@kristalmelek61
|
Multimedya Emir & Leyla 🌺 ** Leyla'dan Devam... Zarif, yeşilimsi bakışların altından tebessüm eden gölge ile göz altlarımdaki taze nemleri elimin tersiyle sildim. ''İyi misin?'' Ses tonu, kendisi kadar yumuşak ve zarifti. İyi olup olmadığımı soruyordu. Beni tanıyor muydu? ''Tanışıyor muyuz?'' Sorumun ardından hafif tebessüm etmiş, ardından da elini bana doğru uzatmıştı. ''Mahallenize yeni taşındık. Yani tanışmıyoruz fakat bunun için hiç de geç sayılmaz, ne dersin? Adım Azra.'' Tuhaf bir kız olduğu belliydi. Yine de korkulacak bir tipi yoktu. Tereddüt etmeden bana uzanan eli yavaşça kavradım. ''Leyla, memnun oldum.'' ''Bende öyle. Daha iyi misin?'' Her şeyi duymuş olabilir miydi?İmkansız değildi. Oturduğum yerden yavaşça kalkarak, boğazımı temizledim. "İyiyim." İyi değildim tabi ki ama kimsenin canını da sıkmak istemiyordum. "Ne kadar saçma bir soru sorduğumun farkındayım. Aksi bir cevap alsaydım asıl o zaman şaşırırdım." Yumuşak ses tonuyla söylediklerinden bir şey anlamamıştım. Ne demek istemişti? "Anlamadım?" Sorumun ardından iki elini de çiçek pozisyonuna getirip, hafif tebessüm edince şaşırdım. "Demek istediğim, iyi değilsin. Sadece karşındaki her kimse, onu kırmamak adına böyle bir seçim yapıyorsun. Yüz ifaden de yaptığın bu seçiminen iyi kanıtı." Akıcı konuşmasıyla beynimin içerisindeki tüm düşünceler, şiddetli bir deprem misali sarsılmıştı adeta. Bildiğiniz içimi okumuştu. Elimde olmadan belki de hayatımdaki en saçma soruyu sormak için vakit kaybetmeden dudaklarımı araladım. "Yanlış anlamazsan, bir şey soracağım." "Tabi." "Medyum falan değilsin değil mi?" Sorumun ardından ufak çapta bir kahkaha atınca, ister istemez yanak kaslarım harekete geçmişti. "Bunlar için medyum olmaya ne gerek var ki? Bir şekilde hayatın kendisini sana öğretiyor. Zamanında ben de aynı şeyleri hayatımda başrol yaptığım için şuan seni çok iyi anlıyorum." "Kusura bakma, hatalı bir soru oldu." Bu kez ben tebessüm etmiştim. "Kusurluk bir durum yok canım. Müsaitsen eğer biraz yürüyelim ne dersin?" Güzel bir fikirdi aslında. Sabaha kadar burada ağlayarak oturmak istemiyordum. Fakat yine de bir an geriye dönerek, üzerime sert bir şekilde kapanan kapıya doğru çevirmiştim bakışlarımı. Bir gece de olsa özgürdüm diye geçirdim içimden. Tekrardan önüme dönerek başımla onayladım Azra'yı. Beraber yürümeye başladığımız an derin bir nefes almıştım. İyi bir kıza benziyordu. Açıkcası onu tanımak istiyordum. Bir kaç soru sorsam fena olmazdı. "Okuyor musun?" "Hayır." Tuhaf... Büyük ihtimal aramızda bir iki yaş vardı. "Neden peki?" Biraz çekinerek sormuştum sorumu. "Öyle olması gerekti." Hatalı bir soru sormuştum kesin. "Anladım canım." Fazla uzatmamak en iyisiydi. "Peki ya sen?" Bu kez kendisi bana soru yöneltmişti. Biraz olsun rahatlamıştım. "Üniversite 1.sınıftayım." "Güzel, hangi bölüm?" "Güzel Sanatlar." "Çok iyi. Dersler nasıl peki?" "Daha bir hafta oldu başlayalı. Şuanda gayet iyi gidiyor." "Anladım." Çok geçmeden çalan telefonla ikimizde irkilmiştik. Çalan telefon Azra'ya aitti. "Efendim Zehra