istemiştim, kendimi toparlamam için. Bu zamanı da verdin bana itiraz etmeden. Teşekkür ederim." "Daha iyi hissetmen için yapmak zorunda olduğum bir şeydi sadece. Şimdi seni dinliyorum canım. Bugün seni üzen neyse anlat bana." Derin bir nefes alarak tüm olanları anlatmıştım Esin'e. Hem sinirliydi hem de üzgün. "Hala inanamıyorum! Bu kız kendini ne zannediyor?" "Sonuçta varlıklı bir kız Esin. Okulda bir nüfuzu olduğu belli. Ve sanırım Emir ile olan bağı ona daha çok hak tanıyor." "O da başka bir olay zaten. Emir gibi bir çocuğun, Alev denen kızla ne işi olabilir ki? Çok mantıksız." "Çok da mantıksız değil aslında. Alev ne kadar kötü ve acımasız biri olsa da her erkeğin sahip olmak isteyebileceği bir kız. Biz aksini düşünsek bile erkek milleti bu." "İyi de Alev ve Emir'den bahsediyoruz. Bence ortada bir tuhaflık var." "Sanmıyorum." Sanmıyordum aslında. Emindim! Alev zengin ve güzel bir kızdı. Emir ise... Emir di işte. Yani en azından benim için... Ne diyordum ya ben! "Leyla?" "Evet, canım?" "Sormadan edemeyeceğim. Acaba sen... Yani Emir'den hoşlanıyor olabilir misin?" Esin'in sorduğu soru ile bütün vücudumun irkildiğini hissetmiştim. Hoşlanmak mı? "Anlamadım?" Verdiğim cevaba tebessüm etmişti Esin. İyi ama neden? "Demek istediğim Emir'e karşı ufakta olsa hislerin olabilir mi?" "Ne gibi hisler canım?" Esin bu kez kahkaha atınca şaşkınlığım koca bir dev misali büyümüştü. "Sorumu değiştirsem iyi olacak. Hayatında hiç aşık oldun mu peki?" "Hayır." "Anlaşıldı. En başta sorduğum soruya cevap verememe nedenin belli oldu." Gülerek söylediklerinden yine bir şey anlamamıştım. "Esin, neden gülüyorsun?" "Neden olacak şapşal, aşık olmuşsun işte." "Ne..." Belli bir cevap bile veremeyecek kadar ses tonumun titrediğini fark edince, öylece kalakaldım. "Bunu kutlamak lazım." "Kutlamak mı? Neyi..." "Arkadaşım aşık olmuş, üstelik Emir gibi birine." "Esin dur ben.. .Of bir de konuşabilsem." Esin, yine kahkahaya boğulunca bende daha fazla dayanamamıştım. Kendime gülüyordum, şaka gibi... Karşımda Esin de olsa utanıyordum. Ben gerçekten de aşık... Devamını getiremiyordum bile. "Gel buraya şapşal." Esin'in tekrardan bana sarılmasıyla az da olsa rahatlamıştım. O olmasa ne yapardım bilmiyorum. "Haydi bakalım. Uyuma vakti." "Aynen." Saniyeler sonra her ikimizde yatağın içerisine girerek, sarılmıştık. Keşke hep Esin'in yanında kalsaydım. Mutluydum ve huzurluydum. Güzel bir uyku çekmek istiyordum artık. "İyi geceler Esin." "Sana da canım." *** Esin'in Ağzından... Yüz hatlarıma değen ufak aydınlıkla gözlerimi aralarken, hafif yerimde kımıldadım. Huzurlu bir uyku çekmiştim ve ilk kez kabusla uyanmamanın verdiği heyecanla yatağımın üzerinde doğruldum. Hemen yan tarafımdaki Leyla'nın gür sarı saçlarına takılmıştı bakışlarım. O kadar güzel uyuyordu ki... Yüzündeki tebessüm her şeyi açıklıyordu. Onu uyandırmamak için yavaşça yataktan çıktım. Hafif yerinde hareket ettiğini görünce duraksadım. Neyse ki uyanmamıştı. Rahat bir şekilde odadan dışarı çıkar çıkmaz merdivenlere doğru yöneldim. Merdivenleri ineceğim sırada ağabeyimin sesini duymamla, hafif eğildim. Telefonda biriyle görüşüyordu. "Pes etmek yok Ömer. Hissediyorum Azra buralarda bir yerde. Aramaya devam edin. Daha sonra yine ararım. Görüşürüz." Azra mı? O da kimdi? Bu kadar erken saatte kiminle konuşuyordu? Ağabeyim telefonu kapatır kapatmaz koltuklardan birine atmıştı kendini. İyi değil gibiydi. Bunlar da ne demek oluyordu şimdi? Bu Azra kimse ağabeyim için önemli biriydi. Şimdilik umursamak istemiyordum. En