teyze?" "..." "Tamam, hemen geliyorum." Elindeki telefonu kapatır kapatmaz, bana dönmüştü Azra. "Canım, benim eve dönmem gerek." Bayağı endişeli gözüküyordu. "Tamam. Beraber dönelim o zaman." "Olur." Adımlarımızı bir tık attırarak, yönümüzü değiştirmiştik. Evimin önüne geldiğimizde ayrılma vakti gelmişti artık. "Çok memnun oldum Leyla. Şimdi gitmem gerek. Yine görüşürüz, tabi sen de istersen." Esin'den sonra şimdi de Azra. Bu yıl benim yılımdı galiba. "Ben de canım. Tabi ki, çok mutlu olurum. İstersen numaramı vereyim?" "Olur." Numaramı verdikten sonra sarılmıştık birbirimize. "İyi geceler Leyla." "Sana da canım. Görüşürüz." Azra'nın yanımdan ayrılmasıyla, yeniden eski yerime oturarak kaderimi yaşamaya devam ettim. Hayat ne kadar acımasız olsa da güzel ve anlamlı anlarda bahşediyordu bize. Az önce o anlardan birini yaşama fırsatım olmuştu. Bütün zorluklara, ihanetlere, acılara inat ağlamayacaktım artık. Kim bilir, belki bir gün ben de hak ettiğim hayatı yaşıyor olacaktım... Emir'in Ağzından... Kulak zarım patlama derecesine gelmişti artık. Sabah sabah yine kim arıyordu ki? Üzerimdeki battaniyeyi geri atarak, hemen yanımda duran masamın üzerindeki telefonumu elime aldım. Ekrandaki ismi görür görmez,sinir hücrelerim harekete geçmişti. Bıkkınlıkla telefonu kulağıma dayadım. "Ne var?" "Benimle olan konuşmalarına dikkat etsen iyi olur." "Lafı dolandırma, neden aradın onu söyle?" "Her ne halt ediyorsan bırak, çabuk odama gel!" "Yine ne istiyorsun?" "Sana odama gel dedim! Bekliyorum." Telefonu suratıma kapatmıştı şerefsiz! Ne bekliyordum ki(!) Bir tek annem için katlanıyordum bu adama. Adam diyorum ama maalesef ki babam! Gitsem iyi olacaktı. Aksi takdirde yine annemi üzmek için elinden geleni yapabilirdi. Yataktan kalkarak, sandalyenin üzerinde asılı kalan tişörtüme uzandım. Mavi keten pantolonumu da giyerek, parmak uçlarımda odadan çıktım. Önder'in uykusu ağırdır fakat önlem almanın kimseye bir zararı olmazdı sonuçta. Bir alt kata indiğimde odanın önünde durdum. Sakin olmam gerekiyordu. Boğazımı temizleyerek, kapıyı tıkladım. "Gel!" Onayı alır almaz odaya girdim. "Sonunda!" Koltuğunda iyice yayılarak sırıtmıştı babam. "Hemen konuya girsen iyi olur." "Alev ile aranı ne zaman düzeltmeyi düşünüyorsun acaba? Sana yeterince zaman tanıdığımı gayet iyi hatırlıyorum." Yine mi Alev! Beni sabah sabah bunun için mi çağırmıştı yani! "Bu konuyu açmaktan vazgeç artık baba! Umrumda değil." "Sence umrunda olup olmadığı beni ilgilendiriyor mu? Kıza göz kulak olacağına dair bana söz veren sen değil miydin?" "Bu bir sene önceydi baba. Ayrıca şimdiki Alev, başta tanıdığım Alev değil artık." "Neyse ne. Alev'i severim ve sen de biliyorsun ki en yakın arkadaşımın tek kızı." Sürekli aynı bahaneleri önüme atmasından bıkmıştım artık. "Bundan banane! Çok istiyorsan sen göz kulak ol baba, beni pis işlerine karıştırma!" "Herzamanki gibi zor kullanmamı istiyorsun sanırım?" Bu konunun nereye varacağını anlamıştım. "Eğer tekrardan..." "Anneni üzersem mi? Bu kez hangi boş tehditleri savuracaksın acaba?" "Pislik herif!" "Konuyu uzatmanın bir alemi yok. Alev ile olan ilişkini düzelt. İleride eşin olacak kızı bir kez daha üzersen eğer sadece annen değil sen de üzerine düşen payını alırsın! Bilmem anlatabildim mi?" İleride eşim olacak kız mı? Alev mi! "Dalga geçiyorsun sanırım!" "Gayet ciddiyim." "Benim evlenmek gibi bir niyetim yok! Hele ki Alev gibi biriyle asla!" "Şansını çok fazla zorluyorsun. Eninde sonunda zaten evleneceksin. Evleneceğin kişi de Alev olacak, konu kapanmıştır. Şimdi çık dışarı!" Kendini ne sanıyordu! Annemin hayatını cehenneme çevirdiği yetmezmiş gibi şimdi de benimki... Daha fazla kendime engel olamadım. Anında yumruğumu masasının üzerine sert bir şekilde geçirdim. "Başkalarının hayatını kontrol altına almayı bırak artık! Beni de annemi de bulaştırma. Bu kez istediğini alamayacaksın!" Söylediklerimin hemen ardından, odadan çıktım. Bu kadarı yetti artık! Sinir hücrelerim kendini kaybetmişti adeta... Bir yerleri yumruklamamak için zor tutuyordum kendimi. Sakinleşmem gerekiyordu. Üst kata çıktığımda aklıma sadece bir yer gelmişti. Belki de kendimi en iyi hissettiğim yerlerden biriydi .Yüzme salonuna girdiğim anda üzerimi değişmek için kabine geçtim. İşimi bitirir bitirmez havuzun başında buldum kendimi. Derin bir nefes alarak poziyonumu aldım. Hemen ardından aldığım nefesi hızlı bir şekilde verdim. Kendimi suyun akışına bırakır bırakmaz, iyi hissetmeye başlamıştım bile. Her kulaçta yeni bir huzur karşılıyordu beni. Sabırlı ve dikkatli olmak zorundaydım fakat nereye kadar?Koskoca okulun müdürü benim babam olacak şerefsizdi. Bunu bilen kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Alev dışında hiç kimse asıl kimliğimden habersizdi. En yakın arkadaşım Önder bile. Ona ne kadar anlatmak istesem de yapamadım. Bir şekilde sahip olduğum hayat yüzünden sürekli tedirgindim ve benim yüzümden başının belaya girmesini istemiyordum. Üstelik babam hakkındaki gerçeği öğrenir öğrenmez, bana karşı eski yakınlığını da yine gösterir miydi, bilinmez. "Emir, demek buradasın?" Birbiri üzerine yığılan düşüncelerimle boğuşurken, duyduğum sesle irkildim. Onun burada ne işi vardı? "Yine ne var Alev?" "Yanına gelmem için illa bir şey mi olması gerekiyor? Ayrıca dünkü tavrını da unuttum sanma." "Mümkünse bir araya gelmeyelim Alev. Dünkü tavrıma gelince, sonuna kadar hak etmiştin." Söylediklerimin ardından havuzun başına geçmişti. Sırıtarak üzerindekileri çıkartmaya başlayınca, ne yapmaya çalıştığını anlayamadım. "Alev, ne yapıyorsun?" "Yanına geliyorum." Bu kız da yemin ediyorum bir gram akıl yoktu! "Boşuna gelme ben çık..." Sözümü bitiremeden havuza atlamıştı Alev. "Benden köşe bucak kaçmayı bırak Emir. Ne yaparsan yap senden vazgeçmeyeceğim." "Aptal olma Alev! Senden kaçan yok." "Neden bunu yapıyorsun Emir? O kızı gerçekten de isteyerek mi öptün?" Sabrımı ölçüyordu bu kız. Neden şimdi Leyla'yı öne atıyordu? "Sen gerçekten akıllanmayacaksın. Leyla'yı öne atmaktan vazgeç Alev." "İsmini unutmadın demek(!)" Bu böyle olmayacaktı. Havuzdan derhal çıkmam gerekiyordu. "Seninle uğraşamayacağım." Havuzdan çıkmak için hareketlendiğim