azından Leyla buradayken. Ağabeyimin beni fark etmemesi için yavaşça doğruldum. Geri dönerek odaya girdiğimde Leyla da artık kalkmıştı. Yanına giderek pamuksu yanağından öptüm. "Günaydın canım." "Sana da. Uyandığım da yerinde yoktun, merak ettim." "Su içmek için inmiştim canım." Yalan değildi tabi ama su içememiştim. "Anladım canım. Sen gelene kadar ben de yatağı toparladım." "Sağ ol canım. Bir duş alayım sonra ineriz olur mu?" "Tabi canım. Sen keyfine bak. Ben oyalanırım." "Tamam, hemen gelirim." Gülümseyen suratıyla onaylamıştı beni. Bende vakit kaybetmeden gerekli şeyleri hazır ettikten sonra, ılık suyun altına girdim. Çok fazla durmamıştım. 15 dk'lık bir süre sonunda üzerimdeki havluyla çıkmıştım. Leyla beni o halde görür görmez gözlerini fal taşı gibi açmıştı. Çok normal bir durumdu bu. "Esin... Vallahi maşallah!" Kıkırdamıştım. "Seni de göreceğiz Leyla Hanım." İmalı söylediğim cümleye karşılık bembeyaz yanakları hafiften kızarmaya başlamıştı. Yanına giderek kızarmaya başlayan yanaklarına yapıştım. Leyla huylanmıştı. "Esin dur... Ay ıslak ıslak." "Dur kız yerinde." "Allahım ya!" Halimiz o kadar komikti ki. Leyla bir yandan kolları ile beni uzak tutmaya çalışırken diğer yandan sürekli kıkırdıyordu. Daha fazla eziyet çektirmek istemeyerek geri çekilmiştim. Yatağımın üzerindeki iç çamaşırlarımı alarak gitmeye başladım. En son üzerimdeki havluyu da çıkartarak rahatlamıştım. Saçlarımı da iyice kuruttuktan sonra boy aynamın karşısına geçtim. Saçlarımı da bir güzel tarayarak artık hazırdım. Çantalarımızı da alarak odadan çıktık. Salona indiğimiz anda güzel kokularla kendimizden geçmiştik adeta. "Günaydın kızlar." "Günaydın ağabey." "Günaydın Ceyhun ağabey." Üçümüz beraber masaya geçmiştik. "E Leylacım, rahat edebildin mi?" Ağabeyimin anlık sorusuyla şaşırsa da nazik bir şekilde tebessüm etmişti Leyla. "Teşekkür ederim Ceyhun ağabey. İkinci bir evim gibi rahat ettim desem yalan olmaz." "Çok sevindim. Ne zaman istersen gelebilirsin canım. " "Memnun olurum. Ayrıca teşekkür ederim." "Ne demek. Esin'in senin gibi bir arkadaşı olduğu için içim çok rahat." "Aynı şekilde benim için de öyle. Esin benim ilham perim. Onunla olduğum için çok şanslıyım." Bu manzarayı seyrediyor olmak beni de mutlu etmişti. Hayatımda önemli ve değerli iki insan... Onlar olmasa nasıl kaldırabilirim bilmiyorum. İyi ki varlar. Güzel bir kahvaltının ardından evden çıkmıştık. Araba ve Ömer amca hazırda bizi bekliyordu. Vakit kaybetmeden binmiştik. Yol boyunca son ses müzik ile Ömer amaca da bize eşlik etmişti. Halimizden memnunduk. Yol bitmesin diye dua ederken, okulun bahçesinde bulmuştuk kendimizi. Ömer amca ile vedalaşır vedalaşmaz Leyla'nın koluna girmiştim. Daha okulun girişine ayak basmamıştım ki ismimi duymamla duraksadım. Aynı şekilde Leyla da. "Esin!" Geriye dönmemle birlikte siyah spor bir arabanın hemen önünde şaşkınlıkla yüzüme bakan birini gördüm. Tanıdık biri değildi benim için. Ama ismimi nereden biliyordu? "Esin, sana seslendi. Tanıdığın falan mı?" "Hayır. Tanısam bu denli şaşırmam ki." "İyi ama sana isminle hitap etti." "Benim de anlam veremediğim bu ya." Leyla ile ufak bir konuşmanın ardından hemen karşımda bitmişti çocuk. Pes! "Gerçekten sensin... İnanamıyorum!" ''Pardon... Siz kimsiniz?.'' Endişeli ses tonuyla yavaşça yutkunmuştu karşımdaki çocuk. Hiç çekinmeden omuzlarımdan kavrayınca büyük bir şok yaşamıştım. Ne yapıyordu bu çocuk? ''Kimsiniz mi? Benim Caner...'' ....... Bölüm Sonu ....... Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺
|
0% |