anda, engellenmiştim. Alev eliyle beni iteklemişti. Ardından da aramızdaki masafeyi kapatarak tam karşıma geçmişti. "Alev ne yap..." "Beni öpmeni istiyorum Emir." "Ne?" "O kızı nasıl öptüysen beni de o şekilde öpmeni istiyorum. Zor olmasa gerek." "Saçmalama Alev, çekil önümden!" "Saçmalamıyorum. Sadece beni öpmeni istiyorum." Elimden bir kaza çıkacaktı şimdi. "Alev, canının bir kez daha yanmasını istemiyorsan, çekil önümden!" "Çekilmiyorum!" "Alev!" "Benim o kızdan neyim eksik?Ayrıca o sana ne verdiyse ben daha fazlasını veriririm." "Alev bak..." İkinci kez cümlemi bitirememiştim. Alev anında dudaklarıma yapışınca, neye uğradığımı şaşırdım. Sert bir hamle ile onu geri iterek, dudaklarımın üzerindeki izleri yok etmeye çalıştım. "Allah kahretsin!" Vakit kaybetmeden havuzdan çıkmıştım. "Emir bekle..." "Kes sesini! Bir daha böyle bir şey yapmaya kalkarsan eğer senin icin hiç iyi olmaz Alev! Hemde hiç!" Kabindeki işim biter bitmez yüzme salonundan ayrıldım. O esnadda Önder ile karşılaştım. "Kardeşim, yerinde bulamayınca merak ettim." "Yüzme salonundaydım." Zar zor konuşuyordum. "Sen iyi misin?" "İyiyim bir şey yok. Üzerimi değişsem iyi olacak." "Peki kardeşim. Ben aşağı iniyorum. Esin ile görüştüm az önce. Sesi pek iyi değildi." "Neden?" "Leyla telefonlarına cevap vermiyor muş?" Tanıdığım kadarıyla böyle bir şey yapacak kapasitede değildi. "Tuhaf. Esin nerede şimdi?" "Leyla'nın evine gidiyor muş." "Tamam. Sen geç kardeşim. Ben de geliyorum hemen." "Tamam kardeşim." Önder ile ayrıldıktan sonra odama geçip iyice kurulandım. Ardından da yeni kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Çantamı ve telefonumu alarak odadan çıktım. Zemin kata indiğimde Önder'in giriş kapısında beklediğini görünce, yanına gittim. "Daha gelmediler mi?" "Hayır. Bu böyle olmayacak, Leyla gelince numarasını isteyeceğim." Şaşırmıştım. "Nereden çıktı şimdi?" "Sonuçta artık arkadaşız. Dün nasıl aklıma gelmedi, ona şaşırıyorum." "Ne diyim, öyle olsun." "Sanırım sol tarafından kalktın kardeşim? İyi değil gibisin." Alev konusunu açıpta tadımızı kaçırmak istemiyordum. Her iki elimi de pantolonumun ceplerine yerleştirdim. "Birazdan gelirim kendime kardeşim." "Canını sıkan bir durum varsa..." "Yok kardeşim." "İyi bakalım. Sonunda, geldiler." Önder, karşıdan gelen Esin ve Leyla'yı karşılamak için hareketlenmişti. Ben de arkasından. İkisinin de hallerinde bir tuhaflık vardı. Esin, Leyla'nın koluna girmişti. Leyla ise ağlamaklı gibiydi. "Leyla, iyi misin?" Önder'in sorusuna cevap vermek yerine sessiz kalmayı tercih etmişti Leyla. "Bize izin verir misiniz? Az sonra yanınıza geliriz, olur mu Önder?" Esin'in ses tonuda pek iyi değildi. "Tabi. Biz bekliyoruz o zaman. Zaten ilk ders saatim boş, aynı şekilde Emir'in de." "İyi o halde. Birazdan geliriz." "Tamam." Yanımızdan ayrıldıklarında Önder konuşmasına devam etmişti. "Her ne olduysa, ciddi bir şey. Leyla'nın yüz ifadesi..." Fark ettirmesem de en az ben de Önder kadar endişeliydim. Endişe... Bu hayatta, annemden ve Önder'den başka hiç kimse için endişelenmemiştim. Fakat şimdi bir kız için endişeleniyordum. Ve o kız ne bir yakınım ne de bir dostumdu... Gerçekten neydik biz?Kesinlikle arkadaş değildik. Fakat düşman da değildik... İki yabancı hiç değildik... Neden bir anlam yükleyemiyordum? Leyla'ya nazaran Esin ile beraberken daha rahattım. Onunla konuşurken gözlerine hiç çekinmeden bakabiliyordum mesela. Ama Leyla ile aynı ortamda bile bulunmak beni inanılmaz derecede geriyordu. Aynı ortamlarda olsak dahi, olabildiğince göz temasında kaçınıyordum. İyi ama neden? Beni bu tür hareketlere iten şey neydi? "Daldın gittin." Önder'in ses tonuyla gerçek dünyaya geçiş yaparak, duruşumu dikleştirdim. "Biraz öyle oldu." "Neden peki? Bilmediğim bir durum yoktur inşallah?" Aslında bu sorulara verecek tek bir cevabım bile yoktu. Nasıl olsun ki... Büyük bir labiretin içerisinde hapsolmuş gibiydim. Bir türlü çıkışı bulamıyordum. "Aslında bakarsan, ben de tam olarak bilmiyorum kardeşim." "O zaman durumlar baya karışık demektir." Cevap vermek yerine sessiz kalmayı tercih etmiştim. Önder de aynı şekilde. Şaşırmıştım aslında. Bu gibi durumlarda illaki bana sataşırdı. Ama ilk kez o da benim kadar dalgın ve düşünceliydi... Esin'nin Ağzından... Karşımda dakilardır göz yaşı döken tek arkadaşımı sakinleştirmem hiç kolay olmamıştı. Benim kadar o da olanları hazmetmeye çalışıyordu. "Böyle sence ne derece doğru Esin? Annemi o evde bıraktım ben..." "Şiit... Merak etme, sakin ol olur mu? Seni o halde bırakamazdım. İyi ki evine kadar gelmişim diyorum. Aksi takdirde hiç birinden haberim olmayacaktı." "Seni anlıyorum ama annem..." "Ağabeyimle konuşacağım. Anneni de yanımıza almak için elimden geleni yapacağım." "Olmaz! Sorunlarıma seni de ortak etmek istemiyorum Esin. Ben eve geri döneceğim. Kim bilir annem ne kadar üzülmüştür? Yanına gitmem gerekli." Göz yaşı dökmeyi bıraksa da ruh hali hiç iyi değildi. Onu yalnız bırakamazdım. Titreyen ellerinden tutarak bana bakmasını sağladım. "Canım bak, annene hiç bir şey olmayacak. Ağabeyimin ciddi bağlantıları var. Bizim evde bir müddet oturursunuz. Sonra sadece sizin için güzel bir ev tutarız. Mutlu ve huzurlu olarak hayatınıza devam edersiniz. Seni de anneni de asla bırakmayacağım Leyla. Keşke ailen hakkında çok daha önceden bir bilgim olsaydı. Yine de elimden gelen ne varsa, kalan ailen için yapacağım. Bana güven. Unuttun mu, ben senin İlham Perindim..." Son söylediğimle gözleri yeniden dolmaya başlayan Leyla, hafif tebessüm etmişti. "Esin ben..." "Gel buraya." Sarılmak....Sanırım en zor zamanlarımızda bile en etkili ilaçtı biz insanlar için... Şuan da olduğu gibi... Geri çekilerek bu kez tebessüm eden taraf ben olmuştum. Yeniden ayağa kalkma zamanıydı artık. "Haydi bakalım. Pes etmek yok. İnan bana daha iyi olacaksın." Sevimli başıyla onaylamıştı beni Leyla. Elinden tutarak ayağa kaldırmıştım onu. Beraber koridoru tam dönecekken telefonuma gelen bildirimle adımlarımı durdurdum. Bildirim okul gazetesinden gelmişti. Bir dakika ama bu... "Bir şey mi oldu Esin?" Allah kahretsin! Bunu kim yapmış olabilirdi? Leyla'nın telefonunun evde kalmasına şükrediyordum şimdi. Elimdeki telefonu geri pantolonumun cebine yerleştirerek, boğazımı temizledim. "Ha...yır! Yani gereksiz arkadaşlık istekleri o kadar." "Emin misin?" "Evet canım. Haydi gidelim artık." "Peki." Emir'in ve Alev'in elimden çekeceği vardı! Bir kaç adım sonrasında garip bakışların etkisini hissetmem hiç de zor olmamıştı. "Esin neler oluyor? Neden herkes bir tuhaf bakıyor?" "Boşver onları. Herzaman yaptıkları şey ne de olsa." "Evet ama bu kez..." "Boşver dedim ya." Görüş açıma Emir ve Önder'in girmesiyle, dişlerimi sıktım. Emir'den böyle bir şeyi asla beklemezdim! Onlar da elllerindeki telefonla meşguldüler. Çok geçmeden göz göze gelmemizle, adımlarımı hızlandırdım. Fakat yanı başımda duran aşırı derecede ki sessizlikle yönümü değiştirdiğimde, şaşkına döndüm. Leyla yoktu! Geriye doğru yönümü değiştirdiğimde ise Leyla'nın olduğu yerde öylece durduğunu fark ettim. Aramızda az bir mesafe olmamasına rağmen ağlamaklı bakışlarını görebiliyordum. Belli bir bölgeye odaklanmış gibiydi. Saniyeler sonrasında geriye doğru ufak tefek adımlarını görünce, endişelenmeye başlamıştım. Görmüş olabilir miydi? Kendi kendime düşünürken, Leyla'nın koşar adımlarla ters yöne doğru gittiğini görmüştüm. "Leyla dur! Nereye?" Arkasından hareketlendiğim anda gözüme çarpan dev pankart ile anında geri vites yaptım. Utanmadan bir de... "Esin!" Emir'in sesini duymamla sinir hücrelerim tavan yapmıştı. "Ne var!" "Esin bak..." "Kes şunu! Nasıl yaparsın Emir?" "Durum sandığınız gibi değil. Leyla nerede, ona anlatmam gerek." "Cidden anlamıyorum. Madem Alev ile bir birlikteliğiniz var neden Leyla ile uğraşıyorsunuz!" "Esin, sadece Leyla ile konuşmam gerekiyor. Ayrıca benim Alev ile bir ilişkim yok! Olamaz da!" "Yok mu? Karşındaki dev pankarta ne demeli peki? Aranızda bir şey yokmuş gibi durmuyor nedense(!)" "Hepsinin mantıklı bir açıklaması var Esin. Fakat önce Leyla'yı görmem lazım." Olanlardan sonra hala ismini söyleyebiliyordu. "Bundan sanane!" "Esin..." "Leyla'dan uzak dur! Anladın mı beni?" "Esin biraz sakin ol. Emir böyle bir şey yapmaz. Bu işin içerisinde yüzde yüz Alev var!" Araya Önder girmişti. Şaşırmamıştım. "Sürekli Alev'i suçluyorsunuz ama en az onun kadar siz de suçlusunuz! Bilhassa sen Emir!" Bir müddet kendileri de susunca, Leyla'nın arkasından hareketlenmiştim. Fakat koluma yapışan ani baskıyla gerileyince, neye uğradığımı şaşırdım. "Ne yaptığını sanıyorsun Önder!" Emir'e dönerek başını sallamıştı sadece. Beni duymamıştı bile. Emir ani bir hareketle yanımızdan uzaklaşırken, koluma yapışan şehir ayısına döndüm. "Bırak kolumu artık! Leyla'yı bulmam lazım." "Sakin ol Esin. Emir, Leyla'yı bulacak." "Ya siz laftan anlamıyorsunuz sanırım? Emir'in yanında olması Leyla'yı daha çok üzecek! Bırak beni!" Söylediklerime inat, bu kez elimden tutarak peşinden koşturmaya başlamıştı beni. "Nereye gidiyoruz? Sana beni bırak dedim!" Bağırışlarım yetersizdi. Okulun arka bahçesine geldiğimizde, eli kala kolumdaydı. "Buraya neden geldik?" "Biraz sakin ol Esin." "Bu durumda nasıl sakin olmamı beklersin Önder? Leyla kim bilir nerede?" "Az önce de söylediğim gibi, Emir onu bulacak ve buraya getirecek. Bana güven. Ayrıca tüm bu olanların Emir ile hiç bir alakası yok!" "Siz erkekler hep aynısınız!" "Şu aptalca genellemeyi yapmazsan sevinirim." "Hatalı bir şey söylediğimi sanmıyorum." "Esin!" "En başta sen de aynı şeyi bana yapmadın mı? Sana içtenlikle yardım etmiştim o gün. Ve sen beni zorla öp..." "Yeter!" Önder aramızdaki mesafeyi ikinci kez kapatarak, ince bakışlarını benimkilere diklemişti. "O bir hataydı! Bunu inkar eden yok! Ama inan bana, yerimde başka bir erkek olsaydı eğer o kadar kolay kurtulamazdın!" Sert nefesi yüzüme çarparken, hafif geriledim. Fakat dengemi kaybedecek olduğum anda, belimden kavramıştı Önder. Gereğinden fazla yakındık. İstem dışı bir kolumu omzuna sabitlemiştim. Fakat daha fazla gerilmeme neden olmuştu. Yavaşça kolumu çekiyordum ki tekrardan engellenmiştim. Boşta kalan eliyle bileğimden kavramıştı. Ne yapmaya çalışıyordu... "Önder..." "Şiit..." Leyla'nın Ağzından... Nasıl olurdu? Alev ve Emir dudak dudağa... Üstelik benim hakkımda yazılanlar... Allah kahretsin! Koskoca İstanbul Boğazı'nın karşısında, param parça bir haldeydim. Daha dün beni Alev'e karşı savunan Emir, şimdi... Neden? "Leyla!" İsmimi nükseden tanıdık sesle irkilirken, geriye döndüm.Ama bu... "Emir..." Nefes nefese bir anda karşıma geçince, ne yapacağımı bilemedim. Rüzgârın savurduğu saçlarımı geriye attım. "Neden buradasın?" Zoraki sormuştum sorumu. "Konuşmamız gerek." "Konuşmak? Buna gerek yok!" Sonuna kadar onunla konuşabilirdim fakat olanlardan sonra... Önüme döneceğim sırada bileğimden kavramıştı Emir. İlk kez... İlk kez kendi isteğiyle bana dokunuyordu... Ne diyorum ben ya! Bunun bir önemi varmıydı artık?Alev'i öpmüştü sonuçta! "Olanların hepsi düzmece. Gerçekle hiç bir alakası yok. Alev adına senden çok özür dilerim Leyla." "Bana bir açıklama yapmana gerek yok Emir. Yerimi gayet iyi biliyorum. Şuan da Alev'in yanında olman gerekmez mi?" "Leyla..." "Elimi bırakır mısın artık?" "Hayır!" "Emir..." "Alev'i ben öpmedim!" "Ne?" "Alev'i ben öpmedim diyorum! Kendisi beni zorla öptü." Neden yapıyordu bunu? Ses tonundaki tuhaf kararlılığı sezmiştim. İyi ama bu çok saçma! "Bunları bana neden anlatıyorsun Emir?" Sorduğum soruyla elimi hapseden baskı yavaşça geri çekilince, saşırdım. "Bilmiyorum... Ama bana inanmanı istiyorum. Her şey düzelecek." "Git buradan Emir, lütfen." "Gidemem!" "Neyin var senin?" Cevap vermemişti soruma. İyi ama neden? "Emir neyin var senin?" Bu kez soruma karşılık, aramızdaki mesafeyi kapatınca şaşkına döndüm. "Emir..." "Arkadaşım değilsin..." "Ne?" "Herhangi bir yakınım, dostum da değilsin..." "Emir, ben hiç bir şey anlamıyorum. Ne söylemeye çalışıyorsun?" "Leyla sen... Sen..." Ne diyordu bu çocuk? Neden bu kadar yakındık ki? "Ben ne Emir?" "Bir türlü durduramıyorum..." "Gitsen iyi olacak Emir! Senin için zaman kaybından başka bir şey değil. Git artık." "Sorun da bu ya! Sende kaldım, istesem de gidemiyorum. Leyla... Durduramıyorum..." ............. Bölüm Sonu ............. Yorumlarda buluşalım lütfen. 🌺
|
0% |